Kuzu-muzu değil, kasap bıçağını yalayan danalar gibisiniz..Ülkemizin gerçek meselesi, bitirilen tarım yok edilen hayvancılık

Türkiye ve dünya gündemindeki gelişmeler hakkındaki fikirleriniz, yayınladığımız izlencelerin bölümleri hakkındaki düşüncelerinizi paylaşabileceğiniz alan.

Bilin bakalım yediğiniz mercimek ve pirinçler hangi ülkeden geliyor!

İletigönderen İlteriş Kağan » Çrş Şub 03, 2021 16:03

Türkiye kendi kendisine yetebilecek nadir ülkeler arasındayken, devletin Toprak Mahsulleri Ofisi'nde çekilen görüntü görenleri düşündürdü.
Toprak Mahsulleri Ofisi'nde satılan pirincin Arjantin'den ithal edildiği görülürken, kırmızı mercimeğin de Kanada'dan getirildiği görüldü.
Sen kendi çiftçinden tonunu 1.650 liraya Tarımsal ürünleri alma, git dışarıdan 2.000 liraya ithal et!
Resim
Resim
Resim
En son İlteriş Kağan tarafından Sal Mar 08, 2022 4:40 tarihinde düzenlendi, toplamda 6 kez düzenlendi.
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2100
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53

Çin'den ithal siyah ay çekirdeğine..

İletigönderen İlteriş Kağan » Pzr Şub 07, 2021 23:09

Mısır’dan ithal edilen kuru iç baklalar Kelime Oyunları ile Yerli Üretim etiketiyle tüketiciye sunuluyor.
Resim
Çalışmadan yorulmadan ve üretmeden rahat yaşamak isteyen toplumlar; evvela haysiyetlerini sonra hürriyetlerini daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar. Mustafa Kemal Atatürk
Resim
İnsanlarımızı şehirlere topladık. Üreten değil tüketen toplum yarattık. Aslında tüketen toplum da olamadılar ya. Çünkü tüketmek için ceplerinde para olması gerekir. Şehirlere yönelttiğimiz insanlarımızın çoğu açlık sınırının altında varoşlarda yaşamlarını sürdürmektedirler. Bir umutla şehirlere koşan bu insanları ve onların çocuklarını yokluğa ittik.

Köyler bomboş, ekilebilir alanlar çayır olmuş. Her yer betonlaşıyor. Köylünün, çiftçinin üretimi değer taşımıyor. Doğal olarak üretim azalıyor ama iç alım artıyor. Bunun yanında soğan, patates, mercimek… Üreten insanlarımızın ürünleri ellerinde kalınca ve bu insanlar seslerini yükseltince hemen vatan haini damgasını yiyorlar.

Türkiye kendi kendine yeten ülke olmaktan uzaklaştırıldı. Yabancılar halimize zil çalıp oynuyor. Biz ise işimize gelmeyen insanlara terörist demekle ısrarcı oluyoruz galiba.
Yalan mı?


ZONGULDAK'ın Ereğli İlçesi Gümrük Kapısı'na Rusya'dan gemiyle gelen buğday, TIR'larla Ankara'ya gönderildi.
Rusya Bandralı 'MV Aleksey Afanasyev' isimli gemi, Rusya'nın Rostov On Don Limanı'ndan yüklediği bin 58 ton buğday ile Erdemir Limanı'na yanaştı. Özel bir firma bünyesindeki lojistik şirketi tarafından nakliyesi sağlanan buğday, TIR'larla Ankara'ya sevk edildi.
Resim
Resim
Resim

2002 Yılından bu yana, neyimiz var, neyimiz yok satıldı. Hatta utanmadan Şeker Fabrikaları satıldı.
Tarımda kendi kendine yeten bir ülke iken, ana vatanı Türkiye olan ürünleri bile ithal eder hale geldik.
Gübre fabrikaları satıldı. Soğuk hava depoları satıldı. Yerli tohum yasaklandı. Çiftçi dolar üzerinden alınan ithal tohuma, ithal gübreye mecbur bırakıldı. Çiftçilik yapanlara piyasa fiyatından mazot verilirken, lüks yatlara vergisiz mazot verildi. Girdi fiyatları yükseldi. Çiftçi ürününü maliyetinin altında satmak zorunda kaldı. Bununla da kalmadılar. Çiftçi ürününü hasat edip satacağı zaman aynı ürünün gümrük vergisini sıfırlayarak ithal ettiler.

Sıfır gümrük vergi kıyağı ile hangi yandaş kayrıldı, bilmiyoruz. Bildiğimiz;
Sıfırlanan gümrük vergisi ile sadece çitçimize kazık atılmadı. Örtülü kapitülasyon hortlatılarak, başka ülkelerin çiftçileri kayrıldı.

2020 yılında 1800 liraya ürettiğimiz buğdayı, TMO 2450 liraya ithal etti(!).. Piyasa tüccara kaldı. Çiftçi buğdayını 1500 liraya kadar indirerek zararına tüccara satmak zorunda kaldı. Türk çiftçisine layık görülmeyen 2450 lira, başka ülkelerin çiftçisine ödenerek destek sağlanmış oldu. Bu uygulamanın adı, çiftçiyi bitirme operasyonudur.
2002 yılında 1 ton buğday ile 22 çeyrek altın alan çiftçi, şimdi 2 altın alabiliyor.

2020 yılında ayçiçeği hasadının başlamasına bir hafta kala çerezlik ayçiçeğinde gümrük oranı %27’den %3’e düşürüldü. Türkçesi; İthalatçı ve komisyoncuya kıyak yapılırken, Türk çiftçisine kazık atıldı. Nohut ve birçok üründe aynı oyun oynandı.

Atatürk 1925 yılında çıkardığı 682 numaralı kanunla;
Yerli tohum ve fidanın halka bedava dağıtılmasını yasalaştırdı.

AKP 2006 yılında, 5553 numaralı kanunla yerli tohumun satışını yasakladı. Oysa Uluslararası Bitki Genetik Kaynakları Anlaşması’nın 9’uncu maddesinin 3. Fıkrasına göre çiftçilerin tohum veya fidelerini satmaları engellenemez. AKP engelledi.

Çiftçimiz, dolayısı ile Türk Milleti küresel tohum şirketlerinin insafına terk edildi.

Bu yasakla Anadolu gibi binlerce endemik türe analık yapan Anadolu’nun üretken rahmi sökülüp alınmıştır. Yapılan; açık bir ihanet, hatta cinayettir…

Rahmetli Oktay Sinanoğlu küresel tohum şirketlerini şöyle tarif ediyor: “Önce tohumu sattılar. Bu tohum böcekleri çekti. Böceklerden kurtulmak için ilaç sattılar. İlaç hasta etti. Hasta edince de al aşı ol dediler. Bunları yapan hep aynı şirketti.“

Henry Kissinger henüz 1970 yılında “petrolü kontrol ederseniz ülkeleri, gıdayı kontrol ederseniz insanları yönetirsiniz” sözü ile bu alandaki uzun vadeli planı açık bir şekilde ortaya koymuştu.

