Konya adını geç Bizans döneminde, Türklerin Iconium 'dan Türkçeleştirmesi sonucu almış ve küçük deyiş farklarıyla günümüze kadar gelmiştir.Konya 'nın ticari ve askeri güzergahların kesiştiği bir noktada olması, pek çok kez yakılıp yıkılmasına neden olmuştur. Ancak bu sırada pek çok medeniyete de evsahipliği yapması tarihte bir kültür merkezi olarak anılmasına yol açmıştır. Tarih öncesi çağlara, Hitit, Frig, Kimmer, Lidya, Pers, İskender, Roma, Bizans, Emevi, Abbasi, Selçuklu, Karamanoğulları ve Osmanlı uygarlıklarına beşiklik etmiştir. Bu dönemlere ait çeşitli tarihi eserler Konya ve çevresinde görülebilir.
Konya 'nın Türklerle tanışması Büyük Selçuklu İmparatorluğu zamanında olmuştur. 1069 yılında Türkler Konya 'ya gelmişler ancak asıl olarak 1071 yılından sonra fethedilmiştir. İznik Haçlılar 'ın eline geçince 1197 'de Konya Selçuklu payitahtı olmuştur. Anadolu Selçukluları devrinde diğer beyliklerle Bizans kontrol altına alınmış ve Konya 'ya ulaşan yollara konaklama ve karakol görevi gören Ribatlar yapılmıştır. Alaeddin Keykubat zamanında Konya ilim ve sanat merkezi haline gelmiştir. Yapılan pekçok saray, cami ve han yanında; Mevlana 'nın Konya 'ya gelmesi ve burada yerleşerek bir simgesi haline gelmesi de bu döneme rastlar.
Anadolu 'nun Moğol işgaline uğramasından sonra Anadolu Selçuklularına bağlı beyler kendi beyliklerini kurmuşlardır. Bu beyliklerden birisi olan Karamanoğulları 1277 yılında Konya 'yı almışlardır. Moğollarla pek çok savaşlar yapan Karamanoğulları 1327 'de kesin olarak Konya 'ya yerleşmişlerdir. 1369 'da Yıldırım Beyazıt, 1414 'de Çelebi Mehmet Konya 'yı almış; ancak Osmanlı orduları çekildikten sonra Karamanoğulları şehri yeniden almışlardır. 1435 'ten sonra Sultan II.Murad Han Konya 'yı zaptetmiştir. Ancak Fatih Sultan Mehmet Han 'ın Konya 'yı ele geçirmesinden sonra Osmanlı hakimiyeti tamamen sağlanabilmiştir.
Konya Osmanlı İmparatorluğunun doğu ve güney seferlerinde Ordunun dinlenme ve hazırlık yeri olarak kullanılmıştır. Yavuz Sultan Selim Han 3 kez Konya 'ya uğramış ve bu ziyaretlerinde Mevlana dergahı tamir edilmiş, şehre içme suyu getirilmiş, nüfus ve arazi sayımı yapılmıştır.
