Kişiye özel sistem tıkandı
Tartışmayı AKP kurucularından Faruk Çelik başlattı; cumhurbaşkanı seçilmek için gerekli olan yüzde 50+1 kuralı esnetilmeli, mesela 40+1’e indirilmeliydi. Ardından Erdoğan konuştu, Meclis açılış resepsiyonunda. En sonunda da parti sözcüsü Ömer Çelik konuyu kapatır gibi yaptı.
Bu bir denemeydi ve yeni sistemin ilk cumhurbaşkanlığı seçiminin üstünden daha iki yıl bile geçmeden bizzat iktidar partisinin kurucusu bir isim aracılığıyla iki şey açık edilmiş oldu.
Birincisi: AKP ile MHP ittifakı seçmen nezdinde kan kaybetmeye devam ediyor. Erdoğan’ın mevcut sistemle yeniden seçilmesi zora giriyor. İktidarda kalmak için yeni yollar arandığının, buna dair bir parti içi gündemin oluştuğunun kanıtı oldu bu tartışma.
İkincisi, sistem değişikliğinin ne için ya da kimler için gerçekleştirildiğiyle ilgili tartışmayı yeniden canlandırdı. Anayasa değişikliğinin üstünden kısa süre geçti; yerel yönetim seçimlerinde seçmenler iktidara ciddi bir uyarı verdi, kayıplar yaşattı. Böyle bir ortamda iktidarın kendisini yenilemesi, dersler çıkarması, sistemi gözden geçirmesi beklenirken; yeni sistemle ilgili ilk ciddi anayasal değişiklik tartışmasını bizzat bir AKP kurucusu, “lider yeniden seçilebilsin, iktidardan olmayalım” kaygısıyla ortaya atmış oldu. AKP için sistem tartışmalarının ülkenin genel esenliğinden daha çok, liderin iktidarıyla bağlantılı bir tartışma olduğu böylece açık edildi. Ciddi strateji hatası; millete, “bizim derdimiz geçim, iktidarın derdi seçim” dedirtecek mesaj verilmiş oldu.
Bunlar önemli gelişmeler
Diğer yandan Erdoğan’ın Meclis resepsiyonundaki sözlerine dikkat etmekte yarar var. Konuya dair bir soruya, “Biz sadece iktidar olarak ön hazırlık yaparız. Ön hazırlığımızı buraya getirebiliriz” yanıtı verdi. “Onun için de iktidarıyla muhalefetiyle el ele vermek gerek” diye ekledi. Yeni tartışmanın aslında en önemli noktası da burası. Erdoğan’ın uzun süre sonra Meclis ve muhalefet vurgusu yapmak zorunda kalması, iç siyasal ihtiyaçlar ve yeni dengelerle uyumlu. Öyleyse, Saray’da tekelleşmiş yeni sistemin mevcut haliyle tıkandığını, Erdoğan’ın iktidarı sürdürmek için yeni manevralar planlayacağını ve bu manevraların da eninde sonunda Meclis’i ve muhalefetin diğer unsurlarını etrafında toparlayacak bir stratejiye bağlı olduğunu söylemek için kâhin olmaya gerek yok. Meclis açılış konuşması da bunun işareti.
Yine Erdoğan’ın “Muhalefet teklifi getirsin, muhalefetten ne gelirse gelsin hepsini değerlendirmeye, tartışmaya açığız” sözlerini de, muhalefetin bir anayasa değişikliğini tek başına geçirmesi mümkün olmadığına göre, sistemde kısmi revizyon karşılığında cumhurbaşkanlığı seçim barajının indirilmesini pakete dahil edebilecek bir pazarlık arayışının ön hazırlığı olarak da okumak mümkün. Zira Erdoğan böyle bir değişiklik gündemini doğrudan kendisi yaratmış görünmek istemediği gibi, bu gündemin yeniden halka sorulmasından da uzak duruyor.
Muhalefetin manevra sahası genişliyor
“Bir yıl önce milletin onay verdiği yeni sistemi tekrar gündeme getirmek. Asıl milleti o yorar” sözleri de bunun kanıtı. Belli ki bu değişiklik referandum söz konusu olursa, yani halkın önüne yeni sistemi tekrar oylatacak bir paket götürülürse, bu kez “hayır” çıkacağını düşünüyor Erdoğan. Bu da sistemin meşruluğuyla ilgili tartışmayı daha genel bir krize çevirebilir. Bir yanda bu tuzak; diğer yanda ilk seçimi kaybetme ihtimali. AKP’nin siyasal geleceğini, bu makasta nasıl tutum alacağı belirleyecek.
Hal böyle olunca, yeni ittifakların daha fazla konuşulacağı bir dönem başlıyor da diyebiliriz. 23 Haziran öncesinde ortaya atılan “Türkiye İttifakı” projesinin önümüzdeki günlerde sıklıkla gündeme geleceğini, siyasal söylemin buradan kurulacağını tahmin etmek zor değil. Çünkü Erdoğan mevcut ittifaklarını karşısına almadan ama bu ittifaklara bağımlılığını da azaltarak geniş yolda yürümek isteyecektir.
Bu ortamsa muhalefete daha fazla oyun kurma zemini sağlayabilir. Çünkü AKP ile MHP’nin 330 vekili var, anayasa değiştirmeye yetmez. Bir anayasa değişikliği paketinin referandum olmadan geçebilmesi için 400 vekil gerek. İYİ Parti ya da HDP de tek başına yeterli değil. Yani CHP’siz böyle bir değişiklik imkânsız. Bu açıdan tartışma, CHP’nin önderliğinde tüm muhalefet blokunun manevra alanını olabildiğince genişletme potansiyeline sahip.
Hiçbiri olmazsa son çare mi? Elbette birinci partiyi hükümet kurmaya yetkili hale getiren parlamenter sisteme kısmi farklılıklarla dönüş arayışı başlatır iktidar. Muhalefet zaten buna evet diyor. En son aşamada bu gelirse kimse şaşırmasın. Çünkü hangi sistem iktidarda kalmaya yarıyorsa Saray için en iyi sistem odur.
Deniz YILDIRIM, 5 Ekim 2019