Bu durumda AKP politikaları Türk Milletinin kontrolünü küresel şirketlere teslim etmiş olmuyor mu?

Biri yerli ve milli mi demişti(!)?

Bizim bildiğimiz millilik;

“Kendi milletinin çıkarlarını yabancı devletlerin çıkarlarına karşı korumaktır.”

Öyleyse;
Ülkenin bütün ederlerini yabancıların yağma ve talanına açmanın adı nedir?

Bu sorunun cevabını Türk Milleti vermelidir! Bugün değilse bile bir gün mutlaka bu cevabı vermek zorunda kalacaktır!..

Hayvancılık aynı yöntemlerle eritildi. Sırbistan gibi bir avuç şehir devletinden bile hayvan aldılar ama utanmadılar. Milletçe utanmadık aslında…

Süt fiyatları yıllardır sabit tutularak süt inekleri kesime zorlanıyor.

Dünya iklim değişikliği ve kuraklık tehdidi ile karşı karşıya.

Milli ve yerli bir hükümet bu durumda ne yapar?

Tarım ve hayvancılığın stratejik bir önem kazandığını görüp;

Acil koduyla, şartlara uygun tarım ve hayvancılık politikası geliştirir. Ziraat Fakültelerinden bilim insanlarını(şayet gerçekleri kaldıysa) toplayıp, gerçekçi politikalar üretir.

Tarım topraklarımızı su kaynakları durumuna göre değerlendirip, neyin ekilip, neyin ekilmeyeceğini belirler. Gübre farikalarından kalan varsa acilen devletleştirir. Yoksa yenilerini açar. Çiftçiyi başka devletlerin sömürüsünden kurtarır. Projesi yapılan araziler için Ziraat Mühendisleri, Ziraat Teknikerleri, Veteriner Hekim ve Teknisyenlerin atamasını yapar. Bu insanlara lojman yapılıp tahsis edilir. Veteriner ve Ziraat Mühendisleri çiftçilere, hayvancılık yapan ve yapacak olanlara eğitim verip, bilinçlendirir. Böylece kara düzen tarım, bilimsel yapılan tarıma evrilir.

Atanan mühendis, veteriner ve teknisyenlere gösterdiği performansa göre her yıl sonunda ek ücret verilir. Başarı ödüllendirilir.

Bu konularda hiçbir adım atılmıyorsa;
Küresel şirketlerin ve başka ülkelerin insafına terk edildiğimiz gibi, bu ihanetten dönmeye niyetleri de yok demektir.

Köylü milletin efendisidir. (Gazi Mustafa Kemal Atatürk)
Ata bu sözü laf olsun diye söylemedi. Cumhuriyet;

Yoksulluk içindeki, okulsuz, yolsuz köylere okul, yol yaptı. Ayağında çarığı bile olmayan, bitlenmiş köy çocuklarını alıp okuttu. O çocuklardan mühendis, doktor, öğretmen, ressam, müzisyen, yazar, şairler yetişti.

Halil Ağa adlı bir köylünün öküzünü vergi memurlarının aldığını öğrenen Atatürk, bir kanun çıkarılmasına karar verdi.

“- Beyler! Ben çiftçinin koşumluk hayvanını ve buğdayını sattıran bir kanun kabul etmiyorum. Tarım aletini, sağımlık hayvanını sattıran bir kanun da istemiyorum. Ankara’ya dönün ve hemen bu işi halledin.” Talimatı vermiştir. Bu olaydan sonra aşağıdaki kanun bir gecede hazırlanıp yasalaşmıştır:

İcra iflas Kanunu Madde 82/4: “Borçlu çiftçi ise, kendisinin ve ailesinin geçimi için zorunlu olan arazi ve çift hayvanları ve nakil vasıtaları ve diğer teferruatı ve tarım aletleri haczedilemez.”

Günümüzde “yerli ve milli(!)” olduğunu iddia edenlerin yönettiği ülkemizde;
Çiftçinin her şeyi haczediliyor. Artık ekip biçeceği bir arazisi de olmayacak.
Zaten küresel şirketler bu arazileri yağmalamak için hazırda bekliyor.

Milletçe;
Atatürk, silah arkadaşları ve şehitlerimize, gazilerimize, geleceğimize, kendimize, yani ülkemize yaptığımız ihanetin bedelini ödüyoruz.

Cüce, yabancı istihbaratların oyuncağı olmuş çirkin insanların Atatürk ve hatta annesi hakkında yaptıkları iftiralara inanan, destekleyenler… Bu aşağılık ihanete susarak ortan olanlar…

İhanetimizin bedelini hep birlikte ödüyoruz. Hatta bu günler bile iyi günlerimiz sayılır…

Topraklarını kaybeden köylü şehirlerin fakir mahallelerine sürülecek. Köylü kültürünü kaybedecek. Şehir kültürünü edinecek geliri hiç olmayacak. Çocukları arabesk kültüre mahkum olarak, kayıp çocuklar kadrosuna dahil olacaklar. Ülkemiz yabancı şirketlerin ucuz işçi cenneti olacak. Sendikasız, sahipsiz köle işçiler…

AB ülkeleri ne demişti? “Türkiye Avrupa’nın Çin’i olacak.” Yani, Türk Milletinin evlatları kapitalizmin karın tokluğuna çalışacak köleleri olacaktır. Çünkü artık ucuza kullanabilecekleri bir Çin vatandaşı kalmadı.

Zahide UÇAR

Sayıştay raporuna göre, nohut üretimi 2018 ve 2019’da yıllarında yüzde 34 oranında bir artışla 630 bin tona çıktı. Ancak iktidar, stokları eritmek yerine 3 ülkeden 94 bin ton daha nohut ithal ederek, stoktaki nohutları katladı...
Resim
Sayıştay, Türk çiftçisinin ithal ürün karşısında nasıl zor durumda bırakıldığını gözler önüne seren nohut vakasını ortaya çıkardı. Sayıştay'ın Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) raporundaki bilgilere göre, 2017 yılında 470 bin ton olan nohut üretimi, ülke ihtiyacı 465 bin ton olmasına karşın, 2018 ve 2019'da yıllarında yüzde 34 artışla 630 bin tona çıktı.

Ülke ihtiyacının çok üzerinde üretilen yerli nohut stoklarda kaderine terk edilirken, iktidar stokları eritmek yerine 3 ülkeden 94 bin ton daha nohut ithal ederek, stoktaki nohutları katladı. Sayıştay, “Nitekim TMO da bu durumdan etkilenmiş ve söz konusu üretim miktarlarının 2018/19 alım döneminde 96 bin tonunun, 2019/20 alım döneminde de 234 bin tonunun satın alınmış olması nedeniyle nohut stokları büyük bir artış göstermiştir” dedi. Raporda, şu bilgilere yer verildi:

-Son 2 yılda (2018-2019) iklim koşullarının uygun olması nohut üretiminin artmasında başlıca etken olmakla birlikte, bakanlığın uyguladığı teşvik politikası da bu üretim artışını destekleyen diğer önemli etken olmuştur. Ancak ülke tüketiminin 465 bin ton olduğu dikkate alındığında, son 2 yıl üretiminin ülke tüketiminin çok üzerinde olduğu görülmektedir.