Osmanlı zamanında önemini koruyan Konya, Şehzadelerin Valilik yaptığı bir Osmanlı Eyaleti olmuştur. 1648 yılında Evliya Çelebi Konya 'ya gelmiş ve Seyahatnamesinde geniş bir şekilde bahsetmiştir :
"Konya; Batı sonundaki iki çatal dağların doğu eteğine yakın düz yerde, akarsulu, bağlı ve bahçeli bir şehirdir. Mamur suru vardır. Cenup tarafından ol dağların eteğinde Meram nam bahçeleri ve Mesiresi olup dağları şehre ve Merama , Nehirlere akar. Mezraları ve şehir bostanlarını suladıktan sonra şehrin ova tarafına bu suların ayağı inip bir göl olur. (Aslım Sazlığı) Bu göl dağları ihata eder ve bunun kalesini de Sultan Kılıçarslanı Selçuki taştan yapmıştır. Dar-ül Mülk-ü ve Taht-ı idi. Kendi sarayında bir büyük ıvan vardır. Sonra suru harabe yüz tutunca Sultan Alaedden-i Keykubad-i Selçuk-i ve ümarası tecdid edip taş ile handeğin dibinden yaptılar.Handeği yirmi, dıvarının yüksekliği 30 ziradır.(Arşın) Bu surun 12 kapısı olup herbirinin büyük kası şeklinde kuleleri vardır. Bunda imareti aliye bina ettiler. Suyu dağdan gelir. Anın için sur kapısında bir kubbe-i azime vardır. Hariçte üçyüz kadar lüle ab-ı cari olur. şehre münkasimdir. Turabının mahsülü penbe vesair hububat ve meyvalardır. Kamer-ed-din-i demekle maarif bir kayısı olur. Gayet latiftir. şehrin havası mutedildir. Ekseri bağları dağ tarafındadır. Bunda bir çeşit gök çiçek olur ki ona Debbağ Çiçeği derler. Tohumunu her sene sair mezruaf gibi ekip biçerler. Ve bununla debbağlar gök renkte gön ve sahtiyan yaparlar. Ve Rum şehirlerine ve Frengistana ihraç ederler. .... 792 Tarihinde Yıldırım Beyazıt Han Konya Kalesini fethetmiştir. Kanuni Sultan Süleyman Tahriri üzre şimdi Karaman Eyaleti adı ile müstakil bir eyalet olup paşa makamıdır. Yedi sancağı vardır. Konya'nın mezhepleri hep hanefidir. Camilerin en eskisi içkaledeki Sultan Alaeddin Camidir. Bu içkale yüksek bir yerde olup mükellef ve mükemmel cephanesi ve topları vardır. Bu kalenin doğu ve şimal tarafları sahra ile bir gölceğizdir. Camiyi Sultan Süleyman iki minareli ve geniş haremlidir. Mescidleri çoktur. Medreselerinin en meşhuru Nalıncı Medresesidir. II.Darülkurra 3 Dar-ül Hadisi, 170 Sıbyan Mektebi, 40 Tekkesi vardır. çeşmesi çoktur. 300 'ü geçen sebilleri 11 Dar-ül Ziyafesi, 300 kadar bağlı bahçeli sulu suvatlı büyük saraylar vardır ki paşa sarayı pek meşhurdur. 26 Bekar Hanı, bir Bedesten, 1.900 dükkanı vardır. Konya'nın helvacı, berber civanları, külahçıları, terzileri ve kuyumcuları meşhurdur. 20 kadar hazik doktorları vardır. Ahalisi hep Türk 'dür. 9.000 kadar bağ ve bahçesi vardır. Güzel sesli kuşlarının ötüşleri insana taze hayat verir. Konyalılar ehl ve iyalleri ile sekiz ay Meram 'da oturup zevk-ü sefa ederek felekten gam alır."
1867 'de büyük bir yangın, 1873 'de kıtlık tehlikesiyle karşılaşılmıştır. Konya 'da ilk gazete 1869 yılında çıkarılmıştır. 1889 'da İdadiye, 1901 'de Mekteb-i Sanayi, 1908 'de Hukuk Fakültesi açılmıştır. 1898 'de demiryoluna kavuşmuştur.
1920 'de Delibaş ayaklanmasıyla karşılaşılmış, bu ayaklanma bastırıldıktan sonra Konya, Milli Mücadeledeki yerini almıştır.
1831 yılında yapılan nüfus sayımında Konya nüfusu 12.457 olarak tesbit edilmiştir. O tarihte 5.162 ev 123 mahalle vardır. 1935 yılında yapılan genel nüfus sayımında Konya 'da 26.991 erkek 25.102 kadın olmak üzere 52.093 nüfus vardır. 1831 sayımına göre 104 sene içinde şehrin nüfusunda 37.636 gibi mühim bir artış görülmektedir. Nüfus 1940 'da 56.465, 1945 'de 58.457, 1950 'de 64.336, 1956 'da 92.236, 1960 'da 122.704 'dür. Mahalle sayısı 170 olmuştur. Son genel nüfus sayımında Konya 'nın nüfusu 1.937.814 olarak tesbit edilmiştir.
