Masada da sahada da zordayız

Masada da sahada da zordayız

İletigönderen İlteriş Kağan » Çrş Ağu 05, 2020 3:29

İktidar olmak üzere meclisteki partiler başta Ayasofya ve hilafet olmak üzere LGBT, İstanbul sözleşmesi, Kanal İstanbul rantını konuşurken milletimiz ise futbolu, siyasetin futbola müdahalesini, elden teslim edilen şampiyonluğu, küme düşürülmeyenleri ve süper lige çıkarılmayanları konuşurduk ki, Kurban Bayramı geldi.

Koronaya karşı geliştirilen 'birlikte başaracağız' sloganı bu gündemlerden sonra 'el birliğiyle içine ettik' olarak güncellendi.

Oysa ekonomimiz ortada, toplumsal şiddet ve kamplaşmalar ortada. Diğer taraftan ülkemiz Karadeniz'de, Ege'de, Akdeniz'de, Irak'ın ve Suriye'nin kuzeyinde tam bir kuşatma altında. Libya ise meçhul!

'Hem masada, hem sahada kazandık' şovlarını hatırlıyor musunuz!

ABD, Suriye topraklarının yaklaşık dörtte birini kime teslim etti? PKK-PYD'ye.

PKK-PYD bu alanda başta asayiş ve yargı olmak üzere sağlık, eğitim ve ticaret sektörlerini oluşturdu mu? Oluşturdu. Yani resmi olmayan bir terör devleti kuruldu.

Peki, bu terör devletinin çıkardığı petrolü kim alıyor? ABD'li şirketler.

ABD, bu terör örgütü ile yapılan ticareti resmi olarak onayladı mı? Onayladı. Yani ABD nezdinde bu örgüt artık resmi.

Diğer taraftan ABD Merkez Kuvvetleri (CENTCOM) Komutanı Orgeneral McKenzie geçtiğimiz 16 Temmuz'da kiminle görüştü?

Erdoğan ve Soylu'nun, 'terörist' dediği ve kırmızı bültenler aranan 'Mazlum Kobani' ile.

ABD'li orgeneral bu terörist başına 'general' ifadesini bir kez daha kullanarak şöyle dedi; ¨Fırat doğusunu ziyaret ederken General Mazlum'la görüşme fırsatım oldu. General Mazlum'a kendileriyle ortaklığımızın devam ettiği mesajını verdim."

Diğer taraftan hangara attığımız S-400'ler için ABD yeni bir yaptırım yasası hazırlayarak kongrelerine sundular.

Aynı ABD, parasını ödediğimiz 8 adet F-35'lere el koyarak, hava kuvvetleri envanterine dahil ettiler.

İdlib üzerinden Suriye'deki kanı sıcak tutma gayreti ve bu bölgeyi 'küçük Afganistan'a' çevirme planının ABD'ye ait olduğu artık bilinen bir gerçek.

Belki birilerinin zoruna gidebilir ama ABD bilmem kaçıncı kez hem sahada, hem de masada bizi kullandı, kendi planlarını devreye koydu.

Diğer bir ifade ile ABD, bizi aynı delikten bilmem kaç bininci kez ısırdı.

İşte bu ABD ile hala dost, müttefik ve stratejik ortağız ve 'Libya'da da, ABD ile ortak hareket etme talimatı' aldığımız en yetkili ağızdan açıklandı.

Libya'da ne oluyor?

Hafter'in yanında Rusya, Fransa, Mısır, BAE ve Suudi Arabistan ve Yunanistan var. Çin fiili olmasa da fikir olarak Hafter'in yanında.

Sarrac'ın yanında ise Katar ve Türkiye var. ABD mi? ABD bu bölgenin kaynaklarını, ekonomi kontrolünü sağlamak için organizatörlük yapıyor.

Yani ABD, Türkiye'nin yanında değil. Geçtiğimiz günlerde Trump önce Mısır devlet başkanı Sisi ile ardından Macron ile görüşerek onlara desteklerini açıkladı.

Aynı ABD, Rum kesimine silah ambargosunu kaldırarak askeri eğitim anlaşması imzaladı. AB zaten Rumların yanında ve Rum kesiminin NATO üyeliği yakında masaya gelecek.

Diğer taraftan Türkiye'nin duruşundan rahatsız olan Rusya, mesajını Ermenistan elliyle Azerbaycan üzerinden verdi. Bizde misilleme olsun diye ortak tatbikat yaptık. Rusya'da daha büyük tatbikat ile cevap verdi. ABD gemileri Karadeniz'de.

