Kapalı Kutu
MİT, basın için bir kapalı kutudur. Bu kapalı kutu, özellikle, olağanüstü dönemler sonunda biraz açılır gibi olur. Çünkü, olağanüstü dönemlerdeki sorguları ve operasyonları yönlendirir. Bu yüzden MİT görevlilerinin adları önce mahkemelerde açıklanır, sonra bu adlar basında yer alır.
12 Mart dönemindeki işkenceli sorgular sonunda birçok MİT görevlisinin adları bu günlerdeki mahkemelerde açıklandı. Sonra bu adlar birer birer basında yer almaya başladılar.
Kimlerdi bunlar?
Hiram Abas'dı, Mehmet Eymür'dü, Eyüp Özalkuş'tu, Bülent öztürkmen'di.
Bülent Öztürkmen, özal hükümetinde önce DPT Müsteşar Yardımcılığı yaptı. Şimdi de Başbakanlık danışmanlarından. Öztürkmen aynı zamanda THY Yönetim Kurulu üyesi. Eyüp Özalkuş da THY'de çalışıyor. İlginç rastlantıdır; 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde işkenceli sorgular sonunda açılan siyasal nitelikli davaların savcısı Süleyman Takkeci de THY'de.
Hiram Abas, bugün MİT Müsteşar Yardımcısı. Mehmet Eymür de MİT'te Kaçakçılık Daire Başkanlığı yaptı. Şimdi geri hizmete çekildi.
Abas. Eymür ve Özalkuş adları 12 Mart döneminde Sıkıyönetim Komutanı Faik Türün'ün emrinde ve Tümgeneral Memduh Ünlütürk'ün yönetimindeki İstanbul'daki ünlü Ziverbey Köşkü'ndeki sorgucular olarak bilinmektedir.
Bülent Öztürkmen de Ankara'da Marmara Köşkündeki işkenceli sorgularda görev almıştı.
Bu kapalı kutu, 12 Mart sonrasında casusluk suçuyla suçlanan MİT Müsteşar Yardımcısı Sabahattin Savaş-man'ın yargılanması sırasında da bir ölçüde basına açılmıştı. Emekli Deniz Kurmay Albay Savaşman, "Amerikalılar hesabına casusluk yapmak" suçundan yargılanmıştı. Savaşman, mahkemedeki sorgusunda ifadelerini Hiram Abas başkanlığındaki bir grup tarafından işkenceyle alındığını ileri sürmüştü. Savaşman sorgusu sırasında MİT'le ilgili bazı açıklamalar da yapmıştı.
Bu açıklamalar gazetelere ulaşmıştı. Geççi duruşmalar Genelkurmay Askerî Mahkemesi'nde gizli olarak yapılmaktaydı. Ama gazeteciler Savaşman'ın sorgu ve savunmalarını ele geçirmeyi başarmışlardı.
Savaşman yargılandı ve "Amerikalılar hesabına casusluk yapmak" suçundan mahkûm oldu, cezasını çekti, şimdi evinde anılarıyla başbaşa yaşıyor.
Basının MİT ile ilgili bilgiler edinmesine yol açan ikinci olay emekli Kurmay Albay Turan Çağlar'ın 12 Eylül döneminde yine Amerikalıların hesabına casusluk yapmak savıyla gözaltına alınıp tutuklanmasıydı.
İstanbul'da birçok gazete yöneticisi ve yazarıyla yakın dostluklar kuran Çağlar, MİT'in eski İstanbul Bölge Başkanı Turan Deniz'in yakın arkadaşıydı. Turan Deniz 12 Mart döneminin ilk günlerinde MİT Müsteşarı Fuat Doğu'nun görevinden alınması ve yerine o zamanki Korgeneral Nurettin Ersin'in getirilmesi sonunda Bonn'a atanmış, yerine Nuri Gündeş getirilmişti. Turan Çağlar'ın MİT görevlisi olmadığı ileri sürülür, ancak Çağlar'ın MİT Bölge Başkanı Turan Deniz'in yakın arkadaşı olduğundan MİT'in içini MİT görevlilerinden daha iyi bildiği söylenirdi.
Turan Deniz'in Bonn'a atanması ve yerine Nuri Gündeş'in getirilmesiyle birlikte MİT içinde ekipler savaşı başladı. Bu arada Ecevit hükümeti de kurulmuş MİT Müsteşarlığıma Koramiral Bahattin Özülker getirilmişti. Özülker bir süre sonra Samsun'da otel odasında ölü bulundu. Özülker'in ölümüyle birlikte MİT'te bir otorite boşluğu doğdu.
1976 yılında MİT içinde bir operasyon başlatıldı. O operasyon sonunda MİT'te bazı daire başkanları görevlerinden alındılar. Bu MİT görevlileri Danıştay'a başvurarak haklarındaki işlemlerin iptallerini istediler. Davalar nedeniyle basın MİT içindeki çalkantayı ve bu çalkantıya yol açan ekipler savaşını bir ölçüde izleme olanağı bulmuştu.
