Korkunç Plan!

Korkunç Plan!

İletigönderen emesiz1979 » Prş Haz 26, 2008 9:19

Atatürk’e ve devrimlerine pervasız saldırılar, ABD projesinin uzantısıdır. ABD, Büyük Ortadoğu Projesi’nin altyapısını oluşturmak amacıyla özellikle 11 Eylül saldırısından sonra, "Ilımlı İslam Modeli”ni devreye sokmuş ve bunun için de İslam’ın yükselişte olduğu Türkiye’yi pilot ülke seçmiştir.
Ilımlı İslam’ın önündeki en büyük engel ise, Atatürkçülük ve laikliktir. Öyleyse Atatürkçülüğü ve laikliği savunan kurumlar, yani ordu ve yargı hedef alınmalı, yıpratılmalı ve etkisizleştirilmelidir.
ABD’nin bu projesinin destekçileri, AKP, DTP, ÖDP gibi siyasi partiler; Mazlum-Der, Genç Siviller, TGTV, Küresel Bak, DSİP gibi sivil toplum örgütleri; Sabah, Zaman, Star, Yeni Şafak, Bugün, Taraf, Vakit gibi gazetelerdir.
ABD, Atatürk’ü ve devrimlerini gözden düşürebilmek için Abdurrahman Dilipak gibi bir dinci ile Nazlı Ilıcak gibi eski bir liberali ve Ahmet Altan gibi eski bir Marksisti aynı çizgide bir araya getirmeyi başarmıştır.
Sabah gazetesi yazarı Nazlı Ilıcak, Vakit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras, Adalet Ağaoğlu, Yücel Sayman, "Fahişe ve lezbiyen rolü”nün Türkiye’deki bir numaralı oyuncusu Marksist Lale Mansur, aynı amaç ve hedefte bir araya gelebilmekte, Lale Mansur "Ben Anayasa Mahkemesi’ne oy verdiğimi hatırlamıyorum” diyebilmektedir.
Topu topu kaç kişi oldukları bile bilinmeyen Genç Siviller, Emin Çölaşan ve Tufan Türenç gibi Atatürkçü yazarlara tasdikname verirken; Hasan Cemal, Ali Bayramoğlu, Kürşat Bumin, Yıldırım Türker, Perihan Mağden, Etyen Mahçupyan, Ahmet Altan ve Mehmet Altan gibi müstemlekeci ve dönek yazarları iftihar listesine alabilmektedir.
Bunlar tesadüf değil
AKP’nİn 2 numaralı adamı Dengir Mir Mehmet Fırat’a göre, "Atatürk devrimleri toplumda travmaya sebep olmuştur.”
Daha önce "Atatürk Kürtlere özerklik vaat etmişti” diyen Marksist Prof. Cemil Koçak’a göre, "Atatürk deisttir.”
Marksist Prof. Baskın Oran’a göre, "Asker son oyununu oynuyor. Darbe yapamıyor. Tutunabileceği tek yer Anayasa Mahkemesi’dir.”
Bünyesinden sübyancı bile çıkan, sabıkası çok Vakit gazetesi, Kara Kuvvetleri Komutanı Org. İlker Başbuğ’un -diğer fotoğrafları arasından cımbızla çekerek- Yahudiler’in kutsal "Ağlama Duvarı” önünde dua ederken çekilmiş fotoğrafını yayınlıyor.
Fethullahçılar tarafından beslendiği söylenen Taraf gazetesi, "Lahika-1” adlı "Askeri Eylem Planı” iddiasını ortaya atıyor.
İddiaya göre, Eylül 2007’de silahlı kuvvetler siyasete müdahale planı hazırlamış ve uygulamaya koymuş. Bu plan, yargının, kanaat önderlerinin ve medyanın ‘yönlendirilmesini’, bazı yazarların desteklenmesini, bazılarının ‘yıpratılmasını’, yeni anayasa paketinin engellenmesini, Irak’taki Kürt bölgesinin ‘silahla rahatsız edilmesini’ içeriyormuş.
Bütün bunlar elbette tesadüf değil. Bir merkezden yönetilen ve yönlendirilen planın parçaları...
Her şey Ilımlı İslam için
Vatan gazetesinin CHP milletvekili Ahmet Ersin’in soru önergesine dayanarak, "Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğü harcamaları nereye gidiyor?” diye sormasının Sayın Başbakan’ı neden sinirlendirdiğini hiç düşündünüz mü?
Ahmet Ersin, bakın ne diyor:
“Aldığım çok ciddi duyumlara göre, Başbakanlık Örtülü Ödenek görüntüsü altında Anadolu’daki tarikat bağlantılı gazete, dergi ve radyolara kaynak aktarmaktadır... Telaşın sebebi, bunun ucunun görünmesidir...”
Her şey ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin alyapısı olan "Ilımlı İslam Modeli” için...

