Kurdun adı çıktı, çakallar köyü yıktı!
Trabzon-Maçka’nın Figanoy yaylasının Maya çimeni tesislerinde köylülerimle sohbet ediyorum. Konu, her zamanki gibi “Ne olacak Bu Türkiye’nin hali?”
Ben söze fazla girmiyorum ki “vatandaş ne düşünüyor”u tespit edeyim. Konuştuğumuz kişiler CHP seçmeni... Lozan tartışmasına da giriyorlar.
Harun Konak, sözü uzatmıyor, “Kurdun adı çıktı, çakallar köyü yıktı” diyor.
Teşbihte hata olmaz; Konak, bu atasözüyle, FETÖ’nün tahribatını önlemeyi fırsat olarak kullanan siyasi iktidarın, olağanüstü hal yönetimiyle Türkiye’yi kuruluş rayından çıkarmaya çalışmasını anlatmak istiyor.
* * *
Söz, Rize köylerinde “Kurdun adı çıktı, çakallar paş koparuyi” diye söyleniyor. Siverek’te ise “Kurdun adı çıktı, tilki dünyayı yıktı” şeklini alıyor.
Daha yaygın olanı ise “Kurdun adı yaman çıkmış, tilki vardır baş keser...” diye biliniyor.
Yani “öyle sinsi ve kurnaz kimseler vardır ki adı zalime, haine ve kötüye çıkmış kimselerden daha tehlikelidir.”
* * *
Bir de “Arkalı köpek kurdu boğar” atasözü var.
Arkalı FETÖ’cüler, ülkenin kurtlarını Ergenekon, Balyoz ve Casusluk davalarında boğdu, kurdu boğduran kurnaz tilki, şimdi ortada kurt kalmadı zannıyla, düzeni yıkıp, kendi sistemini kurmaya çalışıyor.
Kurtları temsil edenler de tilkiye boyun eğince, önlerinde bir engel kalmamış gibi görünüyor. Oysa kurt olmak, Türk milletinin tarihi karakteridir. Öyle ki, “kurtulmak” fiili bile “kurt olmak” ve “kurt uluşması”ndan türemiştir. Bozkurt, Türk mitolojisinde özgürlük ve bağımsızlığın ve liderliğin sembolüdür.
* * *
Rahmetli Ebulfez Elçibey, ölümünden kısa bir süre önce İstanbul’da Muammer Karaca tiyatrosundaki konferansında muhteşem bir bozkurt tasviri yapmıştı. Sanıyorum rahmetli arkadaşım Kemal Çapraz bu konuşmayı kaydetmişti. Özünde bozkurdun siyah ile beyaz arasında griyi temsil ettiğini, bunun uzlaşmayı, tüylerinin gümüş gibi parlak olmasının da düzen kurma niteliğini temsil ettiğini söylemişti.
Şimdi bir bozkurdun ortaya çıkıp, gidişata dur diyebileceği de hesap ediliyor tabii. Bu sebeple, bütün kurnazlıklarıyla, bir bozkurdun öne geçerek Türk milletine yol göstermesine engel olmaya çalışıyorlar. Fakat bilmiyorlar ki bozkurt olmak, toplumsal bir ruhtur..
* * *
Dr. Yaşar Kalafat’ın “Hocam Elçibey” başlıklı yazısında naklettiğine göre “Elçibey, Türklüğün bir tabiat olgusu olduğunu söylerdi. Ona göre hayatında Türklüğü yaşayamamış insan, tekâmülünü tamamlayamamış, yarım kalmıştır. Türklüğün varlığını duyup onun kültürünü, ululuğunu tatmayan kişinin kişiliği tamamlanmamıştır. Türkler dünya halklarına devlet kurmasını öğretmiş bir halktır. Osmanlı Türkleri Avrupa’da, Hazar Türkleri de Rusya’da bu öğretiyi verdiler. Rus tarihçilerin de itiraf ettikleri gibi Rus devlet sistem ve yönetim zihniyeti Hazar Türklerinin mirasıdır. Elçibey’e göre, fert bazında tek Türk, yerin göğün ve onları yaratan Tanrının bu âlemdeki mikro taşıyıcısıdır. Türk bunu ruhuna sindirebilmiş olandır. İnsan mikro kozmos iken, Türk bu metafizik misyonu da ihtiva eder ve Tanrıyı özünde taşır. ‘Ben seni yarattım ki, benim marifetlerimi yaşantına yansıtasın’ inancını en iyi temsil eden Türk’tür.”
* * *
Fakat “Elçibey, devlet yönetiminde olağanüstü yetkileri üzerinde toplamış kişinin tehlikeli de olabileceği üzerinde duruyordu. Böyle bir özlemin rüyasını gören yöneticilerimiz var. Bu husus Türklüğün korkulu rüyasıdır. Baskı, Türklüğün içindeki özgürlük duygusunu öldürüyor. Türkün yaratıcılığını mahvediyor. Ümidi bir ferde bağlama anlayışı çok tehlikelidir. ‘Kişiler için duyulan, olmazsa olmaz duygusu, toplumu sindirir tekâmülü engeller’ diyordu.”
O halde, “kurtuluş”, “kurt oluş”tadır... Siyaseten değil ruhen...
Arslan BULUT, 3 Ekim 2016
arslanbulut@yenicaggazetesi.com.tr