Kürt Meselesine "Kökten" Çözüm:

Forumda gereksiz, yanlışlıkla açılmış veya kilitlenmiş başlıklar buraya taşınır.

Kürt Meselesine "Kökten" Çözüm:

İletigönderen A.Tamtürk » Prş Tem 28, 2011 0:47

[mod="bezgin"]Ek Kurallar


1. Forum içerisinde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni yıkıcı ve yakıcı tasarı veyahut görüşleri savunmak, övmek yasaktır. Kuralı ihlâl edenler, forumdan uzaklaştırılacaktır.


Öne Çıkan Örnek Kural Aykırılıkları:

A) Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Avrupa Birliği (AB)'ne üye olması isteği veya görüşü -> "Onurlu" ön adıyla olsa dahi kabûl edilemez!

B) "Tam bağımsızlık!" ilkesine ters düşen her türlü içerik ve görüşler ek kurallara aykırılık dâhilindedir.

C) Budunsal (etnik) ve mezhepsel (dinsel kol) ayrılıkları aşılamak, yurt bütünlüğüne tehlike oluşturacak şekilde ilgili ayrılıkları savunmak, ek kurallara aykırıdır.[/mod]

KÜRT MESELESİNİN
EN KANSIZ
EN HUKUKSAL
EN BARIŞÇI
EN KÖKTEN
EN KESİN
TEK ÇÖZÜMÜ:

Bence Atatürk’ün tek hatası Kürtleri Türk Milleti’nin bir parçası olarak görmesidir. Oysa zamanında Yunanistan’la yapılan, oradaki Türklerle buradaki Rumların mübadelesi gibi Kuzey Irak’taki Türkmenlerle buradaki Kürtler de mübadele edilmiş olsaydı bu gün 50.000 insanımız PKK terörü yüzünden ölmemiş olurdu ve de Cumhuriyet tarihi boyunca emperyalist maşası Kürtlerle hâlâ uğraşmak zorunda kalmazdık.

Kuzey Irak’a gidecek olan Kürtleri bilmem ama Kuzey Irak’taki 3,5 milyon Türkmenin Türkiye’ye güle oynaya gelip, sınırdan girer girmez de toprağı öpeceğine eminim. Bu laf olsun diye yazdığım bir yorum değil, gayet ciddi düşüncemdir. Bu mübadele konusunu çoktandır enine boyuna düşünüyorum. Öyle ki, bu konu hakkında sanırım 2-3 saat hiç durmadan konuşabilirim.

Zaten Kürtlerin Anavatanı Türkiye değil bu günkü Kuzey Iraktır. Selçuklular, Kürtler Müslüman oldukları için Anadolu'ya gelip yerleşmelerine izin vermişlerdir. Türkler Anadolu'yu yani Diyarbakır'ı, Bitlis'i, Van'ı, Hakkâri'yi Kürt'lerden değil Bizanslılardan almışlardır. O zamanlar buralarda bir tek Kürt aşireti bile yoktu. O zamanlar Diyarbakır'ın, Bitlis'in, Van'ın, Siirt'in halkı Ermeniler, Rumlar ve Süryanilerdi. Bizans Selçuklulara yenilince buralardaki Ermeni, Rum, Süryani halk da batıya göç etmiştir. Boşalan binlerce Ermeni, Rum, Süryani köyüne de İran'dan, Irak'tan gelen Kürt aşiretleri sonraki yıllarda gelip yerleşmişlerdir. Kaldı ki Kürtlerin kendilerinin de Türkiye’yi Vatan olarak görmedikleri Vatan savunmasından sürekli kaçmalarından, askerlik yapmamak için kırk takla atmalarından bellidir. Askerlik görevinden kaçmak Kürtler arasında adeta övünülecek bir halk sporu durumundadır. Askerlik yapana ise enayi gözüyle bakılmaktadır.

Ne Çanakkale’de, ne Sakarya’da, ne de Dumlupınar’da, bu Vatan için ölmüş bir tek Kürt bile yoktur. Bu ülkeyi belki Vatanları olarak benimserler düşüncesiyle ve Kürtleri entegre edebilme uğruna bu savaşlarda ismi geçen göstermelik bir iki Kürdün gerçekten oralarda bulunup bulunmadığı bile şüphelidir. Netice olarak tüm Türkiye toprağında Türklerin Kürtlere borçlu olduğu bir tek çakıl taşı bile yoktur. Tam aksine Kürt Hamidiye alaylarından Şeyh Said’e, Kürt Said’e, Kürt Mustafa Paşa divanına Kürt Teali Cemiyeti’ne ve en son olarak onun bunun maşası PKK’ya kadar Kürtlerin tamamı bu vatana ve Türk Milletine daima düşmanca tutum içerisinde olmuşlardır.

