Cumhuriyet / Strateji
Türkiyenin sorunlarının benzerini yaşıyor
Kriz Rusyayı zorluyor
Petrol fiyatlarının arttığı dönemde devlet kontrolündeki ekonomisi güçlenen Rusya, özel sektörünü krizden korumaya çalışıyor. Özel banka ve firmaların borçları sıkıntıyı artırıyor. Yeni finans bulamama riski artırırken, Moskova yönetimi de 230 milyar dolarlık paket hazırlıyor.
Ali KÜLEBİ
TUSAM Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi Başkanvekili
akulebi@tusam.net
Dünya televizyonları 5 Kasım 2008 günü ABD Başkanı Barack Obamanın zafer konuşmasını verirken aynı saatlerde Rus televizyonlarında Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Medvedevin 90 dakikalık ulusa seslenişini yayınlanıyordu, Obamanın konuşmasına yalnız beş dakika ayrıldı.
Yeni ABD Başkanına televizyonlarda fazla süre verilmediyse de Medvedevin konuşmasının hemen tamamı ABD ile ilgiliydi. Rusya Devlet Başkanı konuşmasını ABDyi suçlayacak şekilde çerçevelendirerek Gürcistan savaşı ile dünya ekonomik krizinin sorumlusunun Amerikanın küstah politikaları olduğunu söylüyordu. Çünkü Medvedeve göre ABD, Rusya ve öteki ülkelerin önerilerine sırt çevirmiş ve herkesin ekonomik düzenini tehlikeye sokmuştu.
Konuşmasında Obamanın zaferine hiç değinmeyen Medvedev, ABDyi tehdit ederek, son ABD politikalarına karşı bir dizi yeni siyasal ve askeri önlemlerin ülkesi tarafından gerektiği şekilde ele alınacağını dile getiriyordu. Bunlar arasında hemen AB sınırları yakınlarına, Kaliningrada kısa menzilli füzelerin yerleştirilmesi ve Amerikan füze sistemlerine karşı elektronik karıştırma yapabilecek cihazların da yine Avrupa sınırına yerleştirilmesi tehdidi dikkat çekiciydi. Medvedevin bu çıkışının Soğuk Savaşın sona ermesinden bu yana ilk kez ve bu ölçüde sert bir şekilde ortaya konması, özellikle zamanlaması bakımından dikkat çeken öteki hususlardandı.
BOZULAN EKONOMİ
Medvedevin genelde Anti-Amerikan çizgideki konuşmasının önemli diğer noktaları da Rusyadaki bürokrasi, medya ve ekonomi ile ilgili olanlarıydı. Ne var ki Devlet Başkanı ulusa seslenişinde Rus halkının kendinden duymayı istediği ekonomik krizle ilgili çok şey söylemedi veya söyledikleri de yine bürokrasinin bu krizden istifade ederek devlet malını talan etmesi ihtimalinden ibareti. Hâlbuki Rusya halkının esas duymak istediği, Aralık 2007den bu yana yaklaşık yüzde 70 oranında değer kaybeden Rusya Borsasının geleceği, bankaların kontrolü ve düşen petrol fiyatlarının Rusya ekonomisinin geleceğini etkileyip etkileyemeyeceği ve alınması gereken önlemlerdi.
Yine aynı günlerde Rusyanın öteki (ve daha güçlü) adamı Başbakan Putin de benzer Amerikan karşıtı sözlerle sahneye çıkıp, ortaya çıkan ekonomik krizin, Batı tipi serbest pazar ekonomisinin iflası anlamına geldiğini ve ülke için bir fırsat olduğunu söylüyordu. Putinin Batı Kapitalizminin sonundan, Wall-Streete olan güvenin tükenişinden bahsedip, ülkesi Rusya Federasyonu, Çin Halk Cumhuriyeti ve Hindistan gibi sosyalist temele dayanan ekonomilerin gelecekte dünya ekonomisinin lokomotifi olacağını dile getiriyor olması ise Rusyanın içinde bulunduğu ekonomik koşullara rağmen fazla iyimser ve iddialı bir görüntü veriyordu.
RUSYANIN GERÇEKLERİ
Ne var ki petrol fiyatlarının artmasıyla özellikle son 5 yıldır altın çağını yaşayan Rusya ekonomisinin, petrolün varilinin 60 doların altına indiği bugünlerde hala Putinin iddia ettiği gibi parlak bir gelecek vaat edip etmediğinin irdelenmesi gerekir. Çünkü her ne kadar Putin Rusyanın petrol gelirleri nedeniyle fazla veren bütçesinden 150 milyar dolarlık kısmını kötü günler için fon olarak ayırmış ve Rusya Merkez Bankasının döviz rezervleri 490 milyar dolar civarında, Rusyanın dış ticaret fazlası 195 milyar ve cari fazlası da 117 milyar dolar ise de bütün bu rakamların temelini petrol ve doğalgaz gelirleri oluşturuyor.
