KAVRAMLAR GÖÇÜ
Başlarken
Tarihte ‘Kavimler Göçü’ gibi bir olgu var.
Göçen kavimler, göçtükleri yerde yaşayan toplumlar ve ya da uygarlıkları şu ya da bu biçimde değiştirip dönüştürüyorlar.
Öykü uzun, ancak biz burada sadece bir benzerlikten dolayı, ‘Kavramlar Göçü’ diyoruz.
İlerledikçe görüleceği üzere etki ve sonuçları biribirlerine çok benzemekte.
Her yazımızda olduğu gibi, alçakgönüllü olmayan bir ‘sav’ ile, yeni yazı dizimizi başlatıyoruz diyelim.
Esin kaynağımız, Bir Bilimden Diğerine- Gezgin Kavramlar [D’une science à l’autre- Des Concepts nomades, (sous la direction) Isabelle Strengers, Sueil, Paris, 1987) başlıklı çalışma olacak.
Dipnotları, en azından bu dizi çerçevesinde, çalışmaya katkı veren yazarların bir bölümünü sıralayarak vermiş olalım.
Alıntı yapacağımız yazarlar sırasıyla; Isabelle Strenger-filozof ve bilim tarihçisi; Daniel Andler, mantıkçı; Michel Gutsatz ve Michel Herland, ekonomist; Pierre Levy ve Pierre Livet, filozof ve Michel Veuille, genetikçi.
Bir ikinci yazı dizisinde, çalışmaya katkı veren diğer yazarları da anacağız diyelim.
Peki bu yazı dizisinde hangi ‘kavram’ı inceleyeğiz diye sorulacak olursa; ‘Evrim Kavramı’ndan başlayacağız.
Nasıl olur, bizim bildiğimiz bir ‘Evrim Kuramı’ var diyenlerimiz olacaktır.
Değil kavram/kuram ikilisi, yıllardır sözcük, terim, deyim, kavram ve kategori arasındaki ayrımlar üzerine düşünüp yazdığımızı anımsatmak gerekebilir.
Ve, ‘sav’ımız olsun, Türkiye’de benim diyen akademisyenler (siz bilimadamı falan da diyebilirsiniz) ne bu ayırımlar üzerinde düşünmüşlerdir ve dolayısıyla ne de biliyorlardır.
Oysa bizim bu tür çabamız, hiç değilse gelecek kuşaklar için önaçıcı olsun diyedir.
‘Çokbilmiş’ akademisyenler, örnek olsun, ‘Darwin’in Evrim Kuramı’ dedikten sonra, ‘insanın maymundan türediği’ gibi bir saçmalığı, ‘bilimsel veri’ diye anlatabilmektedirler.
Oysa, sözkonusu ‘çokbilmiş akademisyen’in sıradan bir ‘papaz’dan farkı yoktur.
Nitekim, ‘çok müslüman’ birinin çıkıp, ben Devlet’i ele geçirmek uğruna ‘papaz elbisesi de giyerim’ dediği kayıtlardadır.
Gerçekte ise, Darwin’in tezlerini çörütmek savında olan bir papazdan başka hiç kimse, Darwin’den kalkarak ‘insan maymundan türemiştir’ dememiştir.
Söyleyenler ‘Papazın papağanları’dırlar.
Geçerken bir başka öyküye daha değinilebilir.
Aynı dönemin düşünürü olarak Marx’ın da çıkacak olan Kapital’i Darwin’e ithaf etmeyi düşündüğü söylenir.
Oysa; Marx’ın Engels’e yazdığı 18 Haziran 1862 tarihli mektupta (Ki Darwin’in Türlerin Kökeni başlıklı son yapıtı 1859’da yayımlanmıştı) “Darwin börtü-böcek ve bitkilerde bula bula İngiliz toplumunu bulmuştur” diye yazmaktadır.
Demek ki, ‘insan ya da toplumsal bilimler’inde ‘doğa bilimleri’nden çok yararlanılmış olabilir.
Bundan ‘doğal’ bir şey de olamaz.
Değil mi ki, bilimin tekliğinden sözedilmektedir.
İşte, ‘kavram’ların ve çok daha doğrusu ‘kavramlaştırma’nın ‘doğa’dan ‘toplum’a ‘göçü’, barbar kavimlerin yerli uygarlıkları tuzla-buz etmesi gibi de olabilir.
Tam da, klavuzu papaz olan müslümanın, Tanrı’nın sözlerine karşın ‘insan maymundan türemiştir’ demesi örneği..
İleride ayrıntılandıracağız, ancak öncelikle belirtilmesi gereken, ikinci-üçüncü elden kaynaklar ya da ‘kulaktan dolma’ bilgilerle ne bilimsel düşünceye ulaşılabilir ve ne de kuşkusuz bilim yapılabilir.
Bu da ‘ana sav’ımız olsun!
Böylece, çoğu kez, çok iddialı olarak ‘bilindiği’ sanılan kimi ‘bilimsel’ kavramların nasıl ‘bilimsel’ niteliklerini yitirerek, sıradan ‘ideolojik terim ve deyimler’e dönüştüğü ya da bilinçli olarak dönüştürüldüğüne ilişkin örneklere değineceğiz.
(Sürecek)
Habip Hamza Erdem