Kuşçu (2)
Kuşçu derin bir nefes aldı ve konuşmaya devam etti.
-Bak abla, bir vatanda iki bayrak olmaz. Bu ülkenin bölünmesine önce ben izin vermem. Gider o itlerle mücadele ederim.
TRT ŞEŞ dedikleri var ya? Kurmançe yayın yapar. Tayyip’in cinliğidir o televizyon. Sabahtan akşama kadar AK (AKP) Parti’nin propagandasını yapar. Kimse seyretmez doğru dürüst.
Bizim oradaki insanlar şaşkın tavuk gibidir. Nereye gideceklerini, ne yapacaklarını bilmezler. Üzerlerinde PKK/BDP/KCK’nın baskısı vardır.
Bak abla, federasyon diyorlar. Biz altı kardeşiz. İcap ettiğinde ellerimizi de, kesemizi de birleştiririz. Ayrı olursak bizi kırmazlar mı? İşte federasyon böyle bir şey. Türkiye’yi kırmak için, Yahudi Devleti’nin istediği Tayyip’in de “Amenna” dediği bölücülük. Çok derinine aklım ermez ama başkanlık diye tutturdu ama asıl niyeti bu vatanı küçük devletlere bölmek. Masonlar bunu istemiş ondan. Sağır sultan bile biliyor bunu.
Aslında biz Horasan’dan gelmişiz Anadolu’ya. Öyle derler bizim aşiretin büyükleri. Ben kendimi bir gün Kürt, bir gün Türk olarak ifade ediyorum. Tuhaf bir durum. Ortak savaşlar verdik abla bu topraklar için. Kız alıp, kız vermişiz birbirimize.Kanımız bir olmuş, Kürt,Türk iç, içe girmişiz.
Dayanamayıp araya girdim.
-Öyle diyorsun ama Kuşçu, Güneydoğu’muzun hali malum. Türkiye tam otuz beş senedir PKK belasıyla uğraşıyor. Az can kaybetmedik. Çoluk, çocuk bele, belik verdik toprağa… Yiğitlerimiz kalleşçe öldürüldü. Hani geçen hafta Başbakan Esma’ya kanlı gözyaşları dökmüştü ya. Bir Serap’ımız var bizim. On yedi yaşındaydı Serap Eser. Otobüse PKK yandaşlarının attığı Molotof, onun yanarak ölümüne neden olmuştu. Başbakan ağlamamıştı o zaman.
Antalya’da Belediye İşhanı’na konulan bomba… Gencecik Kürt yaşamını kaybetti. Bu örnekleri, çoğaltmak mümkün. Peki, biz madem bir olmuşuz, bunlar ne Kuşçu?
Kuşçu’nun gözlerinde öfke şimşekleri çaktı. Başını biraz daha dikleştirerek beni yanıtladı.
-Abla, bunların nedenini bilmemen imkânsız. Beni sınıyorsun sanırım. Masonlar, Siyonistler, CIA, eskiden İngiltere şimdi Amerika.
Bak abla, (eliyle masanın üzerindeki meyve tabağındaki elmayı işaret ederek) bu elmayı bütün, parçalamadan yemen mümkün mü? Değil. Ne yapacaksın o zaman? BÖLECEKSİN.
İşte bize yapılan bu.
Bak abla, aklıma gelmişken söyleyeyim. Irak’ın Kuzey’inden Türkiye’ye geçmek isterken öldürülen otuz beş kişi var ya, inanmayın onlar kaçakçı falan değil. Hepsi militan…
Bir de abla şu “AÇILIM” dedikleri soytarılık var ya… İşte Türk’ü, Kürt’ü iyice birbirinden ayırdı. Bak, ben Antalya’da yaşıyorum. Hiç ayrımcılık görmedim. Geçen yıl kuzenim geldi, iş aradı. K,imse iş vermedi ona. “Sen Kürt’sün, PKK’lısın” dediler. Tayyip bizi birbirimize düşman etti. “Kürtler PKK’nın arkasındadır.” Düşüncesi BDP’nin dayatmasıdır.
Abla, komik olan ne biliyor musun? Komik ve acı. Bizim oralarda bir zamanlar hayvancılık geçim kaynağıydı. Şimdi Maşallah Tayyip’in sayesinde Van’da ithal et satılıyor.
Bir çok Doğu’lu iş adamı var. Ama hiç biri kendi memleketlerine yatırım yapmaz, fabrika açmaz. Neden mi? PKK’dan korkarlar.
Bizim oralarda susuz, elektriksiz köyler var. Peki, Antalya’da yok mu? Var. Dert aynı, sorun aynı. Açlık, işsizlik ve eğitimsizlik.
PKK bizim okumamızı, adam olmamızı istemez. Okursak dağa götüremezler.
-Peki, Kuşçu PKK çekiliyor mu?
