MADEN OCAĞINDAN MÜZE OLUR MU ?
Soma ile birlikte hepimiz biraz ‘madenci’ olduk.
Bundan doğal ne olabilirdi?
Ne ki, ‘maden’ denilince salt ‘kömūr madeni’ anlașılmamalı idi, değil mi ama ?
Sözgelimi Elazığ’ın iki ilçesinden biri Gūmūșmaden (bugūnkū Keban) ikincisi de Bakırmaden (bugūnkū Maden)’dir.
Demem o ki, ‘maden’ denilince salt ‘kömūr’ değil ama, gūmūș, bakır, demir, altın gibi bildiğimiz ‘maden’lerin yanısıra ‘uranyum’ gibi öğreneceğimiz ‘maden’ler de vardır.
Fransızlar ‘kömūr madenleri’nin bir bölūmūnū ‘mūze’ yapmıș olmalarına karșın, kömūr dıșındaki ‘maden’lerde hiç hız kesmemișlerdir.
AREVA adlı ‘dev’in yeryūzūnde girmediği ‘ūlke’ kazmadığı ‘maden’ kalmamıștır demek abartı olmaz.
‘Kömūr’ madeni de Fransa’da hala ‘duyarlı’ konuların bașında gelir.
‘Kaya Gazı’ da mı deniyor bilmiyorum ama ‘șist’ denilen ‘yaprak-kaya’lardan elde edilen gaz konusunda Fransız Ekoloji ve Enerji Bakanı Ségolène Royal, daha birkaç gūn önce, gerekli önlemler alınmak koșuluyla, bu alandaki girișimler konusunda ‘dogmatik’ davranmayacağını açıkladı (23 Mayıș 2014).
Kaldı ki son yirmi yıldan buyana verilmeyen ‘arama ruhsatları’ndan birincisi Haziran 2013 olmak ūzere ‘iki maden arama ruhsatı’ verilmiștir.
Bu ‘arama izin’leri gūmūș, bakır, kurșun, çinko, kalay, antimon ve tungsten madenleri için ‘sondaj’ izinleridir.
Eğer bu ‘sondaj’lar verimli bir çıkarım için uygun sonuçlar verirse 2020’li yıllara doğru Fransız ‘maden’ciler yine, Fransa topraklarında ‘maden’e gireceklerdir.
Zaten Yeni Kaledonya ve Guyan gibi, sömūrge dememek için Deniz-așırı Fransa diyelim, ūlkelerde altın ve nikel çıkarımı hiç durmamıștı.
Ȫte yandan, antimon ve tungsten gibi ‘yūksek teknoloji’ madenleri birbașlarına çıkarılan madenlerden değiller. Sözgelimi çinko gibi ‘baz maden’ler ile birlikte çıkarılabiliyorlar.
‘Kūçūk’ diye adlandırılmalarına karșın ‘stratejik ūrūnler’den sayılıyorlar.
Çūnkū onların katalitik, elektrik, manyetik ve hatta optik özellikleri kimi ūretim dallarında bu ‘kūçūk maden’leri ‘olmazsa olmaz’laștırıyor.
O zaman ‘ekonomik’ gerekçelerle ‘kapanma’ durumunda olan bir ‘çinko madeni ișletmesi’, bu ‘kūçūk maden’ yūzūnden bal gibi yeniden ‘açılabilir’.
Bu durumda, șimdilerde ‘mūze’ olan madenin bir köșesinden de ‘madenci’ler madene inmek zorunda kalabilirler.
Ne var ki, bu tūr bir ‘yeniden açılım’ için būyūk yatırımlar gerekmektedir.
Bu tūr ‘uzun dönemli’ ve bir bakıma ‘riskli’ yatırımlar ise ‘özel sektör’ūn yapmaktan kaçındıkları yatırımlardandır.
O nedenle, bu yılın șubat ayında șimdiki Ekonomi Bakanı Arnaud Montebourg bir Fransa Madenleri Ulusal Șirketi (Compagnie National des Mines de France) kurulacağı muștusu vermiști.
Avrupanın en būyūk cips madenlerini ziyaretinde, Bakan Montebourg, Fransa’nın maden ișletmeciliğinde ‘olağanūstū’ bir bilgi birikimi olduğunu ve bunu değerlendirerek Fransa’nın « egemenlik ve ekonomik bağımsızlıği için gerekli koșulları » yaratacaklarını söylemiști (21 Șubat 2014).
Böylece Fransa’da ‘madencilikte geriye dönūș’ mū yoksa ‘yeni madencilik’ mi tartıșması da yapılmadı değil.
Ancak her koșulda, ekonomilere ‘devlet mūdahalesi’nin ‘kaçınılmazlığı’ konusu gelip kendisini dayatmıștır.
Ȫyle ki, gerekirse, ‘mūze’ler de yıkılabilecektir.
‘Būyūk bunalım’ın yıkamayacağı tek șey ise ‘ideolojik takıntı’lardır.
Ve bir gūn ‘ideoloijik takıntılar mūzesi’ de kurulacaktır kușkusuz.
Habip Hamza Erdem