Tüm Cumhuriyet tarihi boyunca Kürtler Türkiye’nin Gayrı safi Milli Hasılasına hiçbir katkıda bulunmadığı gibi batının üretimini de adeta asalak bir sülük gibi emmişlerdir. Devlete tek kuruş vergi ödememeleri bir yana yıllardır kaçak elektrik kullanımıyla bu asalaklıklarının üzerine tüy dikmişlerdir.

Almanya Almanca bilmeyen Türkleri sınır dışı etmekte, bu yüzden 50 yıldır Almanya’da çalışan ailelerin çocuklarına bile vize vermemektedir. ABD İngilizce bilmeyi ABD vatandaşlığının şartı olarak kabul eden yasa çıkarmıştır. Fransa Fransızca bilmeyen ilticacıları ülkesine insaniyet adına bilem sokmamaktadır. Çünkü ulusal birliktelik arzusunun en önemli göstergesi yaşanılan ülkenin resmî dilini öğrenmektir. Yaşadığı ülkenin resmî dilini bile öğrenmemekte 4 kuşaktır direnen Kürtlerin Türkiye’ye entegrasyonu ise bir hayaldir.

Son olarak kendilerine ait olmayan bu toprakları Bağımsız Kürdistan hayaliyle sahiplenmeye kalkmaları bardağı taşıran damladır. Bıçak kemiğe dayanmıştır, yetti artık denilen noktaya gelinmiştir.

Kürtlerin bu ülkede yaşamayı asla hak etmedikleri artık çok açık ve nettir. Emperyalist maşası olmayı alışkanlık haline getirmiş, Türkiye Cumhuriyetinin altını oymayı felsefe edinmiş Kürtlerin ebedî ihanetinden ilelebet kurtulmanın ve artık en nihayet Ulus Devlet olmanın en kansız, en hukuksal, en barışçıl, en kökten, en kesin tek çözümü Kuzey Iraktaki Türkmenlerle bizdeki Bağımsız Kürdistan heveslisi Kürtlerin Mübadelesidir. “Türk Milletiyle birlikte yaşamayı içine sindiremeyen” Kürtler Anayurtları olan Irak'a gönderilmeli, oradaki Türkmen kardeşlerimiz de Türkiye'ye getirilmelidir.

İtiraf etmek gerekirse böyle bir mübadeleyle Türkiye Misak-ı Milli sınırlarındaki Musul ve Kerkük’ten vazgeçmiş olacak, ki zaten oraları bize asla vermezler. Yani bu bizim için bir tavizdir, kabul. Ama bir kayıp da değildir.

Mübadele Uluslararası Hukuk’un kabul ettiği bir çözümdür. Çünkü hiç kimse birlikte yaşamak için zorlanamaz. Mübadeleler geçmişte Atatürk tarafından Türkiye’deki Rumlar ve Yunanistan’daki Türkler için uygulandığı gibi, Hindistan Pakistan arasında, Eski Sovyet Cumhuriyetleri arasında, günümüzde eski Yugoslavya’da başarıyla uygulanmıştır. Bu mübadeleler tüm taraflar için kesin çözüm olmuştur.

Atatürk o zamanlar Türk-Rum mübadelesini yapmamış olsaydı şu anda İstanbul’un ortasında 2 milyon nüfuslu bir “Vatikan” vardı!

Şu anda eğer Türkiye ile Kuzey Irak’taki kukla devlet arasında Türkmen-Kürt mübadelesini “şimdi” yapmazsak, Türk-Kürt mübadelesinin bir süre sonra kaçınılmaz olarak "Batı Türkiye Cumhuriyeti" ile "Kuzey Kürdistan Cumhuriyeti" arasında yapılması gündeme gelecektir ki Büyük Ortadoğu Projesi'nin (BOB) hedefi doğrultusunda gidişat maalesef odur.

