KRİZİN K’SI
‘Kriz’ mi ‘Bunalım’ mı tartışmasına girmeyelim.
Her zaman olduğu gibi, yine herkes kendince bir açıklama yapacaktır.
Ancak ekonominin ‘kriz’ değil ama ‘bunalım’a girmesi, bunalıma girmiş insanlar gibi ne yapacağını bilememesi gibidir. Uzun dönemlidir.
Hep söyledik, yinelesek de kimse anlamayacak ama, biz yine de içinde bulunduğumuz ‘bunalım’ın, 2008’den buyana sürdüğünü ve hâlâ aşılamadığını söyleyelim.
Ve bunalımların, yoksul kesimleri vurduğundan daha çok varsıl kesimleri vurduğunu da ekleyelim.
Örneğin bir fabrikatörün iflas etmesi, belki yüzlerce işçiyi işsiz bırakacaktır, ama sözkonusu işçilerin zararları toplamı kesinlikle fabrikatörün zararı kadar olmayacaktır.
2015-2016 arasında, dünyadaki milyarder sayısı 1826’dan 1810’a düşmüş.
Bunların toplam kayıpları da 571 milyar $ olmuş.
Bill Gates’in kayıbı ise 4,2 milyar $.
İnsanın yüreği sızlıyor, değil mi ama?
2008 yılında da 1000 ile 2 000 milyar $ kayıplara karışmıştı.
1000 ile 2000 milyar arasında ne kadar fark var? 1triliyon $.
Yani hesaplama yapan uluslararası kuruluşlar 1 triliyon $’lık bir ‘hata payı’ koyuyorlar.
Bugünkü parayla 4 triliyon Tl ya da 80 milyonluk Türkiye gibi 4-5 ülkenin bir yıllık gayri safi üretiminin toplamı kadar bir ‘değer’.
Zavallı milyarderlerin ne kadar çok ‘kayıp’ verdiklerini görebiliyor musunuz?
Şimdi buna ‘kriz’ denilebilir mi?
2014 yılında dünya genelinde 38 000 milyarder olduğu söyleniyor.
Bunların 2015 yılında, gayrimenkul dışında, bankalardaki paraları, hisse senedi ve tahvileri ile işletme sermayeleri 167 800 Milyar $ olup, bir yıl içinde % 5,2 oranında artmış. Artmış ama 2014 yılındaki % 7,5’tan daha az artmış.
Adamlar zararda.
% 10 artsa ne olur ki.
Kaldı ki, bir gecede, ne gecesi, birkaç saat içinde nice milyar $’lar kazanılıp kaybedilebilmekte.
Demek ki yıllık % 5- 10 kazanç-kayıp içinde, kimbilir kaç kez iniş-çıkışlar olmuştur.
Peki ama bunun ‘neresi’ ekonomi?
Sabah kalkıp yüzünüzü yıkarken milyonlarınız oluyor, kahvenizi içreken bakıyorsunuz iflas etmişsiniz.
Keşke televizyonun üst köşesinde, size özgü haberlere gözünüz takılmasaydı da, bari kahvaltınızı rahat yapabilseydiniz.
Hele on dakikada bir, o maymun suratlı herif çıkıp moralinizi bozmasa, değil mi ama?
Kısası zengin olmak zor zanaat vesselam.
Oysa, eğer dün işten çıkarıldı iseniz, en azından bugün öğlene kadar güzel bir uyku çekeceksiniz demektir.
En azından, dinlenerek, emek-gücünüzü tazeleyeksiniz.
Ve siz, çalışsanız da ekonominin nesnesisiniz işsiz kalsanız da..
O milyarder ise ‘ekonomi-dışı’.
Herşeyden önce ‘insan’ değil o, ‘sermayedar’; ‘parası kadar adam’!
Onların zerre kadar ‘güncel yaşam’la ilgileri yok.