KAYNAK: http://www.tercuman.com.tr/v1/yazaryazi.asp?id=13
“Halkın her dediği demokrasinin gerekleri olarak kabul edilirse bu bir çoğunluk diktatörlüğü yaratabilir. Demokrasinin sınırlarını halk belirlemez, demokrasinin temel ilkeleri belirler.”
Prof. DR. AHMET TANER KIŞLALI
Kullanıcı küçük betizi
emesiz1979
Üye
Üye
 
İletiler: 70
Kayıt: Prş Oca 03, 2008 17:03
Konum: İzmir

İletigönderen Ram » Cum Haz 27, 2008 8:03

GENERAL KIZI, "BEN KEMALİST DEĞİLİM" DEDİ!.

Ergenekon çetesinin buz dağının sadece görünen yüzü olduğunu söyleyen Mansur, Cumhuriyet Gazetesi’nin bu konuda kalem oynatmamasına ise şaşırdığını ifade ediyor. Laikperestlerin aslında laiklikle, demokratlıkla alakasının olmadığını kaydeden Mansur, röportajda ezber bozacak bir çok konuyu gündeme getiriyor.

Ergenekonculara ve ikiyüzlü laikçilere özgürlük dersi verdi

Bir general kızı olan Lale Mansur, asıl endişesinin laikperestler olduğunu söyledi. Ergenekon çetesinin buz dağının sadece görünen yüzü olduğunu söyleyen Mansur, Cumhuriyet Gazetesi’nin bu konuda kalem oynatmamasına ise şaşırdığını ifade ediyor. Laikperestlerin aslında laiklikle, demokratlıkla alakasının olmadığını kaydeden Mansur, röportajda ezber bozacak bir çok konuyu gündeme getiriyor.

İşte Ünlü sanatçı Lale Mansur’un Vakit gazetesine verdiği mülakat:

Lale hanım, isterseniz sohbetimize sivil anayasa çalışmaları ve gösterilen tepkilerle başlayalım. Hükümetin sivil anayasa girişimine kadar “darbe anayasası değişsin” diyen çevreler bir anda bu değişime de karşı çıkmaya başladılar. Neden?

Değişimden çok korkuluyor. Devlet kendini milletin üstünde bir merci olarak görüyor. Oysa bu devlet hepimizin parasıyla ve hepimiz için var. Bunu anlayabilmiş değil bazı bürokratlar. İçinde klikler falan oluşmuş. Eskiden çok daha masumdu her şey, çünkü bu kadar olan bitenden haberimiz yoktu. Herkes ayıldı birden. İşte görüyorsunuz Veli Küçük ismi ve Ergenekon çetesi ama bu da buz dağının bir yüzü. Bakalım bir şey yapabilecekler mi. Göreceğiz...

Başörtüsü yasağının sadece üniversitelerde kaldırılmasına rağmen inanılmaz bir gürültü koparıldı. Sizce bu yasağın sürmesi insan haklarına ne kadar uygun?

Kesinlikle yasağın kaldırılmasından yanayım, kesinlikle. Birtakım insanlar ileride bundan mağdur olurlar diye, yıllardır mağdur olan kesim üzerindeki yasağı kaldırmamak aklımın aldığı bir şey değil. Ayrıca birçok araştırma var. Örtülü olmayı seçenler arasında yapılan araştırmalar var. Bu araştırmaları zannediyorum okumuyorlar. Bu ülkeye Şeriat gelir endişesi taşıyanların iddiaları tamamen paranoya. Oysa asıl tehdidi görmüyorlar.

Nedir o?

