Kemal Derviş Operasyonu, AKP ve Batı
- AB çevreleri AKPnin yargı yolu ile kapatılması olasılığına şiddetle karşı çıktılar. Kapatılırsa, Türkiye-AB süreci askıya alınır dediler. Ancak daha sonra, bu keskin tutumları değişti. Kimileri bu değişikliği, AB, AKPnin gerçek yüzünü gördü diyerek saflıkla aptalı oynamak arasında tur attılar.
Oysa yanıtı başkaydı; Türkiyenin AB süreci askıya alınırsa bundan kim zarar görür? Tabii ki AB tarafı.
- Brüksel AB süreci ile Türkiyeyi yedeğine (ve güdümüne) almış, istediği gibi yönlendiriyor. Hiçbir zaman içine almayacağı Türkiyeyi, AB süreci ile arka bahçesi haline getirmiş (Abdullah Gülün kulakları çınlasın).
AB bu sürecin aksamasını, işlerin askıya alınmasını ister mi? 1997 Lüksemburg doruğunda Brüksel bu hatayı yaptı. Ankarada ABye, Ben seninle artık, rutin ticari işler dışında hiçbir siyasi mesele konuşmayacağım dedi ve süreç askıya alındı.
Brüksel, Washington ve içimizdeki uzantıları korkuya kapıldılar. Türkiye avuçlarından kaçabilirdi. Bu nedenle Schröderi apar topar devreye soktular. Aralık 1999da Türkiyeyi göstermelik ve koşullu adaylığın içine hapsedip iğfal etmeye başladılar.
2001deki Derviş operasyonu Türkiyenin bağlanma ve devşirilme işini sağlama almak içindi. 11 Eylül 2001, Kemal Derviş operasyonu ve arkasından AKPnin sahneye çıkarılışı birbirlerini tamamlayan köşe taşlarıdır.
Bugün Dervişin tekrar sahneye çıkarılışı, Batının Türkiye üzerindeki güdümünü, güvence altına almak içindir.
- AKP kapatılırsa...
- Türkiye, beklenmedik ve Batının çıkarları ile örtüşmeyen ulusalcı gelişmelere sahne olursa... Türkiyenin elden kaçırılmaması için, ek destek güçleri gerekecektir.
Kemal Derviş bunun için gönderilmiştir.
ABnin Türkiye Süreci
AKPnin AB sürecine karşılık Brükselin de Türkiye süreci var. AKP ile AB arasındaki bu alışveriş bozulursa, Batı açısından aksaklıklar nasıl giderilecek?
AKPnin ABD ve ABye verdiği sözler nasıl telafi edilecek?
AKP ile ABD ve AB arasındaki saadet zincirinin kopmaması için ek destekler gerekiyor. Kemal Derviş 2001de olduğu gibi, Batının stratejik operasyonlarında ortaya çıkarılıyor ve işleri bağlıyor.
AKP kapatılırsa ortaya çıkacak boşluğu doldurmak isteyen Batı, kurşun askerlerini Türkiyeye gönderiyor.
12 Eylül döneminde bu işleri Amerikancı generaller yaptı. Yeni küresel dönemde Dervişler, üniformasız generaller olarak işleri yürütüyor.
Ali Babacan, Mehmet Şimşek, Kemal Derviş gibi figürler, bir zincirin birleşen halkalarıdırlar. Karşı ucunda Washington, Londra, Brüksel ve Tel Aviv bulunuyor.
Kemal Derviş ve Ali Babacan iki kardeş gibiler. Biri küresel, diğeri yerel oyuncu.
- Ali Babacan Türkiyeyi Batıya şikâyet edebiliyor.
- Derviş ise zaten Batının en üst kurumlarında görevli bir Türk!
İkisinin de AB konusundaki ortak bir görüşlerine bu köşede birkaç defa değinmiştim. Her ikisi de şunu savunuyor: Türkiye AB dışında da olsa Avrupa Para Sistemine dahil olmalıymış.
Bunlar için Gümrüklerimizi ve dış ticaret politikamızı tek yanlı olarak ABye devretmemiz yetmiyor; bütün parasal ve mali işlerimizin bizim adımıza yönetimi de ABye verilmeli diyorlar.
O zaman TBMMye, hükümete, Cumhuriyete, devlete ne gerek var? Herhalde bunu, parasal ve mali işlerin özelleştirilmesi olarak görüyorlar!
Galiba, önce siyasilerimiz özelleştirilerek piyasaya sunuldular... Arkası çorap söküğü gibi geldi...
İşler bu kadar açık. Çözümü de belli; bu halkın, insanımızın, köylümüzün, işçimizin, esnafımızın, sanayicimizin gerçek temsilcilerini Meclise taşımak ve demokrasiyi kurmak.
70 milyon insan eğer sistemin kölesi değilse bu işi başarmak zorundadır. Bakın Güney Amerikaya, onlar başardı; biz de başarırız...
Erol MANİSALI
Cumhuriyet
23 Haziran 2008