-Öte yandan 2018 yılı alımlarının henüz başlamadığı ilk 6 aylık dönemde (Arjantin, Meksika ve Hindistan'dan) 94 bin ton da ithalat yapılmış olması, nohut üretiminde ciddi bir arz fazlası sorunu çıkarmıştır. Nitekim TMO da bu durumdan etkilenmiş ve söz konusu üretim miktarlarının 2018/19 alım döneminde 96 bin tonunun, 2019/20 alım döneminde de 234 bin tonunun satın alınmış olması nedeniyle nohut stokları büyük bir artış göstermiştir.

-Bu arada, kısmen de olsa nohut stoklarının azaltılmasını sağlayacak bir gelişme olarak, 6 Kasım 2019'da Cumhurbaşkanı kararı ile Suriyelilere hibe uygun görülmüş ve 100 bin tona kadar ekmeklik buğdayın yanı sıra 10 bin tona kadar da nohut ve yeşil mercimeğin bulunduğu görülmüştür.

TMO'NUN ZARAR GÖRMEMESİ İÇİN ALTERNATİF ÜRÜNLERE YÖNELMELİ
Sayıştay raporunda, TMO'nun özellikle hububat üretiminde ve son yıllarda fındığın yanı sıra nohut ve mercimek gibi bakliyat ürünlerinin alımında da en büyük alıcı durumunda olduğuna dikkat çekilerek, şu ifadelere yer verildi:

“TMO'nun ülke ihtiyacının ya da bir diğer ifadeyle iç talep ile dış dış talebin üzerinde üretimin söz konusu olduğu ürünlerde, giderek silo ve depoculuk faaliyetlerini ve kapasitesini daralttığı da dikkate alınarak, bakanlık ile koordinasyon ve aşırı üretimi söz konusu olan ürünler yerine (örneğin nohut yerine, kimyon, mercimek, fasulye ya da börülce gibi) alternatif ürün üretimi ve desteği sağlanması konusunda girişimde bulunulması gerekir. Tarımsal üreticinin mağdur ve ürünün de değerini bulması, ziyan olmaması ve TMO'nun da zarar görmemesi bakımından bu önem arz etmektedir.”

SAYIŞTAY NOHUTTAKİ OYUNU ORTAYA ÇIKARDI
Resim
En son İlteriş Kağan tarafından Pzt Tem 04, 2022 14:25 tarihinde düzenlendi, toplamda 4 kez düzenlendi.
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2100
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53

Dış güçler bahanesine sığınan APTALLAR

İletigönderen İlteriş Kağan » Sal Şub 16, 2021 16:46

Yanlış tarım politikaları ile market rafları ithal ürünlerle doldu. Vatandaş marketlerde artık yerli ve milli ürün bulmakta zorlanıyor.

Tarımda bir zamanlar kendi kendine yetebilen sayılı ülkelerden biri olan Türkiye pirinçten mercimeğe, mısırdan bitki çayına kadar çok sayıda ithal ürüne muhtaç hale geldi. Artık alışveriş yapan vatandaş market raflarında yerli ve milli ürünler göremez oldu. yanlış tarım politikaları dolasıyıla zor durumda bırakıldığı. pirinç paketlerinde menşei ülke olarak Bulgaristan, Yunanistan, Rusya gibi ülkelerin daha fazla ön plana çıktığı.

Kesinlikle yerlilik ve millilikle alakası olmayan bir iktidar bizi yönetiyor. Çiftçiniz tarlada alın teri döküyor, gemiler yabancı pirinçlerle dolu. İthalatı sizin üreticiniz ürününü sattığında, tarladaki işlerini bitirdiğinde, borçlarını ödediğinde yapabilirsiniz. Yüzde 45 olan gümrük vergisini 0'a çekiyorsanız burada bir sorun var demektir

Resim

Resim

Resim

Resim

Resim

Resim

Yanlış tarım politikaları ile market rafları ithal ürünlerle doldu. Vatandaş marketlerde artık yerli ve milli ürün bulmakta zorlanıyor.

Tarımda bir zamanlar kendi kendine yetebilen sayılı ülkelerden biri olan Türkiye pirinçten mercimeğe, mısırdan bitki çayına kadar çok sayıda ithal ürüne muhtaç hale geldi. Artık alışveriş yapan vatandaş market raflarında yerli ve milli ürünler göremez oldu. yanlış tarım politikaları dolasıyıla zor durumda bırakıldığı. pirinç paketlerinde menşei ülke olarak Bulgaristan, Yunanistan, Rusya gibi ülkelerin daha fazla ön plana çıktığı.

Kesinlikle yerlilik ve millilikle alakası olmayan bir iktidar bizi yönetiyor. Çiftçiniz tarlada alın teri döküyor, gemiler yabancı pirinçlerle dolu. İthalatı sizin üreticiniz ürününü sattığında, tarladaki işlerini bitirdiğinde, borçlarını ödediğinde yapabilirsiniz. Yüzde 45 olan gümrük vergisini 0'a çekiyorsanız burada bir sorun var demektir

Resim

Resim

Resim

Resim

Resim

Resim
En son İlteriş Kağan tarafından Pzt Mar 07, 2022 16:29 tarihinde düzenlendi, toplamda 7 kez düzenlendi.
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2100
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53

Bir ülkede tarım ve hayvancilik biterse o ülke bitmiş demektir.

İletigönderen İlteriş Kağan » Prş Şub 18, 2021 5:08

Kanada’dan ithal edilen kırmızı mercimek ve yeşil mercimek paketlerinde “Bereketli topraklar” ifadeleriyle “Köy sofrası” markasıyla satılıyor. Ürünlerin etiketinde marka ya da sloganlar değil, menşe ülke bilgisiyle üretim yerini öğrenebilirsiniz.
Resim
Resim
Yerli üretim etiketiyle satılan ve market rafındaki fiyat etiketinde Menşei: Türkiye yazan fasulyeler Arjantin'den ithal ediliyor. Türkiye'de paketlenen ürünlere Yerli Üretim logosu eklemek ve tüketiciyi aldatıcı beyanda bulunmak mevzuata aykırıdır.
Resim
Resim
En son İlteriş Kağan tarafından Pzt Mar 07, 2022 16:30 tarihinde düzenlendi, toplamda 9 kez düzenlendi.
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2100
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53

Bunun neresi yerli ve milli...Pirinç Vietnamdan nohut Meksikadan!

İletigönderen İlteriş Kağan » Sal Şub 23, 2021 17:17

Özellikle ABD Üniversitelerinde çalışan iktisat profesörlerinden çok şey öğreniyoruz. Türkiye ekonomisini çok güzel yorumluyorlar.

