LOZAN’DAN MUSUL’A
Fetö’yle yatıp Fetö’yle kalkıyoruz.
15 Temmuz’dan buyana neredeyse 3 ay geçti, üç arpa boyu yol aldığımız söylenemez.
3 yılda biter mi diye soracak olsak, koramiralimiz açıkladı; 30 yıl bile sürebilir.
Rakamlarla oynamayı sevmem; ama yine de bir televizyon yorumcusunun verdiği yanlış rakamı düzeltmek isterim.
Geçen gün bir Fetö güzellemesinde, konuşmacı Fetö’nün 1998 yılında tam hedefe ulaşmak için 25 yılımız var dediğini söyledi.
Topladım çıkardım 2023 rakamına ulaştım.
Pekiyi 2023 kiminin hedefiydi ?
III. Abdulhamit’in..
2023 yılında n’olacaktı ?
TC yani Türkiye Cumhuriyeti kül olacaktı.
Lozan-mozan kalmayacaktı.
Yine çarpıp bölecek olursak, 2023’ün içinden çok rahat bir ‘Musul/Kerkük’ çıkacağını da görebiliriz.
‘Lozan’ı da yanıbaşında.
Yok efendim ‘dili sürçtü’, ‘içeriye konuştu/dışarıya konuştu’, ‘yanlış anlaşıldı’ diyenlere acıyorum.
Boyu, posu, kilosu, yıldızı veya ünvanı ne olursa olsun, bana göre bunlar ‘zavallı’dırlar.
Allah onlara gözlerini ‘görmemeleri için’ vermiştir.
Yalnız kaldı, ne yapıyorsa ‘çevresi yapıyor’ diyenlerin de Tanrı yardımcıları olsun.
Dünya değişti, ‘olgular değişiyor’ dieyenler için de birşeyler söylemeliyim.
O da şudur ; siz de Cerablus-Azez hattıyla bozmuşsunuz, oracıkta devam edin, çünkü aklınız ondan ötesine ermez.
Kendi köyüne yakın köyleri sayamayanlar, sabahtan akşama, Suriye’nin kuzeyindeki köyleri sayıyorlar.
Fırat’ın batısı, Dicle’nin doğusu..
Kendi köyüne ‘nasıl bir öğretmen’ geleceğinden habersiz..
Başı derde girse, ‘hangi polis’e gideceğini bilmez.
Ve sıkı durun, ‘yurtiçinde/yurtdışında tam savaş halinde’ki Ordu’sunun ‘hali pür melali’ni görmez.
Elinden ‘okul’u, ‘hastanesi’, ‘komutası’, ‘planı-programı’ alınmış bir ‘Ordu’.
Mare’yi geçmiş Musul’a girecekmiş.
Güzel !
Bu konuya geri döneceğiz, ama şimdi benim olaylara nasıl baktığıma gelelim.
Ben dünyaya, Evren’den bakınca ‘minnacık’ görünen ve kendi etrafında dönen yerküreyi şöyle bilye gibi elime alıp, yakından bakmayı severim.
Ve coğrafyacı ve jeostratejist İtalyan Manlio Dinucci gibi boyayacak olursam, aşağıdaki gibi görünür bana..


Ve dikkatle incelendiğinde Musul’un ‘Dünyanın Merkezi’nde yeraldığını görmemek için kör olması gerkir insanın.
Ve yine 1998 yılından başlanacak olursa, Türkiye’de Abdulhamit’çilerin, Fetö’yle birlikte ve ilk beş yılda ‘iktidar’a geldikleri görünüyor.
‘İktidar’ın ilk beşinci yılında ise Devlet’i ele geçirdiklerine tanıklık ediyoruz (2007).
Deniz Baykal’lı CHP ve Büyükanıt/Başbuğ’lu ‘Genelkurmay’ımız ise, ‘Hukuk hastası’ ve ‘Demokrasi sarhoşu’ olup ‘demokratik hukuk’ sınırları içinde, ağızlarını açarak ve Ordu’yu ve Devlet’i ve Milleti satarak ‘olanları seyreledikleri’ görünüyor.
Kemal Karabulut’lu CHP ile Necdet Özel’li ‘Genelkurmay’ın ise üzerinde durmaya değmez.
