Küreselleşmenin Gelişmiş Ülkelere Etkisi
Şirket etkinliklerinin denetimsiz sürdürüldüğü dünya ortamı ve bu ortamın insanlığın tümüne dayattığı yaşam koşulları, küresel politikaları üreten ülkelerin insanlarına da umutsuz bir gelecek sunuyor. Bugün, şirket çıkarlarıyla insanlığın gelişimi arasında yeğin (şiddetli) ve ivedi (acil) çözüm bekleyen bir çelişki var. Bugün, gelişmiş ülkelerin bir türlü çözemediği; işsizlik, gelir paylaşımındaki eşitsizlik, artan suçlar, sosyal güvensizlik, uyuşturucu bağımlılığı, çevre kirliliği, yasadışı göç, üretimsizlik, ayrılıkçı siyasi yapılanmalar vb. sorunlar, Yeni Dünya Düzeni’nin gelişmiş ülkelere kestiği faturalardır. Ulusal gelirini ağırlıklı olarak, azgelişmiş ülkelerle giriştiği tek yanlı tecimsel (ticari) çıkarlar üzerine kuran ve bu ilişkileri giderek dünya düzeni yaparak küreselleştiren gelişmiş ülkelerin, sorunlardan uzak durmaları olanaklı değildir.
Yarattığı Sorunla Yaşamak
The Observer gazetesinin 15.11.1997 tarihli sayısında şu yorum yer aldı; “Dünya ekonomisi derin bir ekonomik felaketin eşiğinde duruyor. Uluslararası ilişkilerde ilginç gelişmeler var, silahlanma yarışı hızlanıyor, 1929’a benzer bir çöküş dönemine mi giriyoruz?” 1
Observer’ın kuşkusunu abartılı bulmayanlar, bugün hiç de az değil. Gelişmiş ülkeler, dünyadaki ekonomik etkinlikleri denetliyor ancak kendi ülkelerinde yaşanan sorunları da bir türlü çözemiyor. Sermaye dolaşımında erişilen düzey, varsıl ülkelerin istem ve ereklerine belki uygun düşüyor ancak doğurduğu sonuçlar kendileri de içinde olmak üzere, tüm insanlığa kaygı veren sonuçları da beraberinde getiriyor.
Şirket etkinliklerinin denetimsiz sürdürüldüğü dünya ortamı ve bu ortamın insanlığın tümüne dayattığı yaşam koşulları, küresel politikaları üreten ülkelerin insanlarına da umutsuz bir gelecek sunuyor. Bugün, şirket çıkarlarıyla insanlığın gelişimi arasında yeğin (şiddetli) ve ivedi (acil) çözüm bekleyen bir çelişki var. Observer kuşkularında haklı.
Etkileyen Etkilenir
Uluslararası ilişkilerde, ülkeler birbirlerini karşılıklı olarak etkiler. Çıkara dayalı ilişkilerde, etkileşimin güçlüden yana işlemesi ne denli doğalsa, bu işleyişi değiştirmeye yönelik tepkilerin oluşması ve bu tepkilerin hem etkileneni hem de etkileyeni kapsamı içine alması da o denli doğaldır.
Ülkeler arasındaki ilişkilerin sömürüye ya da eşitliğe dayanıyor olması, etkileşimin yalnızca niteliğini gösterir. Oysa, niteliği ne olursa olsun etkileşim karşılıklıdır ve bir bütünü oluşturur. Fransız hukukçu Carré de Malberg, Devletler Kuramı adlı yapıtında; “yabancı bir devlete karşı herhangi bir bağımlılığı olan devletin, içeride de egemen olacak gücü kalmaz...” diyor. 2
Burada sözü edilen bağımlılık, gerek sömürmeyi gerekse sömürülmeyi kapsayan bir kavramdır. Gelişmiş ülkeler azgelişmiş ülkeleri bağımlı duruma getirirken kendileride o ülkelere bağımlı duruma gelirler. Başka bir ülkeyi sömüren bir ülke özgür olamaz.
Küreselleşmenin Faturası
Bugün, gelişmiş ülkelerin bir türlü çözemediği; işsizlik, gelir paylaşımındaki eşitsizlik, artan suçlar, sosyal güvensizlik, uyuşturucu bağımlılığı, çevre kirliliği, yasadışı göç, üretimsizlik, ayrılıkçı siyasi yapılanmalar vb. sorunlar, Yeni Dünya Düzeni’nin gelişmiş ülkelere kestiği faturalardır. Ulusal gelirini ağırlıklı olarak, azgelişmiş ülkelerle giriştiği tek yanlı tecimsel (ticari) çıkarlar üzerine kuran ve bu ilişkileri giderek dünya düzeni yaparak küreselleştiren gelişmiş ülkelerin, sorunlardan uzak durmaları olanaklı değildir.