1978 yılında Aydınlık Gazetesi'nde MİT ile ilgili yayınlar başlamış, işkenceli sorgularda bulunanların adları teker teker "fotoğraflarıyla birlikte" yayımlanmıştı. Kuşkular hemen Turan Çağlar üzerinde toplanmıştı. Yakın dostlarının anlattığına göre Çağlar, MİT İstanbul Bölge Başkanı Nuri Gündeş tarafından çalıştığı bir büyük bankadan alınarak sorgulandı. Durum, Çağlar tarafından Başbakan Ecevit'e özel bir mektup gönderilerek bildirilmişti. Bunun üzerine Çağlar, ikinci kez sorgulandı. İkinci sorgu Çağlar'ın ileri sürdüğüne göre Belgrad ormanlarında yapıldı ve kendisi Metin adlı bir MİT görevlisi tarafından dövüldü.
27 Mayıs ihtilâlinden sonra İstanbul Radyo Müdürlüğü yapan Çağlar'ın silâhlı kuvvetlerde önemli görevlerde bulunan arkadaşlarıyla sık sık görüştüğü bilinirdi. 12 Eylül döneminde Çağlar "Amerikalılar hesabına casusluk yapmak" savıyla MİT tarafından gözaltına alındı. Sorgusu yapılan Çağlar tutuklanarak Ankara Mamak Askerî Cezaevi'ne gönderildi.
Çağlar, cezaevinden gizli olarak çıkartıp yakınları aracılığıyla bazı gazetecilere ulaştırdığı mektuplarda, ilginç bilgiler verdi. İşkencelerden ve ölümlerden söz etti.
Çağlar, bir süre sonra askerî cezaevinde oluverdi! Böylece Turan Çağlar'ın sırlan, kendisiyle birlikte mezara gömüldü gitti.
12 Eylül öncesi ve sonrasında İstanbul Bölge Başkanlığı görevinde bulunan Gündeş, bu görevi sırasında Sıkıyönetim Komutanı Necdet Üruğ ile birlikte çalıştı. Üruğ, Sıkıyönetim Komutanı ve Gündeş'in MİT Bölge Başkanı olduğu günlerde İsta'nbul Emniyet Müdürü de Şükrü Balcı'ydı.
Gündeş, İstanbul Bölge Başkanlığı'ndan sonra MİT'te bir üst göreve getirildi.
Hiram Abas ise MİT'ten ayrılmış, işadamı Halit Narin'in koordinatörü olarak çalışmaya başlamıştı. Bir süre Halit Narin'in yanında çalışan Abas, daha sonra bir günlük gazete sahibinin şirketlerinin birinde iş bulmuş ve Narin'in yanından ayrılmıştı.
Hiram Abas'ın Ortadoğu ülkeleriyle iş yapan, devletle bağlantılı bir dışsatım işine giriştiği de söylenmekteydi.
ANAP'ın 1983 yılında iktidara gelmesiyle MİT içindeki ekipler savaşı yeniden kızışmıştı. Bu kez ekiplerin birinin başı MİT içindeki Nuri Gündeş, öteki de MİT dışındaki eski MİT'çi Hiram Abas'tı.
MİT Müsteşar Yardımcıları'ndan Tümgeneral Mustafa Arda emekli olmuş; emekli olur olmaz da ünlü kaçak Kemal Horzum'un şirketinde iş bulmuştu. Anlaşılan MİT ile özel sektör arasında çok yakın köprüler kurulmuştu, öyle ki Abas görevinden ayrılır ayrılmaz Halit Narin'in yanında hemen iş bulmaktaydı, Mustafa Arda da emekli olur olmaz hemen Kemal Horzum'un şirketlerine yerleşmekteydi.
MİT içindeki ekipler savaşı Hiram Abas'ın MİT Müsteşar Yardımcılığı görevine getirilmesiyle sonuçlanınca Nuri Gündeş, MİT'ten ayrılıyor ve istanbul'da iş hayatına atılıyordu.
Gündeş'in o günlerde Hiram Abas'ın MİT Müsteşarı Yardımcılığı'na getirilmemesi için zamanın Genelkurmay Başkanı Necdet Üruğ'a başvurularda bulunduğu da söylenmekteydi. Mehmet Eymür MİT içindeki Hiram Abas ekibinin önde gelen adlarından biriydi. 12 Mart'ta Ziverbey Köşkü'nde sorgucu olarak görev yapan Eymür, 1978 CHP hükümeti zamanında bir CHP milletvekilinin oğlunun dövülmesi olayına adı karıştığı için MİT'teki görevinden alınmış ye İstatistik Enstitüsü'ne memur olarak atanmıştı. 12 Eylüİ döneminden önce yeniden MİT'e dönen Eymür, 1980'den sonra kurulan MİT Kaçakçılık Daire Başkaniı-ğı'na atanmıştı. Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık Daire Başkanı Atila Aytek ile Mehmet Eymür'ün arkadaşlıkları aynı operasyonlarda görev almalarına dayanmaktaydı. 1980'den önce MİT'te kaçakçılık diye bir daire yoktu. Bu yüzden MİT, başlangıçta bütün bilgi ve belgeleri Emniyet Genel Müdürlüğü'nden almıştı.
Son MİT raporu olayını bu ekipler çatışmasına ve bu ekipler çatışmasının devlet içindeki güç dengelerine bağlamak da olasıdır.
Haydi hayırlısı.
Uğur MUMCU - Cumhuriyet, 21 Mayıs 1988