Mademki demokrasi şenlikleri yapıyoruz...
Mademki demokrasi şenlikleri yapıyoruz, ben de demokratik hakkımı kullanarak tenkitlerimi yazıyorum.
1. Mevcut siyasi partiler kanunu demokrasiye aykırıdır. Hiçbir partide delegeleri, parti yöneticilerini ve milletvekili adaylarını parti üyeleri seçmemektedir. Her şey genel başkanın talimatına göre olmaktadır. Seçmenler, daha önce genel başkanlar tarafından tespit edilen kişilere oy vermektedir. Buna demokrasi de denemez, millî irade de denemez.
2. Demokrasi şenlikleri yapılır, yer gök demokrasi diye inletilirken hiçbir yöneticinin bu antidemokratik yasanın kaldırılacağından bahsetmemesi son derece manidardır.
3. Demokrasi denilerek demokrasi katledilmektedir. Asırlık kurumlar ve uygulamalar, kanun hükmünde kararnamelerle bir anda ortadan kaldırılmaktadır. Ne kamuoyunda tartışma, ne muhalefeti dikkate alma, ne de Meclis’te görüşme. Bu durumun demokrasiye uygun olduğunu hiç kimse söyleyemez. Bunu yapanların demokrasi avazelerine de hiç kimse beni inandıramaz.
4. Cumhurbaşkanının “Rabbim de milletim de bizi affetsin” dediği açıklamada hiç kimse “menzil” sözü üzerinde durmamıştır. Oysa o açıklamadaki en önemli nokta, “Bir ortak yanımız vardı. İnanın bana, aynı menzile giden farklı yollardan biri olarak gördüğümüz bu yapının...” ifadesindeki “aynı menzil” sözleridir. Cumhurbaşkanı, yollarının, yani metotlarının FETÖ’den farklı olduğunu, fakat “ortak yan”larının “aynı menzil”e gitmek olduğunu açıkça beyan etmiştir. Bence son zamanlardaki bütün olaylar buna göre değerlendirilmelidir.
5. Cumhurbaşkanı, 07 Ağustos’ta el-Jazeera’nın sorularına cevap verirken “Devleti ele geçirmeye çalıştılar” diyerek FETÖ’yü suçlamıştır. Elbette haklıdır. Fakat birkaç cümle sonra şunu da söylemiştir: “Devleti sıfırdan kuracağız.” Devleti sıfırdan kurmak, mevcut devleti yıkıp yeniden bir devlet kurmak demektir. Kanun hükmünde kararnamelerle “devleti sıfırdan kurma” işi de başlatılmıştır. Bu gidiş kabul edilemez. Başta muhalefet partileri olmak üzere bütün sivil toplum kuruluşları ve Cumhuriyet’e bağlı herkes bu gidişe en yüksek sesleriyle itiraz etmelidir.
6. Başta yöneticiler olmak üzere herkes özür dilemekte ve bu vahim olaydan ders çıkarılması gerektiğini söylemektedir. Ders çıkarmak, bir takım sözlerle ve Atatürk posterleriyle olmaz. Atatürk’ün en sık tekrarladığı kavram “Türk” kavramıdır. Ders aldıklarını söyleyenler, birçok yerden kaldırdıkları T.C. harflerini ve “Ne mutlu Türk’üm diyene!” sözünü tekrar kaldırdıkları yerlere yazdırmalı; “Türk’üm, doğruyum” diye başlayan andımızı tekrar okullara koymalıdır.
7. Din konusundaki tutumlarını da açıkça beyan etmelidirler: “Müslümanlık bir din devleti öngörmüyor. Biz böyle zannediyor, böyle inanıyor ve bu yolda ilerliyorduk. Şimdi bu görüşün yanlış olduğunu anladık. Bu görüş doğrultusunda yaptığımız bütün düzenlemelerden vazgeçiyoruz.” Böyle demeli ve laikliğe aykırı bütün uygulamaları iptal etmelidirler.
8. Yenikapı mitingi büyük bir mitingdi, bir şahlanıştı. Fakat gerek orada, gerek başka toplantılarda Cumhurbaşkanı, Başbakan ve diğer AKP yöneticilerinin, 15 Temmuz kalkışmasının bastırılmasını Çanakkale ile, Kurtuluş Savaşı ile, hatta İstanbul’un fethi ve Malazgirt’le mukayese eder gibi sunmaları çok abartılıdır. Ağlak bir cemaat başı, ne Bizans, ne de düvel-i muazzamadır. Neticede o ağlak adamı da siz büyüttünüz, her yere sızdırdınız, uçaklarınızı, tanklarınızı onlara kaptırdınız; sonra da o bela, milletin elbirliğiyle def edildi. Şüphesiz millet, medya ve güvenlik güçlerimiz şanlı bir direniş göstermiştir. Ama bu olaydan birilerine kahramanlık çıkarmak zordur.
* * *
Bütün gazete köşelerinde, televizyon ekranlarında bir sevinç var. Siz yıllardır birilerinin huyunu suyunu hâlâ öğrenemediniz mi? İşte buraya yazıyorum, birkaç aya kalmaz, hepiniz hayal kırıklığına uğrarsınız.
A. Bican ERCİLASUN, 14 Ağustos 2016
bercilasun@hotmail.com