KUR SAVAȘLARI
“Geçenlerde, diyor Korkut Boratav, Brezilya Maliye Bakanı Guido Mantega, rekabet gücünü artırmak için para değerlerini zayıflatan ülkelerin “uluslararası bir kur savaşı”başlattıklarını ileri sürdü. İfade tuttu ve “kur savaşları” tartışması alevlendi.”
‘Kur Savașları’, yani yabancı ülke paralarının fiyatları ile oynanan bir ‘savaș’ alevlenmiș.
Korkut Hoca bu savașların ‘evveliyatı’nı da yazmıș.
Kimileri, onursal profesör olanlar dahil, bu savașları antikite’ye değin geri götürebilmekteler: Jean Matouk , “L'imminente « guerre monétaire » sévit depuis l'Antiquité”.
Oysa bu ‘savaș’ların ‘Devlet-Ulus’ların ortaya çıkıșıyla birlikte bașlamıș olduğunun altını çizelim.
Eklenecek olursa, hani ‘Büyük Bunalım’ diye anılan 1929 Bunalımı var ya, o günlerin ‘dünya egemeni’ Büyük Britanya, ‘baskın gücü’ de denilebilir, egemenliğinin son günlerinde, 1931’den itibaren bir ‘gerilla savașı’ bașlatıyor.
Demek ki ‘savaș’ların niteliği de bir ölçüde değișmiș oluyor.
O günlerin ‘dünya parası’ Sterling altına bağlılıktan çıkarılıyor ve % 40 oranında bir devalüasyon yapılıyor.
Bakın param ucuz gelin malı benden alın demek oluyor bu.
Para ucuz ise mal da ucuz demektir; dıșalım azalıp dıșsatım artar; büyüme hızlanıp kalkınma kalkar gibi bir dizi ‘ekonomik’ ama kesinlikle ‘ekonomi politik’ olmayan yorum, kestirim ve ‘serbest atıș’lar da böylece bașlıyor .
Bu yorumlar için televizyonlarda gereğinden fazla yorumcu var.
Burada bu ‘savaș’ların ‘kurlar savașı’ değil ama ‘kurtlar savașı’ olduğu anımsatılmak istenmektedir.
Savașın tarafları, sözgelimi son savașta kimlerdir?
ABD ve Çin.
Dolar-Yen maçında hakem Euro.
Yan hakemler Japon Yen’i ve İngiliz Sterling’i.
Diğer ülke paraları da seyirci.
Yeni Türk lirası da amigo mu ne ?
İkinci Paylașım Savașı sonunda Büyük Britanya ‘dünya egemenliği’ni ABD’ye bırakmak zorunda kaldı ya; altına bağlı tek para ABD Doları, diğer ülke paraları da onun etrafında dalgalanmaya bırakılmıș oldu.
70’lere gelindiğinde ise, ‘Petrol Bunalımı’ sonrası ABD Doları’nın fiyatı ABD Merkez Bankası bașkanının iki dudağına mı ne bağlandı.
‘Yüksel dersem yüksel, alçal dersem alçal!’.
1979’da Avrupa kendi ‘para sistemi’ ile Dolar’ın etkilerinden kurtulmayı çalıștı ve 2002’de Euro’suna kavuștu.
O gün bu gündür de Dolar-Yen maçında ‘hakemlik’ yapıyor, ki bu maç da Sovyetler Birliği’nin dağıtılmasından sonra bașlamıș oldu.
Türkiye ne yaptı o arada?
Özal, ‘Türk Parasının Değerini Koruma Yasası’yla bașlayıp, paranın ‘pul’ olmasını bașardı.
1989’dan itibaren de Türk Lirası uluslararası sermayenin denetimine verildi.
Bașına da Merkez Bankası Bașkanı..
O da tribünlerde oturan uslu bir izleyici gibi ABD Doları’nın yenilmesini beklemeye bașladı..
Ya da ‘Devlet-Ulus’un ortadan kalakacağı günleri beklemeye..
Özünde ‘Cumhuriyet’ diye savunulmaya çalıșılan ‘Devlet-Ulus’un kendisi ve o da Türkiye’de yașayan kimsesizlerin kimsesi değil midir?
Her șeyden önce de kendi kurumlarının sahibi.
Türkiye Cumhuriyeti bu ‘savaș’a sahipsiz girmektedir ne yazık ki.
Parası da pulu da, malı da mülkü de sahipsiz.
Ve dünya ile birlikte amansız bir ‘savaș’ın içindedir.
Bir șarapnel parçasına kurban gitmese bari..
Habip Hamza Erdem