Denizaşırı ülkelerdeki her tür sorun, kaçınılmaz olarak küreselleşir dolaylı ya da dolaysız varsıl ülkelere taşınır. Fabrikalar, işgücü ucuz ülkelere götürülerek daha çok kazanç elde edilir ancak bu kez büyük boyutlu işsizlik sorunuyla karşılaşılır.
Uluslararası para piyasalarında bol ve kolay para kazanılır ancak yatırıma dönüşmeyen kazanç toplumsal varsıllığın değil, üretimsizliğin ve aşırı tüketimin kaynağı olur. Aşırı tüketim, insanların doyum sınırını yükseltir ancak üretimi aşan tüketimin kaçınılmaz sonucu dış ticaret açığıdır. Bu da borçlanma demektir. Borçlanma yeni borçlanmaları gerekli kılar ve bu gereklilik borçlanmayı, ekonomik etkinlikleri sürdürülebilir kılmanın zorunlu koşulu durumuna getirir. Bu süreç bütün ülkeler için geçerlidir.
Yarışma ve Çatışma
Dünya teciminin (ticaretinin) serbestleştirilmesi için çaba gösterenler, bir gün karşılarında serbestleştirdikleri pazarları elinden almak isteyen güçlü yarışcılarla (rakiplerle) karşılaşır. Evrensel doğrular olarak ileri sürülen uluslararası ticaret kuralları, o koşulları koyanlar tarafından çiğnenmeye başlar. Bu ise, uluslararası çatışma demektir.
Denizaşırı ülkelerden yüksek oranlı kazanç aktarılır ancak bu aktarımın yoksullaştırdığı ülkelerde alım gücü azalır, tecim yeteneği düşer, pazar daralması ortaya çıkar. Günümüzde geçerli olan dünya ekonomik düzeni, kör sokaklarla birbirine bağlanmış çıkışı olmayan bir yoldur.
Karanlık Tablo
Genç kuşakların dengeli, iyi ücretli iş seçenekleri azalmış, dünya nüfusunun gittikçe daha büyük bölümü, alıcı (müşteri) olmaktan çıkarak vitrin izleyici olmuştur. İnsanların büyük çoğunluğu artık; ev yapmak, işe başlamak ya da tarlasını ekmek için gerekli parayı bulamamaktadır. Bu durum varsıl-yoksul tüm ülkeler için geçerlidir.
ABD, 50 yıllık Yeni Dünya Düzeni döneminin tartışmasız önderidir. Düzenin kuruluşu, yaşatılması ve geliştirilmesi için öncülük etmiş, güç ve para harcamıştır. Ancak, bugün sonradan ortaya çıkan yarışcılar (rakipler) Japonya, Almanya ve Çin’e karşı güç durumdadır. Küreselleşmenin öncülüğünü yapan bu ülkede; Amerikan rüyası, bayrak ve ülke söylemleri giderek artmaktadır. Japonya ve Almanya’daki söylem ve sorunlar da ABD’ndekinden çok ayrımlı (farklı) değildir.