Benim öğrendiklerim:
1. Yüksek teknoloji ürünü ihracat malları üretemez isek ihracat yükselemez. Kore'nin ihracatında yüksek teknolojili ürün oranı %35, Türkiye'de ise % 2,8'dir.

2. Küçük ölçekli 5000 tane ihracat firmanızın olması faso fisodur. Yüksek teknoloji kullanan 5 adet Samsung, Sony, Bayer, Wolksvagen, Apple çapında firmanız yoksa dünya rekabet ortamında avucunuzu yalarsınız, paranızın değeri de Bulgar Levasının altına düşer.

3. Siyasetçiler "Üretim ekonomisine geçiyoruz" davulu çalıyorlar. Bu konu 3 aylık, 3 yıllık, 5 yıllık bir konu değildir. Firmalarınızın ardında bilgi birikimi olan üniversiteleriniz yoksa avucunuzu yalarsınız. Daha açıkçası dünyada en iyi ilk 100 üniversite içinde tek üniversitemiz yok. Çünkü rektör, dekan atamalarında liyakat aranmıyor. Üniversite eğitimimizin özeti "Gençlerin eline ver diplomayı, at sokağa"dır.

Bu yazıda siyaset yapmadım; gerçekleri dedelerimizin okları gibi dosdoğru yazdım. Siyaset gözlüğü ile konuya bakanlar anlayamazlar. Ben zaten onlar için değil vatan, bayrak, ilim aşkını taşıyanlar için yazıyorum.

GÜÇLÜ DEVLET nasıl olur bilir misiniz?
-Üretim ve ihracatı, ithalatından fazla olan EKONOMİ,
-Yetişmiş, kalifiyeli elemanlar ve güzel ahlaklı insanlanlar yetiştiren EĞİTİM,
-Dışa bağımsız, alternatifler de dahil ENERJİ,
-Çağın en son teknolojisiyle donatılmış ve yazılımları milli olan ORDU,
-Her alanda ADALET,
-Her alanda LİYAKAT ve
-Vatanını seven, devletine bağlı, yoksulluk sınırının üzerinde gelirlilerin oranı yüksek olan bir MİLLET ile olur.
Biri-bir kaçı değil, bunların hepsi bir arada ise ancak o zaman DEVLET GÜÇLÜ olur.
Detaylara girerek çok uzatmayacağım. Şu üç soruyu sorup noktayı koyacağım:
1) Ekonomik yönünü dikkate almazsak elle tutulur diyecebileceğimiz millet gücümüz haricinde yukarıdakilerinden hangisinde gücümüz kaldı?
2) 1950'lerden bu yana yavaş yavaş bitirilen tüm güçlerimizin doğurduğu tüm yük neden milletimizin sırtına bırakıldı?
3) Sıradan bir vatandaş olarak ben bunların farkındayken, devleti yönetmiş ve yöneten hükümetlerin bunları bilmemesi söz konusu olabilir mi?
Vah benim futbol takımı tutar gibi parti tutup, yavaş yavaş haşlandığının farkında olmayan milletime vah! Vah benim göz göre göre felakete sürüklenen vatanıma vah!
En son İlteriş Kağan tarafından Pzt Mar 07, 2022 16:31 tarihinde düzenlendi, toplamda 6 kez düzenlendi.
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2100
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53

Bir ülkede tarım ve hayvancilik biterse o ülke bitmiş demektir.

İletigönderen İlteriş Kağan » Sal Şub 23, 2021 17:22

Türklerin kanını içmeye ant içen Papa'nın heykeli altında Sayın Erdoğan ve Abdullah Gül'ün 2004 yılında attığı o imza ile tarım ve hayvancılığımızın da ipi çekildi.

O dönem bizzat Sayın Erdoğan tarafından baş müzakereci olarak atanan Ali Babacan, atılan imzaların mahiyetini şöyle dile getiriyordu: "Müktesebatın yüzde 40'ı tarım... Bu alanda yasalar, tebliğler, kararlar çıkması lazım… Ben, AB'nin milli bir politika olması gerektiğini düşünüyorum. Aslında müzakere dediğimiz konu içerikle ilgili değil. Müktesebat neyse Türkiye er, geç uyacak."

Müktesebata uyan AKP hükümeti 2006 yılında '5555 Sayılı Tohumculuk Kanunu' çıkardı.

Bu kanun ile standardizasyon mazeret gösterilerek 'yerli tohum' yasaklandı. Kanuna göre kütüğe kaydedilmeyen, sertifikasyonu yapılmayan tohumların ticaretini yapanlara 10 bin liradan başlayan idari para cezaları, suçun tekrarı halinde cezanın artırılması ve faaliyetten men ile yasadışı faaliyet sırasında kullanılan tohumlukların imhası öngörülüyordu.

AKP iktidarı, küresel tohum tekellerinin denetimindeki hibrit tohumları ithalata başladı. Bu adımlarını da zafer olarak, tarımda devrim ve zafer olarak adlandırıyorlardı.

Hibrit tohum nedir?

Kısaca genetiğiyle oynanarak elde edilen, soğuğa ve sıcağa dayanıklı, raf ömrü uzun ürün sağlayan tohumlar. Yani zehirli tohum, kısır tohum, kanser tohumu, ekin ve insan neslini (Bakara 205-206 ayetlere bakınız) yok etmek için planlanmış büyük oyunun bir parçası.

Başta İsrail olmak üzere birçok ülkeden buğday, arpa, mısır, çeltik, domates, salatalık, karpuz, lahana, havuç, pamuk, ayçiçeği, kanola, patates şeker pancarı gibi temel gıda ürünlerinin tohumlarını ithal ettiler.

Tarım ve Köy işleri Bakanlığı, Tohumculuk Daire Başkanlığı verilerine göre Türkiye 2002-2009 yıllarını kapsayan dönemde toplam 860 milyon dolarlık tohumluk ithalatı yapmış.

Dönemin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker'e, Fransa Hükümeti tarafından 'Tarım Alanında Şövalye Liyakat Nişanı' verildi.

Nedeni çok açıktı! Tarımda kendi, kendine yetebilen Türkiye artık tohumda bile ithalatçı olmuştu. Tarımda, Türkiye'yi pazar haline getiren Batı mutluydu. Haliyle takdir etmek gerekliydi. Onun için Mehdi Eker'i 'şövalye' ilan ettiler.

Tarım can çekişiyor, köylü toprağını terk ediyordu. AKP'ye göre sorun yoktu ve AB'nin önlerine koyduğu kuralları büyük bir özveriyle (!) yerine getiriyordu.

23 Aralık 2016 tarihinde Tohum Sanayicileri ve Üreticileri Alt Birliği (TSÜAB) tarafından Antalya'da düzenlenen çalıştayda dönemin Gıda Tarım ve Hayvancılık eski Bakanı Faruk Çelik yerli tohuma bir kez daha meydan okuyarak şöyle diyordu:

"2018'de sertifikalı tohum kullanmayan destek alamayacak. Yağmurlama ve damlama sistemi kurmayanlara da destek verilmeyecek."

