
Hepimize öğretilen bir tanım: “geçmişte yaşamış insan topluluklarını, yer ve zaman göstererek, belgelere dayanarak, sebep-sonuç ilişkisi içerisinde açıklayan bilim dalına tarih denir.” Buraya kadar doğru ama bana göre eksik bir tanım. Çünkü insanı insan yapan, diğer canlılardan ayıran en büyük özellik aklı ise ikincisi de “hafıza”sıdır. İşte bu yüzdendir ki dinimizde tarih bilinci hep ön planda olmuştur.
Peygamberlerin yaşadıkları, onlar döneminde yapılan hatalar ve bu hatalardan çıkarmamız gereken dersler Kuran-ı Kerim’in ısrarla üzerinde durduğu konulardır. Kuran; kıssalarla, yalnızca o dönemlerde yaşananları yansıtmakla kalmaz, yüzlerce, binlerce yıl sonrasına ışık tutar. Bizlere yol gösterir ve dünya durdukça da bize yol göstermeye devam edecektir. Her zaman iyi ile kötü, güzel ile çirkin, hak ile batıl arasındaki tarihe anlam veren çekişmeyi gözler önüne seren yüce kitabımız bizleri hayvanlardan ayıran hafızanın önemine işaret eder.
Tarihin amacı, olayları kronolojik bir sıra içerisinde yeni nesillere ezberletmek olmamalıdır. Belki de günümüzde okul kitaplarında ki en büyük eksiklik budur. Asıl amaç, Kuran’da ki gibi ders çıkarmak olmalıdır. Aksi takdirde ibret alınmayan tarih, tarih değildir; yalnızca bilgi yığınıdır.
İslam’ın tarihe olan bakış açısını biraz irdelediğimizde; tarihe anlam veren, şahıslar ve onların yaptıkları değildir. Şahısları ve onların yaptıklarını anlamlı kılan bazı ilkeler vardır. Her zaman iyi ile kötünün mücadelesi vardır tarihte ve işte bu nokta yapılanları anlamlı kılar. Kötüye karşı iyinin yanında olmak, zulme karşı mazlumun yanında olmak, batıla karşı hakkı savunmak… Görüldüğü üzere zaten bunlar tarihi anlamlı kılan eylemler olmasının yanında aynı zamanda ahlak kurallarıdır. O halde tarih ve ahlak iç içe geçmiş birbirini tamamlayan parçalardır. Tarihi doğru yorumlamak demek, ahlakı bir bütün olarak kavramış olmak demektir.
Günümüzde tarih bir ders olmaktan çıkmış, gazete ve televizyonlarda tartışma konusu haline gelmiş görünüyor. Artık tabu olarak görülen birçok konu rahatlıkla tartışmaya açılabiliyor. Tabii ki tartışılmalı, ama bunun işin ehilleri tarafından yapılması şartıyla. Yalnızca magazin boyutuyla ilgilenip, o günün şartlarını göz ardı edersek bambaşka bir tarih ortaya çıkacaktır. Bu durumda koskoca cihan imparatoru Kanuninin hayatını, Hürrem’e olan aşkından ibaret sanan bir neslin yetişmesi gayet doğaldır. Atatürk’ün dediği gibi “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar zordur. Yazan yapana sadık kalmazsa, değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtan bir hal alır.”
Ömer YILDIZ ( Yazıları Facebook’tan takip etmek için : http://www.facebook.com/mryldz46 )
Mail adresi: mr_yldz@hotmail.com