Kim Kimi Doğruluyor?..
Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil'in 12 Mart olayı ile ilgili açıklamaları, bazı çevrelerde şaşkınlık yarattı. Nasıl yaratmasın ki! Demirel hükümetinin baş sorumlularından biri, 12 Martın CIA tarafından yapıldığını söylemekte ve MiT'in, CIA, İran'ın Güvenlik Örgütü "SAVAK" ve israil Gizli Polis Örgütü "MOSSAD" ile bazı ilişkiler içinde olduğunu ileri sürmektedir. 12 Martın CIA tarafından düzenlendiği, Demirel'in bakanlarından Turhan Bilgin'in sahibi bulunduğu "Güneş" gazetesinde yazılmış, üstelik Orgeneral Faruk Gürlerin içinde bulunduğu bir "Brüksel cuntasından söz edilmişti.
12 Mart 1971 tarihinden sonra kurulan sıkıyönetim mahkemelerinde, birçok kimse, 12 Martın CIA tarafından gerçekleştirildiğini söylemiştir. Mahkeme önünde söylenen bu sözler, çoğu kez tepkiyle karşılanmış ve bu sözlerin sahipleri, itilerek, kakılarak, dövülerek duruşma salonlarından dışarı atılmışlardır.
Çağlayangil, Süleyman Demirel'in yakın ve sadık dostlarından bindir. Turhan Bilgin, 12 Mart muhtırasıyla düşürülen Demirel hükümetinin sözcüsüdür. Demirel'in bu iki bakanı da, 12 Martın CIA tarafından yapıldığını söylemekte ve yazmaktadırlar.
Buraya bir nokta koyalım.
Talat Turhan, 1963 yılında, devrimci düşüncelerinden dolayı emekli edilmiş bir kurmay yarbaydır. 12 Mart muhtırasından sonra, İstanbul'da karargâh kuran kontrgerilla işkencecileri, bir gece Talat Turhan'ı esir aldılar. Talat Turhan Erenköy işkence evinde, en ağır işkencelerden geçirildi. Kontrgerilla eşkıyası, Türkiye'deki bütün devrimci eylemleri, Talat Turhan'ın sırtına yüklemek için her türlü işkence yöntemine başvurdu.
Basında "bomba davası" olarak adlandırılan davada, Talat Turhan ilginç açıklamalar yaptı. 4500 sayfayı aşan savunmasında, Türkiye'de CIA çalışmaları birer birer sergilendi. Talat Turhan savunmasını yaparken, Faik Türün, İstanbul Sıkıyönetim Komutanı olarak görev başında bulunuyordu. Talat Turhan 8 Haziran 1973 günü, 2 No'lu Sıkıyönetim Mahkemesinde CIA-MİT ilişkileri hakkında şunları söylemişti:
"Savunmamda açıkladığım gibi Türk-Amerikan ilişkileri 1947'den bu yana ikili anlaşmalarla, Atatürk'ün tam bağımsızlık ilkesinden ödün verile verile bugünkü noktaya varmıştır.
Türk-Amerikan ilişkilerinde, senelerce verilen ödünlerin dün Johnson'un mektubu, bugün silah ambargosu olarak karşımıza çıkması senelerce sürdürülen dış politikamızın iflasını simgelemesine karşın, Türkiye'yi Amerikan emperyalizmine peşkeş çekenlerin, politikasını sürdürmek için adam satın alarak cepheleşenlerin ardında olan güç nedir? 22 Ekim seçimlerinden önce silah ambargosu neden kısmen kaldırılmıştır? Joseph Luns, Türkiye'nin seçimleri ile neden ilgilidir?
Bizi, bütün bu olayların ardında CIA parmağı aramaya iten haklı nedenler olduğunu 12 Mart sonrası uygulamalarının CIA önerileri doğrultusunda olduğunu savunmamla kanıtlayarak, milliyetçi tutsaklarının gerçek niteliklerini gözler önüne sermiş bulunuyorum.
Bu bölümde CIA-MİT ilişkisi üzerinde yeniden durmak istiyorum. Çünkü bilindiği gibi MiT'in yasadışı bir emri ile tutuklanmış bulunuyorum.
8 Eylül 1964 günü Genç Kemalistler Ordusu olayı nedeniyle Gn. Kr. Bşk'lığı Askeri Mahkemesinde yargılanırken yaptığım savunmada;
MiT'in Silahlı Kuvvetler mensuplarını takip ettiğini ve bu yöndeki girişimlerinin her geçen gün artacağını ve MİT'in siyasal iktidarın aleti olmaması gerektiğini, MiT'in içinde görevini kötüye kullanan parazitlerden temizlenmesi gerektiğini belirttikten sonra, örgütün görevini kötüye kullandığını ve Anayasayı ihlal ettiğini ve Genç Kemalistler Ordusu olaylarında tıpkı bugünkü gibi yasadışı olarak sorguların MiT'te yapıldığını belirtmiştim.
O gün bu çıkışı yaparken elbette bildiğim gerçeklere dayanıyordum. Nitekim olaylar beni doğruladı.
Zamanın MİT Başkanı olan Fuat Doğu, Sunay ve Tağ-maç'ın da tasvibi ile CIA ve SAVAK gibi gizli örgütlerle yakın ilişkiye geçmişti. Bu ilişkinin bir gün 12 Mart muhtırası ile noktalanmasından daha doğal bir sonucu olamazdı. (Örneğin 21 Mayıs 1963 darbe günü Fuat Doğu iran'da ve SAVAK'ın misafiri bulunmaktadır.)
Olayların doğruladığı kanımızı, 9 sene sonra 2 No'lu Sıkıyönetim Askeri Mahkemesinde yeniden dile getirdim. Sunay ve Tağmaç'la şahsi bir ilişkim yoktur.
Ancak bunlar özellikle 22 Şubattan sonra yönetimi ele geçirmişler, MİT'İ ele geçirmişler. MİT'İ de Amerikalılar ele geçirmiş ve bu şekilde idare edilmeye başlanmıştır. Bu yüzden de memleket bu hale gelmiştir. Bu konulan savunmamda ayrıntıları ile bildireceğim (D. Tu. Sh. 16).
İki buçuk sene önce verilmiş bu sözümü yerine getirmiş olduğumu sanıyorum. MiT'in Erenköy'deki işkence köşkünde kontrgerilla örgütü adına bana işkence yapanlar eğer bir iktidar kavgasının karşıt grupları olsa idi onları mazur görürdüm. Hepsinin Amerikan emperyalizmine yerli işbirlikçi yetiştiren Washington Uluslararası Polis Akademisinde kontrgerilla ve CIA okullarında yetiştirilmiş olması ardındaki hiyaneti görmemezlikten gelemezdim."
Talat Turhan'ın bu açıklamaları, İhsan Sabri Çağlayangil tarafından kelimesi kelimesine doğrulanmıştır. Bu açıklamalar, devrimcilere çektirilen acıların gerekçelerini de anlatmıyor mu?
Herhalde, Kurmay Yarbay Talat Turhan, şimdi İhsan Sabri Çağlayangil'e teşekkür etmektedir...
Uğur MUMCU - Cumhuriyet, 26 Mart 1976