Türkiye’nin gündemi artık afetler.
Karadeniz’de sel, Ege ve Akdeniz’de boydan boya yangın. Ülke an be an bitiyor.
Yanıyor, heyelan oluyor, sel taşkını oluyor. Tüm bu olanlara karşın büyük bir pişkinlikle olan biten, doğanın üzerine atılıyor.
Mevsim normalleri üzerinde yağış var, mevsim normalleri üzerinde sıcak var vb vb. Suç hep başka taraflarda, yöneten bu zevatın hiçbir suçu yok pir ü paklar.
Sosyal medyalardan devletin tepkisizliğine karşın vatandaşlarca uluslararası yardım çağrıları yapılmaya başlandı.
Çünkü baktı ki devlet yok, pasif, kayboldu.
Vatandaşın gördüğü olan bitene karşın bir şey yapılmıyor, artık son çare feryat etmeye, yurtdışından yardım istemeye bir çare bulmaya çalışıyor.
Ülke yanarken, biterken, bitirilirken birileri saçını tarıyor.
Başka birileri onlarca araçlık konvoylarla afet bölgelerine gidip halkının kafasına çay çocukların kafasına oyuncak atıyor.
Asrın lideri başkanımız Marmaris’e geldiğinde tüm yollar kapatılıyor yangına gidecek olan itfaiye araçları mahsur kalıyor. Karşılamada kalabalık görünsün diye yangın koordinasyon merkezinde çalışanlara karşılamaya gitmeleri talimatı veriliyor. Gitmeyen tepki gösterenlere sarı sendika tarafından tehditler yapılıyor mesai, fazla mesai kesintileri tehdidi ile yola sokulmaya çalışılıyorlar.
Tüm bunlara karşın yangınlar çıkmış söndürme yapılmazken seyredilirken! 28 Temmuz 2021 tarihli sahil şeritlerindeki Orman bakanlığına bağlı olan tüm arazilerin, yerlerin bir KHK ile Turizm bakanlığına devredilmesi, neyin neden olduğunu aslında açıklıyor.
Tunceli Hozat’ta çıkan yangına gitmek isteyen Tunceli belediye başkanı ve beraberindeki ekibin kolluk güçleri tarafından engellenmesi bu yangınlardaki kafa yapısını çok güzel açıklıyor.
Unutmadan bu olan bitenlere karşın Gerek Kızılay! Gerekse bakanlık adına bankalarda hesaplar açılarak vatandaştan iban numarasına 10 lira yardım gönderilmesi isteğini sadece büyük bir yüzsüzlük olarak nitelendirebilir miyiz.
Tüm yanan sahaların tekrar ağaçlandırılacağı söyleniyor!
Tema vakfına bağış yapılması isteniyor.
Öncelikle Tema vakfı sadece anıt orman için para, bağış kabul edebilir. Dolayısıyla gelen parayı olduğu gibi bakanlığa aktarmak zorundadır.
Yanan coğrafyalarda ağırlıklı kızılçam ormanları yanmıştır ki bu ağaç türü, hiç müdahale etmezseniz süreç içerisinde kaybettiği alanı yenileyebilir.
Ama siz ağaç dikeceğiz diyerek o alana dozerleri sokup orayı perişan ederseniz doğanın yapacağı bir şey kalmaz.
Doğa kendini yeniler, bu bir süreç alır ama neticede doğa kendini yeniler.
İnsanoğlu ise doğa ile olan mücadelesinde doğanın aleyhine olan her çabasında yenilmeye mahkumdur.
Bu ülke coğrafyasında yaşayan insanlar dünya üzerinde gerek direk, gerek dolaylı gerekse dolaysız en çok vergi veren insan topluluğu. Tüm bunlara karşın her olayda gene vatandaştan destek isteniyor. Nerede o zaman o sosyal devlet. Demek ki sadece sözlükteki bir madde olmuş sosyal devlet. Atalay Yörükoğlu’nun dediği gibi Mış gibi yapıyor Mış gibi yaşıyoruz.
Bu olan bitenlerden, yapılanlardan daha kötüsü olabilir mi?
Afet; insanlar için fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplar doğuran, insanın normal yaşantısını ve eylemlerini durduracak veya kesintiye uğratacak, imkânların yetersiz kaldığı olaylara verilen genel bir isimdir. Büyük oranda veya tamamen insanların kontrolü dışında gerçekleşen afetler, kitlesel bir can ve mal kaybına neden olur.