İLÇELERKonya ilinin ilçeleri; Karatay, Meram, Selçuklu, Ahırlı, Akören, Akşehir, Altınekin, Beyşehir, Bozkır, Cihanbeyli, Çeltik, Çumra, Derbent, Derebucak, Doğanhisar, Emirgazi, Ereğli, Güneysınır, Hadım, Kulu, Sarayönü, Seydişehir, Taşkent, Tuzlukçu, Yalıhöyük ve Yunak'tır.
Akşehir : İl merkezinin 132 km. batısındadır.Türk ulusunun geleneksel hazır cevaplılığını güldürüleriyle yansıtan Nasreddin Hoca Türbesi'nin bulunduğu, ilçede Seyyid Mahmud Hayrani Türbesi, Garp Cephesi Müzesi, Taş Camii, Hıdırlık mesire yeri, Kilise, Akşehir gölü turistik yerlerindendir. Her yıl 5-10 Temmuz tarihleri arasında Uluslararası Nasreddin Hoca Şenlikleri yapılmaktadır.
Beyşehir : İl merkezinin 92 km. batısındadır. İlçe turizmine canlılık kazandıran Beyşehir Gölü bir milli park hüviyetindedir. Göl üzerinde 30'a yakın ada, 13 çeşit balık vardır. Eşrefoğlu Camii ve Türbesi, Taş Medrese, Çifte Hamam, Bedesten, Kubadabat Köşkü kalıntısı ve Beyşehir Köprüsü önemli tarihi ve turistik yerleridir. Ayrıca Eflatun Pınar ve Fasıllar Anıtı dünyaca tanınan yerleridir. Doğal güzellikleri ile ünlü ilçede Yaka Manastır, göl içerisindeki Hacı Akif Adası, dikit sarkıtları ile dolu mağaraları ilgi çekicidir.
Bozkır : İl merkezinin 119 km. güneyindedir. Zengibar Kale Kalıntısı, Kaya Mezarları, Selçuklu Devri Köprü, Osmanlı devri Bozkır Camii, Akçapınar Çamlığı, Sarıot Yaylası ve Söğütlü Pınar önemli tarihi ve doğal güzellikleridir.
Cihanbeyli : İl merkezinin 97 km. kuzeyindedir. Her türlü otomobil sporlarının yapılabileceği ve akşam güneşinin ayrı bir güzellik sergilediği Tuz Gölü ve peri bacaları oluşumları ile ilgi çekicidir.
Çumra : İl merkezinin 48 km. güneydoğusundadır. Zengin höyük varlığı ve sit alanları ile ilgi çekicidir.İlçede bulunan Çatalhöyük'ün tarihi M.Ö. 7000'e kadar uzanmaktadır. İlk ev mimarisi ve ilk kutsal yapılara ait özgün buluntular ile insanlık tarihine ışık tutan bir merkezdir. Anadolu'da ilk yerleşik hayata başlandığını gösteren Neolitik devri iskan yerlerinden birisidir. Kazılarda bulunan çok sayıda eser, Konya Arkeoloji ve Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde teşhir edilmektedir.
Doğanhisar : İl merkezinin 122 km. batısındadır. Yayla ve dağ turizmine yönelik yöreleriyle tanınan ilçe, Yunus Emre ve Taptuk Emre Mezarı, camiileri, tarihi kalıntılar ve doğal güzellikleriyle eşsiz bir yöredir.
Ereğli : İl merkezinin 145 km. doğusundadır. Ulu Camii ve Rüstem Paşa Kervansarayı önemli tarihi eserlerindendir. Akhüyük kükürtlü suyu, traverten oluşumları ile ilgi çekicidir.
Hadım : İl merkezinin 120 km. güneyindedir. İlçeye adını veren Hz. Hadimi Türbesi, bir doğa harikası kalıntılar, kaya mezarları, mağaraları ve yaylalarıyla turizme yönelik bir ilçemizdir.
Halkapınar : İl merkezinin 168 km. doğusundadır. Ivriz Kaya kabartması, dünyadaki ilk tarım anıtıdır. Ivriz Çayı dağ turizmine yönelik alanları ile ilgi çekicidir.
Ilgın : İl merkezinin 87 km. kuzey batısındadır. Sağlık turizmine yönelik Roma devrinden kalan kaplıca ve içmelerin bulunduğu ilçede, tarihi camiiler ve bedesten vardır.
