[mod="bezgin"]Ek Kurallar
1. Forum içerisinde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni yıkıcı ve yakıcı tasarı veyahut görüşleri savunmak, övmek yasaktır. Kuralı ihlâl edenler, forumdan uzaklaştırılacaktır.
Öne Çıkan Örnek Kural Aykırılıkları:
A) Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Avrupa Birliği (AB)'ne üye olması isteği veya görüşü -> "Onurlu" ön adıyla olsa dahi kabûl edilemez!
B) "Tam bağımsızlık!" ilkesine ters düşen her türlü içerik ve görüşler ek kurallara aykırılık dâhilindedir.
C) Budunsal (etnik) ve mezhepsel (dinsel kol) ayrılıkları aşılamak, yurt bütünlüğüne tehlike oluşturacak şekilde ilgili ayrılıkları savunmak, ek kurallara aykırıdır.[/mod]
KÜRT MESELESİNİN
EN KANSIZ
EN HUKUKSAL
EN BARIŞÇI
EN KÖKTEN
EN KESİN
TEK ÇÖZÜMÜ:
Bence Atatürk’ün tek hatası Kürtleri Türk Milleti’nin bir parçası olarak görmesidir. Oysa zamanında Yunanistan’la yapılan, oradaki Türklerle buradaki Rumların mübadelesi gibi Kuzey Irak’taki Türkmenlerle buradaki Kürtler de mübadele edilmiş olsaydı bu gün 50.000 insanımız PKK terörü yüzünden ölmemiş olurdu ve de Cumhuriyet tarihi boyunca emperyalist maşası Kürtlerle hâlâ uğraşmak zorunda kalmazdık.
Kuzey Irak’a gidecek olan Kürtleri bilmem ama Kuzey Irak’taki 3,5 milyon Türkmenin Türkiye’ye güle oynaya gelip, sınırdan girer girmez de toprağı öpeceğine eminim. Bu laf olsun diye yazdığım bir yorum değil, gayet ciddi düşüncemdir. Bu mübadele konusunu çoktandır enine boyuna düşünüyorum. Öyle ki, bu konu hakkında sanırım 2-3 saat hiç durmadan konuşabilirim.
Zaten Kürtlerin Anavatanı Türkiye değil bu günkü Kuzey Iraktır. Selçuklular, Kürtler Müslüman oldukları için Anadolu'ya gelip yerleşmelerine izin vermişlerdir. Türkler Anadolu'yu yani Diyarbakır'ı, Bitlis'i, Van'ı, Hakkâri'yi Kürt'lerden değil Bizanslılardan almışlardır. O zamanlar buralarda bir tek Kürt aşireti bile yoktu. O zamanlar Diyarbakır'ın, Bitlis'in, Van'ın, Siirt'in halkı Ermeniler, Rumlar ve Süryanilerdi. Bizans Selçuklulara yenilince buralardaki Ermeni, Rum, Süryani halk da batıya göç etmiştir. Boşalan binlerce Ermeni, Rum, Süryani köyüne de İran'dan, Irak'tan gelen Kürt aşiretleri sonraki yıllarda gelip yerleşmişlerdir. Kaldı ki Kürtlerin kendilerinin de Türkiye’yi Vatan olarak görmedikleri Vatan savunmasından sürekli kaçmalarından, askerlik yapmamak için kırk takla atmalarından bellidir. Askerlik görevinden kaçmak Kürtler arasında adeta övünülecek bir halk sporu durumundadır. Askerlik yapana ise enayi gözüyle bakılmaktadır.
Ne Çanakkale’de, ne Sakarya’da, ne de Dumlupınar’da, bu Vatan için ölmüş bir tek Kürt bile yoktur. Bu ülkeyi belki Vatanları olarak benimserler düşüncesiyle ve Kürtleri entegre edebilme uğruna bu savaşlarda ismi geçen göstermelik bir iki Kürdün gerçekten oralarda bulunup bulunmadığı bile şüphelidir. Netice olarak tüm Türkiye toprağında Türklerin Kürtlere borçlu olduğu bir tek çakıl taşı bile yoktur. Tam aksine Kürt Hamidiye alaylarından Şeyh Said’e, Kürt Said’e, Kürt Mustafa Paşa divanına Kürt Teali Cemiyeti’ne ve en son olarak onun bunun maşası PKK’ya kadar Kürtlerin tamamı bu vatana ve Türk Milletine daima düşmanca tutum içerisinde olmuşlardır.
