Aslında yakın tarihini bilen bir Türk vatandaşı için ortada kafa karıştıracak hiçbir şey yok.
Ama gündemi mevcut medyadan takip ediyorsanız haklı olarak oradan oraya savrulursunuz.
Hepimiz ezbere biliyoruz. Ama ben mevzuyu bir İzlanda vatandaşına anlatır gibi anlatayım.
…
KIBRIS
Sene 1960
Kıbrıs Cumhuriyeti adı altında bir devlet doğdu. Ayrıntıya gerek yok.
Bu devlet aynı yıl Birleşmiş Milletler bünyesine kabul edildi.
Yani sınırları belli, anayasası, bayrağı ile egemen bir devlet statüsü kazandı.
Bu egemen devlet içerisinde %77’si Rum, %18’i Türk. Olmak üzere iki toplum mevcuttu.
İlerleyen zaman içerisinde Kıbrıs hükümeti’nin Rum kesiminin desteği ile beslenip büyütülen, Yunanistan, ABD ve İngiltere destekli faşist, kafatasçı, ırkçı küçük guruplar yani neo-naziler bir araya geldi. Palazlandı. Güçlendi.
Öyle bir güce ulaştılar ki kendilerini besleyen III. Makarios hükümetini devirip iktidarı 1974 yılında ele geçirdiler.
Sene 1963
Tarihe “Kanlı Noel” olarak geçen katliam bizzat bu neo-naziler tarafından ifşa edildi. Yüzlerce sivil Türk katledildi. Çoluk, çocuk, kadın, ihtiyar.
Resmi kayıtlara göre 30.000 Türk evlerinden, yurtlarından edilerek göçe zorlandı.
Bütün bu olan biten dünya kamuoyunun gözleri önünde cereyan etti.
Bu küçücük adada rum neo-nazilerin yaptığı resmen bölgesel bir soykırım ve tehcir hareketiydi.
1964 yılında Türk hükümeti mezalime karşı müdahale kararı aldı.
Bu karar, ABD Başkanı Lyndon B. Johnson'ın 5 Haziran'da güçlü bir şekilde ifade ettiği ve ABD'nin Türk topraklarının Sovyet işgali durumunda Türkiye'nin yanında durmayacağı uyarısında bulunan güçlü bir telgrafla durduruldu.
Adaya Birleşmiş Milletler Barış Gücü adın altında göstermelik bir birlik konuçlandırıldı.
Ancak faşist neo-nazi çetelerinin saldırıları giderek arttı.
Bu küçük faşist çeteler zaman içerisinde özellikle ABD destekli bir şekilde palazlandı.
Ülke ekonomisi ve siyasetinde güçlendi.
Öyle güçlendiler ki 1974 yılında Yunan ordusunun adada bulunan askerleri ile birlikte Kıbrıs Cumhuriyeti hükümetini devirip başa geldiler. Efsane başkan III. Makarios devrildi.
Yeni başkan Nicos Sampson.
Nicos Sampson kimdi?
Katliamcı bir sadist olması dışında. Homoseksüel ve pedofil olduğu doktor raporları ile sabit bir adamdı.
Yani.
ABD’nin has adamıydı.
Ada Türkleri artık sistematik olarak katlediliyordu.
Kelimenin tam anlamı ile soykırım şiddetlenmişti.
Ve nihayet
Türk hükümeti Türk Silahlı Kuvvetlerini soydaşlarının can ve mal güvenliğini sağlamak üzere sevk etti
Temmuz 1974.
Türkler soydaşlarını kurtardı. Keskin bir hat ile sınırları belirledi. KKTC kuruldu.
Sonra,
Türkiye egemen bir devletin toprak bütünlüğüne helal getirdiği gerekçesi ile uluslararası camiada yargılandı.
Türkiye’ye ABD ve AB ağır yaptırımlar uyguladılar.
O zamanki adı yaptırım değil ambargoydu.
Aradan 40 yıl geçtiği halde bu yaptırımların bir kısmı açık, gizli hala devam etmekte.
Türkiye ve mezalim, katliama uğramış, soykırım ve tehcir yaşamış Kıbrıs Türk halkı ABD ve tasmasını elinde tuttuğu dünya tarafından cezalandırıldı.
Sorun sadece ekonomik yıpratma aşamasında kalmadı.
ABD Türkiye siyasetine bu sefer çomağını tam soktu.
Öyle bir karıştırdı ki.
Sağ, sol kavgası derken biz gözümüzü 1980 ABD darbesi ile açtık.
