Komisyondaki ifadelerin şifreleri / Ahmet TAKAN

Komisyondaki ifadelerin şifreleri / Ahmet TAKAN

İletigönderen Oğuz Kağan » Pzt Kas 28, 2016 18:55

Komisyondaki ifadelerin şifreleri

Darbe Komisyonu üyesi CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray Yeniçağ'a şok açıklamalarda bulundu. Çıray, özellikle eski genelkurmay başkanlarının yaptıkları açıklamaların üzerinde tartışılması gerektiğini vurguladı. 15 Temmuz hain darbe girişimini aydınlatmak için kurulan Meclis Araştırma Komisyonu yasal çalışma süresinin yarısına geldi. Kamuoyunun çalışmalarını çok yakından izlediği komisyon, kurulmasına karar verildiği ilk günden beri çok sıcak tartışmalara imza attı. AKP'nin üyelerini geç bildirdiği komisyon bazı isimlerin "FETÖ" ye yakınlığı kavgası ile  işe başladı. Sonuç değişmedi. Bu isimlerden bazıları Başkanlık Divanı'nda yer aldı. Sonra, kimler çağrılacak, kimler çağrılmayacak da görüş ayrılıkları yaşandı. Gelmesi konusunda mutabakat sağlanan isimler arasında "Gelmem. Sorularınızı mektupla gönderin öyle cevaplayayım" diyenler çıktı. Gitmesine izin verilmeyenleri duyduk!.. Gelmekte tereddüt etmeyenler arasında öyle isimler vardı ki, verdiği bilgiler günlerce gündemin birinci sırasında yer aldı, tartışıldı. Tartışmaların gerginliği ekranlarda sehpa kırmaya kadar vardı. Komisyon çalışmaları sırasında açığa çıkanlar sadece "FETÖ" ile sınırlı kalmadı bazı sancılı dönemlerin perde arkası, gizli belgeleri ortaya çıktı.

Herhangi bir yaptırım gücü olmayan Meclis araştırma komisyonu, çalışmalarında sona doğru yaklaşırken ortaya koyacağı rapor çok önemli. O rapor ve çıkartılacak sonuçlar, hain darbe girişiminin yaşandığı geceye, öncesine ve sonrasına dair tatmin edici bilgi ve belgeleri ortaya koyabilecek mi? Yani; gidişat nasıl?.. Komisyonda, gecesini gündüzüne katarak çalışan, hain yapı ve yapılanmaların tüm çıplaklığı ile ortaya çıkması için yoğun çaba gösteren CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray ile uzun bir söyleşi yaptık. Çıray, tüm sorularımıza sansürsüz cevap verdi. Haydi başlayalım!..


Sayın Aytun Çıray, ne anladınız bu güne kadar komisyonun çalışmalarından?

Esasen bu bir buçuk ay içerisinde çok önemli görüşmeler yaptık. Özellikle eski Genelkurmay başkanlarının yaptıkları açıklamalar bence çok tartışılması gereken açıklamalardı. Aynı zamanda da bu sürece gelişimizdeki birçok konunun perde arkasını ortaya koyan açıklamalardı. Bunların dışında bu komisyona bana sorarsanız hiç gelmemesi daha doğrusu bu komisyona gelmesi halinde hiçbir faydası olmayacak şahıslar da davet edilmişlerdi.

Orada araya gireyim. Bu komisyona gelip de sizce en samimi açıklamaları, en tatmin edici olayın perde arkasını aralayıcı en detaylı açıklamaları kim yaptı? Gelmemesi gerekip de yine de gelen oldu mu? Magazin amaçlı, şöhret amaçlı ya da oyalama amaçlı... En tatmin edici açıklamaları kim yaptı? Suya sabuna dokunmayan, zamanı işgal eden açıklamaları kim yaptı?

Resim

Bana sorarsanız en samimi açıklamaları iyi bir hazırlıkla öncelikle sayın İlker Başbuğ'un yaptığını düşünüyorum. Ondan sonra sayın Işık Koşaner'in yaptığını düşünüyorum. Hatta Işık Koşaner, bu komisyonun kendisine tanıdığı bir nevi imkânla daha önce istifası hakkında kamuoyunu aydınlatmadığı birçok konuyu aydınlatmış oldu. Çok daha açık ve net olarak Türk milletinin önüne o süreci koymuş oldu. Samimiyetleri konusunda, tabi sorgulamak çok zor ama açık davranmaları istendikleri konusunda bir kategorizasyon yaparsak içten davranan, açık davranan ve şeffaf davranma sırasında öncelikle İlker Bey'i, sonra da Işık Koşaner Paşa'yı söylerim. Sayın Hilmi Özkök'ün çok çok önemli açıklamaları olmasına rağmen hala bir takım kafasını karıştıran işlerin olduğunu gördük ve özellikle sık sık inançlı bir subay olduğu vurgulamasını soru işareti ile karşıladım. Hem bu komisyonu ilgilendiren bir şey değildi, hem de adeta insanların eksik olduğu tarafını çok fazla vurgulaması gibi bir algı yarattı . Orada inandırıcı olmayan taraf da Türk ordusu içerisindeki inançlı insanların yükselmesinin zor olduğuna dair söylemiydi. Çünkü kendisi Genelkurmay başkanıydı.

