
Detayına inmeye gerek yok hepimizin malumu; Anadolu’da yüzlerce uygarlık kurulup yıkıldı. Tarihin her döneminde, tarihe yön veren devletler bu topraklarda yaşadı. Hititler, Lidyalılar, Roma Devleti, Selçuklu ve Osmanlı Devleti… Bu devletlerin hemen hepsi yaşadıkları dönemde, belirleyici ve etkin rol üstlenmişlerdir. Bu topraklarda yaşayıp, yeterince etkin olamayan tek ve son devlet biziz yani Türkiye Cumhuriyeti… Peki niye?
Bu saydığımız devletlerin bu kadar etkili olmasında, bu büyük uygarlıkların oluşmasında toprakların değil kültürün etkisi vardır. Sağlam ve köklü bir kültür geleneğinin üzerine inşa ettikleri devletleri uzun yıllar varlığını sürdürmüştür. Fakat ne zaman ki dışarıya açılmışlar, kendi öz dinamiklerinden uzaklaşmaya başlamışlar, işte o andan itibaren yozlaşma ve yıkılma baş göstermiştir.
Bizden önceki devletlerin gücüne ulaşmamamız, eskisi gibi kültür birliği içinde güçlenmememiz için gerek Batılı “dostlarımız” gerekse “yerli işbirlikçiler” tarafından sıkı bir kültür emperyalizmine maruz kalmaktayız. Bir binanın en sağlam yeri kolonlarıdır ve eğer bina yıkılmak isteniyorsa kolonlara zarar vermek yeterlidir. Ülkelerin geleceğini belirlemede de kültür en etkin unsurdur ve dayanak noktasıdır. Onu yıpratmak, geleceğini yıkmakla eşdeğerdir. Günümüzde insanımızın, özellikle eğitim çağındaki çocuklarımızın karşı karşıya kaldığı bu kültür yozlaşmasının, Batılı “dostlarımız” açısından ne denli önemli olduğu bu noktada ortaya çıkmaktadır.
Birkaç haftadır mankurtlaştırmadan bahsediyoruz ve bunun genellikle insanlarımız üzerindeki etkisine değiniyoruz. Milli kimliğini kaybetmiş, onuru ayaklar altına alınmış, aşağılanan, kim olduğunu unutmuş bir millet haline gelmekteyiz. Mankurtlaştırma planı ise birden değil, azar azar ve zamana yayarak gerçekleştirilmekte. Kurbağa örneğinde olduğu gibi… Kurbağayı kaynar suya attığınız zaman sıçrayıp kaçacaktır, ama onu soğuk bir suya koyup ocağı açtığınız zaman haşlanana kadar tepkisiz bekleyecektir. Bizde olaylara biraz geniş açıdan bakabilsek, durumun kurbağa örneğine ne kadar benzediğini, olayın vahametini daha rahat anlayabiliriz. Geçmişi unutup, geleceği düşünmeden “yalnızca anı yaşama” düşüncesi aşılanıyor toplumumuza. Son zamanlarda bu bağlamda epey yol aldıklarını da inkâr etmemek gerekiyor.
Atatürk’ün kültürle ilgili sözleri ve kültür tanımı konumuz açısından önemli olacaktır. O’na göre kültürden anlamımız gereken; “eski devrin hurafelerinden ve doğuştan mevcut özelliklerimizle hiç de münasebeti olmayan yabancı fikirlerden, doğudan ve batıdan gelebilen bütün tesirlerden tamamen uzak, millî ve tarihî seciyemizle orantılı bir kültür”dür. Zaten “Türkiye Cumhuriyetinin temeli kültür olacaktır” diyerek bu konunun önemine ayrıca değinmiştir. Yalnızca tanımlamakla veya bu konuyla ilgili fikirlerini belirtmekle kalmamış bu konuda çok büyük çalışmalarda yapmıştır.
Son olarak bu konuda bizim neler yapabileceğimiz hususu önem kazanmaktadır. Buradan yetkililere seslenmek, medyayı kınayıp doğruyu bulmaya yönlendirmek komik bir fikir tabii ki. O yüzden her zaman belirttiğimiz gibi önce kendimizden, sonra çocuklarımız ve öğrencilerimizden başlayarak kültürümüze sahip çıkmak olmalı izleyeceğimiz yol. Tabii ki bunu da televizyon izleyerek değil, tarih okuyarak, tarihe ilgi duyarak başarabiliriz.
Ömer YILDIZ ( Yazıları Facebook’tan takip etmek için : http://www.facebook.com/mryldz46 )
Mail adresi: mr_yldz@hotmail.com