"Kapımıza Dayanmışsa Zulüm…" / Figen ÖZEN

"Kapımıza Dayanmışsa Zulüm…" / Figen ÖZEN

İletigönderen Oğuz Kağan » Cmt Mar 31, 2012 20:53

"Kapımıza Dayanmışsa Zulüm…"

Kont Dracula'nın oğlu 4. Eflak Prensi Vlad'ı hatırlardınız mı diye sorsam, belki hatırlamak için biraz olsun düşünmeniz gerekecektir.

Ama Kazıklı Voyvoda desem, 20.000 Türk'ün katili bu işkenceciyi tümünüz hatırlayacaktır.

Eflak Prensi Vlad, namı diğer Kazıklı Voyvada müthiş bir Türk düşmanıdır. Erkekleri yağlı kazığa oturtan, hamile kadınların karınlarını yaran, analarının memelerini keserek bebelerin ağzına sokuşturan ve bundan da müthiş bir haz duyan bir sapıktır. Kazıklı Voyvoda akıttığı Türk kanını şarap kadehinde içerken, bir gün Türk vatanında birinin çıkıp ta, yırtıcı hayvanlarda dahi olmayan bu vahşetin temsilciliğine soyunacağını aklına getirmemiştir sanırım.

Gündemde kalmak adına Türk'ün milli bilincine saldırmayı hedef haline getiren mümtaz er kişi (!) şimdi de "Darbecileri idam etmek lazım. Hatta bana kalırsa, bu da yetmez, onları kazığa oturtmak gerekir." demektedir.

İnsanoğlu bazen sıkça emdiği çiğ sütün hakkını(!) vererek gerçek yüzünü ortaya çıkarmaktadır. Bu er olmayan mümtaz(!) kişinin yediği son herzedir.

Türkiye'nin demokrasi ufuklarına pupa yelken koştuğu, "12 Eylül'ü yargılıyoruz" safsatası ile milleti uyuşturduğu zamanda söylenecek şey midir bu? Büyük yalanı güçlendirmek adına mensup olduğu zihniyetin alt yapısını güçlendirmek için yola çıkan Türköne, demokrasi havariliğine soyunanların gerçek yüzünü göstermiştir.

12 Eylül darbecilerinin hayatta kalanlarına, Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'ya 12 Eylül Refarandumu'nda Anayasa'nın geçici 15 Maddesi'nin kaldırılmasıyla yargı yolu açılmıştır.

Hamasete hiç gerek yok, bu kocaman bir yalandır. 12 Eylül'ün mahsulü olan iktidar, birilerine sonradan ellerinde sadece kazığı kalacak bir elma şekeri vererek gerçek gündemin üzerini örtmek istemektedir. Kendi ağa babalarını yargılayarak, sonu "fos" çıkacak bir kuru gürültünün altına imza atmaktadır günümüzün iktidarı..

Tıpkı 12 Eylül gibi günümüzün iktidarı da bir ABD projesidir.

Üstelik bu iktidarın zamanında 12 Eylül faşist darbesinde uygulanan şiddetin bin misli uygulanmaktadır Türkiye'de... Şiddet sadece dayak, darp, adam öldürme ve benzeri işkence yöntemlerinden ibaret değildir elbette..

Türkiye, Washington merkezli bir psikolojik harbin etkisi altındadır. Türk milletine aklın ve havsalanın alamayacağı kadar bir hızla psikolojik şiddet uygulanmaktadır.

Türk milletinin emperyalizmin kültürel saldırılarının odakları olan televizyonlarda estirilen "Yalan Rüzgarı" benzeri programlarla milli kimliği çökertilmekte, bir millet yok edilmek istenmektedir. Köleleştirilmek için yapılan her operasyon, etnik milliyetçiliği öne çıkarma çalışmaları en bariz psikolojik şiddet örneğidir.

Sayısını asla bilemeyeceğimiz çok sayıda kişinin telefonları dinlenmekte ve sahte kaset operasyonları ile taa yatak odalarına kadar girilip, siyasi parti genel başkanları değiştirilmektedir.

Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre, son altı yılda GDO'lu ve hormonlu İsrail tohumları nedeniyle "Kanser" ve kanserden ölenlerin sayısı hızla artmaktadır.

