Türk insanının yaşam birikimini imbikten geçirdiğinizde karşınıza şöyle bir sonuç çıkar:
- İt ürür… Kervan yürür!
Bu sonuca kimileri kader der, geçer. Kimileri, kader olarak algılanan bu afyonu değiştirmeye çalışır, çabalar.
Kadercilerin düşüncesi, toplumsal mücadele içinde sürdürülen bütün çabaların nafile olduğu yönündedir.
Bu pencereden baktığınız zaman, it, çalışıp çabalayanlardır. Kervan ise, sıradan kabalıklar…
Kervanın yürümesine engel olmak aslında zor bir iştir!..
Tekerleğine çomak sokmak güç ister, bilinç ister, kurmaylık yeteneği ister.
Eğer yeterli gücünüz, kurmaylık zekanız ve sağduyu ile bezenmiş bir bilinciniz yoksa, “o birileri”nin düşüncesi haklı çıkar. Çünkü çabalarınız nafile ve didinmeleriniz boşuna olacaktır… Ve eninde sonunda, kervan yürüyecektir.
Ve kalabalıkların zihnini kaderin uyuşukluğun yumuşaklığı işgal edecek, kaplayacaktır.
Bunun başka bir yolu yoktur.
Yoktur da… İşin içinde, ilk bakışta görünmeyen başka faktörler ve değişik etkenler de vardır:
Her şeyden önce kervanın gideceği yere varabilmesi için “doğru” bir rotası olması gerekir.
Bu rota, doğru saptanmış bir stratejiden kaynaklanmalıdır.
Stratejinin doğru saptanması ise, kurmay zekâsı, bilgi ve tecrübe birikimi ile bezenmiş yetenekli ve yaratıcı bir lider kadronun varlığını gerektirir.
Aksi halde kervan, ne yürüyebilir, ne yönünü bulabilir ve dolayısıyla, ne de gideceği yere varabilir…
Kervanın sadece yürüyor olması esas değildir.
Kervanın doğru yöne ve kararlı adımlarla yürümesi gerekir.
Doğru yönün bulunması, zamanlamanın doğru saptanması ve kitlelerin kararlılığının temelinde yer alan “kaptana güven duygusu”nun yürüyüş içinde oluşması şarttır, gereklidir, elzemdir...
İçinde yaşamakta olduğumuz halk tarih içinde çok sayıda “usta”ya gönül bağlamış, peşinden gitmiş ve ona destek olarak zaferlere adını yazdırmıştır.
Soğukkanlı bir bakışla tarihimizi sorguladığımız zaman tespit edilecek olan gerçek şudur:
- Halkın bir lidere gönül bağlaması için gerekli olan birinci koşul, O’na inanması ve güven duymasıdır.
Halk lidere nasıl güven duyar? Ve ne zaman inanır?
Liderin hayatın pratiği içinde doğru, sonuç alıcı kazanımları terkesine doldurduğu gün…
Sözünü ettiğimiz bu kazanımlar, halkın hayatında somut iyileştirmeler sağlayan gerçek katkılardır. Sadaka kültürünü siyasete sokanların mumu ancak yâdsı namazına kadar yanabilecek niteliktedir. Halk kazanımların gerçek olduğuna inandıktan sonra, beklemesini de bilir, özveride bulunmasını da…
İşte bu inancı sağlayacak olan kişi ya da kadrolar gerçek anlamda liderdir; ustadır, kaptandır.
Ve bu inancı halkın günlünde yaratamayanlar ise, ne liderdir, ne usta ve ne de kaptan…
İşte anlaşılması gereken birincil mesele budur.
farukhaksal@superonline.com
LÜTFEN “TIK”LAYINIZ:
http://www.soruyusormak.com
http://www.dnm-ler.com
http://www.kitlecizgisi.com