Bu parlak rakamların ve pembe tablonun kara tarafı ise, Rus firmalarının borçlarının 857 milyar ve yine Rus bankalarının borçlarının da 637 milyar dolara ulaşmış olmasıdır. Hiç şüphesiz buradaki en önemli husus bu borçların dolar ve Euro cinsinden olmasıdır. Dünya ekonomik krizinin ortaya çıkış belirtileriyle Rusya Borsasından dışarı çıkan miktar Türkiyeninkinden de çok daha fazla, yaklaşık 70 milyar dolardır. Yine Mayıs 2008den bu yana Rublenin ABD Dolarına karşı yaklaşık yüzde 20 değer kaybetmiş olması da ekonomiyi zorlayıcı bir unsur olarak gözükmektedir.
Rus hükümetinin bu ani gelişen sıkıntıları aşmak, firmaları ve bankaları kurtarıp, Rublenin değerini de korumak için önümüzdeki aylarda sürekli bir şekilde sisteme milyarlarca dolar aktarması gereği kaçınılmazdır. Burada ayrıca üzerinde durulması gereken husus krizin daha ne kadar süreceği ve petrol fiyatlarının daha ne kadar düşeceğidir.
Her ne kadar bundan böyle dünya petrol fiyatlarının çok daha fazla düşmeyeceği öngörülmekteyse de, ekonomik kriz, Rus finans sisteminin ciddi bir zafiyetini de ortaya koymuştur. O da, Rus tüzel kişilerinin Batı bankalarına borçlarının 187 milyar dolar olması ve bunun üzerinde de ayrıca 120 milyar dolar kadar Eurobond borçlanmasının varlığıdır. Rus devleti ciddi döviz rezervlerine ve kuvvetli aktiflere sahip iken Rus firmalarının bu düzeyde bir borçlanmaya yabancı bankalar nezdinde mecbur kalmış olmaları da ayrı bir meseledir. Bu husus Rus ekonomisinin temelsizliğinin de yanıtı olacaktır. Rus bankacılık sisteminin karmaşık ve pahalı yapısı sorunun ana nedeni gibi görünmektedir. Devlet bankaları kredi vermek konusunda nazlıdır, özel bankalar da firmalar tarafından güvenilir bulunmamaktadır, sonuç olarak da Rus firmaları dışarıdan, yabancı bankalardan kredi almaya yönelmişlerdir.
Yani açıkçası görünen odur ki Rusyanın devlet eliyle geliştirilen kapitalist sistemi yabancı bankaların kredileriyle oluşmuştur. Türkiyenin de özel sektörü nedeniyle karşılaştığı bir sorun Rus özel sektörü için de geçerlidir ve hatta daha da sert bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Rusyanın kredi derecelendirmesinin negatife dönüştürülmesi, Rus firmalarının borçlarını döndürmek için yeni kredi bulmasını zorlaştırmakta veya çok pahalılaştırmaktadır. Çünkü başta HSBC veya Deutsche Bank gibi yabancı finans kuruluşları bu ekonomik değerlendirmeler ışığında borç vermek konusunda isteksiz davranmaktadırlar.
Yine Türkiyedekine benzer şekilde emlak, otomobil, perakende sektörünün de tüketim eğiliminin azalmasından dolayı duraklamaya girmiş olması ve işçi çıkarmaların başlaması ve hatta iflaslarını ilan etmeleri önemlidir. Her ne kadar Rus hükümeti bu sıkıntıları aşmak için yaklaşık 230 milyar dolarlık bir destekleme paketi hazırlamış ise de sıkıntıya düşen ve düşecek firma ve bankaları kurtarmak konusunda bu paketin yetmeyeceği anlaşılmaktadır.
Bu bağlamda ortaya çıkan önemli bir husus da Kremlin ile olan iyi veya kötü ilişkilerinin kurtarılacak kurumların belirlenmesinde ve bunların geleceğinin şekillenmesinde etkili olacağıdır. Hiç şüphesiz Kremlin tasfiye etmek istediği ilave Oligarkları bu fırsatta elemine edebilecek ve devlet kontrollü ekonomi sistemini güçlendirmek isteyecektir. Yine bu çizginin Rusyanın geleceği açısından artıları ve eksileri de bu süreçte ortaya çıkacaktır. Belli kişilere himayeci yaklaşımın, devlet kontrollü bürokrasinin ve dolayısıyla rüşvetin artacak olmasının halkta uyandıracağı tepki de yakın zamanda gözlemlenecektir. Velhasıl kuzey komşumuz Rusya Federasyonunun işi zordur. Bunun bize olabilecek etkileri ise başlı başına bir inceleme konusudur.
Ali KÜLEBİ, TUSAM Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi Başkanvekili, 8 Aralık 2008 -
Cumhuriyet / Strateji