1974 Kıbrıs Barış Harekatından sadece 6 yıl sonra…
ABD’nin kestiği cezanın faturasını hala ödüyoruz.
Peki bu arada, faşist ve nazi artığı liderlerin başa geldiği rum tarafına ne oldu?
Ne olmasını bekliyordunuz ki?
ABD göğüslerine şeref madalyası taktı.
Bununla da yetinmediler.
Bilinen tüm uluslararası kanunları çiğneyerek faşist rumları Avrupa Birliğine aldılar.
Faşist, neo-nazi artığı ABD destekli Rumlar Avrupa Birliğine alınırken
Türkiye Cumhuriyeti’nin soydaşlarının soykırımına engel olmak için yaptığı bu askeri operasyon günümüzde bile “egemen bir ülkenin toprak bütünlüğünün ihlali ve işgali” olarak kabul edilir.
Egemen bir ülkenin işgali?!.. Öyle mi?
Gelelim diğer bir egemen ülkenin işgaline...
UKRAYNA
Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra 1991 yılında bağımsızlığını ilan etti.
Sovyet doktirini ırk kabul etmez, din kabul etmez, mezhep kabul etmez.
75 yıl boyunca ırk diyenin, din diyenin, mezhep diyenin adeta kafasını ezdiler.
Doktirinleri böyleydi. Binlerce din adamını, binlerce tarikat, cemaat liderini, binlerce ben bu ırktanım diyen kanaat önderlerini dar ağaçlarında sallandırdılar.
Eleştiriye açık bu insanlık dışı uygulamanın tek amacı herkesin Sovyet insanı olmasıydı.
İste Ukrayna kurulduğunda böyle bir nüfusa sahipti.
Her vatandaş eşitti. Hiç kimse kimseye açıktan sen Russun, sen Tatarsın, sen Ortodokssun, Yahudisin, Müslümansın demezdi. Bu şekilde ayrışmazdı.
Kurulduğunda çok fakir bir ülkeydi.
Kişi başına düşen milli gelir halkı açlıktan ölen Afrika ülkelerinden bile daha aşağıdaydı.
ABD bu fırsatı kaçırmadı.
Bütün kirli çamaşırlarını bu ülkeye adeta yağdırdı.
Ukraynayı kısa zamanda
Uyuşturucu, insan ve beyaz kadın ticareti, silah ve kara para aklamanın merkez ülkesi haline getirdi.
Ukrayna ABD için bulunmaz bir fırsattı. Güney Amerika, Afrika, Asya-Pasifikteki minicik ülkeler üzerinden yürüttüğü kirli politikalar bir tarafa, Ukrayna gibi dünyanın merkezinde, her konuda bakir çok büyük bir tarlayı hemen sahiplendi.
Hatırlayın.
ABD destekli Ukran mafya gurupları 1991 sonrası dünya kirli işler baronluğuna hızla terfi ettiler.
Bilinen dünyanın yeni mafya liderlerinin tamamı Ukranlar oldu.
ABD bununla da yetinmedi. Biyolojik ve kimyasal silah laboratuvarlarını o minicik Asya-Pasifik, Afrika ve Güney Amerika ülkelerinden taşıyıp Ukraynada mevzilendirdi.
Neden?
Çünkü Ukraynada eğitimli ve çok iyi yetiştirilmiş bir nüfus vardı. Sovyet’in yetiştirdiği bu nüfus cevher niteliğindeydi. Bu iş gücünü kullandılar.
Yarattıkları bu ortamın idamesi için 50 milyonluk halkın da onayını almak lazım.
ABD’nin taktikleri bir aptalın bile anlayacağı kadar açık ve nettir.
Ukraynaya çöktüler,
Ukrayna siyasetini dizayn ettiler,
Ukraynada mevcut küçük neo-nazi çetelerini organize ettiler.
Bu neo-naziler ile ABD çıkarlarına karşı gelen kim var, kim yok imha ettiler.
Ama Ukrayna büyük bir ülke 50 milyon nüfusu var. Ve bu nüfusun en az yarısı ABD’yi değil Rusya’yı mihrap yapmış.
Bu konuda neo-nazi birlikleri devreye girdi.
Normal şartlarda bu Hitler artığı yaratıklar kendi cinslerine saldırmaz.
Ama Ukrayna’da bu çeteler örneğin Kıbrıs’dan farklı olarak kendi cinslerine saldırmaya başladı.
Neden?