Türkmenlerle Kürtlerin mübadelesi fikri farklı zamanlarda Prof.Dr.Mümtaz Soysal ve Emekli Büyükelçi (sonradan MHP Milletvekili) rahmetli Gündüz Aktan tarafından da savunulmuştur.

Ama o günlerdeki konjonktürde Türkiye’nin bölünme tehlikesinin bu günkü kadar belirgin olmaması, ve belki de o günkü siyasi gerekçelerle o günlerde bu konu etraflıca tartışılmamıştı.

Ancak bu gün “Bağımsız(!) Kürdistan” ve toprak taleplerinin fütursuzca seslendirilmeye başlanıp, devamında Özerklik ilanıyla geldiğimiz noktada o günlerde ortaya atılan “Türkmen-Kürt mübadelesi” çözümü fikrinin ne kadar ileri görüşlü olduğu ortaya çıkmaktadır.

Türkmen-Kürt mübadelesi olamayacak, yapılamayacak bir iş değildir.

Türk-Rum mübadelesi 6 yıl sürmüştü. O yıllarda savaş yorgunu genç Türkiye Cumhuriyeti bu mübadeleyi hiç kimseyi mağdur etmeden başarıyla yapmıştı. Bu günkü Türkiye Cumhuriyeti ise bu işi (gidecek olanlara parasal teşvikler ve kolaylıklar sağlayarak, gelen Türkmenleri ise hızla iskan ederek) çok daha kısa sürede, çok daha rahat yapabilecek durumdadır.

Kaldı ki şu an ki “Uluslararası geçerli durumda” (konjonktürde) bu Türkmen-Kürt mübadelesi ABD’nin de işine gelir, İsrail’in de. Böylece ABD ve İsrail, Kuzey Irak’ta zaten fiilen kurmuş oldukları Kürdistan’da gözlerinde çapak olan Türkmenlerden de kurtulmuş olacaktır. Yani sorun çıkartmazlar. Eh bizdeki “Bağımsız(!) Kürdistan” heveslisi Kürtler de böylece en sonunda muradına erer. Bu mübadele Barzani’nin de işine gelir, böylece Irak’ta en sonunda “çoğunluk” olurlar.

Belki ABD oraya gidecek olan Kürtlere de petrolü biraz koklatır. Bu da bizdeki Kürtlerin Kuzey Irak’a gitmesinde teşvik edici bir unsur olur. Yani iyi olur.

Petrol dediğin sonsuz kaynak değil, 2026 yılında zaten bitecek. Bir nesil boyunca keyfini sefasını sürsünler gözümüz yok. ABD ve İsrail de onları orada tepe tepe kullanır. Artık İran’a karşı mı kullanır, Suriye’ye karşı mı kullanır umurumda bile değil.

Akıllı olurlarsa Barzani’yi devirip, ABD’yi kovup belki hakikatten bağımsız bile olurlar. O zaman onları takdir edip önce ben alkışlarım.

Yani bu çözüm bütün tarafların işine gelir.

Tek ve kesin çözüm mübadeledir. Oradaki Türkmen’lerimize karşılık istedikleri kadar Kürt verebiliriz. Başta BDP’nin tüm kayıtlı üyeleri ve geçmişte PKK’ya yardım ve yataklık yapmış olan kim varsa.

Adına Kürt sorunu mu dersiniz, Kürt Meselesi mi dersiniz, PKK belası mı dersiniz, Türkiye’de tüm Cumhuriyet tarih boyunca süren huzursuzluğun kaynağının en kansız, en hukuksal, en barışçı, en kökten, en kalıcı, en kesin tek çözümü budur. Bütün iş T.B.M.M.'nin bir kararına bakar.

Giden gider, "bu Ulus Devletin bir ferdi olmayı isteyerek kalan Kürtler" ise bizdendir...

Sonrasında ise, gidenler ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine. Yeter ki biz de artık rahat bir nefes alalım ve en sonunda artık biz de bir Ulus Devlet olalım.

Yetti be!

