Ayetlerde adı geçen üç peygamber de mücadeleleri dönemlerinde yurtlarından ayrı kalmışlardı. İbrahim, kendi toplumuna karşı tevhid mücadelesi gerçekleştirmiş daha sonra yaşadığı toprakları terk ederek tevhid mücadelesine başka topraklarda devam etmiştir. Bu ayrı kalış onda yurt hasretine neden olmuştur. Yurttan ayrı kalmak insanı hüzünlendirir ve hasrete düşürür. İnsan ekmeğini yediği, suyunu içtiği, büyüdüğü, arkadaşlarının, dostlarının, ailesinin bulunduğu topraklara karşı hasret çeker. Bu ayette yurdun insan için önemi, değeri, yurt sevgisinin kuvveti anlatılmıştır.
Hz.Muhammed, Mekke’de doğmuş ve büyümüştür. Peygamberlik görevini aldıktan sonra kendisine inanmayanlardan kendi yurdunda büyük eziyetler görmüş ve bu eziyet sonucunda Medine’ye hicret/göç etmek zorunda kalmıştır. Hicretten sonra Bedir, Uhud ve Hendek savaşları yapılmış, bu savaşlar ile Mekkelilere belirgin bir üstünlük sağlanmıştır. Mekke’nin tekrar ele geçirilmesinden önce inen ayetlerle müslümanlar yurtlarını kurtarmaya ve yurtları için savaşmaya çağrılmaktadır.
Bu ayetlerden anlıyoruz ki, yurttan çıkarılmak, yurdu parçalamak dirlik ve düzenin bozulması anlamına gelir. Kur’an’ın sağlamlaştırmaya çalıştığı toplumsal düzeni, yurttan çıkarmak ya da yurdu parçalamak suretiyle bozmaya çalışmak savaş sebebidir. Kur’an’da “gıtal” ve “muharebe” kelimeleri ile anlatılan savaş, toplu tüfekli gerçek savaşı anlatmaktadır. Hacc Suresi 39. Ayette, savaşın meşru olması için, ilk saldırının karşı taraftan gelmesi gerektiği anlatılmaktadır. Bu durumda karşı tarafın saldırısı nedeniyle, zulme uğrayan ve yurtlarına müdahale edilenlerin saldırıya karşı koyması bir meşru müdafaa oluşturur. Buradan da anlıyoruz ki karşı taraf savaşa başlamadığı müddetçe, hiçbir topluma savaş için yetki verilmiş değildir.
Yurdun ve yurt sevgisinin, yurda bağlılığın önemini belirten ayetlerden birkaçını belirtmeden geçmeyelim:
Bir millet olabilmenin ön şartı sınırları belirli bir toprak parçasında/yurtta hakimiyet kurmaktır. İnsanların yerleştikleri, çalıştıkları, ailelerini kurdukları, huzur ve barış içinde yaşadıkları topraklar onların yurtlarıdır. Hangi soydan, hangi ırktan gelirlerse gelsinler, aynı yurtta yaşayanlar yurt kardeşidir. Yurduna ihanet eden, yurt kardeşlerine ihanet etmiş demektir.
Kur’an’da ahiret de “son yurt” olarak tanımlanmaktadır:
Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir. Mustafa Kemal Atatürk