Kadınhanı : İl merkezinin 60 kuzeybatısındadır. İlçeye adını veren Raziye Sultan Han ve camiiler bulunmaktadır. Ayrıca mağaraları, Kestel Kalesi ve astım hastalarına iyi geldiği bilinen Kestel Ormanları ve şifalı içme suyu ile ünlüdür.
Karapınar : İl merkezinin 96 km. doğusundadır. Selimiye Külliyesi, doğa harikası olan Meke Krater Gölü ve gölde yaşayan Meke Kuşları, Acı Göl, antik bir şehir kalıntısını içeren Çıralı Göl, Meyil Gölü önemli yerlerdir.
Seydişehir : İl merkezinin 134 km güneybatısındadır. Seyyid Harun Veli Türbe ve Camiisi, mağaraları, tarihi kalıntıları ve yayla turizmine yönelik alanları ile ünlü ilçemizdir.
Coğrafi DurumKonya, 38.257 kilometrekareyle Türkiye 'nin yüzölçümü bakımından en büyük ilidir. Eski bir göl yatağında kurulmuştur. Şehir merkezi etrafında, Loras (2.010 m) ve Erenler (2.319 m) başta olmak üzere yüksek sayılabilecek dağlar dışında yüzlerce km büyüklükteki ovalarda herhangibir yükseltiye rastlanmaz. Ancak ilin güney kesimi Toros Dağları, güneybatısı ise Sultan Dağları ile çevrilidir. Yine güneyinde volkanik dağlar ve krater göllerine rastlanır. Aydos Dağı da (3.430 m) ilin güneyinde olup en yüksek dağıdır. Ülkemizin tahıl ambarı durumunda olan düzlükler; Konya Ovası, Cihanbeyli Yaylası ve Obruk Yaylasından oluşmaktadır. Konya Ovası 'nın en çukur yeri Aslım mevkii (975 m), en yüksek yeri de Alaeddin Tepesidir (1080 m).
Tuz Gölü, Akşehir Gölü, Beyşehir Gölü ve Suğla Gölü il sınırları içindedir. Sulama amacıyla Cumhuriyet döneminde May, Apa, Altınapa barajları yapılmıştır. Yarıkurak bir iklime sahiptir. Karapınar ve Ereğli , Türkiye 'nin en az yağış alan yerleridir.
Dağlık kesimlerinde ormanlık alanlar mevcuttur. Düzlükler ise bozkırlar şeklindedir.
Şehir merkezine 8 km. uzaklıkta Meram adı verilen mesire yeri bulunmakta olup suyu, yeşilliği ve bağları ile dikkati çeker.
Tarihi ve Doğal GüzelliklerMeramAltınapa Barajından gelen Meram Deresi etrafındaki çamlıklar, çay bahçeleri, piknik alanları ve dinlenme tesislerinden oluşan bir mesire yeridir. Yazın en sıcak günlerindeki serin, esintili ve çam kokulu havası, akarsuyu, gül bahçeleri ve ormanlık alanlarıyla yerli ve yabancı misafirlerin dinlenme yeri olmuştur. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde : " Peçevi şehrinin Baruthane Mesiresi, Kırım'ın Sudak Bağı, İstanbul'un 75'ten fazla bahçe ve gülistanları, Tebriz'in Şahcihan Bağı, bu Konya'nın Meram Mesiresinin yanında bir çemenzar bile değildir." Meram 'da Selçuklu ve Karamanoğulları dönemine ait köprü, hamam, camii ve Tavusbaba Türbesi de bulunmaktadır.
Alaaddin TepesiDümdüz bir arazide kurulu olan Konya 'nın tam ortasında bulunan yığma bir tepedir. Tamamen yeşillik ve ağaçlık bir alan olup pekçok çay bahçesi ve dinlenme parkı mevcuttur. Ayrıca tarihi Alaaddin Camii ve Selçuklu Köşkü kalıntısı bu tepe üzerindedir.
ÇayırbağıKonya 'nın güneybatısında, 20 km. uzaklıkta yeralan; bir tatlısu kaynağının da bulunduğu piknik alanıdır.
