Kendi Ayağına Kurşun Sıkmak
Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı Sayın Tansel Çölaşan’ın “Son Kulis” adlı internet gazetesiyle yaptığı söyleşi, bu site dışında çok sayıda e-gazetede yayınlanmış, yaygın basında da yer almıştır. Bu nedenle “kol kırılmış ama Yen’in dışında” çıkılmıştır. “http://www.sonkulis.com/roportaj/add-baskani-tansel-colasan-sonkulise-konustu-kilicdaroglunun-ataturkculugunden-emin-degilim-h3096.html”
Sayın Genel Başkan, kendisini “Atatürkçü Düşünce Derneği’nde görev almaya yönlendiren etken olarak “2002’den beri idari yargıda yaşadığı kumpası” göstermektedir. Yine ADD Genel Başkanı'na göre “1989–2002 yılları arasında kadrolaşmaya rağmen devlet Atatürkçü Düşünce Derneği’nin yanındadır" “Bu çekişme sürecinde Atatürkçü Düşünce Derneği henüz hedefte değildir”
Ülkemize yönelik, 1940’lı yıllardan bu yana planlı olarak sürdürülen, günümüzde küreselleşen emperyalist saldırılar, Kemalist devrimin soluğunu kesme, cumhuriyeti tüm varlık nedenleri ile ortadan kaldırma amacındadırlar. Bu nedenle saldırı her alanda ve her anlamdadır.
Bu kudurmuş saldırılara karşı bedenlerini siper eden, benzerine ender rastlanır bedeller ödeyen, yıkım yaşayan Kemalistlerin tarihsel mücadelelerini yok sayarak “Devlet ADD'nin yanındadır”, “ADD hedefte değildir” demek en hafif söylemle Kemalist mücadelenin “yediveren”lerinin onurlu anılarına yapılabilecek büyük bir saygısızlıktır.
"Geçmişine sahip çıkamayanların geleceği de olamaz" sözü, evrensel bir doğru olarak tarihimize sahip çıkmayı buyurmaktadır. Unutulmamalıdır ki, tarihi sadece belli kesitleriyle sahiplenmenin bilimsel olamayacağı gibi, onu daraltıp, kendi dışındakileri ret ve inkâr ederek, gözünü kapayarak salt “ben”e indirgenmesi, “her şeyin kendisi ile başladığını” sanması, özürlü bir yaklaşımdan öteye, tedavisi bile yıkımlar yaratacak onulmaz bir hastalığın göstergesidir.
Sayın Genel Başkan; “Biz özünde bir eylem topluluğu değiliz. Bu derneğin adı Atatürkçü düşüncedir” söylemi Kemalizm’den kurtulmanın ya da “Kemalizm”in yerine “yeni Kemalizm” propagandasının/şarlatanlığının ADD Genel Başkanı'nı da etkisi altına aldığını göstermektedir. Bu çarpık anlayış bizi, kuşatma tüm acımasızlığı ve her alanda ve anlamda sürerken, kuşatanların/hükümetlerin çizdikleri sınırın bir milim ötesine geçmeme/geçememe, tabanın baskısıyla zorunlu olarak yöneldikleri “mücadeleyi ise, olanaklı en etkisiz” düzeyde tutarak, kuşatanların çıkarlarına en az zarar verecek şekilde ”….mış” gibi yapmanın bir başka anlatımıdır.
Kemalizm’in günümüz koşullarında geçerliliğini koruduğunu, tam bağımsızlık ve ulusal egemenliğin yeniden kazanılmasında biricik yol gösterici bilimsel düşünüş yöntemi olduğu gerçeğini öteleyerek, kimi sözüm ona “ünlü”! İktisatçı, felsefeci, tarihçi ve edebiyatçıların argümanlarını kabullenerek, onların görüş açısından ve onların söyleminden ödünç alınmış kavramlarla Kemalizm’i açıklamaya kalkışmak, bu alandaki bilinç yoksunluğu ve bulanıklığının dışa vurumundan başka bir şey değildir.
Sn. Genel Başkanın Dünya tarihinde bir ilk olan, milyonların büyük bir özveri örneği gösterdiği “2007Cumhuriyet mitingleri”nin yapılış/yapılabilme gerekçesini “O dönemde korkunç bir para vardı. O yüzden şimdi yapamıyoruz” şeklinde açıklamasına ise söylenecek söz bulanamaktadır. Bu bir akıl tutulmasıdır.
07.02.2012 tarihli gazetelerde DYP Denizli eski Milletvekili Ümmet Kandoğan: Cumhuriyet mitinglerini kim finanse etti? diye sormakta ve devam etmektedir.
"Cumhuriyet Mitingleri ele alınmalıdır. Ben kaç yıllık politikacıyım. Bir ilde 3–5 bin kişilik bir mitingi bile zor yaparsınız. Çok büyük çalışma gerektirir, maddi kaynak gerekir. 1 milyon kişiyi Ankara, İstanbul, Samsun'da, İzmir'de, Manisa'da topladınız. Nereden geldi bunların kaynakları? Kim finansa etti bunları? Bunların etraflı bir şekilde incelenmesi, araştırılması lazım.”