Oradaki en temel mesele şudur; sayın Özkök'ün açıklamasında, 2004 MGK tavsiye kararını tartışmaya açmasıydı. Biliyorsunuz, 2004 MGK kararı Fethullah Gülen'in hakkında yazılmış bir tavsiye kararıydı ve sonuç bölümünde o MGK tavsiye kararının komuta katının getirdiği tarif etti. Sayın Özkök, getirdiği bu raporda Büyük Ortadoğu Projesi'nden söz ediliyordu ve FETÖ örgütünün o zamanki adıyla Fethullah Gülen cemaatinin BOP'un parçalarından bir tanesi olduğunu yazmışlar, kayda geçirmişler. Bu anlamda doğrusu çok önemliydi. Daha sonra kendisine hatta o kadar önemsemiş ki TSK bir tehdit olarak Fethullah Gülen cemaatini 2004 sunuş raporlarında bir icraat planı yapılması gerektiğini söylemiş. Sadece bir takip veya izleme anlamında değil bu tehdidi engellemek için bir icraat planına ihtiyaç olduğu söylenmiş. Fakat daha sonra bu tavsiye kararı hiçbir şekilde hayata geçmemiş. Kendisine sordum, 'siyasiler bu konuda hiçbir şey yapmadılar' dedi. 'Bundan daha önemli ne olabilir' dedi.

ÖMER DİNÇER TEYİT EDİYOR

Bunu daha sonra Ömer Dinçer de kendi kitabında teyit ediyor. Ömer Dinçer diyor ki kitabında; '2004 MGK tavsiye kararı o zamanın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül beyefendinin şimdiki Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın da altlarında imzası bulunan bu tavsiye kararı başbakanlığa geldiğinde Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile konuştum' diyor. 'Erbakan'ın düştüğü oyuna düşmemeliyiz dedim' diyor. Bu raporu rafa kaldırmak gerektiğini söylemiş Sayın Başbakan'a. 'Ben hukuki sorumluluğu aldım, sayın Başbakan da siyasi sorumluluğu aldı. Biz bu MGK tavsiye kararını işleme sokmadık ve hatta bu kurula girmeyen diğer bakanlardan da saklama kararı aldık' diyor. Devleti bir takım geçmişten gelen rövanşist anlayışlarla ya da bir ideolojik bakış açısıyla yönetmeye kalkarsanız o zaman objektif olma kabiliyetinizi kaybediyorsunuz. Ve o ideolojik bakış açısıyla Türk askerine bakış açısıyla, savunma bürokrasisine bakış açısıyla bir takım tedbirleri yok farz edebiliyorsunuz. Şüphesiz TSK'nin sabıkasız olduğunu söylemiyorum darbeler konusunda. Ancak iyi yetişmiş devlet adamları Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin çıkarlarını gerektiren konularda bunu getirenin kim olduğuna bakmamaları gerekir. Getirenlere de kuşku ile bakmamaları gerekir. Fakat o dönemde daha sonra Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın açıkladığı gibi çok net anlaşılıyor ki bir görüş ayrılığı yokmuş Fethullah Gülen cemaati ile AKP hükümeti arasında. Dolayısıyla o dönemde şüpheye bakılan kesim Gülen cemaati değil, tam aksine ona karşı rapor yazanlar, ona karşı duranlar. Bunlara şüphe ile bakılmış. Bu açıkça ortaya çıktı bütün ifadelerde.

DOLGU MADEELERİ

Burada bir ilginç taraf da şu; muhtemelen AKP lehine konuşacağını düşündükleri bazı konuşmacılar çağırdılar onlar dahi bir aşamadan sonra anlatımlarıyla ifade demek istemiyorum çünkü orası bir soruşturma komisyonu değil, eninde sonunda siyasi sorumluluk ve hukuki sorumluluk AKP'yi yönetenlere çıktı. Bu komisyona gelmesine gerek olmayan dolgu maddeleri vardı. Bunların çoğunu şunun için getirdiklerini hissettim. Özellikle ilahiyatçılar, din adamları vasfında olanlar açısından söylüyorum. Şimdi anladık ki, bu Fethullah Gülen cemaati -eski adıyla- Müslümanlıkla alakası olmayan bir örgütmüş ama AKP Müslümandır bakmayın geçmişteki onlarla anlaşmalarına dedirtmek için, toplumu böyle bir algıya hazırlayabilmek için getirdiklerini gördük. **

İlker Başbuğ ve Işık Koşaner'in hangi söyledikleri komisyona bir perspektif tuttu?

