Kubilay'lar Unutulmamalı
23 Aralık Salı günü, Kubilay olayının 67. yıldönümü.
Nakşibendi Tarikatı üyesi Derviş Mehmet, Menemen'de şeriat ilan etmişti. Olaya müdahale eden askeri birliğin başında, Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay vardı. Şeriatçılar genç subayı öldürüp, kafasını kestiler.
Ayaklanma çevre ilçelerden gelen askeri birliklerce bastırıldı. Derviş Mehmet ve etrafındakiler öldürüldü.
Mustafa Kemal Cumhurbaşkanı'ydı.
Olayla ilgili herkesin "şiddetle" cezalandırılmasını... Verilen ölüm cezalarının "hemen" uygulanmasını... Olayın siyasal kaynaklarının araştırılmasını... Ortamın hazırlanmasına katkıda bulunan basına karşı sert önlemler alınmasını...
Ve de... Olaya destek veren Menemenlilerin, hatta seyirci kalanların bile başka yerlere göç ettirilmesini istedi. (Ama bu isteğinden daha sonra vazgeçti.)
Sıkıyönetim mahkemesi, 34 kişiyi ölüm cezasına çarptırdı. 41 kişiye de ağır hapis cezaları verildi... Asılacaklar arasında, İstanbul'da tutuklanan Nakşibendi "kutubü'l aktabı"ı Esat Efendi de bulunuyordu.
Özal'ın içinde bulunduğu Nakşibendi tarikatı mensuplarının Atatürk'e karşı tavrını anlamak için, bu olayı da unutmamak gerekir.
***
Atatürk tarihin tanıdığı en kansız devrimi gerçekleştirdi.
Büyük devrimlerin hemen hepsi kan gölü içinde yapılmıştır. Fransız devriminde onbinler, Rus devriminde yüzbinler... Uzağa gitmeye gerek ne hacet! Humeyni devriminin köşe başlarında "infaz" ettiklerinin sayısını yaklaşık olarak bilen yok.
Türk devrimi tarihin tanık olduğu "en cüretli" dönüşümlerden birisidir.
Ama ne halk mahkemeleri kurulmuştur ne de köşe başlarında giyotinler ya da darağaçları...
Kuruluş ve işleyişleri, hiçbir devrim mahkemesi ile karşılaştırılamayacak kadar hukuka uygun olan İstiklal Mahkemeleri'nin verdiği ölüm cezalarının toplam sayısı 1700 kadardır. Üstelik de bunun 1350 kadarı, "savaş dönemi"ne aittir.
Askerden kaçmak, düşmanla işbirliği, hırsızlık, tecavüz falan dahil.
Atatürk, böylesine bir devrimi bu kadar az kan dökerek nasıl başarabildi?
Bunun iki nedeni vardı.
Birincisi... Büyük devrimcinin, insanın akıllı bir varlık olduğuna ve demokratik yöntemlere olan inancı!.. Atatürk inanıyordu ki; bir şeyi halka anlatarak, onu "ikna" ederek yapmak en geçerli yoldur. Baskı insanların yanlış düşüncelerinde direnmelerine yol açar.
İkincisi... Halkının Atatürk'e olan inancı!.. Bu olmasaydı, birinci nedenin varlığı tek başına fazlaca bir anlam taşımazdı. Unutmamalı ki, kanlı devrimlerin öncüleri, her zaman kan dökmekten hoşlanan insanlar değillerdir.
***
Şeyh Sait ayaklanması... Menemen olayı... Ve küçük benzerleri...
Atatürk öyle bir Türkiye'de yola çıktı. Arkasında, yarım yüzyıllık tüm aymazlık, sapma ve ihanetlere karşın... bugün hâlâ ayakları üzerinde durabilen bir Cumhuriyet bıraktı.
Nasıl başardı bunu?
Ödünsüz çağdaş bir eğitimi genelleştirerek... Ve çağdaş başkaldırmalara karşı ödünsüz davranarak.
Uzun yıllar sonra yaşanan bir Maraş, bir Çorum kıyımı... Ve Sivas'ta, devletin gözleri önünde, inançları için, düşünceleri için çıra yapılan insanlar.
Çözüm bir kez daha eğitimi düzeltmekten... Ve bir kez daha, çağdışı güçlerin cüretlerini kırmaktan geçiyor.
Kubilay'lar unutulmamalı!
Eğer unutulmamış olsaydı... Maraş'lar, Çorum'lar, Sivas'lar yaşanır mıydı?!
23 Aralık Salı günü önemli bir fırsat... Kubilay'ları unutturmamanın fırsatı. Karanlık güçlerin cüretlerini kırmanın fırsatı.
O gün Ege'nin bütün ilerici örgütleri Menemen'de olacak. "Karanlığa hayır" diyen bütün insanları da...
Prof. Dr. Ahmet Taner KIŞLALI
http://he-add.org/index.php?option=com_ ... &Itemid=59