Dünyada ilk ve tek, ne yaparsan yap sorumluluk alma modelinin başarılı bir şekilde uygulandığı ülkemizde, gün geçmiyor ki; "Faiz sebep enflasyon sonuçtur" ya da OHAL ile anayasal bir hak olan grevi engellemek gibi, ekonomide tarihe geçecek yeni modeller sunmayalım.
***
Artık alıştım daha da şaşırmam dememe rağmen, inanın şaşırtacak bir konu her zaman çıkıyor. Şimdi Türkiye olarak ekonomi bilimi ve yönetimine yeni bir model sunuyoruz. Bu ekonomik modele "Satmıyor işletmesini devrediyoruz" modeli deniyor.
Ben de bu modelden yola çıkarak köşemi devretmeye karar verdim!
***
Bu ne kardeşim diyorsanız eğer hemen izah edeyim.
Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim: Satılık değilim! Köşem de kalemim de satılık değil!. Bu yazıdan sonra bunu iddia edecekler müfteridir. Sadece değişen dünya ve yeni ekonomi modellerine ayak uydurmaya çalışıyorum! Bu yüzden köşemin işletmesini devrediyorum!
Şöyle ki;
Köşemdeki mevcut durum korunacak. Yani adım ve resmim kalacak. Fakat içeriği devralan belirleyecek. Haftada bir ya da iki yazıyordum ya; artık şahıs, şirket, kurum, kuruluş, dernek vesaire kim devralacaksa mevcudun üstüne koyarak her gün yazı yazacak. 2 sütuna yazdığım köşemde devrettikten sonra isterse 3-4 sütuna çıkabilecek yazılar üretebilecek. Yani satma, köşemde adımın kalkması ve resmimin değişmesi kesinlikle söz konusu değil. Sadece belli alanların işletme devri var.
***
Bunun karşılığında ben devrettiğimden bir şey alacak mıyım?
Vallahi bilmiyorum!
Fakat adam içerik üretecek, yerime yazacak, bir de utanmadan para isteyecek değilim herhalde.
Ama şunu biliyorum. Bundan sonra "Ne olacak bu devlet, ne olacak bu millet!" diye sıkıntı etmeyeceğim.
Üstelik yazdıklarımdan dolayı başıma bir iş gelir mi diye de korkmayacağım.
Devralan da kâr edecek.
İçeriği istediği gibi belirleyebileceği için, parti basın bültenini mi yayınlar, börtü böcek konularına mı girer, tamamen kendine kalmış bir şey.
Şunu yine hatırlatayım; köşemin ya da kalemimin satılık olma gibi bir durumu yok; sadece devrediyorum. Defaten bunu iddia edecek olanlar müfteridir diyorum!
BEBEK BEZİ KURU!
Takip edenler bilir, kısa süre önce baba oldum. İlk öğrendiğimde hissettiklerimi "Erkekler ağlar mı?" başlıklı yazımda ve doğduğu anda yaşadıklarımı ise "Baba olmak" adlı yazılarımda anlatmıştım. Baba olana kadar da bebek bezlerinin fiyatından haberim yoktu. Arkadaş bu fiyatlar ne? Biri Allah aşkına ülkeyi yönetenlere bebek bezinin zaruri ve çocuk için önemli bir unsur olduğunu söylesin ya! Bebek bezi çocuklar için temel ihtiyaç maddesi değil mi? Otomobil, mobilya, beyaz eşya, konut ve tapu harçlarında yapılan vergi indirimi bebek bezlerine neden uygulanmıyor? Bunu muhalefetin meydanlarda sık sık sorması gerek. Ülkeyi yönetenlerin bir açıklaması olur elbet. Ama dış güçler, stokçular demeden aklımızla alay etmeden!
SAADET PARTİSİ
Birçok yazımda Saadet partisi lideri Temel Karamollaoğlu'na değinmişimdir. Karamollaoğlu özellikle Cumhur İttifakı'na karşı net bir tavır sergilemiştir. Meselâ; bu duruma bir yazımda şöyle temas etmiştim:
"...Bu süreçte hiç hesapta olmayan bir de İYİ Parti faktörü ortaya çıktı. MHP içinde Meral Akşener'in kazanmasına kesin gözüyle bakılan kongrenin engellenmesi üzerine, Akşener ve ona inananlar AKP'nin ve MHP'nin istediği şekilde değil de, kendi bildikleri şekilde oynayınca ortaya İYİ Parti çıktı. Kısa sürede Türkiye genelinde il ve ilçelerde örgütlenen parti, CHP ile birlikte oyun kuruculuğa soyundu. CHP ve İYİ Parti'nin yanında Saadet Parti'sini de unutmamalıyız. Temel Karamollaoğlu ilkelerini öne sürerek AKP'nin ittifak teklifini kabul etmeyip, kendi oyununu kurmuştur."
Yine birçok yazımda Karamollaoğlu'nun beyanlarına yer verdim.
***
Peki bunları neden yazdım? "Bir garip Türkiye" başlıklı yazımda AKP'nin ittifak yaptığı partileri sayarken "Kimi zaman BBP, Saadet ya da şimdi olduğu gibi MHP ile ittifak yapıyorlar." şeklindeki ifademden dolayı. Bu yazımın üzerine Ekşi Sözlük'te adımın başlığında, "historien" rumuzlu bir kardeşim yazımı eleştirerek "Hiçbir zaman bu iki parti yan yana gelmemiş; bilakis Saadet Partisi hemen her seçimde AK Parti karşısındaki ittifakta yer almıştır." demiş. Fakat iki sütuna yazıp, yazı uzun geldiğinde sağını solunu kesince ister istemez yazıda anlam kopuklukları oluyor. Aslında tam halinde kast ettiğim baraj kaygısı yüzünden tabandaki oyların kayışıydı. Ama sonuç itibariyle hiç eğip bükmeye gerek yok; tek kelimeyle haklı. Saadet Partisi ve ona gönül verenlerden özür dilerim. Sürç-i lisan ettiysek affola...
Levent Bulut