Özel ceza evleri tahsis edilerek, yurtseverler ve/veya emekli, muvazzaf subaylar esarete mahkum edilmiş ve tutukluluk süresi tümünün cezaya dönüştürülmüştür. Silivri veya Hasdal'dan bir-iki istisna hariç insanlar ya kanser, ya kalp krizi (!) sonunda hayatlarını kaybederek, ya da boyunları kırılarak bitkisel hayatta tahliye edilmektedirler.

Kişiler tutuklandıktan sonra, sahte delil ve gizli tanıklar üretilmekte, tutuklular olmayan terör örgütü üyesi olarak yargılanmayı beklemektedirler.

Ve bu tutuklular, en başta Anayasa'nın teminatı altında olması gereken sağlık hakları dahil tüm insani haklarından mahrum edilmektedir.

Tek kişilik hücrelerde tutulan yurtseverler, yalnızlığa mahkum edilerek, diğer tutuklularla iletişim kurmaları engellenmektedir.

Türkiye'de ne basın, ne düşünce, ne de söz söyleme özgürlüğü yoktur. Muhalif gazetecilerin çoğu yaratılan delillerle ya hapsedilmekte ya da işsiz kalmaktadır.

Ekranlar "Küresel Efendiler"e isyan bayrağını açan, Türkiye'nin üzerinde oynanan oyunları anlatan tüm program yapımcılarına kapatılmıştır. Esir gazetecilerin yanında bir de işsiz ve yasaklı gazeteciler vardır Türkiye'de...

DGM'lerin yerine "Özel Yetkili Mahkemeler" ve "Özel Yetkili Savcılar-Yargıçlar" türetilmiştir.

Muhalif belediyelere operasyon düzenlenerek, her türlü suçlama yapılmaktadır.

Tıpkı 12 Eylül'de olduğu gibi 2012'de Türkiye, "Tek Adam Diktası" ile idare edilmektedir. Var olduğu iddia edilen TBMM'ne rağmen "Yasama-Yürütme-Yargı", tek adamın iki dudağı arasına hapsedilmiştir.

Sadece cuntanın adı "Kenan Evren Cuntası" değildir o kadar... Cunta Erdoğan cuntasıdır.

12 Eylül'ün apoletleri bol yıldızlı "Büyük Abi"nin çocuklarının beceremediği kadar, tahammülsüzlük, gurur ve kibir hakimdir Türkiye'de.

12 Eylül'ün çocukları, ağa babalarını çoktan geride bırakmış, faşizan bir anlayışla ülkeyi yönetmektedirler. "Ben emekli bir genel kurmay başkanı tutuklattım." zihniyeti ile yola çıkan iktidar, "Keşke sizin zamanında belediye başkanı olsaydım. İstanbul'u uçururdum" ve Kenan Evren'i Çankaya'da ağırlayan işbirliğinin "Bak ey halkım, ben darbecileri yargılıyorum." şeklindeki sahte güç gösterisinde bulunmaktadır.

12 Eylül'cüler bugün gene iktidardadır. Onlar yaptıkları psikolojik işkence ile bizi korkutmak, yıldırma, sindirmek ve vatan sathındaki savunmayı yıkmak istemektedirler.

Halkı aldatmak için her türlü silahı kullanmak azim ve kararındalar. Ellerinde sivil (bölücü) anayasa hazırlığı vardır. Türk milleti bu tuzağa asla düşmemelidir. CHP ve MHP derhal 12 Eylül zihniyetinin artığı olan bu komisyonlardan çekilmelidir.

Amaç ne olursa olsun, bu anayasanın hazırlanışına katkı da bulunmak af edilemez bir yanlıştır.

Sath-ı müdafaa tüm vatanda, milletin içinde yapılmalıdır. Her kapı tek çalınarak yola çıkılmalıdır. Çözüm salonlarda değil, sokak, mahallelerdedir.

Tek çare 12 Eylülcülerin iktidarına son vermek için Kemalist Devrim'in yeniden inşasıdır.


O zaman sokak, mahalle, köy, köy dolaşarak Kazıklı Voyvoda'nın temsilcilerinin anayasının önüne kendimizi siper edeceğiz.

İnanıyorum. Biz kazanacağız..

"Kapımıza dayanmışsa zülum -başka çare yok- "Ya İstiklâl, Ya Ölüm"

Figen ÖZEN, 30 Ocak 2012
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Figen ÖZEN

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

x