Kur’an neden indirildi? Rafet Aydogan | 13.05.2011
Namaz icinmi? Hac icinmi? Kurban icinmi? Kiz Cocuklarin’in diri diri gömülmemeleri icinmi? Süphesiz bunlar icinde indi. Fakat, Kur’an asil neden indi? Kur’an Hz. Peygambere vahyedilirken ne eksiktide Kur’an o eksigi tamamlamak veya gidermek icin indirildi? Kisaca; Kur’an’in (Ana)Mesaj’i nedir? Bu soru’nun cevabini bulmak icin öncelikle Peygamberimizin yasamis oldugu zamani ve mekani göz önüne getirmemiz gerek.
Mekke, Allah’in Elcisinin Anasiz ve Babasiz yetim olarak büyüdügü Cöl’ün ortasinda etrafi Daglarla kusatilmis bir Belde idi. Bu Belde bölgenin en önde gelen Ticaret Merkezi idi ve en büyük Ticaret Kervanlari’nin Güzergahinda bulunup, sayisiz Kervanlarin konakladigi yerdi. Politik acidan Mekke’ye hakim olan bazi zengin Aileler (Kabileler) vardi- ki bunlarin en güclüsü Kureys Kabilesi idi. Bu Kabileler Mekke’deki Ticaret’den servetlerine servet katiyor, Mal’in yaninda Köle alip Köle satiyorlardi. Böylece Sosyo-ekonomik acidan tamamen Feodal bir yapi söz konusu idi. Böylece Toplum iki sinif’dan olusuyordu: (1)Politik ve Ekonomik acidan zengin Kureysliler, (2) Köleler ve fakir Halk.
Müşriklerin Namazı
Toplum’un ikinci sinifini yani Fakileri ve Köleleri tanimak icin sanirim fazla söze gerek yok. Tarih boyunca bu sinif daima özgürlükten ve esitlikten mahrum birakilmisdir. Bizim öncelikli gayemiz birinci sinifi yani Kureyslileri tanimakdir.
Bu Sinif Kur’anda sürekli “Inkarcilar, Müsrikler, Dini yalanlayanlar, Allah’i ortak kosanlar” olarak isimlendiriliyor. Neden? Dinsiz olduklari icinmi? Namaz kilmadiklari icinmi? Zekat vermedikleri icinmi? Kurban kesmedikleri icinmi? Hac Ibadetini yerine getirmedikleri icinmi?
Müsriklerin, Mekke’ye akin eden Ticaret Kervanlari’na Kâbe’nin etrafinda ev sahipligi yaptiklari ve hizmet ettikleri öteden beri malumdur. Namaz konusunda ise Maun suresi bize önemli bir ip ucu veriyor. Maun suresi inis sirasina göre 17. Suredir. Yani Hz. Peygambere Peygamberlik görevi verildigi ilk yillarda, Mekke’de inmistir. Mekke’de Peygamberimize – özellikle Peygamberligin ilk yillarinda – az sayida insan iman etmistir. Müslümanlar, Kureys Iktidari tarafindan takip ediliyor ve yakalandiklarinda ya türlü iskencelerden gerciriliyor yada infaz ediliyorlardi. Buyüzden Müslümanlar Mekke’de sürekli baski altinda yasamis ve gizlice bulusup tenha yerlerde ibadet etmislerdir. Dolayisiyla böylesine cetin sartlar altinda Peygambere iman etmis olanlar muhakkak güclü iman sahipleri ve Peygamberimizin en sadik ve en güvenilir Arkadaslariydi. Yani o gün Müslüman olanlarin ibadetde kusur etmis olmalari düsünülemez. Iste tam o tehlikleri günlerde Maun suresi nazil olmustur:
1.Dini yalanlayanı gördün mü?
2.İşte o, yetimi itip kakar;
3.Yoksulu doyurmaya teşvik etmez;
4.Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki,
5.Onlar namazlarını ciddiye almazlar.