Kabul edilemez bir durum vardı ortada ve azda olsa tepkiler gelince Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, 31 Mart 2017 tarihinde İzmir'in Kemalpaşa ilçesinde ilk kez yerli tohum etkinliği düzenledi. Etkinliğe Sayın Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan'da katılmıştı.

Adı 'yerli tohum' etkiliğiydi ama dağıtılan tohumların hibrit ve boyalı tohumlar olduğu ortaya çıkmıştı.

İlginçtir! Aynı yıl GDO'lu ürün üretim kotası yüzde 10'dan 15'e çıkarıldı. Sonraki yıllarda gelen tepkiler üzerine kota % 10'a çekildi. 2019 Mart ayında nişasta bazlı şekerler (NBŞ) için yüzde 10 olan kota yüzde 5'e düşürüldü.

'2 Ağustos 2017 Çarşamba günkü Resmi Gazete'de yayımlanan karar ile hayvan yemlerinde genetiği değiştirilmiş 3 soya ve 1 mısır çeşidinin kullanılmasına izin verildi ve Türkiye'de GDO'lu ürün sayısı 36'ya yükseldi." (https://www.cnnturk.com/ekonomi/4-urune ... deme-geldi)

İşte bu iktidar anlayışı son iki yıldır, 'yerli tohum, ata tohumu, milli tohum' gibi söylemlerde bulunuyor. Tarımda Avrupa birinciliğini ise hiç bırakmadık. Çiftçinin zarar ediyorum, dediği tek bir ürün bile yok!

Peki, bu noktaya nasıl geldik?
2008 yılıydı Haydar Baş, tarım köylüsüne şöyle sesleniyordu;

"Beni iyi dinleyin. Liberal-kapitalist anlayışı benimseyenlerin tarım diye bir derdi, bir projesi ve programı yok. Senin 'oy'unu alacak ve en sonunda seni toprağından edecek. Ürününü satamayacaksın, sonunda aldığın borçları ödeyebilmek için toprağını satacaksın."

Tarım köylüsü toprağınızı, traktörünü sattı. Ama borcu hala 150 milyar TL seviyesinde.
Şimdi iktidar, Ziraat Bankasına borcu olan üreticilerin borcunun yapılandıracağını, açıkladı.
En son İlteriş Kağan tarafından Pzt Mar 07, 2022 16:32 tarihinde düzenlendi, toplamda 5 kez düzenlendi.
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2100
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53

Re: Kuzu-muzu değil, kasap bıçağını yalayan danalar gibisiniz..

İletigönderen Kurtlu Adalet » Çrş Şub 24, 2021 1:06

iki milyar nufus icin yeterli su ve tarim kaynaklarimiz, cimento ve barinma kaynaklarimiz var. Kuzey Kore gibi yapacagiz, ye ic , karnini doyur, git istedigin medeniyeti insa et
Kullanıcı küçük betizi
Kurtlu Adalet
Üye
Üye
 
İletiler: 299
Kayıt: Sal Nis 28, 2020 14:33

30 gemi yağ icin bayram yapın.Üretebilecekken Rusya'dan yağ beklersen böyle olur.

İletigönderen İlteriş Kağan » Pzt Mar 07, 2022 22:47

Halen taşıma suya umut bağlamak. Kendin üreteceksin kendin. Enflasyon, işsizlik, yokluk, yoksulluk ve yarınından endişe etmek istemiyorsan, kendin üreteceksin.

30 gemi değil 300 gemi yağ üretecek topraklara sahibiz ama 30 gemi yağ gelecek diye bayram edetmekteler. Şu hale bakın ya kendi çiftçim ekmesin diye (paramız varki ithal ediyoruz) Akp li tarım bakanına ait elinden gelen zorluğu çıkar ama 30 gemi yağ icin bayram yapın.
kuruyemiş sektöründe dışarıdan ithal edilen ürünler türkiyede paketlenirse türkiyede üretilmişdir diye geçiyor yasa böyle. Ceviz badem çekirdek dolmalık fıstık ın yüzde 80 i baharatların 100 de 70şi ithal.

Resim
Resim
Resim
Resim
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2100
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53

ZEYTİN DÜŞMANLIĞI NEDEN?

İletigönderen İlteriş Kağan » Sal Mar 15, 2022 17:01

Zeytin ağacına düşmanlık zeytinliklerde altın aramak için değil.
Asıl amaç çok daha sinsi.
Amerika tarım ürünlerinde bütün dünya ile rekabet eder.
Buğday, mısır, soya fasulyesi, daha aklınıza ne gelirse.
Türkiye'ye badem bile Kaliforniya'dan gelir. Köşedeki kuruyemişciye sorun.
Amerika büyük paralar döker, araştırma yapar, verimi arttırmak için genetiklerinle oynar.
Verim artar, ama kanser dahil birçok hastalıklar da bu ürünlerle beraber gelir.
Ilaveten genetik tohumdan ertesi sene verim alınmaz. Tohum satın alan ertesi sene gene almaya zorunludur.
Amerika'nın rekabet edemediği en önemli tarım ürünü zeytin.
Zeytin ağaçta yetişir. Buğday, soy, mısır gibi her sene tohumdan ekilmez.
Bu nedenle genetiğinle oynamak imkansız. Amerikanin teknik üstünlüğü zeytine işlemez.
Zeytin ağacı yüzlerce sene yaşar. Beşyüz senelik ağaç hala zeytin verir. Türkiye'de çok.
Amerika daha 250 yaşında.
Zeytin ağacı ekimine daha 10 sene kadar önce uyandı. Yani Amerika çok geride.
Zeytin düz ve geniş tarla gerektirmez, bayırda kıraç toprakta bile yetişir, gübre istemez.
Elle toplanır, mekanik tarıma elverişli değil.
Amerikadaki düz ve sonsuz ekim alanlarının ve mekanik tarımın avantajı zeytine işlemez.
Özetle Amerika'nın tarım bilimi ve mekanik üstünlüğü mısır, soy, ayçiçeği dalında. Yüksek verim ve ucuz maliyet ile dünya piyasası elinde.
Amerika'nın zeytin konusunda rekabet etmesi şimdilik imkansız.
Bu nedenle,
önce en sağlıklı yağ zeytinyağı kötülendi. Mısırözü, ayçiçeği yağı, margarin öne sürüldü.
Yetmedi.
Şimdi Türkiye'de zeytinleri söktürtüyor.
Kaliforniya harıl harıl zeytin ağacı ekerken.

Yavuz Sertmehmetoğlu
6 Haziran 2017
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2100
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53

Rusya buğday ihracatını yasakladı, TMO harekete geçti * 2022

İletigönderen İlteriş Kağan » Sal Mar 15, 2022 17:39

Rusya, tahıl ihracatını geçici olarak yasakladığını açıklamasının ardından, Toprak Mahsulleri Ofisi harekete geçti. TMO, bu hafta 17 Mart’ta 270 bin ton, 18 Mart’ta ise 260 bin ton olmak üzere toplam 530 bin ton buğday için iki ayrı ithalat ihalesi yapacaklarını duyurdu.
Resim

Rusya, geçtiğimiz günlerde tahıl ihracatını geçici olarak yasakladığını açıklamıştı. Bu kararın Türkiye'yi de etkileyeceği endişesinden dolayı Toprak Mahsulleri Ofisi harekete geçti. TMO, bu hafta 17 Mart’ta 270 bin ton, 18 Mart’ta ise 260 bin ton olmak üzere toplam 530 bin ton buğday için iki ayrı ithalat ihalesi yapacaklarını açıkladı.

