Gazetecilik bana göre dünyanın en zevkli mesleğidir. Ama hakkıyla yaparsanız. Yeni bir haber yakalamak, yeni bir belge bulmak insanı öylesine mutlu eder ki, anlatılması imkansızdır. Gazeteci hergün okuyucusu karşısındadır. Her yazdığı, her konuştuğu kamuoyu tarafından dikkatle takip edilir. Yanlış yapmamak, toplumu yanlış yönlendirmemek gerekir. Atatürk"ün de en veciz şekilde ifade ettiği gibi Basın Milletin Müşterek sesidir onun için yazdığı her satırın büyük önemi vardır. Günümüzde ise gazetecilik yapmak hele hele hakkıyla gazetecilik yapmak neredeyse imkansız hale gelmektedir. Günlük gazetelerimiz artık adeta etnik azınlıkların sesi haline gelmiştir. Demokrasilerde tabiî ki herkesin sesine yer vermek gerekmektedir. Ama Türkiye"de durum çok farklıdır. Bütün azınlıkların sesi çıkar ama asli unsur olarak Türklerin sesi biraz yükseldi mi, aman ha milliyetçilik yükseliyor naraları atılmaya başlar.
İşte bunun içindir ki, basınımızda o haber atlatma yarışı ortadan kaldırılmıştır. Artık gerçek haberi arayan gazeteciler yerine patronun istediği haberleri arayan gazeteci türü ortaya çıkmıştır. Böyle olunca da artık eski meslek heyecanını birçok arkadaşımız yitirmiştir. Ama bu heyecanı hala iliklerine kadar duyan genç bir ekibin çıkardığı Ufuk Ötesi Gazetesi bu ay çok önemli bir arşiv belgesini yayınladı. Arşiv bir milletin hafızasıdır. Bu hafıza geleceğimize yol gösterir.
Bugün AB ve ABD başta olmak üzere birçok ülke Kürt haklarından söz etmektedir. Bu ülkeler tarihte de aynı şekilde davranmışlar ve cevaplarını hem de Kürt aşiret reislerinden almışlardır.
Türk Arşivciler Derneği"nin değerli başkanı Hacı Haldun Şahin ve çok değerli araştırmacıları, Yaşar Celep ve Abdurrahman Yarar"ın ortaya çıkardığı tarihi belge işte bu bakımdan çok önemlidir.
Lozan Konferansında İngiliz Delegasyonu"nun Kürtlere bağımsızlık verilmesi fikrini ortaya atması üzerine, Umûm Kürt Amele ve Esnâf Cem"iyyeti Re"isi Salih Kahyâ nâmına Erzurumlu İsa-zâde Ahmet, İstanbul'da Umûm Kürtler nâmına Lolan Aşîreti Re"isi ve sâbık Kürt Gençler Cem"iyeti Re"isi [Düzer]-zâde Dersimli Mehmet Sabri"nin tarihî mektubu Başbakanlık Osmanlı Arşivi, HR. İM, 60/3] sayılı olarak kayıtlıdır.
Küstah İngiliz"e işte o zaman bu iki Kürt aşireti reisi fevkalade güzel bir cevap vermişti. Bugün bu cevabı başta Avrupa Birliği olmak üzere, ABD yöneticilerine, Türkiye"yi yöneten siyasilere, Türkiye"yi etnik parçalara ayırmak isteyen medya kuruluşlarına, kendisine aydın lakabı takan insanlara tek tek okutturmamız lazım. Bu mektubun tam metnini ve orijinal belgenin fotoğrafını Ufuk Ötesi Gazetesi"nin Ocak sayısında bulabilirsiniz. Ama bu makalede bir kısmını en azından yayınlamak isterim:
Bugünlerde (Lozan Konferansı görüşmelerinde) İngiltere Delegasyonu Reisi Lord Curzon'un Kürtlere bağımsızlık verilmesi fikrini ortaya atarak, Kürtlerin hamisi tavrını takınmasını hayret ve şaşkınlıkla karşıladık.
Kürtlerin tarihi geçmişi: Biz Kürtler, Turan neslinden bir kavimiz. Milli an'anelerimiz ve özelliklerimizden (yiğitlik, kahramanlık vb.) dolayı Türkler bize "yiğit ve cesur " manasına gelen Kürt ismini vermişlerdir.
Kürt adıyla anılan ve büyük hizmetleri geçen kahramanların isimlerinin yaşaması amacıyla Deminan, Hayderan, Kureyşan ve Lolan gibi isimler kabile ve aşiretlere verilmiştir. Bu aşiretler, bugün anavatanın Doğu Türkleri'ni oluşturmaktadırlar
Lozan"da Türk heyetine dayatılmaya çalışılan bu konu bugün yine Türkiye"nin gündemindedir. Ama o dönemde Kürt aşiret reislerinin ortaya koyduğu tavrı bugünkü siyasilerimiz ortaya koyamamaktadır.
Kürtlerin hamisi gibi gözükerek Türk milletini bölmeye çalışanlara karşı işte bu tarihi mektuptaki tavrı yeniden göstermenin tam zamanıdır. Bakın tarihî mektupta Avrupalılara karşı çok net ve açık ifadeler var:
Biz Kürtler, Avrupa ve İngiliz diplomatlarının parlak vaatlerinin altında kendi menfaatlerinin olduğunu biliyoruz. Ve bundan dolayı kendi direniş kuvvetlerimizi oluşturduk. 1917 yılında İngiltere Delegasyonu Reisi Lord Curzon gibi bağımsızlık vaatlerinde bulunan Ruslara biz Kürtler:"Biz Türküz, bizi anavatandan hiçbir kuvvet ayıramaz. Bizim rahata kavuşmamız sizin hemen bu topraklardan çekilmenizle olacaktır." dediler.
İşte bu gün bütün Kürtler Lozan'daki Avrupa ve bilhassa İngiliz Diplomatlarına aynı cevabı veriyoruz.
Kürtler bağımsızlıklarını kendilerini yok edecek yabancılara değil kendi ailelerinden olan Türklere ve onları temsil eden Büyük Millet Meclisi Hükûmeti'ne emanet etmişlerdir.
Şimdi Avrupa Birliği sevdasıyla her türlü dayatmayı kabul eden, siyasiler bu belgeyi tekrar tekrar okusunlar.
Bu milleti bölmeye çalışanlar şunu iyi bilsinler ki, bizim milletimiz başka ülkenin maşası olan teröristlerle, bu ülkeye bağlı Kürt kardeşlerimizi her zaman bir birinden ayırt etmiştir. Bu ülkeyi bölmeye kimsenin gücünün yetmeyeceğini bu tarihi belgede bir kez daha ortaya koymuştur.
Kemal Çapraz