6.Onlar gösteriş yapanlardır,
7.Ve hayra/en ufak yardima da mâni olurlar. (Maun Suresi)
Birinci Ayet’den anladigimiz kadari ile Sure’de Dini yalanlayanlar’dan/inkar edenler’den bahsediliyor. Bu yüzden birinci Ayet’den cikardigimiz dogal sonuc sudur: Maun suresi Peygamberimizden ve onun Arkadaslarindan baska birilerinden bahsediyor. Peki onlar kim? Surenin devaminda onlarin yetimleri ve yoksullari hor gördüklerini ama ne ilginctirki ayni kisilerin Namaz kildiklarini bildirir. Lakin onlarin Namazlari’nin gösteristen ibaret oldugu ve iyilik yapmayip cimri olduklari sonraki ayetlerden anlasiliyor.
Maun Suresi’nin bize verdigi Mesaj, Dini yalanlayanlarin/inkarcilarin/Müsriklerin Namaz kildiklari yöndedir. Ayrica Tevbe Suresi’nin 54. Ayetinde de Inkarcilarin Namazi anlatilir:
Onların harcamalarının kabul edilmesini engelleyen, onların Allah ve Resulünü inkar etmeleri, namaza ancak üşenerek gelmeleri ve istemeyerek harcamalarından başka bir şey değildir. (Tevbe, 54)
Yukardaki Ayet’den ögrendigimiz inkarcilarin Harcama yapdiklari yani Sadaka/Zekat verdikleri fakat onlarin verdiklerinin Namaz hakkinda samimi olmadiklarindan (Maun suresinde oldugu gibi) ve Allah’i ve Resulünü inkar etmelerinden dolayi kabul edilmedigidir.
Namaz, Allah tarafindan Hz. Muhammed’den önce Hz. Ibrahime emredilmisti ve Hz. Muhammed’in Ibrahim Peygamberin Mesajini/Mücadelesini tazelemesini, yani Kavmine atalari Ibrahimi hatirlatmasini emretmisti:
Biz onları (Ibrahim’in Ailesini), emrimize göre yol gösteren önderler kıldık. Onlara iyi işlerin nasıl yapılacağını, namazın nasıl gözetileceğini ve zekatın nasıl verileceğini vahyettik. Onlar bize kulluk edenlerdi. (Enbiya, 73)
Ve Allah uğrunda gereken çaba ve gayreti gösteriniz. O'dur sizi seçen. O, babanız İbrahim'in yolu olan bu dini, sizin için güç ve ağır kılmadı. Elçinin size tanık olması, sizin de halka tanık olmanız için, sizi, daha önce de şimdi de "müslümanlar = teslim olanlar" olarak adlandıran O'dur. Namazı gözetin, zekatı verin ve Allah'a sarılın; Mevlanız (Sahibiniz) O'dur. Ne güzel sahip ve ne güzel Yardımcıdır! (Hac, 78)
Sonra da sana: "Doğru yola yönelerek İbrahim'in dinine uy! O müşriklerden değildi" diye vahyettik. (Nahl, 123)
Kureysliler’in, Hz. Ibrahim’in getirdigi Din’den/Mesaj’dan haberleri vardi ancak onu yozlastirimis ve kendi dünyevi cikarlari icin carpitmislardi. Mesela bugün Dünya’da nasil Müslümanlik taslayip hirsizlik yapan, yalan söyleyen ve böylece Insanlarin Dini duygularini sömüren sözde Müslümanlar varsa, Cahiliye Devrin’de buna benzer bir sekilde Halk’in gözünün önünde Namaz kilan ve bunu sadece bir Gösteris aracina cevirip Halki sömüren Kureysliler vardi.
Peki Putlar ne işe yaryor(du)?
Madem Kureysliler Namaz kiliyordu ve Zekat veriyordu, ozaman Put’lar neden vardı? Şu bir gerçekki Tarihden günümüze sürekli Güçlü-Zayıf, Zengin-Fakir, Sömüren-Sömürülen kavgasi vardir. Fakirleri ezip sömüren Zenginler, Fakirlerin bu düzensizlige Isyan etmelerinden ve Zenginlere karsi ayaklanmalarindan endiselenmislerdir ve buna karsi önlem almislardir. Kureyslilerin aldigi önlem ise Putlardi.