Sayın Koşaner, 2010 YAŞ'ta büyük bir bunalım yaşadıklarını şura öncesi 80-90 subayın gözaltına alındığını ve bu nedenle YAŞ'ta bunların terfi edemediklerini ya da emekle edildiklerini söyledi. 'Bundan daha büyük bir travma ile 2011 YAŞ'ta karşılaşacağımızı gördüm' dedi. '28 General olmak üzere 120'nin üzerinde Albay hakkında Şura öncesinde tutuklama kararı çıktı ve bunların hepsinin emekli edilerek terfileri engellenerek tasfiye edileceğini gördüm ve yerlerine de şimdi adına FETÖ terör örgütü dediğimiz bir örgütün elemanlarının konulacağını gördüm' dedi. 'Bunu gördünüz, istifa aşamasından önce ne yaptınız' diye sordum kendisine. Dedi ki, 'üslerime bunu anlattım birkaç defa. 'Üsleriniz kim' diye sordum daha çok açmak için konuyu. 'Zamanın Başbakanı ve zamanın Cumhurbaşkan'ı dedi. Yani kendisinin tarifi ile söylüyorum 'bu aşamada istifa etmek zorundaydım çünkü daha sonra oluşacak bir felaketin ortağı olamazdım'. Bu bence çok önemli bir iddia; Türk ordusunun tasfiye edildiğini söyledim fakat anlatamadım. Bu esasen AKP için büyük bir töhmettir. Büyük bir suçlamadır. Bugünkü kalkışmanın işgal girişiminin temellerinin atılmasında nasıl bir göz yummanın, nasıl bir basiretsizliğin olduğunu ortaya koyan bir söylem bu. Yani aslında Sayın Koşaner bu söylemi ile TSK'ya FETÖ terör örgütünün sızmadığını, yerleştirildiğini söylemiş oluyor.

EMRE TANER'İN ÇELİŞKİLERİ

Diğer taraftan Sayın İlken Başbuğ'a bakıyorsunuz. 'Defalarca MİT'e yazdım' diyor. 'Türk ordusu içindeki şahsiyetleri Fethullah Gülen cemaati ile ilişkisi olan subayları bana bildirin. 'Bana şu anda adını hatırlayamayacağım hakikaten hiç duymadım ilk defa adını duyduğum bir tarikattan inanılmaz detaylı bilgi gelirken Fethullah Gülen örgütünün ordu içinde elemanları ile ilgili bana hiç isim verilmedi' dedi. Ben aynı soruyu sonra Sayın Emre Taner'e sordum. Aslında bu soruyu sormadan önce Emre Taner bir açıklama yaptı; 'bizim Türk ordusunun içindeki şahısları teker teker bilmek gibi bir görevimiz yok şu yönetmeliğe göre..'  Ama, bir başka konu var orada. Dedim ki, Sayın Taner sizden MİT kanununa göre bilgi isteme yetkisine sahip 3 kişi var. Bunlardan bir tanesi Genelkurmay Başkanı. Ve Genelkurmay başkanı sizden bu konuda bilgi isterken, isim isterken aynı zamanda size yetki de vermiş oluyor. Gel burada araştırma yap demektir bu Türk ordusunun içinde. Buna mukabil dediğim gibi hiçbir şekilde isim bildirilmiyor. Tam 8 yıl. 2010'a kadar. 2010'dan sonrasını zaten konuşuyoruz YAŞ'lar nasıl gelişti diye. Bütün bunlara baktığınızda devlet yönetiminde olağanüstü bir zaaf görüyoruz. Ortak siyasi İslamist anlayış ortak menzile yürüyüş anlayışının ortaya çıkardığı bir göz ardı etme veya birlikte hareket etme söz konusu. Belirli bir aşamaya kadar. Hani Sayın Cumhurbaşkanı diyor ya 'Allahın lütfü bu kalkışma bunları hem tespit ettik hem temizledik bastırdık'. Bence Allahın bir başka lütfünü da ben 17/25 Aralık olarak görüyorum. Eğer cemaatle hükümet 17/25 Aralık'ta tam olarak yollarını ayırmasaydı bugün belki bu son yapılacak kalkışma öncesi YAŞ'ta bu örgüt tam olarak devleti ele geçirmiş olacaktı. Bu süreçlerden bu anlaşılıyor. **

(Devam edecek)

Ahmet TAKAN, 25 Kasım 2016
ahttakan@gmail.com
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Komisyondaki ifadelerin şifreleri / Ahmet TAKAN

İletigönderen Oğuz Kağan » Pzt Kas 28, 2016 19:03

Emre Taner ağzından ne kaçırdı?

15 Temmuz hain darbe girişimini araştıran Meclis Komisyonu’na çelişkili bilgiler veren eski MİT Müsteşarı Emre Taner’e büyük bir parantez açmak zorundayız. Oslo ve çözüm sürecinin baş aktörlerinden biri olan Taner, komisyona “çözüm süreci ihanet değildir” demişti. “FETÖ” yapılanması konusunda ise sütten çıkan ak kaşık rolünü oynamıştı. Komisyon üyesi, CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray ile yaptığımız söyleşinin bugünkü bölümde şok açıklamalarla sarsılmaya devam edeceksiniz! Kaldığımız yerden devam;