Toprak Mahsulleri Ofisi, bu hafta iki günde 530 bin tonluk iki ayrı buğday ithalatı için ihaleye çıkacaklarını açıkladı. 270 bin tonluk ilk ihalede teklifler 17 Mart'a kadar toplanırken, ikinci ihalede ise 260 bin tonluk buğday ithalatı yapılması bekleniyor.
Resim
Toprak Mahsulleri Ofisi, Mart ayı başında 435 bin tonluk buğday ihalesi açmasının ardından bu kez, toplam 530 bin tonluk iki ayrı buğday ihalesi açtı.

2 GÜNDE 2 İHALE
Bloomberg’e konuşan ticaret kaynakları, TMO’nun buğday ithalatı için iki ayrı ihale açtığını belirtti.

Buna göre 270 bin tonluk ilk ihalede teklifler 17 Mart'a kadar toplanacak. İhalede teslimatların 25 Mart-22 Nisan tarihlerinde alınması öngörülüyor. Bu ihalede İskenderun, Mersin ve İzmir limanlarından 50'şer bin; Derince, Bandırma, Tekirdağ ve Samsun limanlarından 25'şer bin; Trabzon limanından ise 20 bin ton teslimat yapılması planlanıyor.

Ofisin açtığı ikinci ihalede ise 260 bin tonluk buğday ithalatı yapılması öngörülüyor. 18 Mart'a kadar tekliflerin açık kalacağı ihalede teslimatların 28 Mart-22 Nisan tarihlerinde yapılması isteniyor. Bu ihalede İskenderun limanından 75 bin; Mersin ve Samsun limanlarından 50'şer bin; İzmir, Bandırma ve Tekirdağ limanlarından 25'şer bin ve Trabzon limanından 10 bin ton buğday teslimatı planlanıyor.

RUSYA, İHRACATI YASAKLAMIŞTI
Rusya, üçüncü ülkelere beyaz şeker ve şeker kamışı ihracatını, Avrasya Ekonomik Birliğine (AEB) de tahıl ihracatını geçici olarak yasaklamıştı.

Açıklamada, "AEB ülkelerine 30 Haziran'a kadar tahıl, üçüncü ülkelere ise beyaz şeker ve şeker kamışı ihracatı 31 Ağustos’a kadar geçici olarak yasaklanmıştır. Söz konusu ürünlerin ihracatı, insani yardım dahil belirli koşullar içerisinde yine de gerçekleştirilebilecektir." ifadelerine yer verildi.

Kararın buğday ihtiyacının yüzde 78'ini Rusya'dan karşılayan Türkiye'yi etkilemesi beklenirken uzmanlar, bu kararın Türkiye'de un fiyatlarının artacağını öngörüyor.
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2100
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53

Avrupa’nın gıda ambarı ithalatın yeni adresi

İletigönderen İlteriş Kağan » Cmt Mar 19, 2022 7:35

Yüksek üretim maliyetleri, daralan tarım sektörü ve küçülen tarım arazileri bir dönem Türkiye için çizilen tarım haritalarını ithalat haritalarına çevirdi.
Resim
Gıda sektörünün iki önemli üreticisi olan Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan savaş, başta buğday olmak üzere, ayçiçeğinden hububata pek çok ürünün fiyatını tarihi zirvelere taşırken, son iki yıldır artışa geçen Türkiye'nin ithalat tablosu da temel gıda ürünleri için alarm veriyor. Başta tahıl olmak üzere kendi kendine yeten ülke tanımını uzun süre önce geride bırakan Türkiye, önemli üreticilerinden olduğu portakaldan mercimeğe, pirinçten, peynire ithalat kapılarını da açmış durumda. 2021 yılında tarım, gıda ve içecek alanında 22.9 milyar dolarlık ihracata karşılık 17.2 milyar dolarlık ithalat gerçekleştirilirken, 1 yılda Türkiye'nin ithalatı yüzde 22.2'lik artış gösterdi.
Resim
Geçen yıl en çok ithal edilen ürünler ise 2.3 milyar dolarla buğday, 1.5 milyar dolar ile soya fasulyesi ve 1.1 milyar dolar ile ham ayçiçeği yağı oldu. Bu 3 ürün, toplam ithalatın yaklaşık yüzde 28.5'ini oluştururken, Türkiye'nin iki yıl öncesine kadar 11-12 milyar dolar olan tarım ve gıda ithalatı, yüzde 52 ile zirveye ulaşan çiftçinin üretim maliyetleri nedeni ile yeni zirvelere doğru koşuyor.

TARIM DARALDI
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, 2002 yılında 41 milyon 196 bin hektar olan tarım arazisi büyüklüğü 2021 itibarıyla 38 milyon hektara kadar düştü. Türkiye'nin yüzde 11 ile rekor bir büyümeye imza attığı 2021 yılında tarım sektörü ise yaklaşık yüzde 2.2 daraldı.

İthalatın yüzde 50'si 5 ülkeden
■ 2021 yılında en fazla ithalat yaptığımız ülkeler 3.912 milyon dolar ile Rusya, 1.491 milyon dolar ile Brezilya ve 1.438 milyon dolar ile Ukrayna oldu. Kritik ürün gruplarında Rusya ve Ukrayna'nın en büyük ithalatçısı konumundaki Türkiye için savaş sonrası gıda güvenliği de risk altına girdi. Türkiye'nin en çok ithalat yaptığı ülkeler arasında ABD 959 milyon dolar ile bu 3 ülkeyi izlerken, Malezya 873 milyon dolar ile en çok ithalat yapılan 5'inci ülke oldu. Bu 5 ülkeden yapılan ithalat, toplam ithalatın yüzde 50.5'ini oluşturdu. İthalatta öne çıkan ürünler buğday, ham ayçiçeği yağı ve arpa, soya fasulyesi, kahve, tütün, arpa ve dane mısır oldu.
Yem sektörü ithalatın lideri

Verilere göre 2021 yılında 4.8 milyar dolar ile hayvan yemi, 3.1 milyar dolar ile bitkisel yağ, 2.6 milyar dolar ile un, 706 milyon dolar ile kakao ve çikolata ile 513 milyon dolar ile tütün ve mamülleri sektörleri en çok ithalat yapan sektörler oldu. Bu 5 sektör, toplam ithalatın yüzde 68.4'ünü gerçekleştirdi. Tek başına hayvan yemi sektörü, 2021 yılında 4.8 milyar dolara yaklaşan hacim ile toplam ithalatın yüzde 27.8'ini, yani 4'te 1'inden fazlasını oluşturdu.
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2100
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53

Rusya'dan-Ukrayna'dan ,ABD'den neden buğday alıyoruz asıl ona bakalım.

