KAVRAMLAR GÖÇÜ (XIV)
Güvenlik ve ekonomik
Arkaik ekonomi politik döneminde (XVIIInci yy), yani Smith’in ‘Ulusların Zenginliği’ döneminde, zenginliğin, biyolojik bir yapı olan ekonomik vücuttaki ‘kan dolaşımı’ gibi ‘dolandığı’ görüşü egemendi.
Daha sonra ‘para’nın da bir zenginlik aracı olarak benzer bir dolanımı gerçekleştirdiği ileri sürülecektir.
‘Dolanım’ ile ‘üretim’ arasındaki ayırıma ise burada girmenin gereği yok.
XIXncu yüzyıla gelindiğinde, Darwin’in Spencerce yorumuna uygun olarak, ‘güçlü olanın yaşadığı’ bir üretim ve dolanım sözkonusu olacaktır.
Bunun temel mekanizması da, daha önce belirtilidiği üzere ‘rekabet’ olacaktır.
Fransız-İngiliz ağırlıklı bu iki yaklaşıma karşın, Almanya’da (Prusya) bir başka ‘ekonomik öğreti’yi yaymak üniversitelerin ana görevi olarak karşımıza çıkmakta.
Bu son iki yaklaşım arasındaki ilk ayırım, birincinin kamuya açık bir entellektüel ortamda, ikincisinin Devlet katında savunuluyor olmasıdır.
İkinci ayırım ise, birincinin ‘Devlet’ ile ‘Toplum’u ayrı ayrı değerlendirmesi ve Devlet’in ekonomiye ‘müdahale’sini yok saymasına karşın, ikinci yaklaşımın Devlet ve toplumu bir ‘bütünlük’ içinde görmesidir.
İşte, daha sonraki yıllarda ‘Alman Farkı’ olarak üzerinde çok çalışılacak bir ‘araştırma konusu’ böylece ortaya çıkmış olacaktır.
Biz burada ‘Alman Kültürü’nü genelliği içinde değil ama, ‘ekonomik düşüncenin evrimi bağlamında, o günün Almanya’sında nasıl yaygınlaştırıldığı ve kurumsallaştırıldığı üzerinde duracağız.
Daha doğrusu, ekonomik düşünce tarihinde üzerinde yeterince durulmayan Kameralizm akımından sözedeceğiz.
Çünkü, Devlet/Toplum/Ekonomi/Ulus ve Güvenlik konularında, bu ‘Alman Ekolü’, bir yandan ‘Alman Kültürü’nün bir parçası ise de, öte yandan ‘Devlet’ ve ‘Politika’ ilişkisinde bir Staatskunst/ Polizei ayırımına dayanmaktadır.
Staatskunst, bugün kullanıldığı biçimiyle Politika (La politique) olup, Devlet’in dış güvenliğine yöneliktir ; Polizei ise nüfus artışından, dış ticaret, madenler, bankalar, zanaatkârlar ve tasarruf önlemlerine değin tüm alanlarda, ‘zenginlik’in iç güvenliğinin sağlanmasına yöneliktir.
‘Polis’, burada ‘kitlelerin uygarlaşması’ anlamında olup, bir ‘polis bilimi’ (Science de la police -Polizeiwissenschaft) ‘nin kurulması amaçlanmaktadır.
Kısaca, Kameralist düşüncenin toplumsal anlayışı, toplumun iyi ve doğru saptanmış gereksinmelerinin yönetimine dayanan bir ‘hükûmet’ aracılığıyla sürekli bir düzenleme (régulation) ve kesintisiz bir kurgulamaya (construction) dayanmaktadır.
Toplumun ‘gönenç’ ve ‘mutluluk’u, demek ki, iyi bir ‘yönetim’e bağlıdır.
Peki ya Fransa’da Fizyokratlar ve İngiltere’de Adam Smith’in temellerini attıkları arkaik ekonomi politik, giderek anglo-sakson ekonomik anlayış neye dayanıyordu?