Bakın Ergenekon çetesi çıktı ortaya, ama ben Cumhuriyet gazetesinde bir şey okumadım ve bomba kendi tepelerine atılmış olmasına rağmen Cumhuriyet gazetesi ve İlhan Selçuk tek kelime etmedi. Önce “dinciler”i suçladılar. Ama işin ucu çeteye dayanınca sustular!.. Evet orada kestiler konuyu. Taraf gazetesi dışında bu konuya ciddi olarak eğilen yayın organı da pek görmedim. Ben sadece Cumhuriyet okuru olsam böyle bir çeteden haberdar olamayacağım. Bu gazetecilik mi? Bu rezalet. Utanç verici bir şey bu. Bu çok çirkin bir şey. Yine Ertuğrul Özkök’ün, duydunuz mu bir şey yazdığını..

Niye değinmiyorlar acaba?

Gündem olarak başörtüsünü seçtiler, başörtüsünde ülke insanlarını ikiye bölmeye çalışıyorlar. Biz aramızda onlara laikperest diyoruz. Aslında laiklikle, demokratlıkla alakaları yok.

Laikperest derken kimleri kastediyorsunuz?

Mesela Nokta dergisi darbe planını yayınladı. Birtakım insanlar savcıları yola getirmek için şuraya buraya bomba koyuyormuş. Bunları yazdığı için kapandı Nokta. Sonra ne oldu, bayrak mitingleri oldu. Aynen planda olduğu gibi hareket ettiler. Darbe planını yapan adamla, mitingi yapan adam aynı olmasına rağmen o mitinglere koştular. İşte laikperestler bunu görmeyecek kadar körler. Plan dahilinde yürüyen işi görmemek için, gerçekten insanın gözünün kör olması gerekiyor. İşte bunlara biz laikperest insanlar diyoruz. Yani laikliğe tapınıyorlar ama bir şeyi gözleri görmüyor.

Bunların bu tavrı biraz da dogmalık değil mi?

Aynen. Bakın Atilla Yayla mahkum oldu. Asıl dogma bu işte. Böyle bir şey olur mu?

Yasağı savunanlar şimdi de kızların taktığı örtüye başörtü değil, türban diyerek karşı çıkıyorlar. Sizce başörtüsü mü türban mı?

Bu tartışma bile bir komedi. Başka bir şey değil, ne olursa olsun, bu kimi ilgilendirir. 18 yaşına gelmiş bir insanın tercihine saygı duyulmalı. Hani ne oldu o “haydi kızlar okula” diyerek yaptığınız kampanya. Ama başını örten kızlarımız evde otursun diyorsun. Yok öyle bir şey.

Sizce hizmet sunanların da başörtüsü takması sakıncalı mı?

Hepimizin parasıyla kurulan kurumlarda ayrım yapılamaz. Varsayımlar üzerine hareket etmek ne kadar mantıklı. Ya bu olursa, ya olmazsa gibi paranoyayla hareket edemeyiz. Şu başörtüsü problemini bir an önce çözelim de sıra diğer sorunlara da gelsin artık. Mesela bir sivil anayasa tartışmasını unuttuk. 301 gündemden düştü. Keşke AKP hepsini bir paket olarak getirseydi. Belki o zaman şimdi başörtüsüne itiraz edenler susardı. Türkiye’nin bir Kürt sorunu var buna da sıra hâlâ tam anlamıyla gelmiş değil.

Bu biraz da cumhuriyetle başlayan sorun değil mi?

Doğru. Uluslaşma sürecinin getirdiği nokta bu. Ne demek Türklüğe hakaret? İnsana hakaret suç olmalı. Bu da zaten ceza kanunlarında var. Biz hâlâ 1915 Ermeni soykırımı var mı, yok mu tartışıyoruz ama 2007’de Hrant öldürülebiliyor.

BAŞINI ÖRTENLERE DE BASKI VAR

Siz kendinizi tehdit altında hissediyor musunuz.?