Saygılarımla,

A.Tamtürk
a-tamturk.blogspot.com
Kullanıcı küçük betizi
A.Tamtürk
Üye
Üye
 
İletiler: 9
Kayıt: Cum Haz 19, 2009 23:07

Re: Kürt Meselesine "Kökten" Çözüm:

İletigönderen A.Tamtürk » Prş Tem 28, 2011 3:13

Makalemin 75. satırında "Batı" yerine "Doğu" Türkiye Cumhuriyeti yazmışım, düzeltir özür dilerim.
(Sn editör benim adıma bu düzeltmeyi yaparsa çok teşekkür ederim)
Kullanıcı küçük betizi
A.Tamtürk
Üye
Üye
 
İletiler: 9
Kayıt: Cum Haz 19, 2009 23:07

Re: Kürt Meselesine "Kökten" Çözüm:

İletigönderen Erhan Sandıkçı » Prş Tem 28, 2011 4:16

Sayın Tamtürk, öncelikle şundan dolayı teşekkür etmek istiyorum; onlarca farklı isim takılan bu sorun ile ilgili "Kürtlerle birlikte yaşamak/ayrı yaşamak" ekseninde geliştirilen çözüm önerilerinin, Kürtlerle birlikte yaşamaya dayalı olanları -gerek bir kesimin tepkisini çekmemek, gerek faşist damgası yememek için- hep gazeteci, yazar, aydın, siyasetçi, sanatçılardan dile getirilirken; Kürtlerle ayrı yaşamaya dayalı olanları (mübadele, tehcir, hatta katliam!) ise bilinçli-bilinçsiz halk tarafından önerilmekteydi. (TÜRKSOLU dergisi ve Ulusal Parti istisnası dışında.) Siz burada ''Kürtlerle ayrı yaşamaya dayalı'' bir çözüm önerisini bilimsel ve tarihsel olarak ele alarak bu konuyu İrfan Tuna, Teoman Alili, Faruk Haksal, Feza Tiryaki ve daha bir çok aydının içinde bulunduğu ortamda, sorunun çözümünde tüm yolların denenmesi adına gerçekçi bir tartışma zemini oluşturmak için adım attınız.

Kendi fikirlerime gelince, tamamen ABD güdümünde olan bir hükümete sahip olduğumuz ve bu hükümetin 9 yılda çeşitli yollarla halkın desteğini aldığı bir ortamda bu önerinin TBMM ve siyasi partiler bazında gündeme alınması Türkiye cumhuriyeti açısından büyük tehlikeler yaratır! Zira iktidar partisinin başı yani -sözde- başbakan, ABD'nin Türkiye'nin doğusunu bizden ayırarak Kürt devleti kurmayı öngören Büyük Ortadoğu Projesi'nin eşbaşkanıdır. Terör örgütünün siyasi kanadı BDP'nin 43 ilde ''Demokratik Özerklik seçimleri'' yaptığı bir süreçteyiz. Kürtleri (aslında daha doğru bir tabirle Kürt kökenli Türkleri) Türklerden ayırıp Türkiye cumhuriyeti topraklarının bir bölümünde özerk yönetim, federetif bir yapı veya ayrı bir devlet oluşturulmak istenirken bu düşünceyi destekleyerek ''Zaten biz Kürtleri istemiyoruz'' mesajı vermek Türk devletini paramparça etmek isteyenlerin ekmeğine yağ sürmek anlamına gelir. Zira Türk-Kürt çatışmasını körükleyenler, Türkiye'de bir iç savaş planlayanlar iyice gemi azıya almışlardır.

Ayrıca getirdiğiniz öneri ile ilgili toplumsal açıdan bir çok eleştiri getirilebilir. "Kürtlerin bir bölümü İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de, kimisi ana Türk baba Kürt, ya da ailesi Arap, Boşnak, Gürcü, Kürt gibi farklı etnik kökene ait insanlar. Nasıl bir ayrıştırma olabilir ki!" denebilir. Yahut Kürtlerin tamamını ''Türkiye'de yaşamayı hak etmiyor'' diye nitelendirmenin yanlışlığı dile getirilebilir. Nitekim yazar Müyesser YILDIZ da Kürt ama asla Türklüğü reddetmez ve bölücülükle yakından uzaktan ilgisi yoktur... Ben yine de bu konuda birliktelik ve sağduyudan yanayım.

