KAPATMAYI KİMLER ENGELLEDİ???
Yok yok bu kapatılmama işinde bazıları gibi akçeli işler var demeyeceğim.
Ankarada fısıldandığı gibi hanım tarafından akraba olan ünlü işadamından da söz etmeyeceğim.
Bunların hepsi zırva.
Böylesine tarihe not düşecek bir davada bunların geçerliliği olamaz.
Peki o zaman ne midir kapatmaya engel olan şey ya da kim midir kapatmaya engel olan güç?
Tayyip Erdoğanı proje olarak Türkiyeye sunan ve kabul ettiren kim ise o...
Gelin hep beraber mini bir hafıza turuna çıkalım:
Tayyip Erdoğanı fenomen yapan ve ona karizma kazandıran olaylar neydi hatırlayalım.
Soruyorum Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken ne yaptı da bütün toplumca bilinir oldu ya da efsaneye dönüştü?
İstanbulu imar mı etti, metro mu yaptı, Haliçi mi temizledi, yeni yollar, altyapılar mı yaptı.
Hayır...
Sakın su işini halletti ya demeyin.
Tayyip beyin İstanbula su gelmesi bağlamında kendi başlatıp bitirdiği tek bir mega proje yoktur. Bugünkü Melenin bile mega proje olmadığı ortaya çıkmıştır.
Diyeceksiniz ki o zaman sular birden nasıl akmaya başladı?
Doğru aktı, ama o, Tayyip beyin değil âlemleri yaratan Cenab-ı Hakkın lütfuydu. İstanbulda 50 yılda ilk kez o sene her zamankinin 5 misli fazla yağmur yağdı ve barajlar doldu... Öyle olmasa ve iddia edildiği gibi su sorunu çözülmüş olsaydı bugün İstanbul hâlâ su sorunu ile debelenmezdi.
Şu halde Tayyip beyi efsane yapan icraatları şu bu değil, başka şeylerdir.
Peki ne midir?
Okuduğu şiirle mahkûm edilmesidir.
Evet bugün daha iyi anlaşılıyor ki Tayyip beye şiir için verilen ceza aslında startı verilen proje senaryosunun ilk sahnesiydi.
Doğru değil demeyin amaç Erdoğanı tasfiye olsaydı şiir okumaktan değil, İstanbulda yargılandığı yolsuzluk davalarından birinden ceza aldırılırdı.
Öyle ya şiir için içeri atabilen yolsuzluk için de bunu pekâlâ yapabilirdi.
Bu olmadı, çünkü Erdoğan yolsuzluktan ceza alsaydı yüz kızartıcı suç sebebiyle ömür boyu siyasetten yasaklı olacaktı.
Tam bu noktada hatırlayalım, Erdoğana şiir için ceza veren mahkeme DGMdir ve askeri üyeleri de vardır...
Süreci izleyelim...
Ecevite karşı malum komplolar kuruluyor ve hükümet üyesi Kemal Dervişin tezgâhı ile hükümet düşüyor.
Eceviti kimler düşürmek istiyor hatırlayın.
Ardından bir gece ansızın erken seçim kararı çıkıyor ve şiir okumaktan hapse atılan mağdur Tayyip Erdoğanın partisi birinci oluyor.
Erdoğan birinci dönemi boyunca Türkiyenin bütün kırmızı çizgilerini paspas yapıyor, ama yeterli bulunamamış olacak ki devam etmesi isteniyor.
2007nin Mart ayında AKPnin oyu Başbakanın kendi araştırma ve beyanları ile yüzde 25-30 arası, ki bu tek başına iktidar olmaya yetmiyor.
Aaaa o da ne?
Gece yarısı bir muhtıra ve Abdullah Güle 367lik Anayasa darbesi.
Hemen erken seçim kararı alınıyor.
Sonuç: 367 darbesi ve muhtıra ile yüzde 25-30 aralığında olan AKP yüzde 47ye tırmanıyor.
Aradan birkaç ay geçiyor ve dünyayı küresel kriz dalgası sarıyor.
Birileri, daha yaptıracak işlerimiz var, AKP bundan etkilenmemeli diye düşünürken tam bu süreçte herhalde tesadüf olacak AKP için kapatılma davası açılıyor.
AKP derin bir oh çekiyor, zira fiilen zaten var olan ekonomik krizi bu davayla örtüyor ve imajını diri tutuyor.
Tam bu notada bir virgül koyup soralım, bütün bunlar tesadüf müdür?
Erdoğan zora düşünce neden hemen radikal zeminler inşa edilip korumaya alınıyor.
Komplo teorisi kuruyorum mu dediniz...
O zaman izah edin bana 367 gibi bir garabete oy veren malum üyeler AKPnin kapatılmasına nasıl hayır dediler.
CIA bölge direktörlerinden eski ABD Ankara Büyükelçisi Mark Parrisin AKP kapanmayacak beyanı da tesadüftü öyle mi?