İletigönderen İlteriş Kağan » Pzt Mar 21, 2022 0:23

RUS BUĞDAYI
Rusya'da tarımın gelişmesi ve gelecekte bunun Türkiye'ye etkileri konusunda değerli yazar İrfan Donat'ın Bloomberg'deki yazısını okuduk...

2014 yılında Rusya'nın Kırım'ı ilhakı sonucu Batılı ülkeler yaptırım kararı alınca Rusya özellikle tarımda dışa bağımlılığı azaltacak adımlar atar.
Resim
Tahıl, sebze - meyve ve süt ürünlerinde kendine yetecek programlar yapar.
1990'larda tahıl ürünleri ithal eden Rusya, geçen yıl 38,5 milyon tonla dünyanın en büyük buğday ihracatçısı konumuna ulaşır

Bu gelişmenin bizi ilgilendiren yönüne gelince...
Türkiye’de yaklaşık 560 aktif un fabrikası var.

Türkiye, hem iç piyasa hem ihrata dönük üretim için 2021 yılında yaklaşık 8,1 milyon ton ekmeklik ve makarnalık buğday ithalatı gerçekleştirdi. İthal buğdayın yüzde 65’i Rusya'dan tedarik edildi. Bunun karşılığında da 1,1 milyar dolarlık un ihracatı (dünya birincisiyiz) 766 milyon doları bulan makarna ihracatı (dünya ikincisiyiz) ve 120 milyon dolar değerinde bulgur ihracatı gerçekleştirdik.

Ancak artık sadece buğday ihraç eden ülke konumundan çıkmak isteyen Rusya, un, makarna, bulgur, irmik ve bisküvi üretimine yöneliyor. Bu yönde program yapıyor. Bize rakip oluyor.
Resim
Rusya bu arada ürettiği buğdayın kalitesini arttırma projelerinin başına bir Türk bilim adamını getirmiş.

İstinye Üniversitesi öğretim üyesi olan Prof. Dr. Hamit Köksel, OMSK Devlet Tarım Üniversitesi çatısı altında bilimsel çalışmalar yapıyor.
Bizim bütün bunlardan haberimiz var mı?
Resim
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2100
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53

Tarım politikalarını eleştiren vatandaş: Bu kendi çiftçimize ihanettir

İletigönderen İlteriş Kağan » Çrş Mar 23, 2022 9:13

Bir zamanlar tarımda kendi kendine yetebilen sayılı ülkeler arasında yer alan Türkiye, şu anda birçok üründe ithalata bağımlı hale geldi. Durdurulamayan maliyet artışlarının yanı sıra enflasyonun altında ezilen çiftçi hızla topraktan kopuyor. Bu durum, soframıza gelen gıda ürünlerinin fiyatlarının daha da artmasına neden oluyor. İktidarın tarım politikalarını eleştiren yurttaşlar ise, "Türkiye eskiden kendi kendine yetebilen bir ülke iken şimdi bütün ürünleri yurtdışından alıyoruz. Bu kendi çiftçimize ihanet demektir" diyor.
Resim
Türkiye’de ise ürünü tarlada kalan borç batağındaki çiftçi ile fahiş fiyatlarla gıda almak zorunda kalan tüketici manzaraları öne çıkıyor.

TÜİK verilerine göre geçen yıl üretim maliyetleri ortalamada yüzde 36 artan, 2021’de bazı ürünleri yüzde 120’lere varan maliyet artışları ile ekmek zorunda kalan çiftçinin borçları da aydan aya katlandı. Bu durumun en büyük sebeplerinden birisinin de dışa bağımlılık olduğu belirtiliyor.

Halk da en az çiftçiler kadar bu durumdan etkileniyor. Çünkü pazar ve marketlerdeki fiyatlar el yakıyor. Son dönemde sezon meyve-sebzeleri dahi ateş pahası oldu; özellikle dar gelirli yurttaşlar kiloyla alışveriş yapmayı unuttu.

SÖZCÜ muhabiri, İstanbul Bakırköy Meydanı’nda vatandaşa mikrofon uzattı, “Türkiye eskiden tarımda kendi kendine yetebilen bir ülke konumundayken şu an birçok kalemde ithalata bağımlı hale geldik. Sizce neden böyle oldu?” diye sordu. Verilen yanıtlar şöyle oldu:

“AÇLIĞA DEVAM”
Sadullah Koçhan: “Böyle olacağı belliydi. Biz pancar ekiyoruz, kotayı Amerika veriyor. Buğday ekiyoruz, tohumu İsrail veriyor. Arpayı ekiyoruz, dışarıdan alıyoruz. Devlette de güç olmadığı için… Mecbur açlığa devam.”

“BATTIKÇA BATIYORUZ”
Nursel Özdemir: “İktidarın bozukluğundan (böyle oldu). Her şey başta biter. Baş bozuk olursa böyle olur. (Nasıl düzelir sizce bu durum?) İktidar değişirse, güçlü bir vatansever gelirse olur. Yoksa bu şekilde olmaz. Mümkün değil. Battıkça batıyoruz.”

“ÇİFTÇİMİZE İHANET”
İmdat Pabuç: “Türkiye eskiden kendi kendine yetebilen bir ülke iken şimdi bütün ürünleri yurtdışından alıyoruz. Bu kendi çiftçimize ihanet demektir. Hükümetin bu politikalarını onaylamıyoruz. Geriye dönüş için çok ciddi bir devrim yapmak gerekiyor. Ülkemiz yeteri kadar insan ve doğa kaynaklarına sahip. Özelleştirilen kamu alanlarını millileştirirsek, çalışmaya yine başlarsak en geç 20 yılda kendimize geliriz diye düşünüyorum.”

“HÜKÜMETİN ÇİFTÇİYE ACİL DESTEK VERMESİ LAZIM”
Muhammet Aydemir: “Çiftçiye olanak sağlanması lazım. Çiftçiye olanak sağlanacak ki onlar da onlar da tarıma önem versin. Biz bir tarım ülkesiyiz ama yabancı ülkelerden ithal ediyoruz… Ukrayna’dan buğday alıyorduk, savaşa girdiler, buğday alamıyoruz. Böyle bir şey olabilir mi? Hükümetimizin bu konuda acil destek vermesi lazım. Gidişat kötü. En önemlisi mazotu düşürecek, çiftçiye özel indirim yapacak, çiftçiler işini gücünü yapacak, biz de buğdaya doyacağız.”

“TARIMDAN KOPTUK”
Fatma Bulut: “Nedeni yönetim. Tüm nüfusu İstanbul’a topladılar. ‘Kısa yoldan az hizmet yapalım’ dediler. Diğer bölgelere yatırım yapılmadı. Ne oldu? İnsanlar İstanbul’a geldi… Tarımdan da kopmuş olduk. (Nasıl düzelir bu durum sizce?) İnsanların aklı başına geldiği zaman.”