HatıpÇayırbağı ile aynı güzergahta bulunan kayalıklar ve mağaralarla suyun buluştuğu bir piknik alanıdır.
Sille BarajıŞehir merkezine 8 km uzaklıkta bulunan bir baraj gölüdür. Meşhur bir mesire yeri olan Damlakayası burada bulunmaktadır.
Altınapa BarajıKonya 'nın batısında bulunan ve kullanma suyunu karşılayan baraj gölüdür. Çevredeki derelerden gelen sularla beslenir. Etrafındaki yeşillik alanlar güzel bir mesire yeri oluşturur.
KızılörenKonya 'nın batısında bulunan orman içi dinlenme tesisidir. Çamlıkları ve temiz havası ile dikkati çeker.
Beyşehir GölüBeyşehir ilçesinde bulunan göl ülkemizin 3. büyük gölüdür. Etrafında bulunan dağlık ve ormanlık alanlarla göl içindeki adacıklar görülmeye değerdir.
Hadim Yerköprü ŞelalesiGöksu ırmağının Hadim ilçesi Yerköprü mevkiinde oluşturduğu doğal bir güzelliktir.
MüzelerAtatürk Evi1912 yılında yapılmıştır. Atatürk 'ün Konya 'yı ziyareti sırasında kalması için tahsis edilerek 1928 yılında Konya 'lılar tarafından kendisine hediye edilmiştir. Atatürk 'e ait çeşitli eşyalar, kıyafetler, fotoğraf ve belgeler sergilenmektedir.
Koyunoğlu MüzesiTabiat tarihi, Anadolu medeniyetleri, sanat galerisi, etnoğrafya, halı, kilim bölümlerinden oluşmaktadır. Sikkeler, seramikler, silahlar, Konya el işlemeleri, halı, kilim ve yazma eserler sergilenmektedir. 20.000 ciltlik bir kütüphanesi bulunmaktadır.
Etnoğrafya MüzesiKonya kıyafetleri ve el işlemelerinin, silahlar ve sikkelerin teşhir edildiği bir müzedir.
Arkeoloji MüzesiNeolitik-erken bronz, Hitit, Frig, Grek, Roma ve Bizans devrine ait eserler bulunmaktadır. Konya ve çevresinde yapılan kazılardan çıkarılan tarihi eserler burada sergilenmektedir.
Medreselerİnceminare MedresesiŞehir merkezindedir. Sahip Ata Fahreddin Ali tarafından 1263 yılında Mimar Abdullah oğlu Kaluk 'a yaptırılmıştır. İki şerefeli minaresi ve mescidi yıldırım düşmesi sonucu yıkılmıştır. Taç kapısındaki taş işçiliği ve minaresindeki çinileriyle göz doldurur.
Karatay MedresesiŞehir merkezindedir. Emir Celaleddin Karatay tarafından 1251 yılında yaptırılmıştır. Taç kapısındaki mermer işçiliği ve kubbe içini süsleyen Selçuklu çinileriyle ünlüdür. Çini eserler müzesi olarak hizmet etmektedir.
Sırçalı MedreseŞehir merkezindedir. Açık avlulu medrese tipine güzel bir örnektir. Mimar Tuslu Osman oğlu Mehmet tarafından 1242 yılında yaptırılmıştır.
Camii ve TürbelerSahipata Camii ve KülliyesiSelçuklu veziri Sahip Ata Fahreddin Ali tarafından 1258-1283 tarihleri arasında yaptırılmıştır.
İplikçi CamiiŞehir merkezindedir. Şemseddin Altınoba tarafından 1201 yılında yaptırılmış, 1332 yılına kadar da yenileme ve genişletme çalışmaları devam etmiştir.
Şerafettin CamiiXIII. yüzyılda Şeyh Şerafettin tarafından yaptırılmıştır. 1444 yılında Karamanoğlu İbrahim Bey tarafından onarılmıştır. 1636 yılında Mehmet Çavuşoğlu Memi Bey tarafından yıktırılarak yerine bugünkü camii yaptırılmıştır.
Selimiye Camiiİnşaatına Sultan II. Selim 'in Şehzadeliği zamanında başlanmış olup 1567 yılında tamamlanmıştır. Klasik Osmanlı mimarisi tarzındadır.