Özetlersem; tarafsız bir gözlemci açısından baktığımda bu önerinin burada tartışılmasını doğru buluyorum. Ancak önerinin doğruluğu/yanlışlığı konusunda içinde bulunduğumuz ağır süreçte ortak milli ad TÜRKLÜK'ü zedelemeden BİRLİK ve BÜTÜNLÜKTEN yanayım.
İki Mustafa Kemâl vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemâl... İkinci Mustafa Kemâl, onu “ben” kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemâl sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemâl odur!
Kullanıcı küçük betizi
Erhan Sandıkçı
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 142
Kayıt: Cmt Şub 19, 2011 21:34

Re: Kürt Meselesine "Kökten" Çözüm:

İletigönderen D.İzzet ERDOĞAN » Prş Tem 28, 2011 11:08

Sayın A.Tamtürk,

Biz henüz Makedonya’dan, Trakya’dan, Rodos’tan, Kafkasya’dan ve söylemeye gerek duymadığım daha bir çok bölgeden vazgeçmedik ki Musul’dan yada Kerkük’ten vazgeçelim.

Bu vazgeçemeyişimiz bir hayal yada fantazi bağlamında olmayıp, jeostratejik ve jeopolitik gerçekler üzerinde şekillenmiştir.

Öte yandan, A sorunu yada B meselesi şeklinde oluşturulan kavramlar yada terimler toplum üzerine uygulanan psikolojik harbin, güdümlü medya tarafından kullanılan cephanesidir.

Güdümlü medya terminolojisi kullanırsak varacağımız netice, yine o medyayı güdenlerin arzuladığı netice olacaktır. Bu nedenle güdümlü medya terminolojisini kullanmaktan olabildiğince sakınmalıyız.

Ülkemizde etnik sorun yoktur. Dolayısıyla Avşar , Türkmen , Kürt , Yörük vs sorunu da bulunmamaktadır. Bazı ilçe ve kasabalarda ortaya çıkan sorunun kökeninde yerel ağalar ile küresel ağaların işbirliği yaparak halkı ve bölgeyi sömürmeyi amaçlayan projeleri yatmaktadır. Küresel ağaların daha ciddi projeleri de vardır. Bu ağalar bölge üzerindeki emellerini gerçekleştirme yolunda esas olarak PKK terör örgütünü adını verdiğimiz eşkıya topluluğunu başarıyla kullanmaktadırlar.

Maalesef, T.C. devletini yönetenler içinde doğuştan kukla ve doğuştan hain sayısı yeterli düzeyde olduğu için PKK denen eşkıya güruhunu elimize çok fırsatlar geçmesine rağmen paralize edemedik. ( Bu, konunun farklı bir boyutudur. )

Yine bazı yöneticilerin acizliği ve basiretsizliği nedeniyle memleket dahilinde genetik haritacılık yada etnik etiketleme faaliyetlerini de önleyemedik.

Netice olarak, yazı konusundaki teorik ve pratik imkansızlıkları incelemeye gerek duymaksızın, ne Musul’dan ne de Makedonya’dan her hangi bir şekilde vazgeçmemizin mümkün olamayacağını belirtmek istiyorum.

Saygılarımla.
Kullanıcı küçük betizi
D.İzzet ERDOĞAN
Üye
Üye
 
İletiler: 5
Kayıt: Pzr Tem 17, 2011 17:48

Re: Kürt Meselesine "Kökten" Çözüm:

İletigönderen A.Tamtürk » Prş Tem 28, 2011 21:19

.


Sayın Erhan Sandıkçı,

Sizi çok iyi anlıyorum. Çok haklısınız. Özellikle Kürt Meselesine yönelik
Böyle bir çözüm önerisinde "ırkçı" damgası yemek çok kolay.
Oysa asıl Irkçı fikirlerin ise PKK'nın partisindeki Kürtçü unsurlar arasında
olduğu malum medya tarafından gözlerden kaçırılmakta.

Fakat, toplumun aydınlarına düşen görev bu tür damgalar yemekten
korkmadan çözüme yönelik her türlü fikri dillendirmektir.
Unutmayalım ki müsademe-i efkardan barika-i hakikat doğar.

Devletlerin her durum için bir B ve C planları mutlaka olmalıdır.
Mübadele çözümü de ister B planı olarak olsun, ister C planı
olarak olsun mutlaka üzerinde devletçe düşünülmesi gereken bir
seçenek. Tüm kurumlarıyla köklü Türkiye Cumhuriyeti Devleti ise
sadece eşbaşkan'dan ibaret değil!

Epeyce bir süredir birilerinin Türkiye’den toprak kopartmak üzere
planlar yapmakta olduğu ise artık bir komplo teorisi olmaktan çoktan çıktı.