OSLO VE ÇÖZÜM SÜRECİNİN SIRRI

Orada hem o söylemediği için hem de daha sonra araştırma yaptığımda esasen çözüm süreci adı verilen sürece devletin bütününün katılmadığını gördüm. MİT Başkanı olarak hükümeti ikna etmiş ama askeri kanadı ikna edememiş olduğunu gördüm. Emre Taner’in anlattıklarına baktığımızda çözüm sürecinin içinin ne kadar boş, planlamasını ne kadar zayıf ve naif olduğunu gördüm. Nitekim Habur’daki ilk içeriye giriş sırasında ortaya çıkan olayları anlatış tarzına baktığınızda başarısızlığını örtmek için orada yapılan gösterişi, orada yapılan PKK’ya tezahüratları ‘cemaatçi polis’ diye yüklemeye kalktı. Bugüne kadar hiç söylenmemiş şeyi söylemeye kalktı. Biliyorsunuz şimdi bir moda var; aynı zamanda insanlar başarısızlıklarını bu FETÖ ihanet terör örgütüne bağlamak gibi. Şimdi, siz Habur gibi bir proje yapıyorsunuz, içeriye girecekler, pişmanlık belirtecekler. Bunu organize ettiğinizi düşünüyorsunuz ama Türkiye’ye gelip giren PKK’lıların kıyafetini bile ayarlayamıyorsunuz. Buradan alıp mahkemeyi oraya götürüyorsunuz gelen şahısların mahkemede yargılanırken pişmanlıktan yararlanacak sözleri söylemelerini sağlayamıyorsunuz. O zaman siz neyin projesini yapmışsınız? Bu kadar becerisizlikten büyük projeler çıkabilir mi? Ondan sonra Oslo’ya diyorsunuz ki, ‘ihanet değildir.’ Peki, Oslo’da kimlerle görüşüyorsunuz ve niçin Oslo’da görüşüyorsunuz? Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin meseleleri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti topraklarında içerisinde çözülemez mi? Siz istihbarat örgütü değil misiniz? Diyorsunuz ki, ‘biz çözüm sürecini PKK’yı kullanan yabancı istihbarat örgütlerinin elinden alıp Türkiye’nin kontrolüne sokmak istedik.’ Peki, o zaman bunun yeri niye Oslo? Ve niçin orada yabancı bir hakem var? Nasıl kontrol dışına çıkaracaktınız? Ve şu sorunun cevabını veremedi; çözüm süreci bittiği gün, ‘çözüm bitti çözüldü’ dediğinizde Türkiye ertesi sabah nasıl bir Türkiye’ye uyanacaktı? Hala cevabı verilmemiş başka soru; dünyanın hiçbir yerinde terör örgütleri ile silah bırakılmadan pazarlığa oturulmamış. Siz silahları bırakmadan terör örgütü ile pazarlığa oturdunuz. Yetmedi o sözde çözüm süreçlerinde PKK’nın oraya tekrar yerleşmesine göz yumdunuz. Sonra, PKK’yı oradan tekrar çıkaracağız diye oradaki Kürt vatandaşların evlerini başına yıktınız. Şimdi kışta kıyamette soğukta orada evsiz barksız yeni baştan hayat kurmaya çalışıyorlar. Bu nasıl bir çözüm olabilir? Bakınız çözüm mözüm falan ortada yoktu Sayın Emre Taner orada ağzından önemli bir şey kaçırdı. Dedi ki bir ara ‘hiç silah atılmadı orada hiçbir çatışma yaşanmadı bu nasıl sağlandı, seçim vaadi’ dedi. Bakın ben şimdi size çözüm sürecinin özetini söyleyeyim; çözüm süreci Abdullah Öcalan ile AKP’nin mutabık kaldığı seçimlere endeksli çatışma ve çatışmasızlık dönemlerinden ibaret bir süreçten ibarettir. Başka hiçbir altyapısı yok. Şimdi bu nedir? Bu savrulan bir Türkiye’dir.

Emre Taner’in kendi döneminde kurumda “FETÖ”cü olmadığı ifadeleri sizi tatmin etti mi?

Tatmin etmediği gibi orada aynı zamanda kendinden sonra gelen mevkidaşı hakkında bir nevi suç ihbarında bulunmuş oldu. Sayın Taner dedi ki, ‘ biz çok dikkatliydik belki 3-5 kişi kaçmıştır, içeriye girmiş olabilir. ‘Ama şimdi 70-80 kişinin MİT’ten çıkarıldığına baktığımızda, benden sonra gelenler benim gösterdiğim dikkati göstermemiş’ dedi. Tabi bu sorunun cevabını vermek şimdiki MİT Müsteşarı Hakan Fidan Bey’e düşer. Bana kalırsa bu ifadesiyle sayın Taner en hafifinden MİT Müsteşarını görevli ihmal ile suçlamıştır.

Buradan daha sıcak, daha güncel bir tartışmaya geçelim. Hain darbe girişiminin aydınlatılması için kritik isimler üzerinde duruyorsunuz. Biri MİT Müsteşarı Hakan Fidan, diğeri Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar. Bu iki isim neden komisyona gelmiyor. Gelmemekte ve bilgi vermemekte ısrar ederlerse; komisyonun araştırma süreci sonunda yazacağı rapor nasıl olur?