Aziziye Camii1676 yılında Şeyh Ahmet tarafından yaptırılan camii 1867 yılında yanmış ve Sultan Abdülaziz 'in annesi Pertevnihal Sultan adına 1874 yılında yeniden inşa edilmiştir. Barok üslubunda yapılmıştır.
Alaaddin CamiiAlaaddin tepesi üzerindeki cami, Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubad tarafından yaptırılmıştır. Düz olan çatısını 41 adet mermer sütun taşır. Minberi abanoz ağacından, çivi kullanılmadan geçmeli şekilde yapılmıştır. Sultanlar Türbesi, Camii içerisindedir.
Şems TürbesiMevlana 'nın en yakın dostu olan Şems-i Tebrizi 'nin adına yaptırılmıştır.
Nasreddin Hoca TürbesiTürk mizahının halk kahramanlarından Nasreddin Hoca 'nın adına yaptırılmıştır. Nasreddin
Hoca 'nın mizah uslubuna uygun olarak, duvar ya da çitle çevrili olmadığı halde kilitli bir kapısı bulunmaktadır.
Kervansaray ve SaraylarZazadin Hanı1236 yılında Selçuklular tarafından yaptırılan kervansaray yazlık ve kışlık tiplerin birleşmesinden meydana gelen avlulu tipte yapılmıştır.
Horozlu Han1248 yılında yapılmıştır. Konya-Ankara karayolunun 8. km. 'sindedir. Avlusuz tipte, kışlık bir kervansaraydır.
Kızılviran HanıKonya-Beyşehir yolunun 44. km. 'sindedir. Kışlık ve yazlık olmak üzere iki tipte yapılmıştır.
Kubad-Abad SarayıBeyşehir gölü kıyısında yeralmaktadır. Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubad tarafından yaptırılan yazlık saray ve köşklerden oluşmaktadır.
Hüyük ve KalıntılarSelçuklu KöşküAlaaddin Tepesi 'ni çeviren iç kalenin kuzeyindedir. II. Kılıçarslan 'a ait olduğu sanılmaktadır. Zamanla tahrip olan ve yıkılan köşkün bugün için sadece bir duvarı bulunmakta olup, beton bir şemsiyeyle doğa şartlarından korunmaktadır.
İvrizEreğli ilçesindeki İvriz yöresinde bulunan geç Hitit dönemine ait tarihi eserlerden oluşmaktadır. Burada bulunan doğal kaya üzerine yapılmış kabartmasıyla meşhurdur.
ÇatalhüyükNeolitik çağa ait kalıntıların bulunduğu hüyük, ilk çağ Anadolu tarihinin aydınlatılması bakımından da büyük önem taşımaktadır.
Konya Mevlânâ Müzesi
[img]http://img59.imageshack.us/img59/3350/21233yv4.jpg[/img]Hz. Mevlana'nın yaşarken dergah olarak kullandığı ve 1926 yılında Atatürk tarafından müzeye çevrilen Mevlana Müzesi sadece Hz. Mevlana'nın türbesinin bulunmasıyla değil, içinde barındırdığı ilginç özellikleriyle de insanların ilgisini çekiyor.
Bugün müze olarak kullanılan Mevlana Dergahı'nın yeri, Selçuklu Sarayı'nın Gül Bahçesi iken bahçe, Sultan Alaeddin Keykubad tarafından Mevlana'nın babası Sultanü'l-Ulema Bahaeddin Veled'e hediye edilmişti. Hz.Mevlana, 17 Aralık 1273 yılında vefat edince Mevlana'nın oğlu Sultan Veled, Mevlana'nın mezarı üzerine türbe yaptırmak isteyenlerin isteklerini kabul etmiş, "Kubbe-i Hadra" (Yeşil Kubbe) denilen türbe 8 kalın sütun üzerine 130 Bin Selçuki dirhemine Mimar Tebrizli Bedrettin'e yaptırılmıştı. Mevlevi Dergahı ve Türbe 1926 yılında "Konya Asar-ı Atika Müzesi" adı altında müze olarak hizmete başladı, 1954 yılında ise müzenin teşhir ve tanzimi yeniden gözden geçirilmiş ve müzenin adı "Mevlana Müzesi" olarak değiştirildi.