Hatta üç gün önce BDP’nin “Bölgesel Özerklik İlanı”yla bu planlar
artık gayet açık ve aleni bir biçimde fütursuzca “resmiyete”
dökülmüş durumda.

Bunun bir sonraki aşamasının ise “bölgesel bağımsızlık” ve ardından
geçen hafta Güney Sudan’da yapıldığı gibi “Bağımsız Devlet” ilanı
olacağı artık kılavuz gerektirmeyen görünen bir köy gibi gayet açık
ve net.

Benim tahminim, aynı Libya ve Suriye örneklerinde gördüğümüz gibi,
uygulanacak bir oldu bitti yöntemiyle önce tahrik edici bir biçimde
Güneydoğu’da Valilikler işgal edilip Kürdistan bayrakları çekilecek,
Türkiye Cumhuriyeti devleti “bu olamaz, kabul edilemez” vs derken
aynı anda muhtemelen CIA ajanları marifetiyle Güneydoğu Anadolu’da
Kürtlere yönelik büyük çaplı bombalama vb gibi eylemlerle (pazar
alanları vb gibi yerlerde) birkaç "toplu Kürt katliamı" tezgahlanıp suç TC ve
TSK’nın üzerine yıkılacak, ve hemen peşi sıra da “önceden ayarlanmış
olan bir kısım Kürt” planlandığı gibi, “sözde Türkiye’deki baskı ve
tehditten(!) kaçarak” Kuzey Irak’a göç etmeye başlayacaklardır.
Ardından da medya çalışması ve“sürü psikolojisiyle” bu sayı hızla
5-10 bine tırmandırılacak, ardından da aynı Libya’da olduğu gibi
Nato-ABD müdahalesi gelecek, BM devreye girecek ve kurulmuş olan
kukla devlet korumaya alınacaktır.

Zaten Füze kalkanı sayesinde bu sırada tek bir Türk Jeti bile
havalanamayacağı için Türkiye eli kolu bağlı, aynen Sudan’daki gibi
bu oldu bittiyi kabullenmek zorunda kalacaktır.

BOB eşbaşkanı ise (tabi, o sırada hâlâ başbakansa) görevini yapmanın
mutluluğu içerisinde, Türkiye’den koparılan bu topraklar üzerinde kurulacak
Kuzey Kürdistan Cumhuriyeti’ni aynı Sudan’da Hasan El Beşir’in yaptığı gibi
hemen tanıyıp, aynı Sudan’da Hasan El Beşir’in yaptığı gibi bir de başarı
dileklerini sunacaktır.


Yukarda ana hatlarıyla çizdiğim senaryoyu bozacak olan tek
karşı atak "Türkmen Kürt mübadelesi"dir.



Kuzey Irak'taki, Türkiye'nin adeta gözünün içine bakan 3,5 milyonluk
Türkmen nüfus bu komploya karşı Türkiye'nin tek ve
son kozudur
.




Tabi, iş o aşamaya geldiğinde Türkiye'nin top yekûn bir diplomatik atağa
kalkması, Türk toplumunun da Mübadele çözümüne içerden çok güçlü bir
destek vermesi gerekiyor. Bizim de Kuzey Irak’taki Türkmenlerin yaşadıkları
mezalimleri sergilememiz, hatta onlar bizdeki Kürtleri sözde Türkiye'de
baskı var diye rol icabı Irak'a sığındırtmaya başladığı anda, bizim de
Peşmerge baskısı ve Kürt yağmacılardan kurtarmak için Türkmenlerimizi
hızla Türkiye sınırına doğru harekete geçirebilmemiz gerekiyor.

Türkiye o aşamada bu stratejiyi başarıyla uygulayabilirse ve Kuzey Irakta'ki
kukla devletle bir Mübadele anlaşması yapabilirse sadece bölünmekten kurtulup
kurulan BOB tertibini bozmakla kalmaz, bu işten karlı çıkan taraf olarak, Kürt
sorunundan da ebediyen kurtulur.

Bunun tek ön koşulu ise hazır olmaktır!

Saygılarımla,
A.Tamtürk
http://a-tamturk.blogspot.com


.
Kullanıcı küçük betizi
A.Tamtürk
Üye
Üye
 
İletiler: 9
Kayıt: Cum Haz 19, 2009 23:07


Şu dizine dön: Güncel Meydan Çöp Tenekesi

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x