KIBRIS'IN ÖNEMİ GİDEREK ARTACAK
Kıbrıs adasının önemi önümüzdeki yıllarda daha da artacak. Barındırdığı üslerin Körfez, İran, Kafkasya, Anadolu ve Süveyş’e egemenliği yanında, yeni olanakların ortaya çıkması da durumu değiştiriyor.
ABD ve AB, Ortadoğu’yu yeniden yapılandırma planları içinde Kıbrıs adasını paylaşma yoluna girdi.
2003’te Irak’ın işgalinin ertesinde Rumlar, Kıbrıs Cumhuriyeti olarak adanın tümünü temsilen AB’nin tam üyesi yapıldı. Fransa ve Almanya’nın adaya ilgisi arttı.
Görünürde adada iki devlet var olmasına karşın fiilen ABD, İngiltere ve AB, adanın tümüne her anlamda egemen konuma yavaş yavaş geldi.
Türkiye’nin KKTC’deki hava üssü Geçitkale, birkaç yıl önce özelleştirilerek ABD-İngiltere ortak şirketi CAS’ye ihale yoluyla satıldı.
Türkiye-AB süreci bağlamında kıskaca alınan Ankara, AB kurumları nezdinde işgalci ülke konumuna yavaş yavaş getirildi. Ankara, Rumları Kıbrıs Cumhuriyeti olarak tanıyan imzaları 2005’te attı.
Adanın geleceği
- Ada yarın tamamen, bir askeri üsler bölgesi olacaktır.
- Enerji geçiş sisteminde odak noktası ve stratejik hale gelecektir.
- Arabi, Farsi ve Türki unsurlar dışında Kuzey Irak’ta kurulan Kürt devletinin güvenliği, Kıbrıs üzerinden sağlanacaktır.
- Adanın çevresindeki denizlerin büyük petrol ve doğalgaz rezervlerine sahip olduğu saptanmıştır.
- Stratejik İskenderun Körfezi’nin kontrolü Kıbrıs üzerinden yapılacaktır.
Kıbrıs adasında egemen olan devletler Büyük Ortadoğu’yu da kontrol altına alabileceklerdir.
Adadaki ve bölgedeki gelişmeler, yakın gelecekte Kıbrıs’ın ABD, İngiltere ve AB üçlüsü tarafından yönetileceğini ve kullanılacağını göstermektedir.
Ankara, Kıbrıs politikasını “askıya alarak”, bu sürece katkıda bulunmaktadır. Kıbrıs’ta zamanla, hem Yunanistan hem de Türkiye’nin etkisi giderek azalacaktır.
İngiliz üslerinin yanına ABD ve AB üsleri de gelecektir.
Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’in petrol ve doğalgaz olarak önemi devam ettikçe, bu süreç yürüyecektir.
Bu sürecin ABD ile yarışan Çin tarafından kısmen aksatılması olasılığı vardır. Çin, ABD’yi yakalayıp geçtiğinde Ortadoğu’daki ABD ve AB ortaklığındaki yerini alacaktır.
On yıl sonra Kıbrıs adasında ABD ve AB’nin yanında Çin’in de etkili olmaya başladığını görürsek hiç şaşırmamalıyız.
Ortadoğu küresel güçlerin oyun alanı olduğu sürece Kıbrıs adası da bundan nasibini alacaktır.
Türkiye’nin çelişkisi
Gerek iktidar gerekse Batılı çevreler, Türkiye’nin Ortadoğu’da “bölgesel bir güç olma yolunda ilerlediğini öne sürüyorlar.”
Eğer Türkiye Ortadoğu’da etkinliğini arttırıyorsa KKTC’de de etkisini her alanda güçlendirmesi gerekirdi.
Oysa Ankara KKTC’de (ve adada) siyasi, iktisadi ve askeri gücünü azaltma sürecine girmiştir. Bu durum, “Türkiye’nin yeni bir bölgesel güç olduğu iddialarıyla çelişiyor.”
Buna karşılık bölgede etkisini arttıran ABD ve AB aynı paralelde, Kıbrıs’ta da egemenliklerini derinleştiriyor.
Türkiye özellikle dışarıda tutulurken Kıbrıs çoktan AB’nin ayrılmaz bir parçası durumuna sokulmuş bulunuyor.
EROL MANİSALI, Cumhuriyet, 30 Ağustos 2010