Tüm Cumhuriyet tarihi boyunca Kürtler Türkiye’nin Gayrı safi Milli Hasılasına hiçbir katkıda bulunmadığı gibi batının üretimini de adeta asalak bir sülük gibi emmişlerdir. Devlete tek kuruş vergi ödememeleri bir yana yıllardır kaçak elektrik kullanımıyla bu asalaklıklarının üzerine tüy dikmişlerdir.
Almanya Almanca bilmeyen Türkleri sınır dışı etmekte, bu yüzden 50 yıldır Almanya’da çalışan ailelerin çocuklarına bile vize vermemektedir. ABD İngilizce bilmeyi ABD vatandaşlığının şartı olarak kabul eden yasa çıkarmıştır. Fransa Fransızca bilmeyen ilticacıları ülkesine insaniyet adına bilem sokmamaktadır. Çünkü ulusal birliktelik arzusunun en önemli göstergesi yaşanılan ülkenin resmî dilini öğrenmektir. Yaşadığı ülkenin resmî dilini bile öğrenmemekte 4 kuşaktır direnen Kürtlerin Türkiye’ye entegrasyonu ise bir hayaldir.
Son olarak kendilerine ait olmayan bu toprakları Bağımsız Kürdistan hayaliyle sahiplenmeye kalkmaları bardağı taşıran damladır. Bıçak kemiğe dayanmıştır, yetti artık denilen noktaya gelinmiştir.
Kürtlerin bu ülkede yaşamayı asla hak etmedikleri artık çok açık ve nettir. Emperyalist maşası olmayı alışkanlık haline getirmiş, Türkiye Cumhuriyetinin altını oymayı felsefe edinmiş Kürtlerin ebedî ihanetinden ilelebet kurtulmanın ve artık en nihayet Ulus Devlet olmanın en kansız, en hukuksal, en barışçıl, en kökten, en kesin tek çözümü Kuzey Iraktaki Türkmenlerle bizdeki Bağımsız Kürdistan heveslisi Kürtlerin Mübadelesidir. “Türk Milletiyle birlikte yaşamayı içine sindiremeyen” Kürtler Anayurtları olan Irak'a gönderilmeli, oradaki Türkmen kardeşlerimiz de Türkiye'ye getirilmelidir.
İtiraf etmek gerekirse böyle bir mübadeleyle Türkiye Misak-ı Milli sınırlarındaki Musul ve Kerkük’ten vazgeçmiş olacak, ki zaten oraları bize asla vermezler. Yani bu bizim için bir tavizdir, kabul. Ama bir kayıp da değildir.
Mübadele Uluslararası Hukuk’un kabul ettiği bir çözümdür. Çünkü hiç kimse birlikte yaşamak için zorlanamaz. Mübadeleler geçmişte Atatürk tarafından Türkiye’deki Rumlar ve Yunanistan’daki Türkler için uygulandığı gibi, Hindistan Pakistan arasında, Eski Sovyet Cumhuriyetleri arasında, günümüzde eski Yugoslavya’da başarıyla uygulanmıştır. Bu mübadeleler tüm taraflar için kesin çözüm olmuştur.
Atatürk o zamanlar Türk-Rum mübadelesini yapmamış olsaydı şu anda İstanbul’un ortasında 2 milyon nüfuslu bir “Vatikan” vardı!
Şu anda eğer Türkiye ile Kuzey Irak’taki kukla devlet arasında Türkmen-Kürt mübadelesini “şimdi” yapmazsak, Türk-Kürt mübadelesinin bir süre sonra kaçınılmaz olarak "Batı Türkiye Cumhuriyeti" ile "Kuzey Kürdistan Cumhuriyeti" arasında yapılması gündeme gelecektir ki Büyük Ortadoğu Projesi'nin (BOB) hedefi doğrultusunda gidişat maalesef odur.