Amerikalı ekonomist Jaffry E.Garten, ABD’nin bugünkü durumuyla ilgili olarak şunları söylüyor: “Birleşik Devletler otomobil endüstrisinin ölümü, Amerika’nın öncü olduğu yarı iletken üretiminin zayıflaması, yabancı sermayeye artan bağımlılık dev boyutlu sorunlar yaratıyor. ABD bundan onyıl sonra, yirmi yıl öncesinin durumunu yakalayabilirse kendisini son derece şanslı saymalıdır... “ 3
Global yoksullaşma nedeniyle düşen alım gücü, pazar daralmalarına neden oluyor ve bu daralma dolaylı olarak gelişmiş ülkeleri de etkiliyor. İsviçre’nin kayak merkezi Davos’ta 1999’da toplanan Dünya Ekonomik Forumu’unda konuşan Almanya Başbakanı Gerhard Schröder şunları söylüyor: “Spekülatörler ulusal ekonomileri yıkıma sürüklüyorlar, binlerce insanın ümitlerinin yıkıldığını görüyoruz. Dünya ekonomisinde istikrarsızlığa yol açan spekülatif sermaye hareketleri ve küresel finansal yapı üzerinde zaman geçirmeden bağlayıcı önlemlerin alınması gerekmektedir.” 4
İşsizlik sorunları, şimdiye dek 3.dünya ülkelerinde görülen manzaraların ABD’nde de yaşanmasına neden oluyor. Amerikada yayınlanan bir raporda şunlar yazılıyor: “Orta büyüklükteki bir metal-seramik firması, saat 17:00’da bülten panosuna on tane başlangıç düzeyinde iş olanağı açıldığını belirten bir not astığında, sabaha karşı 05:00’te bu on iş için başvurmayı bekleyen iki bin kişi sıra oluyordu.” 5 Ford Motor Company Kentucky’de açtığı yeni fabrikasına alacağı 1300 iş için ilan verdiğinde tam 110 bin kişi işe girmek için başvurmuştu. 6
“Yolunda Gitmeyen Birşey”
Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, 1997 Haziranında, Almanya Başbakanı Helmut Kohl’le birlikte düzenlediği basın toplantısında, Avrupa’daki yoksulluk konusuna değinerek şunları söyledi: “Burada yolunda gitmeyen bir şey var. 19.yüzyıldan bu yana süren tarihi geleneklerin tersine Avrupa, ilk defa yoksulluğun giderek arttığı bir dönem yaşıyor.” 7
Almanya’da yoksulluk yardımı alanların sayısı 1995’te yüzde 9,1 oranında arttı. Almanya’nın borsa ve bankalar kenti Frankfurt’ta yaşayan her 5 kişiden biri yoksulluk sınırının altında yaşıyor.
Boyutları bu düzeyde olmasa da, benzer sorunlar Japonya’da da yaşanıyor. Japonlar’ın son derece pahalı bir ortamda, küçük konutlarda, baş döndürücü hızla süren bir iş yaşamında görev alarak yaşamaktan memnun oldukları söylenemez. Ülkenin varsıllığına uygun düşmeyen yaşam koşulları Japonları, “varsıl ülkenin yoksul insanları” 8 durumuna getirmiştir.
Alt yapı yetersizlikleri, konut sorunu ve gelir dağılımdaki artmaya başlayan ayrımlar, iç siyasette gerilimlerin yükselmesine neden oluyor. Japonya’nın ulusal servetindeki hızlı artış nüfusun bir kısmını varsıllaştırmıştır ancak servetin geneldeki artışı çok yavaş olmuştur. Yaşam düzeyi öteki büyük sanayileşmiş ulusların gerisindedir. Japonya, intihar olaylarında İsveç’le birlikte başı çeken ülkelerdendir.
Ayrılıkçılık Gelişmişlere De Ulaşıyor
Gelişmiş ülkeleri etkilemeye başlayan bir başka konu, ayrılıkçı devinimlerin (hareketlerin) kendi ülkelerini de etkileme eğilimi göstermesidir. Az gelişmiş ülkelerde ayrılıkçılığa eskiden beri destek veren gelişmiş ülke hükümetleri, Yeni Dünya Düzeni’nin belirgin özelliği olan ulus devlet karşıtlığının bölünmeye yönelik etkilerini, kendi ülkelerinde görmenin şaşkınlığı içindedir. CIA görevlisi Graham E.Fuller, “Ekonomik ve toplumsal sorunlarını çözmede başarı gösteremezse, Birleşik Amerika’daki etnik yapı, Amerikan demokrasisini tehlikeye düşürecektir” diyerek, ABD hükümetini uyarmaktadır. 9
Bugün dünyada, İspanya (Bask), İrlanda (IRA), Fransa (Korsika) ve Kanada (Quebec) gibi eskiye uzanan ayrılıkçı devinimlerin yanında, İtalya (Kuzey Ligi), Belçika (Flaman Valon) ayrılığı, ABD (Teksas) gibi yeni hareketler ortaya çıkıyor. Japonya’da, Liberal Demokrat Parti’nin eski genel sekreteri Japonya’nın 300 özerk bölgeye ayrılmasını öneriyor. Belçika’da 1831 yılından beri ayakta duran Flaman-Valon devleti çözülüyor. Belçikalı kimliği ölüyor. “Tembel ve asalak” suçlamalarıyla Flamanlar ve Valonlar artık birlikte yaşamak istemiyorlar. 10 Uluslararası ilişkiler üzerinde yaptığı inceleme nedeniyle ödüller almış ünlü Amerikalı yazar Robert Kaplan “An Empire” adlı yeni kitabında şunları yazıyor: “Global ekonominin ve teknolojik oluşumların etkisiyle Kanada 30 yıl içinde Ulus-devlet niteliğini yitirerek yok olacaktır. Kanada’nın devlet olarak ortadan kalkmasıyla birlikte yerine, yerel çıkarların geçerli olduğu bölgesel nitelikli bir ülke oluşacaktır.” 11
G-8’ler Sızlanıyor
Küreselleşmenin olumsuz sonuçlarının gelişmiş ülkeleri de kapsamı içine alarak yayılması, Batılı hükümetleri zorlamaya başlamıştır. 1999 da Köln’de gerçekleştirilen dünyanın en zengin 7 ülkesi ve Rusya’nın oluşturduğu, G-8 dışişleri bakanları toplantısında yayınlanan sonuç bildirisi, bir günah çıkarma belgesi gibiydi.
