Genelkurmay Başkanlığı’nın yasal hazırlık yaparak Başbakan’a sunduğu ve MİT mensuplarına tanınan “haklarında soruşturma açılması Başbakan’ın iznine bağlıdır” zırhını, terörle mücadele eden askerler için de istediği bildiriliyor.
Arkadaşlarımızın görüş sorduğu emekli askerler, bu hazırlığı “Uludere güvencesi” olarak yorumladı. Uludereli kaçakçılar, yanlış bir istihbaratla veya istihbaratın yanlış değerlendirilmesi sonucu sınır dışında terörist diye bombalanarak yok edilmişti. Olayın soruşturması hâlâ devam ediyor.Fakat, bence vahim bir durum daha var. Milli Güvenlik Kurulu, son toplantısında “uluslararası toplum” denilen, hukukta yeri olmayan uydurma bir varlığı esas alarak “Suriye’de devam eden şiddet, yıldırma ve toplu kıyım eylemlerine uluslararası toplumun seyirci kalmaması gerektiği vurgulanmıştır” diye bir açıklama yaptı.Bu açıklamanın ve yasal hazırlığın birbiriyle ilgisi yok mu?
***
Türkiye, Suriye’ye yönelik olarak şu anda suç işliyor! Üstelik bu suçta Türkiye’nin güvenlik ve sağlık kadroları kullanılıyor. Libya’dan getirilen sözde yaralılar, özel hastanelerde misafir ediliyor. Fatura, devlete kesiliyor! Öte yandan Suriye yönetimi, muhalif diye ülke içinde devlet kuvvetleri ile savaşanlar arasında Libya’dan getirilen militanların bulunduğunu bildiriyor. Ayrıca Türkiye Dışişleri Bakanı, muhaliflerin silahlandırılması için “uluslararası toplum” a çağrı yapıyor.Bu arada Afet İşleri Genel Müdürlüğü’nün 1.5 milyon çadır siparişi verdiğine dair haberler var. Suriye sınırında kurulacak yeni çadır kentler için mi bu kadar çadır lazım yoksa İstanbul’da deprem olacak da gaipten haber mi geldi?
***
Diğer taraftan Türkiye, Cumhurbaşkanı düzeyinde de Suriye’deki isyanı alenen destekliyor. Abdullah Gül, Suriye Devlet Başkanı Esad’a “Yemen modeli” ni önererek, yargılanmayacağı garantisi ile görevini bırakmasını istiyor. Suriyeli gazeteci Hüsnü Mahalli ise “Suriye üzerinden yapılmak istenen, 1920’lerde hayata geçiremedikleri Sevr Antlaşması’nı 2012’de uygulamak. İlk hedefleri Kürt devleti kurmak. Bunun için Suriye’yi parçalamaya çalışıyorlar. Arkasından diğer ülkeler gelecek” diyor.
***
Bu arada Suriye sınırı gündeme gelmişken, mayınlı arazi meselesini hatırlatmakta fayda var. Okurumuz Esad Altay yazıyor:
“Bir ara, Başbakan, Suriye sınırındaki mayınlı arazi şeridini 49 yıllığına İsrailli firmaya devretmek için olağanüstü bir gayret göstermişti.Acaba neden Suriye sınırı mayından arındırılmak istendi?
- - Arap Baharı’nda çıkarılacak Suriye isyanında, isyancılar ve Türkiye arasındaki karasal bağı artırmak için mi?
- Türk askerinin Suriye sınırını, aynı anda ve farklı noktalardan geçmesine yardımcı olacağı için mi?
- Suriye’nin kuzeyinde İsrail ajanlarına daha geniş etki alanı oluşturmak için mi?
- Gerektiğinde Suriye Kürt bölgesine, Iraklı Kürtlerin Türk sınırından kolay geçiş yapması için mi?
- Yoksa hepsi birden mi?”
***
Ali Serdar Bolat ise bana gönderilen yazısında konu ile ilgili olarak özetle şöyle diyor:
“BDP, Uludere olayı dolayısıyla, ‘uluslararası toplum’un ceza mahkemesine Türk Ordusu’nu savaş suçlusu olarak gösteren dava başvurusu yaptı. Mahkeme, başvuruyu kabul etti. Çelişkiye bakalım:
- - Uluslararası toplum Türk Ordusu’nu savaş suçlusu olarak yargılıyor.
- Türkiye, uluslararası toplumu Suriye’ye müdahaleye teşvik ediyor.
Uluslararası toplum bugün nasıl Suriye’de isyan tezgahlıyorsa, ileride Türkiye’de de tezgahlayacak.
Amerika, haritasını bile yaptı. Dört ülkeden parça koparıp ’Büyük Kürdistan’ kuracak.Irak tamam. Bugün Irak’ta yapılan, Suriye’de tekrarlanmaya çalışılıyor. Sırada Türkiye var. Son parça İran’dan kopartılacak.”
***
Tarihi ve sosyolojik verilere dayanarak söylüyorum ki, Türkiye’deki “görevliler” in suçu, Suriye üzerinden Türkiye’yi bölmeye çalışan “uluslararası toplum” denilen ABD, İngiltere ve İsrail’e hizmet etmektir. Eğer Türk Milleti var olacaksa, “görevliler”, bu iddiayla yargılanmaktan kurtulamayacaktır.Türkiye’yi ABD’nin terör örgütü haline getirmeye çalışanlar, bunun bedelini ödeyecektir.
Evet bugün de Türk ordusu zaten yargılanıyor ama geride kalanlar milletin hukukuna uygun olmayan görevleri kabul etmemelidir.
Arslan BULUT, 6 Mart 2012
YENİÇAĞ