Ben şunu söylüyorum. Fethullah Gülen cemaatinin bütün gelişme aşamalarını zaten devlet biliyordu biz de biliyorduk. Bize gelip komisyonda bu cemaatin gelişme aşamalarını anlatanlar çok yeni bir şey anlatıyor değiller. Burada esas olan şey şuydu; Hangi aşamadan sonra tam olarak devletin bütün kurumlarına sızdılar, yani girdiler yerleştirildiler? Ve hangi boyutta bunlar? Bir daha böyle bir kalkışmanın olmaması için ya da devlet yönetiminin hem MEB’de, hem Yüksek Seçim Kurulu’nda, İçişleri Bakanlığı’nda, poliste, böyle bir örgütün tamamen temizlenmesi için nelerin yapılması gerektiğinin ortaya çıkartılması gerekiyor. Komisyonun bence asli görevi bu. Bunun ortaya çıkartılması için sıfır noktasından geriye gidilmesi gerekiyor. Sıfır noktası 15 Temmuz gecesi. 15 Temmuz gecesi saat 16.30’dan itibaren çelişkili açıklamalar... Darbe Komisyonu üyesi CHP’li Çıray, eski MİT Müsteşarı için, “İfadesinde ağzından bir şey kaçırdı. ‘Hiç silah atılmadı,bu nasıl sağlandı, seçim vaadi’ dedi. İşte savrulan Türkiye. Bakınız bu aktörler niçin çok önemli. 3 aktör bence -siz 2 dediniz ama- bunlardan bir tanesi; sayın Cumhurbaşkanı. Biz doğrusu kendisinin Sayın Demirel’in daha önce darbe komisyonunu kabul etmesi gibi kabul etmesini bekliyoruz. Bunu kendisine arz ediyoruz. Rica ediyoruz. Çünkü, onun yaşadıklarını bütün zamanları ile an an Türk milletinin bilme hakkı var. Türk milleti kendi seçtiği Cumhurbaşkanına tasallutta bulunulduğu zaman bütün açıklığı ile bunu öğrenmek ister. Aksi halde vicdanı rahat etmez. Türk milleti bu büyük travma ile devletine olan güvenini kaybetti. Yine bu iş şeffaflaştırılmazsa bütün boyutları ile ortaya konmazsa Türk milletinin devlete olan güvenini tekrar sağlayamayız. Daha derinleşir bu travma. Şu anda dağılmakta olan devleti daha çok dağıtırız.

“GELİN KUŞKULARI AYDINLATIN”

Siz MİT Müsteşarısınız. Devlet bürokrasisinden gelen bir insan olarak biliyorum böyle büyük bir istihbarat alacaksınız kalkışma ile ilgili, darbe olacağı ile ilgili ilk yapacağınız iş önce doğrudan bağlı olduğunuz Başbakan’ı aramak, arkasından sayın Cumhurbaşkanını aramak, o arada da yolda giderken bir adamınız da Genelkurmay Başkanını arar... Bana hiç kimse bir MİT müsteşarının Başbakan’a ulaşamayacağını anlatamaz. Devleti bilen bir insanım ben. Bana hiç kimse MİT Müsteşarının bu kadar büyük bir istihbarat aldığı zaman sayın Cumhurbaşkanına ulaşamayacağını anlatamaz. Bunlar anlaşılır şeyler değildir. Sonra gidip Genelkurmay Başkanı ile paylaşıyorsunuz. Bana hiç kimse bu haberi alan bir Genelkurmay Başkanı’nın kuvvet komutanlarını anında görev başına niçin çağırmadığını anlatamaz. Ordunun geleneğine de uygun değildir, emir komuta sistemine de uygun değildir. Bana hiç kimse Genelkurmay Başkanı’nın hava sahasını kapatma emrini doğrudan Hava Kuvvetleri Komutanı’na vermemesini anlatamaz. Çok hızlı davrandığınızı söylediniz ama bilgi olarak hemen derhal devreye sokulur. Daha önemlisi en başta söylediğim gibi kuvvet komutanları derhal kriz merkezine çağrılır. Eğer böyle bir istihbarat aldıysanız 1. Ordu Komutanı’na haber verseydiniz o tanklar çıkmazdı, çıkamazdı. Çünkü çıkmayıp devletine milletine sadık davranan tank birliklerinin sayısı çok daha fazla. Durdururlardı onları yolda. Bu yaşanan dram trajedi yaşanmaz 247 şehit verilmezdi. Bir sürü arka arkaya gelen şey var. Şimdi benim bu söylediklerim ne kadar doğru. İşte ben diyorum ki burada eksik olabilir, yanlış olabilir fazla olabilir. Gelin bu kuşkuları aydınlatın.

Resim

Ahmet TAKAN, 26 Kasım 2016
ahttakan@gmail.com
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Komisyondaki ifadelerin şifreleri / Ahmet TAKAN

İletigönderen Oğuz Kağan » Pzt Kas 28, 2016 19:09

Gocunmayın, gelin anlatın!

