KARARSIZLARIN KARARLILIĞI(V): NAFİLE TARTIŞMALAR ÜLKESİ: TÜRKİYE
Dr. Noyan UMRUK
Dikkatimizi hiç mi çekmiyor? Her Allahın günü bir olta atılıyor önümüze, oltanın ucunda medya, bizler de üşüşüyoruz oltanın ucuna ve başlıyoruz etrafında saftirik balıklar gibi fır fır dönmeye…
10 yıl önce türbanla başlayıp, türbanlı bir hatunun çıplak adamlarca taciz edilmesi, camide içki içilmesi safsataları gibi bir sürü yemlemenin yanında, işte size son günlerin yemlemeleri:
*Zorunlu din dersleri…
*Atatürk’e hakarete varan sataşmalar
*Oraya buraya cami yapılacağı…
*Ve nihayet zorunluluğu vurgulanan Osmanlıca öğrenimi…vb.
Bu yemlemeler böyle devam ediyor ve devam edecek… Bunlar da önemli kuşkusuz, ama asıl karşı devrim, Türkiye’nin temel yapıları çökertilerek sürdürülüyor…
TEMEL SORUNLAR…
Sorunlar yumağına dolaşmış, yönetilemeyen bir ülke olduğumuzun farkında mıyız?
Örneğin;
*Devletin en yüce katına bulaşmış, arş-ı alaya varmış yolsuzluk iddiaları,
*Bunların hesabını sorma yeteneği kaybettirilmiş, kendisine duyulan güven %20’ye düşmüş bir yargı,
*Yap kanun, boz kanun anlayışı ve hukuk dışı de facto(fiili) baskılarla ülkeyi zaten fakiri olduğumuz demokratik standartlardan hızla uzaklaştıran bir siyasi iktidar,
*Sadece inşaat, finans ve arazi rantı sektörlerine dayanan, 1.7’e düşmüş büyüme hızı, fert başına milli gelir 90 dolar azalmış, bilimsel ve teknolojik gelişmeyi içeren, uluslar arası pazarlarda rekabet arayabilen reel üretimden uzak, en küçük bir planlama anlayışından yoksun, helikopterle havadan keyfi olarak yürütülen bir yağma ekonomisi,
*Bunun kaçınılmaz sonucu olarak %10 bandından aşağıya çekilemeyen işsizlik ve enflasyon, %20’yi aşan genç ve %25’e varan üniversiteli işsizliği
*OECD’nin en kötü durumdaki iki ülkesinden biri olarak, % 40’ı yoksulluk envanterinde yer alan, halkı fakirleştirip sonra makarna, emekçilerin kanlarıyla sulanmış kömür dağıtan bir gelir dağılım sistemi,
*Dünya ve bölge gerçeklerinden kopmuş, mezhepçiliğe ve akla ziyan hayalciliğe dayanan, artık dünyaya mizah malzemesi olmuş bir dış politika,
*Deprem geçiren iç ve dış güvenlik,
*Kadim Doğu sorunu…
*Perişan edilmiş bir eğitim sistemi, iğdişleştirilmiş üniversiteler, aşağılayıcı kültür ve sanat politikaları,
*Vahşi kapitalizmin katliama dönüştürdüğü çevre ve işçi güvenliği…
*Yetmez. Bütün bunların üstüne dikilen bir de tüy var.Kendi memuru başbakanına ve seçtiği hükümete de güvenmeyerek “kupon arazi ya da yatırımlarda” çeşmenin başını tutmak amacı ile Kaç-Ak saray içinde başta Yatırımları İzleme ve Onaylama Dairesi” olmak üzere 13 daireden oluşacak “Parelel Hükümet”…
PEKİ BİZ NE YAPACAĞIZ?
Yanlış anlaşılmasın… Biz derken kastım, toplumun bir kesimi değil… Bu gidişattan “sebeplenenler” dışında kalan tüm kesimleri…4-6 ay sonra ülkenin “makus talihi” söz konusu… Artık tek çare kaldı: Ülkeyi içeride bu kör gidişattan, dışarıda vahim angajmanlardan ve trajikomik durumdan kurtaracak bir siyasi iktidar değişikliği…
Anayasa Mahkemesince seçim duvarının yıkılmasını şimdilik bir yana bırakalım…
Güçlü bir muhalefet için tüm koşullar mevcutken,“Tereciye tere satarak” kitle partisi niteliğini genişletme iddiasındaki ana muhalefet partisi, kendi siyasi dokusuna ve giderek geliştirmek istediği politikalara bile zaman zaman meydan okuyanlara kapılarını ardına kadar açarken, şu anda istifa ve ihraçlarla meşgul…
Hani., 17-25 Aralık Yolsuzluklar Haftası ya… İtalya ve İspanya da olduğu gibi milyonların, parti disiplini içerisinde meydanlara indirilmesine ne dersiniz?…
Hani kitle partisisiniz ya, seçim eğik düzleminde, size medyasıyla, gençliğiyle destek sağlayabilecek baraj altındaki partileri, demokratik kitle örgütleri ve platformları, sarı olmayan sendikaları, örneğin “Birleşik Haziran Hareketi” gibi baskı grupları vb. ile dayanışma sağlamayı öngören bir stratejiniz var mı?
Öteki muhalefet partilerinden söz etmeye hiç gerek var mı? Bilmiyorum…
Biri maşallah lideriyle birlikte taş gibi, her türlü ittifaka, dayanışmaya kapalı… Sadece kendi tabanını iktidara kaptırmama çabasında…
Öteki zaten Türkiye partisi değil…
SONUÇ:
Biliyor muyuz hanımlar, beyler?
2007 Genel Seçimlerinde ana muhalefet partisi, 43milyon toplam oyun 7.3 milyonunu almış. Buna karşılık meclise giremeyen partilerin oyu 4.3 milyon. İhmal edilebilir sayıdaki geçersiz oylar dahil kullanılmayan oylar 7. 7 milyon. Sonuçta,“Milli İrade” nin oluşmasına yansımayan oylar 12 milyonu aşıyor.
2011 Genel Seçimlerinde ise bu rakamlar sırası ile:52 milyon, 11 milyon, 1.9 milyon ve 7.5 milyon. Sonuçta yine “Milli İrade”nin oluşmasına yansımayan oyların toplamı 10 milyon.
Demem o ki; yavaş yavaş eriyen iktidar, bir türlü serpilemeyen muhalefet ve potansiyeli yükselen “Oyları Milli İradeye Yansımayanlar Partisi” ya ikinci, ya da çok az farkla üçüncü parti…
Eeee… Ne yapacağız biz şimdi???
AYDINLIK G; 14.12.2014