Kâbe’nin dört bir yanina dikilmis olan yüzlerce Putlar ile Halk bir Afyon Din’e mahkum ediliyor ve böylece Zengin, Fakirleri kontrol ediyordu. Kureysliler, Yoksullugundan yakinanlara Putlarin/Tanrilarin kendilerinden razi olmadiklarini ve bu yüzden onlari Fakirlikle imtihan ettiklerini uydururlardi. Kendilerinin ise soylu, becerikli ve hatta secilmis olduklarindan Zenginlik ile ödüllendirildiklerini öne sürdürler. Böylece (cahil) Halk, kendisinin Günahkar oldugunu ve bu yüzden Tanri’nin onlari Muhtac biraktigina inanip, Günahlarinin af olunmasi icin Putlara Kurban kesip ibadet ederlerdi. Dolasiyla Fakirler kendilerini fakirlestirip Kölelestiren Zenginlerden/Kuresylilerden haklarini isteyecekelerine, Putlardan magfiret beklediler ve Kuresylilerin Planlarini basarili kildilar.
Halbuki Kur’an, Zengin-Fakir olayinda söyle buyurmaktadir:
Allah rızık (varlık) açısından sizi birbirinize üstün kılmıştır. Nitekim, üstün kılınanlar, emirleri altındakilerle varlıklarını eşit paylaşmazlar.
Allah'ın nimetini mi inkar ediyolar? (Nahl, 71)
Kisaca; Kur’an’a göre Zenginlik, baskalarina karsi üstün olmak icin yoktur. Aksine Zenginlik, Fakirlere yardim etmek icin Allah’dan verilmis bir Firsat’dir. Ayet’de belirtildigi gibi, amac Esitliktir.
Lehül Mülk!
Müsrikler ibadet etmelerine ragmen neden Kur’an’da “Inkarci” ile ve “Müsrik” olmakla suclaniyorlardi? Bunun cevabini verebilmek icin önce Müsrik’in nedemek oldugunu tanimlamaliyiz. Müsrik, Şirk edene denir. Sirk, Allah’a, dolayisiyla Allah’in Malina ortak olmak demektir. Günümüz Türkçesinde “Şirket” kelimesinin “bir Mal’a/Hisseye” en az iki kişinin ortak olmasi anlamina geldigi gibi. Peki Allah’in Malina nasil ortak olunur yada Sirk nasil edilir?
Insanlik Tarihinde sayisiz Savas ve Zulüm yasanmistir. Bütün Savaslarin ve Zulümlerin sebebi Para’dir, Mal’dir, Mülk’dür. Insanoglu daha güclü ve daha zengin olmak icin sayisiz Katliamlar ve Savaslar yapip Kan dökmüstür ve baskalarini Kölelestirmistir. Birileri daima üstün mülkiyet ve egemenlik iddia etmistir ve böylece sömürmüstür. Bu gercek, Insanoglunun Dünya’ya ve Mülkiyet’e olan bakis acisini göstermektedir. Peki Allah’in/Kur’an’in Mülkiyet’e olan yaklasimi nedir?
Bu sorumuza su Ayetler aciklik getiriyor:
Allah, geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar; güneş ve ayı emri altına almıştır. Her biri belirtilmiş bir süreye kadar akıp gider. İşte (bütün bunları yapan) Rabbiniz Allah'tır. Mülk O'nundur. O'nu bırakıp da kendilerine taptıklarınız ise, bir çekirdek kabuğuna bile sahip değillerdir. (Fâtır, 13)
O, sizi bir tek nefisten yarattı. Sonra ondan eşini var etti. Sizin için hayvanlardan (erkek ve dişi olarak) sekiz eş yaratt .Sizi annelerinizin karnında bir yaratılıştan öbürüne geçirerek üç (kat) karanlık içinde oluşturuyor. İşte Rabbiniz olan Allah budur. Mülk (mutlak egemenlik) yalnız O’nundur. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde, nasıl oluyor da haktan döndürülüyorsunuz? (Zümer, 6)
Göklerin ve yerin mülkü (hükümranlığı) Allah’ındır. O, dilediğini yaratır. Dilediğine kız çocukları, dilediğine erkek çocukları verir. (Şûrâ, 49)
Göklerdeki ve yerdeki her şey, mülkün sahibi, mukaddes, mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah’ı tespih eder. (Cuma, 1)
Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah’ı tespih eder. Mülk yalnızca O’nundur, hamd de O’na mahsustur. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir. (Tegabun, 1)
Böylece Allah, yerzünün’ün ve gökyüzünün (Mülk’ün) tek sahibidir. Yani Lehül Mülk=Mülk Allah’indir.