Meclis Darbe Araştırma Komisyonu'nun muhalefet partilerine mensup üyelerce verilen  "tutuklu darbecilerin dinlenmesi"ne ilişkin önergenin AKP'li üyeler tarafından topyekun reddedilmesinden sonra iyice  anlaşıldı ki; komisyon, dinleneler kadar dinlenemeyenleri ile de çok tartışılacak. Hulusi Akar ile Hakan Fidan arasında, Genelkurmay karargahında, 15 Temmuz öğleden sonra başlayan akşam saatlerine kadar süren bilebildiğimiz (süre olarak) 6 saatlik görüşme... Sır perdesini, çalışmalarının yarısını tamamlayan araştırma komisyonu bile aralayamadı. Bu isimlere sorular yöneltip bilgilerini almadan, daha sonra tutuklu darbecilere yönelmeden sis perdesinin aralanacağına dair ümit beslemek de zor görünüyor. Araştırma komisyonun muhalefet partilerine mensup üyeleri, Genelkurmay Başkanı ile MİT Müsteşarı'nın dinlenmesi için çok uğraş verdi. Bugüne kadar başaramadılar!.. CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray, söyleşimizin dünkü bölümünde okuduğunuz üzere, iktidarın set koyduğu isimlerin dinlenmesi için ısrarlı çağrıları yineledi. Çıray'ı uzun uzun dinledikten sonra şu soruları sormadan geçemedim;

-- Hafif deyimi ile bir görev ihmali mi var? Veya başka bir şey mi var? Bir şeyden mi şüphelendiniz? Çünkü elinizde bir çok bilgi ve bulgu var. Aklınıza başka bir şey mi geliyor?..

Bakın gelip bunlar aydınlatılmazsa; bir kere bunlar ister görev ihmali olsun, ister görevi kötüye kullanma olsun ister başka bir şey olsun. Her birisinin siyasi ve hukuki sonuçları var. Herkes bunun hesabını verecek. Devletin düşürüldüğü bu durumu bu devleti bu hale düşürenler hesabını vermek zorunda. Hukuki zeminde vermek zorunda, siyasi zeminde vermek zorunda. Bütün bunları şeffaflaştırmazsak o zaman insanlar mırıldanmaya başlarlar. İşte o zaman, dedikodular başlar. İşte o zaman, 'olabilecek bir darbenin önü hafif açık tutulmuş' diye konuşulmaya başlanır. Ben en baştan beri söylüyorum; sayın Cumhurbaşkanı'na bazı kendini bilmezlerin ithaf etmeye çalıştığı bir darbe organize ettiğine dair komplo teorileri geçersizdir, yalandır ama bunlar açığa kavuşmazsa bütün bu bahsettiğim karanlık noktalar karanlık kalmaya devam ederse ve bu karanlığı aydınlatacak üç ışığın anahtarından ikisi olan Genelkurmay Başkanı ve MİT müsteşarı gelip Milletin Meclisi'ne bunları anlatmazlarsa o zaman bu kuşku ben dahil herkeste derinleşmeye başlar. Ve ileride, bunun hesapları başka türlü sorulur. Türkiye değişken bir ülkedir. Bunu nasıl görüyoruz? Bundan 6-7 ay önce plaket verilen Vali'yi bugün tutuklayan devlet var. Onun için tek çare tek çözüm şeffaflık, hukukun üstünlüğü ve bütün bu sorunları partiler üstü bir anlayışla siyaset üstü bir anlayışla halletmek. Türkiye'yi düze çıkarmak zorundayız. Şimdi Sayın Genelkurmay Başkanı NATO Parlamenterler Asamblesi'nde konuşmuş. Orada kendisine sorulan bir soruya hukuki zeminde bu işin hesabının görüldüğünü söylemiş. Ben de kendisine diyorum ki; bu sadece hukuki değildir. Kalkışma, işgal girişimi aynı zamanda siyasi bir hadisedir. Parlamenterler Asamblesi'ndeki parlamenterlere veya gazetecilere gösterdiğiniz saygıyı gösterin. Gelin bu Gazi Meclis'e, bombalanmış Meclis'e, Milletin Meclis'ine, Atatürk'ün Meclis'ine bunları anlatın. Bundan gocunmayın.

--İlk ihbarı alan, Genelkurmay Başkanı'na giden, orada uzun saatler toplantılar silsilesi gerçekleştiren sonra gidip bir daha kendinden haber alınamayan, Cumhurbaşkanı'na ulaşamayan bir MİT Müsteşarı ile karşı karşıyayız. Bütün bu faktörleri yan yana getirdiğimizde, niye gelmiyorlar veya niye gönderilmiyorlar?