Ben bir oyuncuyum ve Lale Mansur olarak baskı altında değilim ama her tarafta baskı olabilir. Anadolu’nun bir köyünde başını örtmesi için bir kız baskıya maruz kaldığı gibi, gayet çağdaş olduğunu söyleyen bir ailede de bir kız örtünmeye karar verdiğinde baskıya maruz kalabilir. Nitekim duyuyoruz da onları. Yetişmiş bir genç kız örtünmeye karar veriyor, ama kıyamet kopuyor. Bunları da duyuyoruz. Benim özgürlüğüm kısıtlanır diye, yıllardır süren, eğitim hakkının elinden alınmasına neden olan yasağı savunamazsınız.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Erdoğan’a “idamı göze alıyorsan anayasayı değiştir” şeklinde tehditkâr ifadelerde bulundu. Neler söylersiniz?

Bu açıkça aba altından sopa göstermek demek. Zaten Baykal’ın orada durması abes bir şey. Ama kimseden ses çıkmadı.

Kemalist misiniz?

Hayır. Kemalist değilim. Önce insanım.

Sizce en büyük tehdit ne?

Savaş ve darbe.

Var mı darbe ihtimali?

Nerden bileceğim. Okuyoruz işte.

LAİKPERESTLERDEN KORKUYORUM

Sizinle bu röportajı gerçekleştirmek için aradığımda, “ben asıl laiklerden korkmaya başladım” demiştiniz. Korkuyor musunuz gerçekten?

Korkuyorum onlardan. Çünkü, herhangi bir dogmaya bağlı olduklarını kabul etmeden doğru düşündüklerinden, her şeyi bildiklerinden, AKP’nin şeriatı getirmeye kalktığından kendilerince çok eminler. Her şeyden çok eminler, asker gelirse çok iyi olur diyecek kadar da eminler. Halbuki ben asker geldiğinde nelerin olduğunu çok iyi bilirim. O kadar çok emin olmak beni korkutur. Her şeyi bilsem bile, yeniden değişik gözle incelemekten yanayım. Bunlar öyle değil. İşte o Sarıkız planı Nokta dergisinde afişe edilmişken, hemen ardından Ankara’da bayrak mitingi oldu koşarak gittiler. “Acaba bir oyunun parçası mıyız, piyon olarak kullanılıyor muyuz” diye düşünmeden.

Nokta dergisinde yer alan darbe planını kastediyorsunuz sanıyorum?

Evet. O dergide adı geçen kişi mitingi düzenleyen kişi. Bunu hiç biri düşünemedi mi? Ben kendi adıma onlardan yani laikperestlerden çekiniyorum. Bu kadar kara bir gözlükle bakabilmeleri, başka şeyleri duymamaları, araştırmaları görememeleri beni korkutuyor. İnsan bir bakar araştırmalara, değişimlere.. Ama yok böyle.. Hiçbir veriyi dikkate almadan hareket eden bu kesimler beni korkutuyor.

Geçtiğimiz günlerde, “başörtüsü üniversitede özgür olsun” kampanyasına imza atan Prof. Ali Nesin de “Duymadığım hakaret kalmadı” demişti?..

Evet okudum, laikperestlerden bahsediyoruz.

ÜLKEYİ BÖLÜYORLAR

Pazar günü yapılan “başörtüsüne hayır” mitingini izlediniz mi?

İzlemedim, midem kaldırmıyor.

Yani siz o kampanyada yoksunuz?

Epey aradılar, ama kendilerine Türkiye’de “biz ve onlar demek” en kötü fikirdir. Bu bir kutuplaşmadır. Böyle bir kutuplaşmada yer alamam dedim.

Sanıyorum 2000 yılında da “düşünceye özgürlük için aralarında Erbakan, Erdoğan, Ahmet Kaya gibi isimlerin de bulunduğu listeye imza atmıştınız.?

Evet. Bir düşünce suçuna karşı girişim olarak suç duyurusu vardı; bu isimler düşüncelerinden ötürü yargılanıyorsa, bizi de yargılayın diye kendimizi ihbar etmiştik.. Konuşmasının içeriğine katılsam da katılmasam da, düşüncenin suç sayılmasına karşı olduğum için imza attım. Sizin gibi düşünmesem de düşünce özgürlüğünüz için kendimi ateşe atmaya hazırım demekti bu.
İm (Kod): Tümünü seç
http://www.habervitrini.com/haber.asp?m=1&id=325965
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 4 konuk

x