LEȘ
Bu ‘anayasa paketi’nin altında ne var?
Görebilmek için, ‘Darbe Anayasası’na bakalım.
’12 Eylül Anayasası’nın altında kimin parmağı vardı diye sorulsa; dağdaki çoban bile ‘Amerikan Parmağı’ olduğunu bilirdi.
Pekiyi kimin ‘eli’ var idi o anayasanın altında?
Hazreti Kenan’ın.
Hatta onun eli de yetmediği için ‘dört kuvvet komutanı’ daha koydular ellerini o ‘Anayasa’nın altına.
On el mi ne?
Yetmedi; ‘kellelerini’ de koydular mı?
Koydular.
Etti ‘Beș kelle’ ve on el.
Anayasaların ‘halkoyu-malkoyu’ ile değil, ama uğruna verilecek kelleler ile ‘yașam’ bulabileceğini düșünenlerdenim.
Verilir ya ya da verilmez; yani ‘kelleler’ düșer ya düșmez; ama onsuz olmaz koșul kellelerin o yola konulmuș olmasıdır.
Șimdi bir ‘Anayasa Değișiklik Taslağı’ gündemimize gelmiș bulunuyor.
Neden tümden yeni ve hatta ‘sivil’ bir anayasa değil de, bilmem kaç maddelik ‘değisiklik’ taslağı?
Çünkü altına konulacak ‘el’ bulunsa da uğruna konulacak ‘kelle’ bulunamıyor da ondan.
Sonunda Dr Recep açıkladı; eller ile birlikte ‘beden’lerini de koymușlarmıș.
Bakıyorum ‘el’ var, ‘ayak’ var, ‘parmak’ haydi haydi olacaktı.
‘Beden’ de oldu diyelim, ya ‘kelle’?
Henüz ‘Kelle’sini koyabilecek bir ‘civanım delikanlı’ yok ortada.
‘Sivil anayasa’ için yedekte tutuluyor olmaya.
Pekiyi bu ‘taslağın’ geçmemesi için ‘kellesini’ koyanımız da mı yok?
Sanmam.
Anayasanın ‘tümüyle değiștirilmesi’ sözkonusu olsa idi, kușkusuz olurdu.
Bu ‘değișiklik taslağı’ için el, kol ya da beden koymaya gerek de yoktur; aslında.
Çünkü bu taslak meclisten geçmez, oradan geçse de Anayasa Mahkemesinden geçmez. Üç-beș ‘parmak’ yeter de artar bile.
Bu uğura konulacak ‘beden’ olsa olsa murdar olur.
Taslağın amacı, taslağı yasalaștırmak, yașama geçirmek değil demek ki.
Öyle olsa idi, en azından üç yıldır üzerinde çalıșılır; ve belli bir çaba sonunda hala gerçekleștirilemiyor ise üstüne el basılıp altına da ‘beden’ konulabilirdi.
Ve çok istekli olunsa idi, yoluna kelle bile konulabilirdi.
Göründüğu kadarıyla, bu ‘değișiklik taslağı’nın altında el, kol ya da beden-meden yok.
Ayak var, ayak.
Tümden bir ayak oyunu ile karșı karșıya Türkiye.
Yoksulluk ve yolsuzluğun ayyuka çıktığı bir dönemde, ‘devlet’in ișinin bașından așkın olması gerekirken, ‘devlet-adamları’nın canlarını dișlerine takarak çalıșmalarını beklerken; bir de bakıyorsunuz bir ‘taslak’ ve altında bilmem kaç beden.
Ayakları var, ama üstünde baș yok.
Neresinden baksanız tutarsız, temelsiz ve çiğ.
İğrenç hatta.
Ve leș gibi kokmakta.
Habip Hamza Erdem