Kurbanlık vekil yarışması!
Anadolu Ajansı muhabiri Sefa Mutlu’nun haberine göre Sultangazi Belediyesi, “En büyük ve en güzel büyükbaş kurbanlık hayvan yarışması” düzenledi.
Etkinliği başlatan Belediye Başkanı Cahit Altunay, “Geçen yıllarda, yarışmaya Trakya bölgesinden gelen ve ‘şaptan ari’ belgesi olan kurbanlık hayvanları kabul ediyorduk. Bu yıl Anadolu’dan gelen ve bu belgeye sahip hayvanları da kabul ettik. Çadırlarımızın yüzde 80’inde Anadolu’dan getirilen hayvanlar var” dedi.
Jüride, İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü ve belediye yetkilileri, bir veteriner ile kurban satıcısı yer aldı.
Altunay, birinciye ödülünü verirken, yarışmayı kazanan boğayı belediye adına satın aldıklarını söyledi.
* * *
Hani 1999’daki büyük depremlerden sonra bir söylem geliştirilmişti... Meselâ İstanbul İnşaatçılar Derneği adına Nazmi Durbakayım, “Bizim tüketicimiz doktorluktan anlar, mimarlıktan anlar, kabzımallıktan anlar ama konut alırken domates aldığındaki özeni göstermez. Domates alırken eline alır, altına üstüne bakar, kavunu koklar ama evin gerekli belgelerini sormaz” diyordu.
Gerçi son zamanlarda, depreme dayanıklılığın ötesinde ev alacak olanlar, elektromanyetik alan ölçümü bile yaptırmaya başladı. Çünkü baz istasyonları, çeşitli vericiler, yüksek gerilim hatlarının sebep olduğu elektromanyetik radyasyon yayan dalgaların kanseri tetiklediği biliniyor. Bazı belediyeler ücretsiz elektromanyetik alan ölçümü hizmeti veriyor.
* * *
Peki milletvekili seçimlerinde biz ne yapıyoruz? “Kavun değil ki dibini koklayasın” diye bir deyimimiz de vardır ama adayları zaten biz seçmiyoruz. Milletvekili adaylarında aranan temel özellik “genel başkana bağlılık” değil mi? Ayrıca milletvekili adaylarından “yolsuzluktan ari” veya “bölücülükten ari” belgesi de istenmiyor!
Filanca partinin adayları, topluca milliyetçiliği ayaklarının altına mı aldı, Türk adını Anayasa’dan çıkarmaya teşebbüs mü etti; bunları arayan soran var mı?
Konuya uygun düştüğü için MHP Genel Başkan Yardımcısı Celal Adan’dan bir alıntı yapayım:
“Bugün bayrağımızdan medet umanların dün bayrağımızı yakanları hoş gördüklerini biliyoruz. Bugün seçim kapıya dayandığında bayrağı hatırlayanların, dün okullarda andımızı ve devlet kurumlarında Türkiye Cumhuriyeti ibarelerini yasaklamak için nasıl gayret gösterdiklerini de biliyoruz. Bunlar seçime kadar bayrağı baş tacı ederler. Sonra bayrakla işleri biter ve kendilerine başka bir sömürü aracı bulurlar. Yağmurun yağdığı yere tarlasını çeken bu zihniyetin milli değerlerimizi sömürdüğü ortadadır. Onlar için önemli olan ne pahasına olursa olsun iktidarlarını korumaktır.”
* * *
Hangi partinin listesinde sürprizler var, kim geldi, kim gitti, bunların ne önemi var!
Bakar mısınız, “parti adına değil kendi adına konuşuyor” veya “her yere aday gösteriliyor, her televizyon kanalına çıkıyor”, diye kimisi partiden atılıyor, kimisi aday gösterilmiyor!
Tabii ki mahkeme kadıya mülk değil ama bu işlerin bir ölçüsü olmalı değil mi? Üstelik uzman kişilerden oluşan jürileri bile yok. Mesela, doktor yok, sosyolog yok, sosyal psikoloji uzmanı yok? Kim var? Genel başkanın en yakın adamları var! AKP’de ise durum farklı... Orada genel başkanın bile yetkisi yok. Anayasa’ya aykırı olarak, listeye, kurucu genel başkan müdahale ediyor!
Siyasi kaderiniz bir liderin veya genel başkanın iki dudağı arasındaysa, teşbihte hata olmaz; kurbandan ne farkınız kalıyor. Seçildiğiniz andan itibaren, milletin değil genel başkanın ağzına bakmaya başlıyorsunuz! Etiniz ailenizin, kemiğiniz genel başkanın oluyor!
Oysa seçim yapmanın amacı, ülkenin yetişmiş insanlarını, birkaç kişinin emrine vermek değil ki!
Arslan BULUT, 21 Eylül 2015
arslanbulut@yenicaggazetesi.com.tr