Katılımcı, Birlikçi, Örgütlü Olmadıkça Gerçek Atatürkçü Olamayız
Atatürk diyor ki:
Bana kuvvetimin sırrını sordular, “durur, dinlerim” dedim. Kalbleri kırarak değil, kalbleri kazanarak yönettim. Ben ne yaptımsa, arkadaşlarıma dayanarak, ulusuma dayanarak yaptım. Yani tek başıma bana atfedilemez. Katılım kuralı ömrüm boyunca ihmal etmediğim bir esas olmuştur.
Hemen bütün devrimlerimi geniş halk kitleleriyle diyalog kurarak yaptım. Ekip kurdum, organize ettim. Yakın çevremde sürekli olarak büyük gruplar bulundurdum, onlarla yüz yüze ilişkiler sürdürdüm, tüm eylemlerimi onlarla birlikte gerçekleştirdim.
Bireysel girişimlerin başarılı olması, zor koşulların göğüslenmesini gerektirir. Büyük işler, önemli girişimler ortak çalışmayla başarılır. Ben öyle yaptım: Genel çıkarlara ait ve yaygın olan işlerimizde ve hareketlerimizde kişisel görüşlerimle değil, bütün şerefli arkadaşlarımın vicdani ve samimi birliğiyle hareket ettim. Fikir alışverişinde bulundum. Sorudan, bilgi vermekten kaçınmadım, hatta memnun oldum, istedim; çünkü anlatmak ve anlaşmak daima lazımdır. Örneğin, Milli Mücadele yıllarında kumandanlarımızla fikir alış verişi yapmayı, görüşlerini almayı hiç ihmal etmedim, sorularını yanıtladım. Görüş ve kanaatlerim; her taraftaki bilgili, yurtsever ve nüfuzlu görüş sahiplerinin ortak ve genel kanaatine, özellikle de millî vicdanın izlenimlerine dayanmaktaydı.
Her devlet görevlisi, her aydın ve yurttaş; görüşünü, düşüncesini, çalışmalarının sonuçlarını, hatta birileri sormadan yazmalı, ilgililere bildirmelidir. Bu bir görevdir. Örneğin, barıştan sonra ülkemizde çözümlenecek önemli sorunlar vardı. Bunun için esaslı bir program lazımdı. Bu program kişisel olmasın, bütün ülkenin programı olsun istedim. Dolayısıyla yurttaşlarımızın, nasıl bir esas çerçevesinde yürümek gerektiğine dair görüşlerini sordum, pek sonuç alamadık. Ancak yılmadık, sürdürdük; ütün çalışmalarımızda, arkadaşlarımızın görüşlerine ve kamuoyunun genel eğilimine uygunluğu esas aldık.
İşbirliğine ve yardımlaşmaya da halkımın, aydınların dikkatini çektim, 22 Ocak 1923 tarihli Bursa konuşmamda da belirttiğim gibi: Yapılacak çok şey vardır. Bunlar söylemekle, saymakla bitmez. Sadece yapalım demekle de olmaz. Çok somut çalışmak lazımdır. Milletin bunca özveriler karşılığında elde ettiği bugünkü durumu, şunun bunun hastalıklı görüşüyle çürütemeyiz. Bu sorunlarda başarılı olabilmek için bütün vatanseverlerin, bütün bilim adamlarının bana yardımcı ve destek olması lazımdır.
Bir kişi, beş kişi, bir millete ve bir devlete ait olan sorunları ne düşünebilir, ne de başarabilir. Çünkü ruhlarında gerekli olan kuvvet ve kudreti bulamazlar. Bu kudret çoğunluk beraber olduğu zaman ortaya çıkar. Yeri gelmişken şunu belirteyim ki, bu öğüdüm özellikle devlet yöneticileri içindir. Bir devlet adamı kerameti kendinde görmeye başladığı an devlet adamlığını yitirdi demektir. Hiç kimse hiç kimseden daha akıllı değildir. Birlikte herkesten daha akıllıyız. Millet ve devlet işlerinde herkes herkese yardım edecek ve hiç kimse bundan iftihar payı çıkartmayacaktır, düstur budur.
Ben, üç buçuk yıllık tecrübeme göre sanıyorum ki, millet benim girişimlerime daima destek ve yardımcı olacaktır. Dahil olacağımız barış ve sükûn devresinde işler süngü ile halledilmeyecektir. Bu işler fikirle, bilimle, vatan ve milliyet duygularının tecellisi ile olacaktır. Dolayısıyla bana yapabileceğiniz azami yardım ve destek aynı fikirde ve aynı kanıda bulunanları benimle işbirliğine memur edecektir.
Prof. Dr. Cihan DURA, 13 Şubat 2017