"Kemalist Cumhuriyet'in Tasarımını Değiştirme"
Anadolu Ajansı’nın web sitesinden “Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, 1920” yazısı kaldırıldı. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Anadolu Ajansı, Türkiye’nin sesini dünyaya duyuracaktır” şeklindeki sözleri ise daha önceden sessiz sedasız kaldırılmıştı.
Gelen yoğun tepki üzerine Anadolu Ajansı’ndan bir açıklama yapıldı “Anadolu Ajansı 6 Nisan 2012’de 92. Kuruluş Yıldönümü’nü kutlarken pek çok yeniliğin yanı sıra yeni logo ve kurumsal kimlik tasarımını tüm görsel malzeme ve yayınlarında uygulamaya başlamıştır.”
AA'ya göre web sitesinden “Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, 1920” yazısının kaldırılması “bir tasarım değişikliği”.
Sömürgeci Batının “Truva atı görevini” üstlenen iktidar sahipleri, Siyonist ve CIA ajanı Graham Fuller'in “Kemalizm'in modasının geçtiği” yolundaki emirlerini, ellerine geçirdikleri tüm kurumlarda eksiksiz yerine getirmektedirler. Bu nedenle bu işlem tek başına AA genel müdürü Kemal Öztürk’ün değil, iktidarı ele geçiren Sömürgeci Batı destekli irticanın “Kemalist Cumhuriyet’in tasarımını değiştirme” eyleminin bir parçasıdır.
Atatürk’ün değerli kalıtlarından biri olan “Anadolu Ajansı’nın en büyük özelliği Kurtuluş Savaşı sırasında kurulmuş olmasıdır. Anadolu Ajansı, Osmanlı topraklarının işgal altında olduğu yıllarda, Kuvayı Milliye Hareketi’nin sesini, öncelikle Anadolu’ya ve tüm dünyaya duyurma gereksiniminden doğmuştur. Bu nedenle Anadolu Ajansı’nın adı Mustafa Kemal Atatürk’le, tarihi ise Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihi ile özdeştir.
Anadolu Ajansı kurulmadan önce merkez ajans görevini “Türkiye - Havas Reuter” yapıyordu. Bu nedenle haberler işgalcilerin ve işbirlikçilerin istediği biçimde düzenleniyordu.
Meclis kurulmadan 17 gün önce, yani 6 Nisan 1920 de Mustafa Kemal Atatürk’ün düşünsel ve eylemsel öncülüğü ile Anadolu Ajansı kuruldu. Türkiye kurtuluş savaşını ve bağımsızlık mücadelesini Anadolu Ajansı’nın yadsınamaz katkı ve desteğiyle yürüttü. Anadolu Ajansı’nın başlıca iki amacı vardı: Ulusal birliği engellemek amacıyla yapılan iç ve dış kışkırtmalara karşı önlem almak; Kurtuluş Savaşı ile ilgili karar ve bilgileri halka duyurmak.”
Milli Mücadele hareketine ve Müdafaa-i Hukuk davasına karşı düşmanla işbirliği yapan ihanet erbabının yönettiği kuruluşlar, “Mütareke Basını” ve ihanet örgütleri, aynı zamanda Anadolu ajansının kuruluşuna, işlevine de karşı durmuşlardır.
Bu gün olduğu gibi, o günlerde de “Mütareke Basını”, karanlık ve kiralık merkezlerin sözcülüğünü üstlenmiş, işgalci devletlere karşı konulmamasını, onların tüm isteklerine uyulmasını, hatta Yunan işgaline bile karşı çıkılmamasını istemiş ve hain yayınları ile halkı ahlaksızca zehirlemeye çalışmıştır.
Her dönemde Sömürgecilerle işbirliği yapan bu irtica takımı, dün Mustafa Kemal’i ve Kurtuluş Savaşını engelleyebilmek, efendilerine hizmet edebilmek için elinden geleni ardına koymadı. Ali Kemaller, REF’İ Cevat’lar Sait Mola’lar, Şeyhülislam Dürrizade’ler, Derviş Vahdeti’ler, Anzavur’lar kolları sıvayıp, isyanlar çıkardılar. Kuvayı Milliye ve Atatürk’e karşı direniş hareketlerine giriştiler. Menemen’de Kubilay’ı kestiler.
