Kazanan ve kaybedenŞimdi herkes referandumun kazananı, kaybedeni üzerinde tahminler yapmak, fikir yürütmekle meşgul. Sandıklar açılınca bu sorunun cevabı ortaya çıkacak, mesele kalmayacak. Ama bu arada siyaset sahasında gözden kaçan bir gelişmeye dikkatinizi çekmek istiyorum. Kamuoyu referandum kampanyaları üzerinde yoğunlaşmışken, iktidar cenahının iki önemli isminden birinin yıldızının parlayacağı, diğerinin yıldızının kayacağı gözden kaçırıyor.
Bana göre “yıldızı parlayacak olan Dışişleri Bakanı Davutoğlu, yıldızı kararacak olanı da Devlet Bakanı Bülent Arınç” derim, başka bir şey demem.
Çünkü...
Evet, Erdoğan “Köşke” doğru yola çıktı bile.
Yine “giderken” Başbakanlık koltuğunu kime bırakacağını da belirlemiş durumda. Bugüne kadar o koltuğa, “Ağabey” olarak Bülent Arınç iç geçiriyordu dersek, fazla abartmış olmayız. Öyle ya, hem Meclis Başkanı olmuş, hem Başbakanı Erdoğan ne söylerse o sözünde bin bir hikmet arama rekorları kırmış, gözyaşları dökmüştü. Üstelik o bir “Ağabey”di ve yine o “gelenekten biri olarak” partiyi toplum vicdanındaki çizgisinde muhafaza edebilecek tek ” değer”di.
Gerçi bu yazı biraz niyet okuma gibi oluyor ama kusura bakmasınlar Sayın Arınç’ın bizde uyandırdığı intiba bu idi.
Ama sürec, Erdoğan’ın yerini alacak ismin Arınç değil, Davutoğlu olduğunu netleştirdi. Her şey gözlerimizin önünde yaşandı. Davutoğlu sahaya sürüldü.
Evet, Erdoğan gidiyor. Davutoğlu geliyor.
Bu iddiamızı kuvvetlendiren delillerden birinin de Sayın Davutoğlu’nun ABD’nin önemli üniversitelerinden biri olan MIT’de görev yapan ve gazetelerin “Dünyanın en çok alıntı yapılan ekonomistler listesinde 8’inci sırada” diye takdim ettiği Daran Acemoğlu’nu Türkiye’ye davet etmiş olması. Öyle ya, Türkiye’ye ABD’den yahut başka bir ülkeden bir ekonomist davet edilecekse bu daveti ya Başbakan’ın ya Ekonomiden Sorumlu bakanlardan birinin yapması gerekmez mi?
Gerekir tabi.
Daveti Davutoğlu yaptığına göre demek ki, gelecekte Başbakan olarak Recep Tayyip Erdoğan’ın düşündüğü kişinin Davutoğlu olması, Davutoğlu’nun da daha şimdiden birlikte çalışacağı kurmaylar için düğmeye basmış olması...
Fark ettiyseniz AKP’de taşlar karıştırılıp yeniden karılırken Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün devre dışında tutulması. Recep Tayyip Erdoğan Köşk’e çıkacak, Bülent Arınç milletvekili kalacak, Davutoğlu Meclis’e girecek ve Başbakan olacak, peki Abdullah Gül ne yapacak?
Partinin yarısı, “Gül’ün Köşk’te kalma süresi 7 yıl” derken öbür yarısı, “Hayır, 5 yıl” diyor ve işin ilginç yanı bu “süre meselesi”ni kesin sonuca bağlamak konusunda, Erdoğan ve çevresi bu işten uzak durmuş bulunuyor.
Bir kısım AKP’liler Sayın Abdullah Gül Başbakan oldu, Dışişleri Bakanı oldu, Cumhurbaşkanı oldu, daha ne olacak derken, bazı AKP’liler de, Recep Tayyip Erdoğan’dan sonra AKP’nin dağılmasını ancak Abdullah Gül önleyebilir, üstelik yaşı da genç, siyaseti bırakmaması gerekir görüşünü savunuyor.
Bütün bu işlerde milletin hesaba katılmaması da çok ilginç.
2011’deki seçimleri AKP’nin alacağı var sayılıyor çünkü bu denklemin her satırında; tuhaf değil mi?
Hasan DEMİR 12 Eylül 2010 / YENİÇAĞ
ilgili