Afet’in sözlük tanımı bu. Afet bölgelerinde insanlar canlarını kaybettiler. Sadece insanlar mı orman yuvası olan doğal hayat canlıları da öldüler. En son Marmaris yangınında ölen Şahin Akdemir’in ailesini başkan babamız ayağına çağırarak taziye dileklerini iletti. Tüm bu olanları görüp yaşadıkça daha başka ne olabilir sorusu boşlukta asılı kalıyor.
Bir ülke düşünün Başkanına 13 uçaklık dev bir filo kuruyor. Bakanları her gittikleri yere uçakla gidiyor. Ama bu geniş coğrafyada herhangi bir orman yangınına karşın havadan yangın söndürme önleme uçağı yok. Yurtdışından kiralıyoruz.
Araç muayenelerinde aracınızda yangın söndürme tüpü olmazsa muayeneden aracınız geçemiyor. Ancak koskoca ülkenin yangın söndürme uçağı yok.
Ülke bir afetin içerisindeyken 43 ilde yüzün üzerinde orman yangını birdenbire çıkmışken! her tür mekanik ve insan gücüne ihtiyaç varken, ne Afat, ne askeriye,
nede gerekli diğer unsurlar sahaya sürülmüyor. Neden?
Yangınların bazı çevreler, dua edilerek sönebileceğini empoze ediyor insanların tevekkülle davranmaları isteniyor. Şaka gibi.
Yanan ülkenin ciğerleri, yani ciğerleriniz olmazsa nefes alamazsınız kısaca ölürsünüz.
Ülkenin doğal ekolojik örtüsü biterken nasıl yaşamınızı sürdüreceksiniz.
Yaz bitiyor kış geliyor o kadar büyük alanlar yandı ki, bu alanlardaki ürünler, o ağaçlardaki meyveler yok oldu gitti. Ne yiyeceksiniz kışın?
Bir yandan ekonomik kriz sonbaharda ekonomik buhrana evriliyor,
bir yandan verilen serbestlik neticesinde günden güne yayılan artan Pandemi,
bir yandan yaşanan afetler yüzünden, bir anda hiçbir şeyi kalmayan insanlar (Sel, Yangın, Heyelan),
bir yandan günde 1000-1500 kişinin (Afganlar) sınırdan ellerini kollarını sallayarak ülke topraklarına girmesi,
bir yandan suyun öteki tarafındaki Yunanistan’ın sınırda provokasyon çabaları, sınırda ateş açarak öldürdükleri Türk vatandaşları,
bir yandan çepeçevre sarılmış hiçbir dostu, dayanağı kalmamış bir ülke.
Akrep’in etrafına bir ateş çemberi yaparsanız hayvan kendini zehirleyerek öldürür. Çünkü kurtulma olasılığı kalmamıştır tek yol kendinden vaz geçmektir.
Peki birkaç senedir çoluğunu çocuğunu komşuya emanet ederek intihar eden karı kocayı, işsiz kaldığı için kamyonunun ön paneline kendini asarak intihar eden esnafı,
tüm ülkenin kapatıldığı dönemde iş yapamayıp aç kalan kahveci, kokoreççi, çay ocağı sahibi, lokantacı, müzisyen, iş bulamayan üniversite bitirmiş gencecik çocukları hatırlar mısınız. Onlar da umutsuzluktan, çaresizlikten son çare kendilerinden vaz geçtiler.
Bunların ne kadarı medya kanalı ile duyuruldu.
Peki bu umutsuzluğun çaresizliğin karamsarlığın sorumlusu kim, kimler?
Daha birkaç hafta önce bir mafya reisi tüm ülkeye ahlâk dersi vermedi mi,
verdi,itiraflarda, suçlamalarda bulundu. Ne oldu?
Bir görevden alma, savcılarca bir soruşturma mı açıldı.
Hayır hiçbir şey yapılmadı. Unutulması beklenildi. Unutuldu da.
Afetler kanalı ile gündem değişti.
Ülke tel tel dökülüyor. Harap, perişan bir vaziyetteyiz. Ve bir irade göstermiyoruz gösteremiyoruz. Tam daha da kötüsü ne olur derken, daha da kötüsünü yaşamaya başlıyoruz.
Bir ülke siyaseten, ekonomik olarak, tarım ve hayvancılıkta, sanayide, bilimde, eğitimde bitmişse bir hayal aleminde yaşıyor ise iradesinin farkında değil ve kullanmıyorsa yapılabilecek söylenebilecek çok fazla bir şey kalmamış demektir.
Candan Erçetin’in Ninni şarkısı bu dönemde dinlenebilecek en doğru şarkı olur.
Ne diyelim hayaldi gerçek oldu…
Zafer ATUN
02/0872021
zaferatun.wordpress.com