Aynı şekilde Ergenekon iddianamelerinde “Cumhuriyet Mitinglerinin Finansal kaynaklarının “ETÖ” tarafından karşılandığı” iddialarına yer veriliyor.
ADD Genel Başkanı, bu sözüm ona safsata, amaçlı ve kasıtlı iddiaları bilerek ve/veya bilmeyerek doğrularcasına “O dönemde korkunç bir para vardı. O yüzden şimdi yapamıyoruz” diyerek kendi eylemsizliğine kılıf yaratırken, ADD’yi ciddi zan altında bırakarak, cumhuriyet karşıtlarının ekmeğine yağ sürecek bir karalama ve iftiranın da kapısını aralamaktadır.
Üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmekten kaçan ve karşılaştığı her zorluk ve zayıflığı hareketin durumu ve koşulların uygunsuzluğuyla açıklamaya çalışan tutum, Kemalist bilince ulaşmış bir kişinin, hele hele bir genel başkanın tutumu olamaz/olmamalıdır.
“Cumhuriyet Mitinglerinin” para olduğu için yapıldığını/yapılabildiğini iddia etmek on milyonların “NE AB, NE ABD TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE” çığlıklarının önemini küçümseyen ya da önemsemeyen çarpık bir anlayışın ürünüdür. Atatürk Cumhuriyeti'ne, Türk devrimine, tam bağımsızlığa, ulusal egemenliğe sahip çıkmak adına elinde avucunda ne varsa ortaya koyan, yüzüğünü, bileziğini satarak mitinglere katılan milyonların özverisinin reddi ve inkârıdır. Bu inkârcılığı, değerbilmezliği ADD Genel Başkanlığı yapan birinin ağzından duymak ise ürkütücü ve acıdır.
Sanırım ADD Genel Başkanı'nın, Cumhuriyet Mitinglerinin yapıldığı dönemde Danıştay Başsavcılığı’nın duvarlarının arkasında olduğu için “ne ADD’nin, ne de kendi meslek örgütü olan YAR-SAV’ın üyesi olmaması nedeniyle” eylemlerin Anadolu’nun dört bir yanında yapıldığından da haberi yoktur.
Bu nedenle olsa gerek “Böyle bir durumda etkin olabilmek için biz yerele dağılıyoruz” diyor. Dağıldığı yerlerde 2012–2014 döneminde de ADD'nin başına yeniden geçebilmenin ön çalışmaları dışında, bir şey yaptığını görüp duyan varsa beri gelsin.
Sn. Genel Başkanın “O finansman kaynakları olsaydı eğer, geçtiğimiz günlerde 4+4+4 eğitim sistemine tepki olarak büyük bir miting düzenlerdik” dediği ve Cumhuriyet Devrimi’ne kökten bir saldırı kapsamında gündeme gelen, 4+4+4 eğitim sistemiyle ilgili açıklamaları, tarihsel bir çarpıtmanın, inanç ve düşünce yoksunluğunun, amaç sapkınlığının ürünüdür.
ADD Genel Başkanı , 4+4+4 olarak bilinen eğitim sistemindeki değişikliğin nedenini “eğitimin kalitesinin düşürülmesi” olarak görüp algılamakta, yasayı çıkaranların “aydınlanmadan, kız çocuklarının okumasından ve eğitim süresinin artışından mutlu” olmadıklarını söylemektedir.
Batı destekli irticanın komuta kontrol merkezi olarak görev yapan AKP’nin “Cumhuriyet Devrimini tepeleme” amacının gizlenmesi ancak bu kadar usta bir söylemle yerine getirilebilirdi.
Sn. Genel Başkan söyleşinin bir yerinde gerçek amacının ne olduğunu da ağzından kaçırıyor. “Yani derneğin bir önceki döneme göre etkinliği değil stratejisi değişti” diyor. Atatürkçü Düşünce Derneğinin “stratejisi” tüzüğünde yazılıdır. Tüzüğü yazanlar bu değişmez, şaşmaz stratejiyi yazmanın bedelini kanlarıyla ödemişlerdir. Hiç değilse bedel ödeyenlerin, kan can verenlerin anılarına saygı duyulmalıdır.
Anlaşılan o ki ADD, kurucu iradenin koyduğu temel amaç ve hedeflerden uzaklaştırılma ciddi bir omurga erozyonu ile yol ve yön değiştirmek üzeredir.
Umut ediyoruz ki, Mayıs 2012 de yapılacak Atatürkçü Düşünce Derneği Genel kurulunda ADD şube başkanları ve delegeleri kendi ayaklarına kurşun sıkmazlar.
Mahmut ÖZYÜREK, 20 Nisan 2012
ADD Isparta Şube Başkanı