Türkmenlerle Kürtlerin mübadelesi fikri farklı zamanlarda Prof.Dr.Mümtaz Soysal ve Emekli Büyükelçi (sonradan MHP Milletvekili) rahmetli Gündüz Aktan tarafından da savunulmuştur.
Ama o günlerdeki konjonktürde Türkiye’nin bölünme tehlikesinin bu günkü kadar belirgin olmaması, ve belki de o günkü siyasi gerekçelerle o günlerde bu konu etraflıca tartışılmamıştı.
Ancak bu gün “Bağımsız(!) Kürdistan” ve toprak taleplerinin fütursuzca seslendirilmeye başlanıp, devamında Özerklik ilanıyla geldiğimiz noktada o günlerde ortaya atılan “Türkmen-Kürt mübadelesi” çözümü fikrinin ne kadar ileri görüşlü olduğu ortaya çıkmaktadır.
Türkmen-Kürt mübadelesi olamayacak, yapılamayacak bir iş değildir.
Türk-Rum mübadelesi 6 yıl sürmüştü. O yıllarda savaş yorgunu genç Türkiye Cumhuriyeti bu mübadeleyi hiç kimseyi mağdur etmeden başarıyla yapmıştı. Bu günkü Türkiye Cumhuriyeti ise bu işi (gidecek olanlara parasal teşvikler ve kolaylıklar sağlayarak, gelen Türkmenleri ise hızla iskan ederek) çok daha kısa sürede, çok daha rahat yapabilecek durumdadır.
Kaldı ki şu an ki “Uluslararası geçerli durumda” (konjonktürde) bu Türkmen-Kürt mübadelesi ABD’nin de işine gelir, İsrail’in de. Böylece ABD ve İsrail, Kuzey Irak’ta zaten fiilen kurmuş oldukları Kürdistan’da gözlerinde çapak olan Türkmenlerden de kurtulmuş olacaktır. Yani sorun çıkartmazlar. Eh bizdeki “Bağımsız(!) Kürdistan” heveslisi Kürtler de böylece en sonunda muradına erer. Bu mübadele Barzani’nin de işine gelir, böylece Irak’ta en sonunda “çoğunluk” olurlar.
Belki ABD oraya gidecek olan Kürtlere de petrolü biraz koklatır. Bu da bizdeki Kürtlerin Kuzey Irak’a gitmesinde teşvik edici bir unsur olur. Yani iyi olur.
Petrol dediğin sonsuz kaynak değil, 2026 yılında zaten bitecek. Bir nesil boyunca keyfini sefasını sürsünler gözümüz yok. ABD ve İsrail de onları orada tepe tepe kullanır. Artık İran’a karşı mı kullanır, Suriye’ye karşı mı kullanır umurumda bile değil.
Akıllı olurlarsa Barzani’yi devirip, ABD’yi kovup belki hakikatten bağımsız bile olurlar. O zaman onları takdir edip önce ben alkışlarım.
Yani bu çözüm bütün tarafların işine gelir.
Tek ve kesin çözüm mübadeledir. Oradaki Türkmen’lerimize karşılık istedikleri kadar Kürt verebiliriz. Başta BDP’nin tüm kayıtlı üyeleri ve geçmişte PKK’ya yardım ve yataklık yapmış olan kim varsa.
Adına Kürt sorunu mu dersiniz, Kürt Meselesi mi dersiniz, PKK belası mı dersiniz, Türkiye’de tüm Cumhuriyet tarih boyunca süren huzursuzluğun kaynağının en kansız, en hukuksal, en barışçı, en kökten, en kalıcı, en kesin tek çözümü budur. Bütün iş T.B.M.M.'nin bir kararına bakar.
Giden gider, "bu Ulus Devletin bir ferdi olmayı isteyerek kalan Kürtler" ise bizdendir...
Sonrasında ise, gidenler ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine. Yeter ki biz de artık rahat bir nefes alalım ve en sonunda artık biz de bir Ulus Devlet olalım.
Yetti be!
Saygılarımla,
A.Tamtürk
a-tamturk.blogspot.com