Yukaridaki yaptigimiz Müsrik tanimlamasi (“Allah’in Mal’ina/Mülk’üne ortak olmak”) icin:
O, göklerin ve yeryüzünün mülkü (egemenligi) kendisine ait olandır. Çocuk edinmemiştir. Mülkünde hiçbir ortağı da yoktur. O, her şeyi yaratmış ve yarattığı o şeyleri bir ölçüye göre takdir etmiştir. (Furkan, 2)
“Hamd, çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmayan, zillet ve âcizliğin gerektirdiği bir yardımcıya ihtiyacı bulunmayan Allah’a mahsustur” de ve O’nu tekbir ile yücelt. (Isrâ, 111)
Böylece Allah, Mülk’ün tek sahibi olmasi yani sira, Mülk’ünde ortak tanimamakta! Allah Mülk’ün yaraticisi ve tek sahibidir. Insanlara Mülk’ünden vererek onlari riziklandirir ve Mülk’ünün esit/adil paylasilmasi icin insanlari imtihan eder. Dolayisiyla bir Insan baska Insanlara Mülk ile üstün olamaz ve her Insan ile esit olmalidir. Eger Mülk acisindan üstün olursa, Allah’in Mülk’üne ortak olur, Allah’in nimetini inkar eder ve Sirk eder. Bu hususda yukarida animsattigimiz bir Ayeti hatirlayalim:
Allah rızık (varlık) açısından sizi birbirinize üstün kılmıştır. Nitekim, üstün kılınanlar, emirleri altındakilerle varlıklarını eşit paylaşmazlar.
Allah'ın nimetini mi inkar ediyolar? (Nahl, 71)
Iste, Kuresyliler Ibadet ediyolardi ama Servetleri ile Insanlara üstünlük tasliyorlar ve Allahin Mülk’üne ortak kosuyorlardi. Yaptiklari Ibadetleri ile Halk’a Dindar görünmeye calisip, Halk’i Putlarla oyalamaktaydilar. Buyüzden Allah Müsriklerin Namazlarina söyle bir benzetme yapmaktadir:
Onların Ka’be’deki namazları, ıslık çalmak ve el çırpmaktan başka bir şey değildir. Küfrünüzden dolayı azabı tadın! (Enfal, 35)
Yani, Mal-Mülk ile Üstünlük ve Dindarlik taslayanlarin (Müsriklerin) Namazlari sadece oturup, yatip, kalkmaktan ibaretdir. Iste, Sirk budur.
Kur’an’in getirdigi Sosyo-Ekonomik Düzen
Kur’an, yukaridaki Lehül Mülk ilkesiyle bir Toplum insa etmenin yollarini/metotlarini gösterir. Allah, Insanlara Savastan, Adaletsizlikten ve Kan dökmekden sakinmalari icin esit bir Toplum insa etmelerini ögretir. Bunun icin mükemmel bir Örnek teskil etmesi icin son Nebi Hz. Muhammed’i vazifelendirmistir.
