KİMİN TAKDİRİ ?
2009 yılı Cumhuriyet bayramında, ‘İlker Pașa Tutuklanmalıdır’ diye yazmıșım.
“Sevinirim diyemem ama ‘cezasını çeksin’ dememek de gelmiyor elimden.” diye eklemișim.
“Geçti ‘demokrasi’ pazarı sür eșșeği Silivri’ye” de bitirmișim yazıyı.
Ve Mehmet İlker Bașbuğ, kendisinin ‘kağıt parçası’ diye nitelediği ‘İrtica eylem planı’nın bilgisi dahilinde olduğu gerekçesiyle bugün tutuklandı.
Mahkemede bu ‘ișler’den haberi olmadığını söylemesine karșın tutuklandı.
Görev süresince hep eğilip hep bükülen bir komutan olarak, savcı karșısında ve yargıç karșısında da eğilip büküldüğünden kimsenin kușkusu olmamalıdır.
Savcıya dönüp ‘sayın Kansız’ demek cesaretini gösterememiștir.
Bu mahkeme ‘hukuk dıșı’dır diyememiștir.
Sonra kalkıp cezaevine giderken, ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin 26. Genel Kurmay Bașkanı terör örgütü üyesi olarak tutuklanmıștır. Takdir yüce milletindir” demiștir.
Șimdi dönüp bakıyorum da, Mehmet İlker Bașbuğ’un Genel Kurmay Bașkanı olduğu günden itibaren en az on yazı yazmıșım.
Her eylemi, konușma ya da değerlendirmesi tutarlı değil diye eleștirmișim.
Sözgelimi, önce emekli subaylar kendisi Genel Kurmay Bașkanı olduktan sonra tutuklanmaya bașlamıș.
Sonra muvazzaf subaylar, generaller tutuklanmaya bașlamıș.
Ordu komutanları ve kuvvet komutanları tutuklanmıș.
Bu gidișle Genel Kurmay Bașkanları da tutuklanacak denilmiș; Mehmet İlker Bașbuğ duymazdan gelmiș.
‘Güçlü Ordu Güçlü Türkiye’ diye șarkı söylemeye devam etmiș.
“Alaca Karanlık Hükûmeti’ne karșı, irtica ve Fetullahçı örgütlenmeye karșı, dinin politikaya alet edilmesine karșı bir ‘eylem planı’ olsa da imzalasam diyecek” bir babayiğit yok mu diye sormuș Türk ulusu.
Mehmet İlker Bașbuğ ortalıkta yokmuș.
İmza benim değil ama getirin imzalayayım diyebilecek komutan aramıș Türk ulusu.
Mehmet İlker Bașbuğ görünürde yokmuș.
Yüce Türk ulusunun ‘takdir’ edeceği komutana bakın hele.
Pașa pașa, sağda solda ‘demokrasi konferansları vermek yerine; demokrasi denilen șeyin “fașist Alaca Karanlık Hükûmeti’ne karșı’ olmak olduğunu gösterecektin.
‘Düșmana Allah Allah’ diye haykırarak saldıran orduların en önemli görevlerinden birinin de “dinin politikaya alet edilmesine” engel olmak olduğunu bilecektin.
‘Simetrik a-simetrik savaș’ konularını bilen bir komutan olarak, Türkiye’de bu savașın bir tarikat tarafından verildiğini görevdeyken söyleyecektin.
Cumhuriyet’in adım adım yıkılmasına göz yumanlardan olmayacaktın.
Ki șimdi aklına gelen yüce Türk ulusu da seni takdir edebile..
Sen kalk önce kendi silah arkadașlarını tarikat hukukuna teslim et, sonra da mahkemede kendini kurtarmak için binbir dereden su getirmeye çalıș.
Türk ulusu da seni ‘takdir’ etsin, öyle mi?
Cezaevi önünde bağırsınlar: ‘Türkiye seninle gurur duyuyor’!
Hiç sanmıyorum.
Sen asıl ‘Silivri’deki eski arkadașlarının yüzüne nasıl bakacağını düșün.
Onlardan hangisi seninle gurur duyacak bilmek isterdim.
Hangisi takdir edecek?
Onlar takdir ederse, Türk ulusu da takdir ediyor demektir.
Çünkü Türk ulusunun ‘kalbi’ șimdi Silivri’de atmaktadır.
Habip Hamza Erdem