KİM SUÇLU ?
Sayın başbakanın 'Ben diktatör olsaydım kimse sokağa çıkamazdı ' kelimesi duyuluyordu ekranlarda . Ülkeyi nerden nereye getirdiğini anlatıyor , sokakların ne kadar güvenilir olduğunu söylüyor , biz yokken bu yollar yoktu hepsini biz yaptık diyordu göğsünü gere gere . Kendini öve öve bitiremiyordu Kasımpaşalı halk sevdalısı . Tam da o vakitlerde sokak ortasında öldürüldü bir çocuk babası Uğur Kurt . Hem de kendi ülkesinin , daha doğrusu hükümetin polisi tarafından . Polis bize biz polise emanetken , halkın polisi kendi halkıyla karşı karşıya …
Ve hükümet bağımlısı , yalaka medyaya ait kanallardan duyduklarıyla bilgi edinen benim mazlum insanım 'otursaydı evinde' dedi bu duruma . Söylediler ve söylemeye devam edecekler . Çünkü televizyonlar Uğur Kurt ’ u hiçte güzel anlatmadılar . Ya bazı hükümet karşıtları ? ’ Hükümetten hoşnut olmayan, milli duyguları yapılan yanlışlara dur demek isteyen masum insanları ’ peşine takıp , Sokakları yakıp yıkan , üniversitelerde sınıfları kullanılmaz hale getiren , yemekhaneleri basıp yağmalayan , hükümete değil de devlete fiilen küfreden o insanları savundular . Bunlar sadece kaybedilen bir can ’ ın ardından gerçekleşen durumlar.
Bu ülkede son 2 yılda : Reyhanlı da 52 , Gezi olaylarında 7 sivil - 11 polisimizi , Terörle mücadele de 88 – Afyon da ki patlama da 25 askerimizi , son olarak Soma da ise 301 işçimizi , toplamında ise 490 ın üzerinde İnsanımızı kaybettik .Ama hepsine kader dedik ve o kolay unuttuk ki bunları … Son dönemlerde ne olduysa bize ; patlamaların ardından ölen onca insanımızın ardından ‘ bu olaylar her yerde oluyor , bu işin fıtratında var ölüm ’ diyen bir başbakanı , şehit haberlerine ,‘ 3-5 şehit için meclis mi toplanır ’ diyen bakanları , maden kazasında yüzlerce mesai arkadaşını kaybeden işçiyi son gücüyle tekmeleyen müşaviri , bunları destekleyen yüzlerce vekili boğduk alkışlara . Sesimiz kısılana kadar çok yaşa diye haykırdık .
Her zaman kavga ettik savunduğumuz siyasetçilerin yaptığının doğru olduğunu kabul ettirebilmek için birbirimize . Onları düşündüğümüz kadar düşünmedik birbirimizi . Ve şimdi de suçlu olarak onları gösteriyoruz bu mertebeye gelmelerine kendimizin sebep olduğunu hiç düşünmeden . Devlet parasıyla 700 milyarlık saat kullanan Bakan yerine , bu ölen insanları yedirmeseydi keşke bu halk . Hep haklıydık . O kadar haklıydık ki göremedik faturasını canlarıyla ödeyen kendi insanımızın elimizden kayıp gitmesini . Bu topraklarda sorunlar gün geçtikçe sıradanlaşıyor , görmezden geliniyor ve hiç birimiz bunun farkına varamayacak kadar meşgulüz malesef . Tek yaptığımız şey birilerini suçlayıp vicdanımızı rahatlatmak oldu her zaman . Bir de Toplum olarak her konuda zıtlaşmaya can atar olduk nedense . Hep birileri birilerine devlet düşmanı gözüyle baktı bu ülke de , her bireyin tek ortak kaygısı devleti olması gerekirken . Bizim kendimizle ne sorunumuz vardı ki bu kadar ayrı düştük birbirimizden ? Sağ’ dı en iyisi yada Sol . Belki de doğarken seçemediğimiz ırklarımızdı bir insanımızı kaybettiğimizde üzülmemiz veya önemsememize neden olan , yada siyasi düşüncelerimiz , ya da belki de farklı olmasıydı dini inançlarımızın birimizin diğerinden . Sahiplenmiyoruz kameralar karşısına geçip birbirlerine küfretmeyi normal bir davranış gibi gören , rant kavgasından başka bir şey bilmeyen pişkin suratlı siyasetçileri , yüzlerce ölen insanımızı sahiplendiğimiz kadar . Ve savunmadık onlar kadar kendi insanımızı .
Düşünmüyoruz . . . Belki de düşünmek istemiyoruz . Daha kolay geliyor televizyonlarda durmadan konuşan bilgisiz politikacıların fikirsizliklerini ezberlemek . Neden sadece yıkılsın devlet ya da padişahım çok yaşa kelimelerini haykırıyoruz ? Kendi insanımızın canı neden mısır da ki Rabi4 ‘ nın canı kadar önemsenmiyor bu ülke de yada Taksim de üzüldüğümüz kadar üzülmüyoruz şehit polis evlatlarına ? Yok mu bunun bir ortası ? Cemil Meriç ‘in 60 yıl önce dediği gibi ‘ Türkiye gerçekten ruhunu mu kaybetti ? Bize bir şeyler öğretiyorlar ve biz de sorgulamadan öğreniyoruz . En kötüsü de öğrendiğimiz şeye taparcasına inanıyoruz . Malesef hükümetler bu ülke de her zaman , ya her şeyiyle mükemmel algılandı ya da her şeyiyle kötü . Başlıca sorunlarımızdan biri de bu sanırım .
Doğru yapıldığında alkış tutsaydık ama yanlışta da uyarmasını bilseydik hükümeti , her olayda hükümetin kendi beceriksizliğini kadere bağlamasına izin vermeseydik , sanki biz onların esiriymişiz gibi davranmak yerine farkına varsaydık gücümüzün , bunca acı çekilmezdi sanırım . Oysa , ‘ Vallahi yalan ‘ diyenlere inat değilmiydi ‘’ EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİN’’.
EMRAH GÜLEN.