Bakınız bu gönderilmiyorlar lafını çok önemsiyorum. Çünkü, sonuçta bizim bu davet ettiğimiz hem MİT Müsteşarı hem de Genelkurmay Başkanı devletin memurları. Siyasi iradenin emrinde olmakla da gurur duyuyorlar. Doğrusu ben de bunun öyle olması gerektiğini düşünüyorum. Siyasi iktidar da diyor ki; ben bunların amiriyim. Ben ne dersem bunlar onu yapar. Hukuksuz emirler olmamak şartıyla bu da doğrudur. O zaman, eğer bu devletin iki memuru buraya gelmezse bunun birinci siyasi sorumlusu Başbakan'dır. İkinci siyasi sorumlusu da sayın Cumhurbaşkanı olur.  Sayın Cumhurbaşkanı'nın o fotoğrafı talihsizlik olmuştur. Yani, bir yanınıza size istihbarat veremeyen, o beceriyi gösteremeyen MİT Müsteşarı'nı koymuşsunuz, bir yanınıza kendi ordusuna hakim olamayan bir Genelkurmay Başkanı'nı koymuşsunuz. Neşe içinde bir fotoğraf çektiriyorsunuz. Esasen onların çoktan buhar olup uçması lazımdı devlet yönetiminde. Devlet geleneğine göre. Başaramadılar. Başaramayan gider başaracak olan gelir. Ve bu işin hesabı verilir.  Bahsettiğimiz şey bir bakkal dükkânının iflası, basit bir ekonomik hatayla bir krizin çıkmasından söz etmiyoruz. Bir devletin işgal girişiminde başarısızlıklardan söz ediyoruz oraya gelinceye kadar ki; siyasi ve hukuki sorunlardan söz ediyoruz. Bunların aydınlatılmasını kim engellerse ben onları millete şikayet ederim ve bu şehitlerin aileleri bunlara haklarını helal etmezler. Şehitler bizim şehidimiz, hepsi.

--Hala ümidiniz var mı? Gelirler mi?

Yani o fotoğrafı gördükten sonra umudum azaldı ama ben inatçı bir siyasetçiyim. Komisyonun süresinin son dakikasına kadar çağrıda bulunmaya devam edeceğim. Eğer buraya gelip cevap vermezlerse, soruyu milletin önüne, soruları basın aracılığıyla soracağım onlara, öyle yazıyla falan değil. Milletin soruları olarak soracağım. Ve o sorulara cevap verip vermeyeceklerine veya nasıl cevap vereceklerine millet görecek. Kaçtıkları yere kadar kaçanları kovalarız. Bu bizim şahsi meselemiz değil. Bir devletin, milletin varoluşsal sorunundan söz ediyoruz. Onun için kendi meselemiz olsa vazgeçerdik ama bu Meclis'e gelip yemin ettik biz yeminimize sağdığız. O yeminin gereğini sonuna kadar yapmaya kararlıyım ben.

(Yarın; dizi finali)

Ahmet TAKAN, 27 Kasım 2016
ahttakan@gmail.com
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Komisyondaki ifadelerin şifreleri / Ahmet TAKAN

İletigönderen Oğuz Kağan » Pzt Kas 28, 2016 19:23

Bir raporla olayı örtbas edecekler...

15  Temmuz hain darbe girişimini yaşadığımız gece hala dün gibi!.. Yasal çalışma süresi, 3 ay olan Darbe Araştırma Komisyonu kısa bir süre  sonra çalışmalarını bitirecek. Ve ortaya uzunca bir rapor çıkacak. İçi boş mu yoksa dolu mu olacak? Araştırma Komisyonu Raporu-önceki benzerlerinde olduğu gibi- kısa bir süre tartışıldıktan sonra Meclis'in tozlu raflarında unutulmaya mı bırakılacak? Onca yapılan tartışmanın, söylenen en ağır sözlerin, itirafların,ucundan azıcık da olsa ortaya çıkarılabilen belgelerin ardından dönüp; "dostlar alış veriş de görsün"mü diyeceğiz? En azından, herkes kendi payına bir samimiyet testinden geçirilmeyecek mi? Darbe komisyonu üyesi,CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray ile YENİÇAĞ'ın ses getiren söyleşisinin son satırları;

--Komisyon çalışmalarının yarısına geldiği  süreçte, bir sayın AKP'li üye, komisyon raporunun yazımına geçtiklerini söyledi. Bu tip komisyon raporları çok tartışmalı olur. Sonunda yazılır. Komisyon çalışmasının ortasında bir AKP vekilinin çıkıp, "rapor yazımına başladık" demesini nasıl değerlendiriyorsunuz?...

Sayın Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı seçildikten sonra yemin ile aradaki süreçteki bir konuşmada 'artık devletin geleneklerini değiştireceğiz, Anayasayı değiştireceğiz' demişti. Gelenek lafı da vardı. AKP komisyon başkanlık divanının yaptığı bu iş hem Anayasaya aykırı, hem de devletin geleneklerine aykırı. Demokrasi gelenekler rejimidir aynı zamanda. Bütün bunları yok farz ederek ortaya bir rapor çıkarabilirsiniz. Bizim uzmanlarımızı o rapor yazımına almaya bilirsiniz. Cilt cilt kitaplar bastırabilirsiniz. Ama mızrak çuvala sığmayacak. Onların bir raporu varsa Allahın ve milletin de bir raporu olacak. Ve biz, bu Allahın ve milletin raporunu kapı kapı anlatacağız. Buyursunlar yazsınlar. Ama günü geldiği zaman tüm bu yaptıkları anayasa ihlallerinin de hesabını verecekler.

-- Gazeteci olarak, çalışmaların yarısı tamamlanmadan rapor yazımına başlandığını duyunca kafamda bazı soru işaretleri oluştu. Sizin olmadı mı?