Su bir Gercekki, Tarih boyunca her Toplum/Devlet/Millet, Mülkiyet üzere insa edilir. Toplum nasil sekillenecek? Kim(ler) Idareci olacak? Idareciler disindakiler esitmi olacak, yoksa Hizmetci/Kölemi? Yeralti ve Yerüstü kaynaklar, Ganimetler, Toplumun yararinami yoksa Bireylerin yararinami tahsis edilecek? Islam’in buna cevabi (yukarida belirttigimiz gibi) Lehül Mülktür. Mülk Allah’indir (Toplumundur/Herkezindir) ve Toplumun yararina vakfedilmelidir/infak edilmelidir:
İnananlar, kazandıklarınızdan ve sizin için yerden çıkardığımız nimetlerden yardım olarak verin/infak edin. Size verilse, ancak gözünüz kapalı olarak kabul edebileceğiniz kötü mallarınızı yardım olarak vermeye kalkmayın. Bilin ki Allah Zengindir, Övgüye layıktır. (Bakara, 267)
Kur’an, saglikli bir Toplum insa etmek icin önemli bir Müessese, daha dogrusu önemli bir Ibadeti telkin eder: Zekât/Infak. Toplum’un ekonomik düzene göre insa edilebileceginden yola cikmamizin sebebi, Hz. Peygamberin Mekke’de Zulüm gördükleri icin egemen bir Toplum kuramamamis olmasi ve bunu Medine’de kurdugu Devlet ile gerceklestirmis olmasidir. Dahasi, Zekât’in ve Ekonomin’in temellerinin Medine’de su Ayet ile atilmis olmasidir:
[…]Ve sana neyi infak edeceklerini soruyorlar. De ki: "İhtiyaçtan fazlasını." İşte Allah, olur ki düşünürsünüz diye ayetlerini size böyle açıklamaktadır. (Bakara, 219)
Kur’an kimseyi aclik’a veya fakirlik’e davet etmez. Insan icin ekonomik anlamda “Ihtiyac” Kriterini öngörür. Ihtiyac icin ise bir rakam veya bir ölcüde bulunduguna henüz sahit olmadim. Bunun sebebi su olabilirki, Kur’an Insan’in Ihtiyaci’ni belirlemesi icin Insan’in Vicdan’ina terk etmistir. Böylece Insan’in Toplumsal bir sorumluluk üslenip, kendini Ihtiyacini gördükden sonra arta kalani Toplum’un yararina infak etmeyi/Zekat vermeyi emreder. Tabiki böyle bir Zekat Insan’in fitrati geregi, O’nu bir an endiselendirir ve Insan’in gözü “Eger böyle Zekat verirsem Fakir olurum” korkusuyla bürünebilecegi icin, Allah Insanlari su Ayet’inde teselli etmektedir:
Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size cimriliği telkin eder. Allah ise size katından bir mağfiret ve bir lütuf vadeder. Allah herşeyi ihata eden ve herşeyi bilendir. (Bakara, 268)
Ayrica Kur’an, Zekat’in Muhataplarinin kimler oldugunu acikca belirtmistir:
Zekatlar; Allah'tan bir farz olarak yoksullara, düşkünlere, onu toplayan memurlara, kalbleri Müslümanlığa ısındırılacaklara verilir; kölelerin, borçluların, Allah yolunda olanların ve yolda kalanların uğrunda sarfedilir. Allah bilendir, hakimdir. (Tevbe, 60)
Yani Kur’an Zekat Konusun’da 1/40 (Kirkta bir) gibi Kur’an disi bir zihniyeti yok ediyor. 1/40 meselesi tamamen Zengin Müsriklerin bir uydurmasi/uygulamasidir. Bu uygulama en cok zengine yaramaktadir zaten. Düsünün, zengin birisi Bakara 219’un emrettigi gibi Ihtiyactan artani’mi infak etse kârda olur, yoksa Para’sinin sadece 1/40’inimi infak etse? Kur’an böyle bir cimri metodu uygulamis olan Müsrikleri söyle elestirmektedir:
Gördün mü o yüz çevireni? Ender olarak ve pek az verdi. (Necm, 33-34)
Yine Kur’an infak etmeyi ve toplumsal paylasimi dürüstlügün ve iyiligin sarti olarak niteler:
Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe hayırda iyiliğe/dürüstlüğe asla ulaşamazsınız. İnfak etmekte olduğunuz her şeyi, Allah çok iyi bilmektedir. (Âl-i Imran, 92)
Onlar harcadıkları zaman ne savurganlığa saparlar ne de cimrilik ederler. O ikisi arasında bir dengededir bu. (Furkan, 67)
Umarim, artik Kur’an’in hangi sartlar altinda ve hangi amac icin indirildigini anlayabiliriz. Yetim Peygamber Hira Magarasindan Peygamberlik vazifesiyle döndügünde iste bu Sirk düzenine isyan etmistir. Onun yasadigi Memleket’de Bireyler Allah’in Topluma bahsettigi Mülk’ü (Lehül Mülk) tekellestirmis, kendileri tok iken hemsehirleri ac ve Köle kalmisti. Ac Insanlar’in Gözünü acan Hz. Peygamber, onlarin Zenginlerin Oyuncaklari/Putlari ve Dindarliklari/Namazlari tarafindan uyutulduklarini anlatip, Haklarini talep etmeleri yani bu düzensizlige/sömürüye Isyan etmelerini (Kiyam), bu ugurda kendi bencilliklerini kenara atarak tomplumsal düsünmelerini ve mallarini Allah yolunda infak etmelerini (Rüku), Mülk’ün ve Egemenligin tek sahibi olarak Allah’i benimsemelerini (Secde), ve böylece insa edilen paylasimci ve bir Aile olan Toplum’da Baris’a, Huzur’a, Esenlige, Selam’a, kisaca ISLAM’a ulasmalari icin Rehberlik etti. Nitekim Allah’in izniyle basariya ulasti. Iste Hz. Peygamber’in ve O’nun Arkadaslarinin Namaz’i buydu.