MÜZENİN BİLİNMEYEN ÖZELLİKLERİMevlana Müzesi gerek mimarisinde gerekse müze içinde bulunan ilginç tarihi eserler ile gizemini hala saklıyor. Özellikle mimarisinde ve dergah içindeki eserlerin yapım malzemelerinin o günün özelliklerine göre oldukça ileri bir safhada olması dikkat çekiyor. Binanın inşası sırasında inşaa malzemesinin içine hem yapı sağlam olsun hem de karıncalar içeri girmesin diye inşaat ustaları tarafından yumurta akı katıldı. Bu sayede duvarlara çivi bile çakarken zorlanacak kadar sağlam bir yapı elde edilirken karınca ve böceklerin dergah içine girmesi engellendi. Ayrıca müze içinde yapılan özel bir düzenek ile mum isleri ve insanların ağzından çıkan su buharı bir yerde toplanarak yapıya ve müze içindeki eserlere nemden dolayı zarar gelmesi engellendi.
Müzede şu an sergilenen ve zamanında Mevleviler tarafından kullanılan el yazması Kur'an-ı Kerim'ler, hem nemden etkilenmesin hem de güveler yemesin diye mum isi ile yazıldı. Bu sayede 11. Yüzyıldan bu yana dergahtaki birçok Kur'an-ı Kerim bugün bile hala bozulmadan durabiliyor. Ayrıca müze içine örümceklerin girmemesi ve yuva yapmaması için müzenin muhtelif yerlerine devekuşu yumurtaları asıldı. Bu yumurtalar sayesinde müzenin içine hiç bir koşulda örümcek giremiyor.
ZAMANININ ÖTESİNDE BİLİM MALZEMELERİHz. Mevlana zamanında Mevlevilerin musiki ile ilgilendikleri tarihi belgelerde belirtiliyor. Müze içinde yer alan bir bölümde Mevlevilerin o zamanlar musiki yapmak için kullandıkları müzik aletleri sergileniyor. Bu aletler içinde bulunan keman ise özellikle dikkat çekiyor. Dünyadaki tek 8 telli keman olan bu kemanın Türk Musikisinde bulunan bütün makamların rahatlıkla çalınabildiği nadir kemanlardan olduğu belirtiliyor. Ayrıca Galileo'nun "Dünya Yuvarlaktır" diye ortaya attığı tezi nedeni ile Engizisyon mahkemesinde yargılanıp işkence gördüğü ve asıldığı o yıllarda dergahta eğitim gören Mevlevilere dünyanın yuvarlak olduğu gerçeği hazırlanan küçük dünya küresi ile uygulamalı olarak anlatılıyordu. Müzede bulunan seccadelerde ise Pablo Picasso'nun fikir babalığını yaptığı iddia edilen soyut resim örneklerinden Picasso'dan yüzyıllar önce bulunması ise dikkat çekici özelliklerden birisi.
Hz. Mevlana, 17 Aralık 1273 yılında vefat edince türbesi Dergahın içine yaptırıldı ancak Mevlana'nın asıl mezarı sandukasının aşağısında yer alıyor. Yaptırıldığı yıldan beri Mevleviler dahil kimsenin girmediği bu mezara rivayete göre sadece bir kişi girebildi.
Mevlana'nın türbesini ziyaret ettiğinde dergahta bulunanlara mezara girmek istediğini söyleyen ve bütün ısrarlarına rağmen mezara girmesine izin verilmeyen Sultan 4. Murat bunun üzerine elindeki tespihi, ağzı açık olan mezar yerinin içine atmış ve tespihini düşürdüğünü ve birinin gidip almasını istemiş. 7 yaşındaki bir çocuk mezara indirilerek tespih aldırılmış. Mezar yerine girip çıkan çocuğun dilinin tutulduğu ve o günden sonra bir daha konuşamadığı rivayet ediliyor. O günden sonra mezar yerinin üzeri betonla kapatılıp üzeri kurşunla kapatıldığı ve kimsenin mezara girmediği ifade ediliyor.