Devlet’in ‘ekonomi’den el ve ayağını çekmesine...
Oysa, bilmeyenlerin oranının bilenlerinkinden kat kat fazla olmasına karşın, çok iyi biliyoruz ki, Devlet’in ekonomiden el ve ayağını çekmesi, insanlık tarihinin en büyük yalanı, ideolojik bir argümanıdır. [Sadece değinerek geçilecek olursa, bu konuda Suzanne de Brunhoff’un Devlet ve Sermaye’si yeterince aydınlatıcıdır diyebiliriz]
Ve bu Kameralsit yaklaşım, bir ‘Devlet felsefesi’ olarak okutulup öğretilmek zorundadır.
Ancak Adam Smith’in görüşlerinin Almanya’da yaygınlaş(tırıl)ması üzerine, Kameralist düşünce önce kendi içinde parçalanacaktır (décomposition).
Oysa, Almanya’da, J. von Justi (1720-1768)’den J. von Sonnenfels (1733-1817)’e, K. H. Rau (1792-1870)’dan F. List (1789-1846)’e değin, aralarında ayırım olsa da, Fransız-İngiliz ekonomi politiğine karşı bir ‘Ulusal Ekonomi’ (Nationalökonomie) kavramı geliştirmekte idi.
Schumpeter’e göre, Kameralistler değer, sermaye gibi kavramlara değinseler de, araştırmalarının ‘kalbine’ koymamakta, dolayısıyla çözümleyici değil ama betimleyici bir yaklaşım izlemektedirler.
O nedenle, yazdıkları da bir ‘deneme’, ‘inceleme’den çok bir ‘el kitabı’ niteliğindedir.
El kitabı ya da broşür, ama onlara göre asıl amaç; ekonomik kültürün sadece kuramsal, uygulayımsal ya da betimsel ilkelerden ibaret olmadığı, ama daha çok onun öğretim ve örgütlenmesi, bu alanda kariyer yapmanın koşulları, elde edilen bilgilerin uygulanması ve akademik dayanışmanın sağlanmasına dayanmaktadır.
Daha sonra ‘Kürsü Sosyalistleri’ olarak anılacak olan akım da dahil olmak üzere, Almanya’da ‘ekonomi ve yönetimi’, genel olarak bir ‘üniversite işi’dir.
Kuşkusuz bunun için de gerçek bir ‘üniversite’nin varolması gerekmektedir.
Ancak ve ne var ki, Almanya dışındaki ‘Avrupa’da, o dönem özellikle Fransa ve İngiltere’de ‘üniversite dışı’nda gerçek ‘bilimsel düşünce’ üretilmemekte midir?
Hem de nasıl?
Ve hem de, arkaik ekonomi politiğin ‘pür ideoloji’den başka bir şey olmadığını ortaya koyan çalışmalar yapılmıştır.
Şimdi bu yazıyı toparlamak gerekirse, diyeceğimiz o ki, bir ‘Ulusal Ekonomi’nin varlığını kanıtlamak ve ya da oluşturulması için ‘bilimsel’ çaba göstermek konusunda, Almanya’daki Kameralizm akımı ‘Devlet’ ve ‘üniversite’ye dayanmakta idi; ama Almanya dışındaki Avrupa’da bu işlev ‘Devlet-dışı’ ve ‘üniversite-dışı’ özgün bilimadamı ve düşünürlere kaldı.
Bugüne gelindikte ise şöyle söylenebilir: ‘Devlet’ ve ‘üniversite’leri keemlenyekûn olan ülkelerde, ne ‘bilim’ üretilebilir ve ne de ‘ekonomi yönetimi’nden sözedilebilir?
Ne ‘Ulus’tan sözedilebilir ve ne de onun ‘ekonomi’sinden..
‘Ulusal çıkar’ ise kenger sakızı bile değildir, ciklettir ciklet.
(Sürecek)