Sonuç: AKPyi kapattırmayan irade, onu kurduran ve kullanan iradedir. O irade dolaylı yollarla sonuç almıştır.
anlayana...
Tamer Korkmaz cevap ver?
Yeni Şafak yazarı sevgili Tamer Korkmaz AKP kesin kapatılacak dediğim için beni eleştirdi. Doğrudur biz o noktada yanıldık ve eleştirileri kabul ediyoruz, ama yanılan sadece biz değil, kendisinin de yazdığı Yenişafakın pek çok yazarıdır. 367yi kabul eden bu üyeler AKPyi de kapatır diyen çok sayıda Yenişafak yazarı var. Bunlar arşivde mevcut. Keza Nazlı Ilıcak ile Hasan Celal Güzel de ekranlarda haftalarca aynı şeyleri söylediler. Hal bu iken Tamerin onları hatırlamaması, hafıza eksikliğinden ziyade sözde İslamcı medyada var olan hepimizin bildiği malum rezervlerden olsa gerek... Sakın bana rezerv yok deme Tamer işte o zaman yumarım gözümü açarım ağzımı... Gelelim sevgili Tamerin gazetem Yeniçağ için yaptığı alaycı statükocu nitelemesine? Sahi Tamer statükocu olmamak İbrahimi dinler safsatası ile İslamı iğdiş etmek ve Şanlı Peygamberimiz Muhammed (as)ın Müslümanlığını tasfiye edip Vatikanın kontrolünde yeni bir din yaratmak ve de yeni bir peygamber imal etmek midir? Eğer öyleyse Tamer evet Yeniçağ statükocudur, zira Yeniçağın kıblesi Vatikan değil Kabe-i Muazzama, Peygamberi de Şanlı Muhammed(as)dır... Statükocu olmak ılımlı İslam ambalajıyla emperyalizmin BOP projesine meydan okumaksa, evet Yeniçağ statükocudur. Örnekleri daha da artırabilirim ama gerek yok, anlayan anlar. Tam bu noktada Tamere bir sorum var, bakalım cevap verebilecek mi? Son sözüm... Ahh Tamer ahh. Dinime küfreden bari Müslüman olsa!
yol gösterici
Haşim Kılıç AKP antrenörü mü?
Haşim Kılıçın dünya görüşü malumdur, AKPye sempatisi olmuş olabilir. Bunlar normaldir de Kılıçın AKPye antrenörlük yapması anlamına gelecek tavırları sergilemesi normal değildir. Peki bunu ne zaman mı yaptı? Milyonlar şahit oldu, AKP ile ilgili karar açıklanırken sanki üstüne vazife imişcesine iktidar partisine yol gösterdi, yani kapatılmamak için Anayasayı değiştirin tavsiyesinde bulundu. Nitekim bu tavsiye dün bütün AKP medyasının manşetlerini süsledi. Tam bu noktada soralım, Anayasa Mahkemesi partilerin Anayasa ile ilgili pozisyonlarını denetliyor, bu yetkiyi de Anayasadan alıyor. Sorarım size böyle bir yetkiye karşı çıkan bir Anayasa Mahkemesi Başkanı olur mu? Bu teklif okullar olmasa ne güzel Milli Eğitim Bakanlığı yapılır diyen bakışla eşdeğerdir. Bir başka husus, Haşim Kılıç hem bu tavırları hem de 10 üye ile taban tabana zıt düşmesi sebebiyle artık o görevde kalmamalıdır. Haşim Kılıçı istifaya davet ediyoruz.
YAKIŞTIRMA MI...
Yaşar Paşadan FB yazarı olur mu?
Duydunuz mu bir ay sonra üniformayı çıkaracak olan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt Fenerbahçe yazarı olmak istiyormuş. Doğru mu, espri ile mi söylendi bilmem, ama eski bir Genelkurmay Başkanının futbol yazarlığı yapması olacak şey değildir... Eğer doğruysa ve Paşamız buna kesin karar verdiyse kendisinden bir günlüğüne spor dışı bir yazı talep edip Dolmabahçede nelerin konuşulduğunu yazmasını isteyeceğiz.. Hayır hayır, biz Fikri Sağların iddialarına zerre inanmıyoruz ama ortada bir belirsizliğin olduğu da vakıadır. Öyle ya Şemdinli iddianamesinde malum kesimler tarafından hedefe oturtulan Paşamıza ne oldu da o görüşme sonrasında geri çekildi gibi algılandı. Gerçekten geri çekildi mi, yoksa bu yakıştırma mıydı?.. Bir başka şey Paşamız K. Irak harekâtında askerimizin geri çekilmesi sürecinde Genelkurmayda yaptığı toplantıda Kendine vatansever diyenler diye bir ifade kullanmıştı. Emin olun aylardır bu nitelemeyi ve kastedileni anlamış değilim. Umarım Paşamız Fenerbahçeyi yazacağı sütunda buna da bir gün açıklık getirir.
Kaynak: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/a_hab ... ityaz=4664