Karanlığı Aydınlatan Işık "Laiklik"
5 Şubat 1937 günü Anayasa'nın başına, devletin temel nitelikleri olarak "Türkiye Devleti, Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçı, Devletçi, Laik ve Devrimcidir" ifadesi yazıldı. 'Laiklik' de ilk defa bu tarihte Anayasa'ya resmen girmiş oldu.
Laiklik ilkesinin ilk adımı 10 Nisan 1928 tarihinde 1924 Anayasa'sında yapılan değişiklikle atıldı. 5 Şubat 1937'de Anayasamızın değiştirilemez maddeleri arasında yer aldı.
Temelini Kurtuluş Savaşı’mızın anti-emperyalist bilincinden alan “Kemalist laiklik”; antiemperyalist, halkçı, devrimci bir bilinçle eylemli olarak savunulabilir.
Bugün, dünya gericiliğinin de Türkiye gericiliğinin de beslendiği kaynak emperyalizmdir. Daha açık bir söylemle, bağımsızlık hareketlerini boğmak isteyen küresel çete ülkemizde ve hemen her mazlum ülkede dinci gericiliği palazlandırmış, dinci gericiliği, düzenin vurucu ve kurucu gücü haline getirmiştir.
Laikliğin; antiemperyalist ve eylemli halkçı devrimci savunusunu yapamayan, gericilikten kurtulmak için gericiliğin kaynağını oluşturan ABD-AB’nin kanatları altına sığınan, cemaat ve tarikatların iç çatışmalarından medet uman sözde “laik” siyasal örgütlenmelerin varacağı yer dinci gericiliğin yol arkadaşlığıdır.
Sosyal adaletsizliğin büyümesi ve sosyal devletin tasfiyesi, ABD-AB tarafından projelendirilen yağma düzeninin geniş halk yığınlarını iliklerine kadar sömürmesi, sistemin karşısında ve var olan sistemle Her türlü bağını koparmış devasa bir kitleyi yaratmıştır. Bu alan cemaat ve tarikat örgütlenmelerinin, her tür gerici düşüncenin hayat bulduğu bataklıklara dönüşmüş/dönüştürülmüştür.
Cemaatler ve tarikatlar eliyle yaygınlaşan boyun eğme kültürüne karşı onların iç çelişkilerden yararlanarak ve teslimiyetçi demokrasi yandaşlarından medet umarak kurtulmak mümkün değildir.
Sömürü düzenini, karşı devrimi yaratan, besleyen kaynak olan emperyalizme, sömürüye, NATO’culuğa, AB’ciliğe karşı mücadele vermeden, emeğin, emekçinin, üreten köylünün haklarını savunmadan laikliğin devrimci savunusunu yaptığını, gericilikle mücadele verdiğini söylemek, karşıdevrime dönüşmüş sistemin varlığını ve sürekliliğini savunmaktan başka bir anlam taşımaz.
AKP ile birlikte Hizmet Hareketi denilen emperyalist tetikçisi illegal karanlık örgütün kaynakları kurutulmadan, gericiliğe, emperyalizme, sömürüye, faşizme karşı halk yığınlarını örgütleyip eylemli mücadele verilmeden, laikliğin savunusu yapılamaz.
Karşı devrimin içini boşalttığı demokrasi sözcüğüne sığınarak, AKP faşizmini meşru göstererek yapılacak bir “laiklik” savunması karşı devrim cephesini zayıflatmak bir yana daha da güçlendirir. AKP'yi devirmek için, onu taklit etmek, onun geçmişte kurduğu ittifakları kendi çevresinde kurmaya çalışmak isteyenler büyük yanılgı içindedirler.
Laiklik ancak, AKP diktatörlüğünden, gerici yaşam tarzından ve sömürü düzeninden kurtulmayı hedefine koyan, örgütlü, devrimci bir “halk cephesi” ile korunup savunulabilir.
Ülkemizin Seçimler sürecine girdiği bu günde düşünmek ve karar vermek zorundayız. Yerimizde oturup gericiler arasında hangisinin kazanacağını mı hesaplayacağız, yoksa 29 Ekimlerde, 10 Kasımlarda, Haziran direnişinde başladığımız mücadeleye devam edip, insanca yaşama hakkımıza, aydınlık, bağımsız bir ülke istencimize, onurumuza sahip mi çıkacağız? Unutulmamalı ki bu vereceğimiz karar aynı zamanda ileride vereceğimiz bir hesaptır da.
Bizce bu seçimlerin kazananı, her türlü sömürüye gerici dayatmaya karşı aklını, yüreğini, onurunu koruyanlar, omuz omuza gericiliğe karşı aydınlanmayı, emperyalizme karşı yurtseverliği, sömürüye karşı eşitliği, AKP faşizmine karşı özgürlüğü savunanlar olacaktır.
Mahmut ÖZYÜREK, 5 Şubat 2014
Ulusal Eğitim Derneği
Isparta Şube Başkanı