Tabiki bu Mesaj’i sadece Tarihsel degil, ayni zamanda Evrensel anlamda degerlendirmeliyiz. Dün Kâbe’nin etrafina Put’lar dikip Dindarlik taslayan Müsrikler vardi. Bugün ise Kâbe’nin etrafini Süperlüks, Sirk kokan, Müslümanlari katledenlerin Sermayesi ile insa edilen Hotel’ler, Saray’lar, Magazalar ve yine Müslümanlikta üstüne toz kondurmayan Devlet Reis’leri var. Dün Halki sömürüp onlari Namaz ile uyutan Kureysliler, bugün ise ”Din, Türban, Iman” simsarligi yapip, Irak’da Müslümanlari katleden ve Irzina gecen ABD’ye ülkesinin Hava, Kara ve Denizyollarini acan, Libya’da Müslüman cocuklarin üstüne Bomba yagdiran NATO’ya Izmir’i Karagah yapan, Caamiler’de Halkin dini Duygularini sömürüp Milyonlari cebine indirenler var.
Son olarak Peygamber Efendimiz’in insa ettigi düzeni özetleyen iyi bir misal: Hz. Peygamber Medine’ye hicret ettikten sonra orada bir Devlet kurmus ve kisa sürede bölgesel bir Güc olmustu. O’nun, o dönem’in “Süper Gücü” olan Mekke’li Müsriklere karsi ettigi isyan cevre ülkelere duyurulmus ve bu yigitliginden ötürü büyük sempati ve Sayginlik kazanmistir. Etkilenen Milletler, Peygamberimizle görüsmek ve tabiri caizse onunla Röportaj yapabilmek icin kendisini ziyaret etmek istediler. Medine’ye vardiklarinda Peygamberin Cadirina girerken umduklari manzara bir Devlet Reis’inin Basköse’de oturmasi, etrafinda mücevherler ve Hizmetcilerin olmasidir. Lakin Cadirda gördükleri Manzara sasirticidir: Herkez ayni giyisi ile kusanmis, ve herkez ayni yerde oturuyor. Ayni zamanda yan tarafta bir Adam ise Cadirdakilere Ikram’da/Hizmet’de bulunuyor. Misafirler yanlis cadira girdiklerini sanmak üzere iken Birisi sorar:”Biz Kureys’e haddini bildirmis Abdullah’in oglu Muhammed’i ariyoruz. Hanginiz Muhammed?” Cadirda oturan herkez Yüzünü Ikramda ve Hizmetde bulunan Adam’a cevirir, cünkü o Adam Hz. Muhammed’dir. Misafir Heyet tekrar sorar:”Lütfen söyleyin, Buranin efendisi kimdir?” Hizmet’ci Peygamber Misafirlere tebessüm ederek söyle buyurur:”Bir Kavmin efendisi, o’na Hizmet edendir.”
Iste, Peygamber bir Devlet Reis’i, hatta bir Peygamber olmasina ragmen ne sarayda yasadi nede Ümmetin’den/Halkin’dan ayri yasadi. O’nun Halk’dan vergi toplayarak Mal Mülk yigidigi olmadi, zaten hicbirzaman hicbirseyi olmadi. O’nun sadece bir Ideal’i oldu. O’nun Ideal’i Sirk’siz/Sinif’siz bir Toplum/Dünya idi. Onun icin, son nefesi’ne kadar Lehül Mülk’ü haykirdi.