6 Nisan 1920 ve 23 Nisan 1920 yılından 92 yıl sonra, 2012 yılında Türkiye’de yetkili, güç ve iktidar sahibi olanlar, milli güçlere saldıran, o günün mandacılığını sömürgeciliğini kabul eden hainlerin torunlarıdır.
Ulusal Kurtuluş Savaşını, işgalci güçlerle bütünleşerek engellemeye çalışan bu ihanet çetelerinin bu günkü mirasçıları aynı yolu izleyerek Kemalist Cumhuriyet rejimine son verme mücadelesini kesintisiz sürdürmektedirler.
Mustafa Kemal Atatürk, hem işgalci güçleri, hem de onlarla işbirliği yapan ihanet çetelerinin oyunlarını bozmuş ve tepelemiştir. Atatürk’ü ihanet örgütleri ve işbirlikçiler bu nedenle sevmezler. Yani “İstiklali Tam”, tam bağımsız bir Türkiye istediği için, “özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir” dediği için sevmezler ve onu unutturmak isterler.
Genetik olarak, ihanet erbabı devşirmelerin soyundan, ruhen kudurmuş sömürgecilerin uşaklığından gelen bu satılmışların Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığı yeni de değildir. 1920'li yıllarda İşgale ve işgalcilere övgü, yurdunu, ulusunu, bağımsızlığını savunanlara ise sövgüyü meslek edinmiş mütareke basınının Ali Kemâl, Refî Cevat, Refik Halit gibi yazarları, bu günün Kemal Öztürk’leri gibi, Kuvayı Milliye'ye ve Gazi Mustafa Kemal’e saldırıyorlardı.
Sömürge zihniyetli, mandacılığı, işbirlikçiliği, savunan bazı kişilerin yazıp söylediklerinden birkaç örnek verelim.
ALİ KEMÂL;
"Kuyucu Murat Paşa, Celâlîlere nasıl muamele etmişse, Kuvayı Milliye'ye de öyle muamele edilmelidir. Maiyetindekilerin yakında, zorba yamağı Cafer Tayyar şaklabanını, elini kolunu bağlayıp Hükümete teslim etmesi beklenir. Saltanata bağlı halim selim Anadolu halkı da Mustafa Kemâl şakisine haddini bildirecek." (20 Nisan 1920, Peyami Sabah)
"Hükümet önce, Anadolu'nun henüz istilaya uğramayan yerlerini Mustafa Kemallerden, Ali Fuatlardan, o ipsiz sapsız, akılsız, fikirsiz zorbalardan, canilerden temizlemelidir." (5 Ağustos 1920, Peyamı Sabah)
"Büyük Millet Meclisi, millî hâkimiyeti temsil edemez. Millî hâkimiyeti ancak Hilafet ve Saltanat temsil edebilir. Ankara'daki şımarık herifler, artık durunuz. Haddinizi biliniz. Şarlatanlık elverdi. Hokkabazlık yeter!" (18 Ağustos 1922, Peyamı Sabah)
REFÎ CEVAT (ULUNAY)
"Sehpalar bu adamlara lâyık değildir. Koparılması lâzım gelen bu kafalar kütükler üzerinde kesilip günlerce ibret taşında kalmalı." (12 Mart 1919, Alemdar)
"İngilizleri bekliyoruz. Türkler kendi güçleriyle adam olamaz. İngilizler elimizden tutarak bizi kurtaracak. İngiliz mandası için İstanbul'da 24 saat içinde 40 bin imza toplandı." (21 Nisan 1919, Alemdar)
"Biz de bağımsızlık fikrine şiddetle bağlıyız. Bağımsızlığımızı sağlayabilmek için de kuvvetli bir devletin gözetimine muhtacız. O devlet ki İngiltere'dir, İngiltere olması lazım gelir. Bizi elimizden tutmalı. Elimizde kalan kısımları korumak için tecrübeli bir hocaya ihtiyacımız var. Bağımsızlık diye bağıranlar kötü niyetlidir." (31 Ağustos 1919, Alemdar)
"İngiltere bizi bizden daha iyi düşünüyor." (1 Eylül 1919, Alemdar)
"Azimli bir hükümet, temiz bir elle Kuvayı Milliye adı altına sığınan bu haydutların kafasına neden bir yumruk indirmiyor?" (16 Mart 1920, Alemdar)
Bunlar 1920’li yıllarda itilaf Devletlerinin Anadolu’da besledikleri “Truva Atları” işbirlikçileri, yandaş ve yalaka mandacılarıydı. Günümüzün Kemal Öztürk’leri gibi.