Çünkü ABD’nin hedefi Rus Federasyonu. Amacı onu kaşımak, kışkırtmak.
Hepinizin artık Azov Taburları olarak bildiğiniz tam donanımlı nazi birlikleri bu şekilde oluşturuldu.
2010 yılından itibaren küçük yerleşim yerlerine yaptıkları saldırılar dünya gündemine geldi.
Ama 2012-2014 süresi boyunca Ukrayna’da yaşayan Rusça konuşan köylülere yönelik öyle bir katliam yaptılar ki. Birleşmiş Milletler raporlarına göre çoluk, çocuk, genç ihtiyar 14.000 kişiyi katlettiler.
Utanmadan çektikleri videoları seyretmeyi içiniz kaldırmaz.
Bebekleri nasıl öldürdüklerini bir de kayıt altına almışlar.
Neyse.
2014 yılında.
Ukrayna neo-nazilerinin katliamları doğrultusunda Rusya Federasyonu bir “kurtarma operasyonu” gerçekleştirdi.
Size tanıdık geldi değil mi? Hani Kıbrıs!..
Tam başarılı olamadı.
Bu operasyondan sonra ABD Ukrayna’ya tam anlamı ile çöktü.
Kıbrısta yaşanan senaryonun birebir aynısını uyguladı.
Neo naziler Ukrayna yönetimini ele geçirdi.
Kendisini Rus olarak tanımlayan yerleşim yerlerinde,
Baskı, zulüm ve katliamlar katlanarak arttı.
İnsanların ellerinden işini, aşını aldılar, çiftçinin ekinini yaktılar, köylünün ineğini koyununu katlettiler.
İngilizce serbest, Rusça yasak hale geldi.
Bu çok komik. Ukraynaca diye bir dil yok.
Bu nasıl komik onu da anlatayım.
Ukraynaca bir rus lehçesi. Türkiye’de Kazak Türkçesi konuşmak yasak gibi bir uygulamaydı bu.
Mantık dışı.
Ama bildiğiniz gibi ABD mantık tanımaz.
ABD baktı ki emrindeki Azov faşist taburları yeteri kadar katliam yapmıyor, halkı yıldıramıyor.
Konuya merkezden girdi.
İki yıllık kısa ve ucuz bir propaganda yağmuru ile saftirik medya manyağı Ukrayna halkının %70 teveccühü ile
İktidara bir komedyen getirdi.
Ukrayna halkının bu saftirikliği binlerce yıl boyunca konuşulacak. O da ayrı bir konu.
Kilotlu çorap giyip ve topuklu stiletto ile şov yapan bir adam 50 milyonluk ve Avrupa’nın en büyük sınırlarına sahip bir ülkenin Cumhurbaşkanı oldu.
Biz şaka bu dedik güldük geçtik.
Ama ABD şaka yapmaz.
Bu palyaço nazilerin desteği ve ABD’nin derin organizasyonu ile Cumhurbaşkanı oldu.
Böyle bir imkansızlığı başarabildikleri için aslında adamları tebrik etmek lazım.
Bu palyaço Cumhurbaşkanı olur olmaz Ukraynada yaşayan Rus azınlık üzerindeki baskı, istibdat ve katliam had safhaya çıktı.
Bu mezalim ABD tarafından zaten planlanmıştı.
Amaç Ayı’yı dürtüklemekti.
Ve Ayı saldırdı.
Kıbrıs hikayesinde de amaç Kurt’u dürtüklemekti.
Ve nihayet Kurt saldırınca dünya kamuoyuna “bakın gördünüz mü kurt bizi ısırdı.” Şeklinde propaganda yapılmıştı.
Şimdi Amerikan hayranı, Amerikan beslemesi insanlar “Ayı saldırdı” diyorlar.
Ayı durduk yerde mi saldırdı?
Ayıyı, Kurdu eleştirmeden önce kafanızı kaldırın bir bakın. Yukarıda leş yiyici bir yaratık var. Yaratık diyorum çünkü hiçbir hayvanın günahına giremem.
Onun adı ABD benim nezdimde yaratık.
Ben okumalarımı, analizlerimi ve elde ettiğim görüşlerimi sizlerle paylaşıyorum.
Hatalarım olabilir.
Ama Rusya-Ukrayna savaşına bir de Kıbrıs-Türkiye zaviyesinden bakın istedim.
Dr.Bilgehan Bilge 21.09.2022
https://hirsiz-inali.blogspot.com/2022/ ... asnda.html