Karadenizlinin toprağına da göz diktilerBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Bugün Sümela’da geldiler Hıristiyanlar kendilerine göre ayinlerini yaptılar. Bir iki grup, malum, kimler olduğunu benim anlatmama gerek yok, ‘İşte bak, yeniden Pontus’u hortlattılar...’Yahu arkadaş ne oldu, geldiler ayinlerini yaptılar, gittiler. Kaç kişi, bin 500-2 bin kişi. Ne kaybettik? Biz kazanıyoruz aslında” dedi.
Karadeniz’de bazı vatandaşlarımız bu sözlere inanmış durumdadır. Bakalım durum gerçekten öyle mi...
Sümela’deki ayini yöneten Fener Rum Patriği Bartholomeos, 7 Mayıs 2000 günü, Orta Anadolu’da eski bir kilisede düzenlediği ayinden sonra, “Türkiye’nin AB’ye üyeliği, Anadolu’da önceden varolmuş Hıristiyan toplumların yaşadığı bölgelerde yeniden Hıristiyanların yaşamasına izin vermelidir. Eğer AB üyeliği bunu müsait kılarsa ve Hıristiyanlar yaşadıkları bölgelere tekrar yerleşirse, o zaman Patrikhane de o bölgelerde bulunan kiliselerin yeniden ayine açılmalarını düşünebilir” demişti.
Yani Trabzon ve Maçka’daki dostlar özellikle bilmeli ki, bu meselenin arkasında da Türkiye’den toprak talebi var. Mübadeleyi dinleyen yok. Zaten ayine katılan bir gencin üzerindeki tişörtte bulunan Pontus haritası durumu özetliyor. Başka bir ülkede, o ülkenin topraklarını ayrı bir devlet olarak gösteren tişört giyemezsiniz. Sizi hemen kaybederler! Ama demokratikleşme dedikleri uyutma operasyonu ile artık toplumu tepkisiz hale getirdiler.
Zaten bugün Türkiye’de Pontusçuluk, Ermenicilik, Rumculuk, İyonyacılık yapmak serbest, milli birliği savunmak suçtur. Durum böyle olmasaydı, Türk polisi, Pontus haritasını taşıyan o genci yakalar ve adliyeye sevk ederdi. Bunun yerine güvenliğini sağladılar. Maçka Cumhuriyet Savcılığı da bu olay hakkında soruşturma açamadı!
Rumların ve Ermenilerin yeniden Anadolu’ya yerleştirilmesi, artık iddialı bir projedir. Eski Diyanet İşleri Başkanı Süleyman Ateş de bu fikri bir ara gündeme getirmiştir. Yine, “İkiz yasalar” denilen ve ülkeleri etnik temelde bölmeyi hedefleyen, ABD’nin halen onaylamadığı, Birleşmiş Milletler Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi’ni Türkiye adına ilk imzalayan emekli büyükelçi Volkan Vural, 2008 yılı Eylül ayında “Devlet Ermenilerden özür dilemeli, Ermeni ve Rumlar tekrar eski topraklarına dönsün, tekrar vatandaş olsun” demişti.
Ayrıca Rumların, Ermenilerin ve Süryanilerin yeniden Anadolu’ya dönmesi için İnternet üzerinden geniş bir medya atağı başlatılmıştır.
Dereler Karadenizlilerin elinden alınıyor. Yaylalar için de iktidarın projeleri hazır. Bugün deresine yaylasına sahip çıkmayanlar, yarın evlerinden de bahçelerinden de otlaklarından da olacak. Biz 2002 seçimlerinde Karadeniz halkını “Bu gidişle toprağını da elinden alacaklar” diye uyarmıştık. İşte alıyorlar.
Ege ve Trakya’da önce çiftçiyi bankalara borçlandırıyor, sonra ürününden dolayı alacağını geciktiriyor ve temerrüde düşürdükten sonra toprağını elinden alıyorlar. Yani bankalar, hükümetin gözetiminde, Türk çiftçisine tuzak kurmakla meşguldür. Bu şekilde mesela Söke ovasının yüzde 70’i bir bankanın eline geçti. Trakya’da da durum aynı. Karadeniz’de, küçük fındık bahçeleri için kredi almak söz konusu olmadığı için henüz tapuya nüfuz edemediler. Bu sebeple ihanet konsorsiyumu, Sümela’da Pontus ayini yapmak gibi başka çözümler arıyor.
Biz Batılılardan, Hıristiyanlık dininden korkmuyoruz! Tayyip Erdoğan gibi idarecilerin, Türk topraklarında Hıristiyanlardan yana davranması konusunda Türk halkını uyarıyoruz.
Arslan BULUT 18 Ağustos 2010 / YENİÇAĞ