Kur'an'da Yurt Kavramı

Kur'an'da Yurt Kavramı

İletigönderen Kuvayi Milliyeci » Sal Mar 22, 2011 0:30

Güç ve basîret sahibi kullarımız İbrâhîm'i, İshâk'ı ve Ya'kub'u da hatırla! Şüphesiz Biz onları Yurt düşüncesi [vatan hasreti] saflığıyla saflaştırdık. [arı- duru hâle getirdik] Ve şüphesiz onlar, yanımızda seçilmiş en hayırlı kimselerdendir. (Sad, 45-47)


Ayetlerde adı geçen üç peygamber de mücadeleleri dönemlerinde yurtlarından ayrı kalmışlardı. İbrahim, kendi toplumuna karşı tevhid mücadelesi gerçekleştirmiş daha sonra yaşadığı toprakları terk ederek tevhid mücadelesine başka topraklarda devam etmiştir. Bu ayrı kalış onda yurt hasretine neden olmuştur. Yurttan ayrı kalmak insanı hüzünlendirir ve hasrete düşürür. İnsan ekmeğini yediği, suyunu içtiği, büyüdüğü, arkadaşlarının, dostlarının, ailesinin bulunduğu topraklara karşı hasret çeker. Bu ayette yurdun insan için önemi, değeri, yurt sevgisinin kuvveti anlatılmıştır.

Hz.Muhammed, Mekke’de doğmuş ve büyümüştür. Peygamberlik görevini aldıktan sonra kendisine inanmayanlardan kendi yurdunda büyük eziyetler görmüş ve bu eziyet sonucunda Medine’ye hicret/göç etmek zorunda kalmıştır. Hicretten sonra Bedir, Uhud ve Hendek savaşları yapılmış, bu savaşlar ile Mekkelilere belirgin bir üstünlük sağlanmıştır. Mekke’nin tekrar ele geçirilmesinden önce inen ayetlerle müslümanlar yurtlarını kurtarmaya ve yurtları için savaşmaya çağrılmaktadır.

Yeminlerini bozan, Elçi'yi yurdundan çıkarmaya azmeden ve üstelik ilk önce, size, kendileri başlayan bir toplumla savaşmaz mısınız? Yoksa onlara haşyet mi duyuyorsunuz? Artık, eğer mü’min iseniz, Allah, Kendisine haşyet duymaya daha layık olandır. (Tevbe, 13)

Ey iman etmiş kimseler! Eğer Benim yolumda cihad etmek ve Benim rızamı kazanmak için çıktınızsa, size hakktan gelen şeyleri inkâr ettikleri hâlde, onlara sevgi ulaştırarak; onlara sevgiyi gizleyerek Benim düşmanımı ve kendinizin düşmanını velîler edinmeyin. Onlar, Rabbiniz Allah'a inandığınızdan dolayı Elçi'yi ve sizi çıkarıyorlar… (Mümtehine, 1)

Allah ancak, sizi, sizinle din hakkında savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanız için yardımlaşan kimseleri velîleştirmenizi [koruyucu, gözetici, yönetici yapmanızı] yasaklar. Kim onları velîleştirirse, işte onlar, zâlimlerin ta kendileridir. (Mümtehine, 9)

Kendilerine savaş açılan kimselere kendileri zulme uğramaları; onlar, başka değil, sırf “Rabbimiz Allah'tır” dedikleri için hakksız yere yurtlarından çıkarılmaları nedeniyle izin verildi… (Hacc, 39-41)


Bu ayetlerden anlıyoruz ki, yurttan çıkarılmak, yurdu parçalamak dirlik ve düzenin bozulması anlamına gelir. Kur’an’ın sağlamlaştırmaya çalıştığı toplumsal düzeni, yurttan çıkarmak ya da yurdu parçalamak suretiyle bozmaya çalışmak savaş sebebidir. Kur’an’da “gıtal” ve “muharebe” kelimeleri ile anlatılan savaş, toplu tüfekli gerçek savaşı anlatmaktadır. Hacc Suresi 39. Ayette, savaşın meşru olması için, ilk saldırının karşı taraftan gelmesi gerektiği anlatılmaktadır. Bu durumda karşı tarafın saldırısı nedeniyle, zulme uğrayan ve yurtlarına müdahale edilenlerin saldırıya karşı koyması bir meşru müdafaa oluşturur. Buradan da anlıyoruz ki karşı taraf savaşa başlamadığı müddetçe, hiçbir topluma savaş için yetki verilmiş değildir.

Yurdun ve yurt sevgisinin, yurda bağlılığın önemini belirten ayetlerden birkaçını belirtmeden geçmeyelim:

Ve andolsun İsrâîloğullarını çok güzel bir yurda yerleştirdik ve onları hoş nimetlerden rızklandırdık da kendilerine ilim gelene kadar ihtilâfa/ayrılığa düşmediler… (Yunus, 93)

Onlar orada, "Hamd, bizden o üzüntüyü gideren ve bizi lütfundan, kendisinde bize yorgunluk gelmeyen, kendisinde bizim için usanç olmayan, durulacak bu yurda girdiren Allah'a özgüdür. Gerçekten Rabbimiz çok bağışlayıcı ve çok karşılık vericidir" derler. (Fatır, 34-35)

Firavun'un kavminden ileri gelenler, "Muhakkak bu çok bilgili bir sihirbazdır. O, sizi yurdunuzdan çıkarmak istiyor" dediler… (Araf, 109-112)


Bir millet olabilmenin ön şartı sınırları belirli bir toprak parçasında/yurtta hakimiyet kurmaktır. İnsanların yerleştikleri, çalıştıkları, ailelerini kurdukları, huzur ve barış içinde yaşadıkları topraklar onların yurtlarıdır. Hangi soydan, hangi ırktan gelirlerse gelsinler, aynı yurtta yaşayanlar yurt kardeşidir. Yurduna ihanet eden, yurt kardeşlerine ihanet etmiş demektir.

Kur’an’da ahiret de “son yurt” olarak tanımlanmaktadır:

Ve basit hayat [dünya hayatı], sadece eğlence ve oyundur. Son Yurt [Ahiret yurdu] ise, takvalı davra nanlar için kesinlikle daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı kullanmaz mısınız? (Enam, 32)

Ve bu iğreti yaşam, sadece bir eğlence ve oyundur. Şüphesiz son yurt ise kesinlikle hayatın ta kendisidir. Keşke onlar, bilmiş olsalardı. (Ankebut, 64)

İşte âhiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu arzulamayan kimseler için kılarız. (Kasas, 83)
Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir. Mustafa Kemal Atatürk
Kullanıcı küçük betizi
Kuvayi Milliyeci
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 200
Kayıt: Pzt Haz 21, 2010 2:20

Şu dizine dön: Kuvayi Milliyeci

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 3 konuk

x