“EN BÜYÜK SEBEBİ HÜKÜMETİN YAPTIĞI YANLIŞLAR”
Ömer Baran: “Türkiye artık neyi kendisi yapabiliyor ki? Hep ithalat… Durumu görüyorsunuz, apaçık ortada. Artık bir şeylerin bir an önce kendine gelmesi ve bu ülkenin rayına oturması gerekiyor. Bu da kesinlikle halkın elinde. Bu hale gelmemizin en büyük sebebi, hükümetimizin yaptığı yanlışlar.”

“TÜRKİYE’NİN İŞİ ÇOK ZOR”
İsmini vermek istemeyen vatandaş: “Biz de bu kadar dışarıya bağımlı olduğumuzu bilmiyorduk, şimdi öğrendik. Rusya-Ukrayna savaşı çıktı, anladık ki biz dışarıya iyice bağımlı kalmışız. Gerçekten Türkiye’nin işi zor. Allah bizi bu sıkıntılardan kurtarsın. (Neden bu hale geldi sizce?) Neden olabilir… (Çıkış yolu ne sizce?) Çıkış yolunu biz biliyoruz. Çıkaracağız inşallah.”

“HEP VAAT VAR, HİÇ İCRAAT YOK”
İsmini vermek istemeyen vatandaş: “Hep söz var, vaat var ama hiç icraat yok. Böyle böyle halkı uyutuyorlar, kandırıyorlar. Bunun sonu, bunlar gitmeden bitmeyecek. Hepimiz bitmiş durumdayız. Herkes kaçmaya çalışıyor buradan. Neden? Bizim ülkemiz çok güzel. Her şeye de yetiyorduk… Kendi tarımımızı kendimiz yapıyorduk. Her yere kendimiz verirken şimdi biz alıyoruz ve borçluyuz. Her şeyin fiyatı bunlar yüzünden artıyor. Ne yapacağız bilmiyorum. Allah yardımcımız olsun. Çok zor günler bizi bekliyor. Bunların gitmesi gerekiyor bir an önce.”

HABERİN VİDEOSU https://dai.ly/x89aqpa
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2100
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53

Re: Kuzu-muzu değil, kasap bıçağını yalayan danalar gibisiniz..Ülkemizin gerçek meselesi, bitirilen tarım yok edilen hayvancı

İletigönderen İlteriş Kağan » Sal Haz 07, 2022 2:42

Toprak Mahsulleri Ofisi markasıyla satılan 2020 yılı mahsulü pirinç İtalya'dan ithal ediliyor. Ambalajın arka köşesinde zorunlu beyan haricinde Menşe: İtalya ibaresi haricinde, pirincin ithal olduğu hiçbir yerde yazmıyor.

Sol alt köşede de ''Halal'' yazıyor. Pirinçin de Helali mi var. Hadi var diyelim, merak ettim hangi Papaz duasını okudu acaba?
Resim
Resim

Yunanistan’dan pirinç ithal edip, 81 ildeki binlerce markette satılmasına göz yumuyorlar. Sonra da çıkıp “Türkiye kendine yeten bir tarım ülkesidir” deyip milleti kandırıyorlar.
Gerçek bir tarım ülkesi olsaydık Yunanistan’ın ne pirincine ne ekmeğine muhtaç kalırdık.
Resim
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2100
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53

5 tarım ürünü dışında her şey ithal

İletigönderen İlteriş Kağan » Cmt Eki 01, 2022 0:15

Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Özden Güngör, "Kendi kendimize yetiyorduk, bugün her şeyi ithal ediyoruz" dedi.

Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Özden Güngör, BirGün'den Meltem Yılmaz'a konuştu. Geçmişte dünyada kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olan Türkiye’nin, bugün itibariyle 5 tarım ürünü dışında, tüm tarım ürünlerini ithal ettiğine dikkat çeken Güngör, “Türkiye’nin 2017 yılında gerçekleştirdiği toplam ithalat değeri yaklaşık 234 milyar doları bulurken, bunun yaklaşık 5 milyar dolarlık kısmını tarım ürünleri oluşturdu. 2016’da ise Türkiye toplamda 199 milyar dolara varan bir ithalat kapasitesine sahipken, tarım ürünlerinin bu kapasite içindeki değeri 4 milyar dolar seviyesinde idi. En son duyduğumuz Antep fıstığı. Biz 155 bin ton Antep fıstığı üretiyoruz, bunun 120 bin tonunu tüketiyoruz, yani 35 bin ton fazlalığımız var ama dışardan ithal ediyoruz. Akıl alır bir şey değil” ifadelerini kullandı.

Söyleşide öne çıkan başlıklar şöyle:

"PAMUĞU İTHAL EDİYORUZ"
"Pamuk bizim çok büyük ayıbımız. Adana ve Şanlıurfa’nın en önemli ürünü olan; Aydın, Muş, Diyarbakır’da da yetiştirdiğimiz pamuğu ithal etmemiz söz konusu olabilir mi? Ama maalesef oluyor, biz her sene 1 milyar dolarlık pamuk ithal ediyoruz.Öte yandan buğday… Biz bir buğday ülkesiyiz ama bugün her yıl 4 ila 5 milyon ton buğday ithal ediyoruz. Her yıl Rusya’dan, Ukrayna’dan buğday alıyoruz. Peki neden dışarıdan buğday alıyoruz? Çünkü tarım alanları daralmış. Türkiye’de tarım alanları, son 16 yıl içerisinde, 26.5 milyon hektardan 23 milyon hektar alana düştü. Bir başka deyişle, 3.5 milyon hektar tarım alanı gitti, betonlaştı. TOKİ evleri yapıldı, tarım alanları amacı dışına çıkarıldı. Bununla ilgili Ziraat Mühendisleri Odası olarak, son 5 yılda150 dava açtık. Topraklarımızı korumak için “Toprak Koruma kurulları” kurdular, ama bu kurul “korumama” kurulu gibi çalıştırılıyor.

İTHAL EDİLMEYEN 5 ÜRÜN
Fıstık, fındık, üzüm, kayısı ile narenciye dışında her şeyi ithal ediyoruz. Son 16 yılda, tarımda 185 milyar dolar ithalat parası ödedik. 185 milyar dolar!Bugün dolar ne kadar olduysa çarpın işte onunla. Bir de dış borç faizi ödedik. Doların bu kadar yükselmesinin bir nedeni de bundan kaynaklanıyor. Her şeyimizi dolarla yapıyoruz. Dünyada fındık üretiminin yüzde 76’sını biz üretiyoruz. Fakat fındık üreticisi memnun değil. Fındık üreticisi zor durumda. Çünkü kar elde edemiyorlar. Fındık, Antep fıstığı, zeytin, üzüm borsaları bizim elimizde değil. Fındık borsasının bugün biri İsviçre’de, biri Almanya’da; halbuki üretim merkezi burada!
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2100
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53

ÖncekiSonraki

Şu dizine dön: Tartışma ve Fikir Meydanı

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 3 konuk

cron

x