Ta ki, ellerinde olduğu varsayılan ‘para’yı ‘ekonomi’ye dahil etmeleri yani ‘para-sermaye’ olarak tutmaktan vazgeçmeleri halinde, paralarıyla birlikte kendileri de ‘insan içine’ girmiş olacaklardır.
‘Para parayı çeker’ ama yattığı yerde değil, kalkıp yürüdüğü ya da ‘dolanıma’ girdiği zaman.
Parasını ‘faiz’e verdiği zaman da, ‘ekonomi’ye sokmamış oluyor.
Para doğuruyor ama hâlâ ‘para-sermaye’ olmanın ötesine geçmiyor.
O nedenle Türkiye’ye ‘sıcak para’ bekleyip de bulamadıkları için ‘kriz’e girileceğini söyleyenler, nereden aldılarsa bir ‘ekonomist diploması’yla ‘ekonomist’ olanlardır.
“Diplomayla olmaz olmaz ‘ekonomist’ olanlar” demiyor muydu Aşık Mahzuni?
‘Sıcak para’ gelse n’olacak?
Borç ve faiz ödenecek değil mi?
Eee ‘ekonomi’yle ne ilgisi var Tanrı aşkınıza?
Ha, önlem olarak, ‘Varlık Fonu’na milletin donunu da katar ve satışa çıkarırsanız, o başka.
Zaten ‘Ekonomi’ demek, ha miletin boğazı ha donu olur, farketmez.
Para yol pul yok, herifler üçüncü köprü, üçüncü hava limanı, üçüncü Abdulhami’in torunlarına yat, çek-yat, çek-kalk falan alıyorlar.
Böyyük mü böyyük..
Yine ekonomiyle ilgisi yok.
Çanakkale’de deprem olmuş, güzelim Türkmen kadınlarının türkmen giysilerine bakıyorum, tek sözcükle olağanüstü.
Ayakkabıları ise cizlaved.
Kara lastik de denir, ben de giydim.
Çanakkale ki, Türkiye’nin en batısında yer alıyor; kadınlarımızın ayağında ‘cizlaved’.
Renkli-menkli olmuşlar, Ecevit ayakkabısı da deniliyormuş.
Öyküsünü bilmiyorum ama, Ecevit, kara lastikten renkli naylona geçmiştir herhalde.
‘Ekonominin hası’nı yapmış Ecevit demek ki, o kısacık hükûmet döneminde.
Kara lastiği renkli naylona çevirmiş.
O İstanbul’a yapılacak, köprüler ve gökdelenler, AVM’ler var ya; giderken onları da alın götürün ey onları yapanlar.
O gökdelenler sizin mezar taşlarınız olsunlar.
Size akıl veren ‘ekonomist’lerinizin de boynu altında kalsın.
Ki boyunları daha bir kalınlaşa..
Ancak ve ne var ki; içinden geçtiğimiz dönemin ‘kendisi bir başına’ bir ‘bunalım dönemi’dir.
2008’de başladı pek yakında da sonlanacak.
O arada, kimi ‘kriz’ler olmadı değil; daha da olabilir.
Ancak bu bunalım, sürükleyicidir, sel gibi önüne katanı silip götürecek.
En önce de Dr Recep ve tayfasını silip süpürecek.
Kimileri hâlâ, 16 Nisan’dan sonra dünyanın sonu gelmeyecek sansınlar.
Dünyanın sonu değil kuşkusuz, ama AKP’nin sonu olacak.
Şu ya da bu biçimde sürüklenip, silinecekler.
İster iç savaş deyin ister dış savaş.
İsterseniz ‘demokratik’ deyin farketmez.
Başta Türkiye olmak üzere, dünya allak-bullak olacak.
Abdülcambaz’ın deyimiyle, bir şey olmaz diyenler de, ‘şallak mallak’ olacaklar.
‘Ekonomi Politik’ böyle diyor.
Hangi ‘ekonomi politik’ mi?
Ona sizin aklınız erseydi, bu günlere gelmezdiniz.
Habip Hamza Erdem