Konuyu dağıtmadan, III. Abdulhamit ile Hulusi Akar (ve o candarma genel komutanı) dönemine gelirsek eğer, şimdi çok rahat bir biçimde ‘Lozan’dan Musul’a geçilebileceğini söyleyebiliriz.
Çünkü, dışarıda, beş yıldır haksız ve insafsız bir çabayla Suriye Devleti alabildiğine hırpalanmış, sözde ‘muhalif’ olup, özde ‘uluslararası terörist’ olan gruplar palazlanmıştır.
Türkiye’nin başına örülen ‘PKK çorabı’ İran ve Irak’tan sonra Suriye’nin başına da geçirilmiştir. [Suriye’nin kuzeyinde 150 bin olan Kürt nüfus beş yılda bir milyon 500 bini geçmiştir]
Türkiye’nin içinde ise, ‘Allah’ın bir lütfu olarak Fetö’cü darbe yapılmış’, ‘olağanüstü hal’ ortamında, hükûmetin eli her yönden tamamen güçlenmiştir.
Yani Türkiye’de ‘Abdulhamitçilik oynamak için’ gerekili ve yeterli koşullar sağlanmış bulunmaktadır.
Bu ‘böyyük konuları’ bir yana koyarak, bizim minnacık ‘yerküremiz’e dönecek olursak;
- Putin’in Rusya’sı, ABD’nin ‘oyunları’ndan bıkmış, Suriye’de kaptığı ‘pozisyon’unu olabildiğince sağlamlaştırmıştır
- ABD 120’den fazla ‘Devlet’le işbirliği yapmış olmasına karşın, Suriye’de umduğu sonuca ulaşamamış, haritamızdaki sarıya boyalı alanda ‘kesin bir prestij kaybına’ uğramıştır.
- Bu ‘prestij kaybı’nın, dünyanın geri kalanına yaygınlaşmaması için sarıya boyalı alanda bir ‘son bir çılgınlık’ yapmak zorunda kalmıştır
- Bu ‘son çılgınlığın odağı’ her ne kadar Şam ise de, Musul olarak belirlenmiştir.
- Çünkü bu çılgınlığı doğrudan kendisi yerine bir ‘Taşeron’a vermesi uygun düşmüştür
- Bu ‘Teşne taşeron’ da, yukarıda açıklandığı üzere ‘kıvam’ına gelmiştir.
Bundan sonrası için ayrıntı vermeye gerek yok kuşkusuz.
Artık Türkiye’de Musul/Kerkük şöyle dursun ‘Bağdat gibi diyar olmaz’ türküleri bile çığrılmaya başlanacaktır.
‘Lozan tartışması’ ya da daha doğru bir biçimde ‘2023 Hedefi’ işte tam bu ortamda ateşlenmiştir.
Şimdi bir yandan ‘tarihçiler’ Lozan metinlerine gidecek kapı gibi ‘belgeler’i uzun uzadıya anlatacak; öte yanda ‘Abdulhamit’çiler mehter marşları çalacaklardır’.
Derin stratejistlerimiz de Suriye’nin köylerinin haritası önünde ‘nutuk çekeceklerdir’.
Kimse ‘Üçüncü Dünya Savaşı’ ne zaman başlayacak diye sormasın.
O bize bağlı, ne zaman istersek o zaman çıkacak.
Onu ne Rusya ve ne de Amerika çıkarmayacak; biz çıkaracağız.
Hakkımıza hayırlısı olur diyelim, değil mi ama.
Siz de, o ağız alışkanlığınızla ‘İnşa’allah’ deyin bari.
Habip Hamza Erdem

Olağanüstü hoş,akıcı, ilginç ve tatlı bir ironi yöntemiyle yapılmış SON DERECE GÜNCEL, ÇOK DERİN BİLİMSEL ve EN GERÇEK VATANSEVER bir analiz ve sentez.Tek sözle : MUHTEŞEM ve MÜKEMMEL. Yazarı çok değerli ve sevgili Habib Hamza Erdem'e yürekten tebrikler, sonsuz teşekkürler, içten sevgiler, derin saygılar ve en iyi dilekler. Gönül Oınar Atacı,7.10.16