KORKUNUN ECELE YARARI
‘Korkunun ecele yararı yok’ mudur gerçekten.
28 Șubat’çıları gördükçe ‘vardır’ diyesi geliyor insanın.
‘Adamcağız’lar öyle korkmușlar ve hala öylesine korkmaktadırlar ki.
Fetullah Gül’ün Türkiye ‘temsicilisi’ mi ‘mümessili’ mi ne, Hüseyin Gülerce diyor ki, ‘Ecevit Merve Kavakçı’ya sert çıkmasa idi bir saat içinde darbe olacaktı’.
Zavallı Güller, Gülenler, Gülerceler sizi...
Ve bu ‘adamcağız’ların sözlerine inanan sürüyle ‘adamcağız’mız da yok değil.
Bir savunman ağabeyim vardı.
Müvekiliyle yașadığı bir anısını anlatmıștı.
Mahkemeyi inandırmak için, müvekkilinden olayı kendi tasarladığı bir ‘seneryo’ya göre anlatmasını istemektedir.
Ancak müvekkile ‘seneryo’yu anlatmak pek kolay olmaz.
O nedenle bir kaç kez yinelemek zorunda kalır.
Müvekkilini uğurlamadan önce ‘seneryo’yu son kez kendisinden dinlemek ister.
Müvekkil ezberlediği ‘seneryo’yu anlattıkça, savunman ağabeyim sanki ‘seneryo’yu yazan kendisi değilmiș gibi olağanüstü ‘inandırıcı’ bulur.
Bizim ‘28 Șubat mağdurları’ da kendilerinin tasarladıkları ’28 Șubat seneryosu’nu ‘olağanüstü inandırıcı’ bulmaktalar.
İnandırmak istedikleri kitlelere yıllardır öyle ‘seneryo’lar anlatmaktadırlar ki, sonunda kendileri de inanmak zorunda kalmaktalar.
Bu zavallılar, ‘darbe’leri üç-beș generalin ‘ha deyince’ yapabileceklerini sanmaktalar.
Darbecileri de, kırmızı görmüș boğa gibi, ‘irticanın odağı’ olarak ‘Merve’nin bașörtüsü’nü gören üç-beș general olarak tasarlamaktalar.
Ve ‘darbe’nin olduğu gün, iki jandarma bir bașçavușun doğru Merve Kavakçı’nın evine giderek ‘bașörtüsü’nü açacaklarını düșünmekteler.
‘Merve Kavakçı’nın bașörtüsü’ bașında paralansın.
Kenan Evren kadar ‘saf’ bir darbeci bile ‘Merve’nin bașörtüsü’ ile ilgilenmez.
‘Ecevit’in çıkıșı’ ise ‘Eski CHP’nin ilkelerine bağlı olmasından kaynaklanmıștır.
Ecevit’in ‘Darbeci Generaller’e pabuç bırakabileceğini düșünmek bile ‘abesle iștigal’dir.
Hele darbenin gerekçesi ‘Merve’nin bașörtüsü’ne kaldıysa...
Zavallı ’28 Șubat mağdurları’nın ‘ecel’lerine gelince..
Hani ‘ecel’ sözcüğü ağır gelecekse, ‘son’ları diyelim; korksalar da gelmiștir korkmasalar da..
Onlar kendi korkularını sabah akșam koca bir ulusa anlata anlata gerçek bir ‘korku imparatorluğu’ yarattılar.
Șimdi ‘kendi korkuları’nın tutsağı olmușlardır.
Ve ‘kendi korkuları’ gerçekte ‘Merve’nin bașının açılıp açılmaması’ değildir.
‘Sayın Amerikan vatandașı Merve hanım’ın kendisi de bugün bunu dile getirmiștir.
Onlar șimdi de ‘Nagehan hanımların eteği’nden korkmaktadırlar.
Televizyonları dolduran tüm boyalı ‘fașinge’lerini yitirmekten demek daha doğru olabilir.
‘Söz sende’ diye program yapıp asıl ‘söz’ü bașkalarına bırakmayanlar da denilebilir.
Onların ‘asıl korkuları’, sözün bir gün bașkalarına geçebileceğidir.
Ne var ki hala üç-beș ‘saf general’in ‘darbe’ yapacağı korkusunu tașımakta ve bu korkuyu yaymaktadırlar.
Ve ‘bu korku’ ile ecellerini uzatıp gelmișlerdir.
Bugün ‘söz sırası’nın Cumhuriyeti kuran Türkiye halkına geldiğini ve asıl ‘darbe’nin halk tarafından yapılacağını görememektedirler.
‘Ecel’leri, demek ki, hiç kormadıkları halkın ellerindedir.
Habip Hamza Erdem