Yangından mal kaçırmaya çalışıyorlar şu anda. Akılları sıra bir raporla olayları örtbas edecekler. Edemezler ki. Bakın ben defalarca söyledim yine söylüyorum. Nerede İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı? Niçin halen görevinin başında? Darbeden 3 gün önce gidiyorsun 3 gün sonra dönüyorsun. Uçak bulamadığını söylüyorsun. Damadın, FETÖ terör örgütünden tutuklanıyor. Damadının, belediye ile ticari ilişkileri olduğu söyleniyor. Bir kızın ile çocuğun da gitmiş, Pensilvanya'dan komşu ev almış. Şimdi böyle bir yapı. Eğer suçluysa ki, aksi ispat edilinceye kadar herkes masumdur. Fakat, suçluysa delilleri karartma makamında oturuyor. Niçin onu orada oturtuyorsun? Her gün beyanat veriyorsunuz; 'bana FETÖ'cü deyin anında götürelim' diye. Gariban vatandaşı, Bank Asya'ya 3 bin lira yatırdı ya da havale gönderdi diye tutukluyorsunuz 120 bin lira kredi alan adamı komisyona üye yapıyorsunuz. Bu, Allahın adaletine aykırı, Anayasa'ya aykırı, hukuka aykırı. Ne raporu yazsanız bu işin içinden çıkamazsınız. Bu kadar insan tutuklandı. Bürokrat tutuklandı, polis tutuklandı, asker tutuklandı. İyi de kardeşim hiç mi siyaset camiasında byLock kullanan yok? Hiç mi yok? Her yere yüzde 50, yüzde 60 yerleşmiş bu insanlar. Yerleştirenlerin içine hiç mi yerleşmemişler? Kim yerleştirmiş bunları? Kendi kendilerine mi gidip oturmuşlar oraya! Birileri yerleştirmiş. Kim onlar?

Aksi ispat edilinceye kadar, komisyonun sonuna kadar bu kanaatimi muhafaza etmek istiyorum;

Ben, sayın Cumhurbaşkan'ından başka AKP içerisinde FETÖ terör örgütü ile mücadele konusunda çok samimi bir insan görmüyorum. Başta hükümet olmak üzere. Dolayısıyla bu mücadele şu anda hızla başarısızlığa doğru gidiyor. Bu mücadelenin hızla başarısızlığa gitmesi yeni felaketlerin habercisidir bence. Uyarıyoruz. Biz muhalefet olarak uyarı görevi yapıyoruz.

Bu komisyonun sonunu nasıl görüyorsunuz?

Bu komisyonun sonunda, bu komisyon işlevini bitirdikten sonra derhal bir soruşturma komisyonu kurulmalı. Çünkü, araştırma komisyonunun yetkileri sınırlı. Şimdi biz diyoruz ki; onu çağırın, bunu çağırın ve gelmiyorlar. Bu şahısların gelmemesi esasen soruşturma komisyonu kurulmasının delilidir. İhtiyaç olduğunu gösteren bir olgudur. Sayın Genelkurmay Başkanı, Sayın MİT Müsteşarı, büyükşehir belediye başkanları ve bazı eski, yeni bakanlar eğer bu komisyona gelmiyorlarsa onları getirtecek komisyon kurmanız lazım. Ben Türk Milletine şunu soruyorum, bu sorunun cevabını hep birlikte vermeliyiz. Türk Milletinin bütününe karşı bir darbe yapılmak istendi ama yıkılacak olan kimdi? AKP iktidarı. Katledilecek olan kimdi? Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Cumhurbaşkanı. Bunu birisi kapatmaya çalışsa sizin açmanız lazım. Size karşı yapıldığını iddia ettiğiniz bir darbeyi niçin kapatmaya, örtbas etmeye çalışıyorsunuz? Bunu nasıl anlatacaksınız Türk Milletine? Bu tarzınızla komplo teorilerini güçlendirmeyecek misiniz? Bu tarzınızla kuşkuları üzerinize çekmeyecek misiniz? Bu nasıl bir siyaset anlayışı! Türk Milletini bu kadar saf mı zannediyorsunuz! Siz aldanmış olabilirsiniz. Çok bilinen bir laf vardır. Bir kişiyi her zaman, bir gurubu çoğunlukla ama bir milleti sürekli aldatamazsınız. Bu iş gelir bir yerde biter ama zarar görürüz. Onun için söylüyorum. ---------

*Bu dizi röportajın ardından yazarın okurlarına sorusu;

Gün gelir, Cumhurbaşkanlığı görünümlü başkanlık sistemine geçilirse, "geçmişi kapatalım yeni bir sayfa açtık'ı", eskinin moda deyimi ile "dün dündür bugün bugündür"ü kabul mü edeceğiz? Gönül rahatlığıyla hiç bir şey olmamış gibi yapıp, derin uykuya devam mı edeceğiz? Hiç temenni etmem ama işte o gün; çapulcu başı Barzani ile sınır görüşmelerinin yapılacağı son noktada, sizlere bugünleri tekrar hatırlatırım.. Ama ne fayda!..


Resim

Ahmet TAKAN, 28 Kasım 2016
ahttakan@gmail.com
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

x