“Kumandanların en büyük cesareti!”
Cumhuriyetle giriştikleri ve CIA tarafından “Yeni Türkiye” adı verilen hesaplaşmayı, “kızıl elmamız” diye tanıtan bir siyasi hareket, “Atatürk, İnönü tarafından zehirlendi” gibi temelsiz bir iddiayı niçin gündeme getirir?
Atatürk’ün en büyük eseri olan Türkiye Cumhuriyeti’ni, kuruluş felsefesi ile birlikte ortadan kaldırmaya çalışanların, Türkiye’nin kaderini tayin edecek, referandum niteliğindeki bir genel seçim öncesi büyük kurtarıcıya gösterdikleri bu ilginin sebebi nedir?
Atatürk veya İnönü, “Olmasaydın da olurduk; 1881-1938” diyenlerin umurunda mı?
Gerçi Atatürk olmasaydı, kimin ne olacağı, Neyzen Tevfik’e mal edilen bir şiirde çok net ifade edilmiştir!
* * *
Aslında yakın tarihle ilgilenen herkes bilir ki Mustafa Kemal Paşa, daha 1918 yılında, Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı’ndan ayrılıp İstanbul’a geldiği günlerde hastadır. Öyle ki, 30 Haziran 1918-28 Temmuz 1918 tarihleri arasında bugün Çek Cumhuriyeti sınırları içinde olan Karlovy Vary şehrinde Carlsbad Oteli kaplıcalarında tedavi görmüştür.
Peki Mustafa Kemal Paşa, sağlığına kavuşmuş mudur? Hayır. Bunu nereden biliyoruz? Günlüklerinden ve etrafında bulunanların anılarından..
26 Mayıs 1919 tarihinde Havza’da kendisini ziyarete gelen heyete şu sözleri söylemiştir.
“Hiçbir zaman ümitsiz olmayacağız, çalışacağız, kurtulacağız, bizi öldürmek değil, canlı mezara atmak istiyorlar. Şimdi çukurun kenarındayız. Son bir azim bizi kurtarabilir.”
Bunları söyleyen Mustafa Kemal Paşa, aslında şahsen de yaşama mücadelesi vermektedir. 13 Haziran 1919 günü Havza’dan ayrılıp Amasya’ya geçtiğinde 18 gün boyunca Mesudiye Oteli’nde kalmış, burada da her gün kaplıca suyuyla tedavisine devam etmiştir. Kısacası Atatürk, kurtuluş mücadelesini hasta hasta sürdürmüş, cumhuriyeti kurduktan sonra Yalova’daki kaplıcalarda da böbrek ağrısını dindirmeye çalışmıştır.
Atatürk’ün 1918’den 1938’e kadar, tam 20 yıl ağrılar içinde kıvranırken bir büyük savaş kazanıp, yeni bir devlet kurması ve o devletin kurumlarını oluşturması, sadece askeri, siyasi bir başarı değil, kelimenin tam anlamıyla bir mucizedir; Allah’ın Türk Milleti’ne lütfudur. Atatürk’ün ölümüne de bu hastalığın, organ yetmezliğine kadar gitmesi sebep olmuştur. Tedavisi o günün tıp bilimi çerçevesinde yeterli miydi, doğru muydu, bunlar tartışılabilir tabii.
Elbette Atatürk’e suikast girişimleri de olmuştur. Hatta İzmir suikastında, Kâzım Karabekir Paşa da idamla yargılanacak iken İsmet Paşa’nın Atatürk nezdindeki girişimiyle kurtarılmıştır.
Fakat tıpkı Ergenekon, Balyoz ve Casusluk davalarında olduğu gibi uydurma olduğu ilk bakışta anlaşılan sahte belgelerle ortaya çıkıp “Atatürk’ü, İnönü zehirledi” demek, sadece tarihi çarpıtmak değil, günümüzde yapılmak istenen rejim değişikliğine, CHP’yi yıpratarak zemin hazırlamak anlamına gelir.
Gerçi CHP’yi yıpratmak için cumhuriyet düşmanlarının özel bir çaba harcamasına gerek de yok! CHP’yi, CHP’yi yönetenler yeterince yıpratıyor zaten!
* * *
Atatürk’ün Carlsbad günlerinde tuttuğu günlükten, 6 Temmuz 1918 akşamı, Miralay Emin Bey ve eşi tarafından davet edildiği Imperial oteldeki yemekle ilgili notları ile bitirelim:
“Akşam taamı esnasında hep askerlikten bahsettik, ben biraz Arıburnu ve Anafartalar’dan, biraz da Bitlis Muş cephelerinden bahsettim.
Hanımefendi, asker kızı, asker refikası, asker hemşiresi olduğundan bu hikâyattan zevk alıyordu.
‘Kumandanların en büyük cesareti, mesuliyetten korkmamalarıdır’, dedim, filhakika mesuliyetin ağırlığını ben kendi nefsimde tecrübe ettim. Namuslu ve izzet-i nefis sahibi bir kumandan için ölüm, hiç bir vakit varid-i hatır olmaz, onu düşündüren icraatının isabet ve adem-i isabettir.”
Arslan BULUT, 13 Nisan 2015
arslanbulut@yenicaggazetesi.com.tr