Her yönüyle, her anlamda Atatürk düşmanı olan ve büyük bir arsızlık, ikiyüzlülük, hınç ve kinle Atatürk’ün kurduğu AA’nın başına getirilen, bu günün “Truva Atları” işbirlikçileri, yandaş ve yalaka mandacılarından biri olan “Mir Mahmut Rıza” takma adlı Kemal Öztürk’ün yazıp söyledikleri Ali Kemâl, Refî Cevat, Refik Halitleri hiç aratmıyor.
“-Devlet kimdir? Helvadan yapılmış puttur.”
“-En sonunda beni bir numaralı terörist yapacak bu pe..venkler. Bütün laikleri, bir şişe geçireceğim, ondan sonra anlayacaklar laikliğin faziletlerini. Elin o…pusu bile kalkıp “Ben laikim, namusumla çalışıyorum, kimse karışamaz” demeye başladı. Ula ben böyle laikliğin…”
“Laiklik Ne Demek?”
“-Bak bizim sahte Müslümanlar nasıl bölücülük yapıyorlar. Ben bu yüzden ‘Bu adamları sallandıralım’ diyorum. Ayrıcalık yapanın dinde de katli vaciptir.”
“-Herkes, sineğin şıraya yapıştığı gibi laikliğe sarılma peşinde, kimse onun gerçekte ne anlama geldiğini bilmez. Ne kadar da utanmazlar. Rahmetlinin mirasına sahip çıkan mendeburların hiçbiri, laikliğin ne anlama geldiğini ve nerden geldiğini bilmezler.”
“-Eskiden Türkler’ in yetiştirdiği Marimus Öküzü’ nün sol arka bacağının uyluk yeri ile işkembesinin ayrıldığı yerde bir et parçası bulunur. İşte tam buraya ‘laik’ denir. Ve bugün kullandığımız kelimenin aslı buradan gelmektedir.”
Beyni Amerikancılıkla, emperyalizm şakşakçılığıyla dumura uğramış, ulaklık ve uşaklık dışında bir hüneri olmayan bu kişiye “ulaklardan ve uşaklardan asla efendi olmayacağını, çünkü efendilerin buna izin vermeyeceğini” hatırlatalım.
Ülkemizin kurtarıcısı, devletimizin kurucusu, bağımsızlığımızın mimarı Mustafa Kemal Atatürk’ün adını, andını, kalıtını yok etmeye yönelik saldırılar, onun kişiliğinde Türkiye Cumhuriyetine, tam bağımsızlığımıza, ulusal egemenliğimize yönelik bir ihanettir ve bu girişimi yapan ulaklar ve uşaklarda haindirler.
Milli mücadelenin kan ve ateş içinde sürdüğü günlerde hainlik yapan Ali Kemal’ler, Ref’İ Cevat’lar Sait Molla’lar, Şeyhülislam Dürrizade’ler, Derviş Vahdeti’ler, Anzavur’lar bağımsızlık güneşimizi yok etmeyi, unutturmayı başaramadılar.
O günün mandacılığını sömürgeciliğini kabul eden hainlerin torunları, küresel çete ve onun her boydan, her soydan, her siyesi görüşten ulakları ve uşakları , emperyalizmin içimizdeki “Truva Atları”, ne bağımsızlık güneşimiz Atatürk’ü unutturmayı başarabilecekler, ne de “tam bağımsızlık” ve demokrasi mücadelesini durdurmayı.
Çünkü Mustafa Kemal Atatürk’ün “Temel ilke, Türk ulusunun onurlu ve şerefli bir ulus olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam bağımsız olmakla sağlanabilir. Ne denli zengin ve gönenmiş olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar insanlık karşısında uşak olmaktan daha yüksek bir işlem görmeğe layık olamaz. Öyleyse ya bağımsızlık, ya ölüm! Gerçek kurtuluş isteyenlerin parolası bu olacaktır" sözünü “ulusal bir ant” olarak yüreğinde, beyninde bir bayrak gibi taşıyan milyonlar, emperyalizmin ulaklarını ve uşaklarını efendilerinin yanına er ya da geç gönderecektir.
Mahmut ÖZYÜREK, 22 Nisan 2012
ADD Isparta Şube Başkanı