Bu bildiride şunlar söyleniyordu: “Birleşmiş Milletler, halkları ve gelecek kuşakları savaş afetinden kurtarmak olan ana amacını gerçekleştirememiştir. Uluslararası istikrar, bölgesel ya da ülke içi etnik çatışmalardan büyük zarar görmüştür. Egemen devletlerin dağılması, parçalara ayrılması, uluslararası barışa, güvenliğe ciddi tehlike oluşturmayı sürdürmektedir. Küreselleşme hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelere yeni zaaflar ve yeni tehlikeler getirmiştir. Uluslararası mali kriz, toplumsal bağları zedeleyebilir, bizleri küreselleşmenin sağladığı toplumsal yararları güvence altına alma zorunda bırakabilir.” 12 Tam anlamıyla bir orta oyunu. G-8’ler, Hacıvat’ın yaptığı gibi, hem vuruyor hem de ne vuruyorsun diye bağırıyor.
Dünyanın içinde bulunduğu kargaşa (kaos) ortamı, oluşmasında sorumluluğu olsun olmasın herkesi kapsamı içine almıştır. Yeni Dünya Düzeni, giderek yaratıcıları için de gözkorkutan bilimkurgu canavarlarına dönüşmektedir. Düzenin yürütülmesi için ağır bedel ödettirilen yoksul ülkeler, bugün yüzyılın ilk yarısında görülen düzeyde örgütlü bir savaşım içine henüz giremedi. Ancak, çok yönlü baskıya ve güç ayrımlarına karşın azgelişmiş ülkelerle sınırlı kalmayan değişik düzeydeki tepkiler, dünyanın her yerinde ortaya çıkmaya başladı. Geleceğinden kuşku duyan ve yaşamlarından hoşnut olmayanların sayısı her geçen gün artmaktadır. Varsıl ya da yoksul ülkelerin insanları küreselleşmenin yıkıcı etkisine karşı ortak bir savaşımın arayışı içindedir. Çıkış yolunu bulmaları kaçınılmazdır.
1 The Observer 16.11.1997 ak. Cumhuriyet 24.11.1997
2 “Dünyanın Batılılaşması” Serge Latouche Ayrıntı Yay., sf.109
3 “Soğuk Barış” Jaffry E.Garten Sarmal Yay., sf.36
4 “Ulusal Ekonomiler Yıkıma Sürükleniyor” Cumhuriyet 03.02.1999
5 “Carpenter Technology” Nicholoas Fiore, at Conference on Leveraging Talwanese Resources MIT-EPOCH Foundation, Ekim 12-14 1995; ak. Lester C. Thurow “Kapitalizmin Geleceği” Sabah Yay., sf.138
6 a.g.e. sf.148
7 “Sefiller AB Sahnesinde” Cumhuriyet 17.10.1997
8 “Kıran Kırana” Lester Thurow Afa Yay., sf.274
9 “The Democracy Trap: Theperils of the Postcold World War” Graham E.Fuller NewYork 1991
10 “Belçika Dağılıyor” Ahmet Sever Milliyet 17.10.1996
11 “Küresel Ekonomi Kanada’yı Yok Edecek” Cumhuriyet 28.09.1998
12 “Küreselleşmenin İflası” Cumhuriyet 11.06.1999
Metin AYDOĞAN, 21 Eylül 2014