-Güldürme beni abla. Ne çekilmesi? Şehirlerde açıkça yol, kesip haraç alıyorlar. Üstelik şimdi dağa çıkanların, sayısı daha fazla. Neden? Biliyorlar çünkü, asker kışlalarına hapsedildi. Asker dokunamaz onlara. Dokunursa Tayyip canına okur onların.
Ya abla, zaten AK partinin derdi Kürtler değil. Onların derdi ağızlarına bir parmak bal çalıp, sırtlarını sıvazlayan Siyonist efendilerine hizmet etmek.
Aslında bizim oralarda da bölünme var Kürtler arasında. Kurmançeler ve Zazalar. Aleviler, Şafiler…Sünniler ve Hanefiler. Şafiler kimsenin elini tutmaz. Tunceli’den gelen suyu içmez. Neden? Çünkü Alevilerin kestiği et yenmez, topraklarından çıkan su içilmezmiş.
Şimdi abla, benim elimi tutmayanın neden ben elini tutayım? Tutmam.
Bir de oralarda Hizbullah var. AK Parti’ye yakındır bu Amerika’nın kurduğu ve aslında kolladığı örgüt. Haşa, sümme haşa, halk ALLAH’TAN korkar gibi korkar Hizbullah’tan.
Yani iki ucu keskin kılıç. Bir tarafta Hizbullah, diğer tarafta da PKK-KCK-BDP-Aşiretler… Şimdi soruyorum abla, ne yapsın oradaki insanlar? Bunların dediğini yapmazsa, ya açlıkla, ya çoluk çocuğuyla, ya da ölümle terbiye edilecekler.
Kuşçu duraladı, anlattıklarından kendisi de etkilenmiş gibiydi. Bir bardak suyu nefes almadan içti ve bardakla oynamaya başladı. Bir şey söylemek ister gibiydi ama tereddüt ediyordu. Derin bir nefes alarak devam etti.
-Benim göğsümde İsa’nın gözü var abla. İsa’yı çok sevdiğim için dövme yaptırdım.
-Nasıl tanıştın İsa’yla?
Aslında Antalya’da var olan Misyonerlik faaliyetlerini ve kilise evleri elbette biliyordum. Ancak birebir bu olayı yaşamış bir kişinin tanıklığı ile gerçekleri öğrenmek istiyordum. Kuşçu anlatmaya başladı.
-Geçen senenin başlarındaydı. Kaleiçi’nde bir kafede arkadaşlarla oturuyorduk. Kafenin sahibi geldi yanımıza. Bozuk bir Türkçe ile bir ihtiyacımız olup, olmadığını sordu. Bir şeyler yedik, içtik. Adam para almadı bizden. Hepimize birer kitap hediye etti. “Bunu okuyun , sonra gelin konuşalım” dedi. Kitap İsa’nın hayatını, mucizelerini, çarmıha gerilişini çok duygusal bir dille anlatıyordu. Çok duygulandım ve etkilendim. O adamın yanına gittim. Bana İsevi dinini anlattı. Arada bir de İslamiyet’in ne kadar gaddar bir din olduğuna değiniyordu. Beni kilisedeki ayine davet etti. Ben de gittim. Ayinleri çok hoşuma gitti. Kilise’de tavanda bir göz vardı. Kocaman bir göz resmi… Ayini izliyordu. İlahiler söylediler. Ne dediklerini anlamıyordum ama müzik çok hoşuma gitmişti. Sonra ben ayinlere daha sık gitmeye başladım, onlar da cebime dolar koymaya. Hatta yanımda arkadaş götürdüğüm zaman daha çok dolar giriyordu cebime..
Hz. Muhammed’i kötülemeye, İsa’yı yüceltmeye başladıkları an düşürüldüğüm tuzağın farkına vardım. Ben İsa’yı çok sevmiştim ama dinimi değiştirmeye hiç de niyetli değildim. Batsın dolarlarınız dedim ve koptum onlardan.
Müslüman olduğunu iddia eden Tayyip’in ülkesinde açıkça İsa dininin propagandası yapılıyor. Devlet buna nasıl izin veriyor abla?
Kuşçu bunları anlattı bize. Sonra şu soruyu sordu.
-Bu kavgayı kazanmamız lazım. Ama nasıl kazanacağız, onu bilemiyorum işte.
Kızım, aynı cevabı vererek sohbeti noktaladı.
-Biz bu vatanın evlatlarıyız. O zaman bölücülere sırtımızı dönüp, tek yürek olacak ve birleşerek emperyalizmin uşaklarını, küresel çetelerin elemanlarını yenerek kazanacağız bu savaşı. Hepimiz bu devletin vatandaşıyız. Kimliğimiz Türk, dilimiz Türkçe.
Figen ÖZEN, 10 Eylül 2013