Ege'de ise 'savaşın eşiğinden dönüldü' başlığıyla haberler yayınlandı. Merkel araya girmiş. Sonuç? Oruç Reis gemisi motor kapattı. Yani araştırmalar durduruldu.

Yıllardır gündem etmeye çalıştığımız Ege'deki adaların işgalini, 40 yıl askerlik ve şimdi Savunma Bakanlığı yapan Hulusi Akar kabul etti.

Akar "Lozan anlaşması 23 adanın silahlandırılamayacağını söylüyor. Fakat bu adalardan 16'sı komşumuz tarafından silahlandırılmış durumda" dedi. Yunanistan, Lozan'ı masaya yatırmak istiyor.

Anlaşılacağı üzere 18 yıllık AKP iktidarları hala dost-düşman tanımını yapamamış ve dış politikayı ortak menfaatler üzerine bina edememiştir. Haliyle her rüzgârda başka yörüngelere savrulmaktayız.

Yapılması gereken 'Türk dış politikası yeniden gözden geçirilerek, bu topraklar üzerinde hedefi olmayan ülkelerle karşılıklı menfaat üzerine siyasi, askeri ve ekonomik ilişkiler geliştirilmelidir.'

Akın Aydın
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2100
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53

ABD sınırımızda ‘devlet’ kurdu

İletigönderen İlteriş Kağan » Çrş Ağu 05, 2020 3:30

Türkiye günlerini boş tartışmalarla geçirirken, küresel projeler bir bir işlemeye devam ediyor. Biz Ayasofya'da "kılıç" gösterileri izlerken, Türkiye'nin güneyinde ABD "devlet" kurdu.

Kurduğu terör devletiyle bir de anlaşma yaptı. ABD'nin anlaşma yaptığı elbette ki terör örgütü ama verilen mesaj önemli. Anlaşmalar devletler arasında yapılır.

Ali Erbaş, kılıcı sağ eline mi aldı, sol eline mi!

İyi seyirler!

Allah'ım, bu ülke ne zaman tımarhane oldu!

Türkler, İstanbul'u kuşatırken, Ayasofya'da insanlar toplanmış meleklerin dişi mi erkek mi olduklarını tartışıyorlardı. Aradan asırlar geçti, Ayasofya'da bizler şimdi aynı durumdayız.

Ülkenin etrafı sarılmış, Bulgar parası bile bizim paradan 4 kat kıymetli hale gelmiş, ülke iflasın eşiğinde, biz Osmanlı kostümlü "kılıç-kalkan" oyunu izliyoruz.

"Zafer" elde etmişiz, kutluyoruz!

Kendi topraklarımız içinde, bize ait tarihi bir yapının müzeden "ibadete" açılmasını, kime karşı kazanılmış bir zafer sayıyoruz?

"Lanet" okunduktan sonra anladık, "zafer" imasında neyin kastedildiğini. "Atatürk kastedilmedi" açıklamalarına nedense kimse inanmadı. Atatürk düşmanı adamın ayağına, Diyanet kıyafetiyle giden birinin açıklaması, tabi ki inandırıcı gelmedi.

Her şeye rağmen, beyanı doğru kabul edip, dışarıdaki tehlikeleri görelim.

NAVTEX ilanından sonra, geri adım attı Türkiye. ABD'nin ikazıyla, hakkı olan mavi sularda, kendi egemenlik alanında petrol aramaktan vazgeçti. Bu, Akdeniz'de verilmiş çok önemli bir taviz. Bir metre geri adım attıysan, bir kilometre kovalanırsın.

İkinci korkunç gelişme, PYD ile ABD'nin yaptığı petrol anlaşması.

Kuzey Irak, malum...

Şimdi, Kuzey Suriye...

Geriye ne lazım: Kuzey Suriye'nin, Kuzey Irak'laşması...

Kuzey Suriye'ye koruyucu aile aranıyor!

Kuzey Irak'ın koruyucu ailesi hangi iktidardı?

Yaklaşın, kulağınıza söyleyeyim!

Malum, yerin kulağı var!

İşte, gelişen olaylara "küresel proje" çerçevesinden bakarsak eğer, mesele anlaşılmış olur. Özal'la başlayan Kuzey Irak'a Türkiye'yi koruyucu aile yapma işinde, son yıllarda arıza çıktı. Gerçi, arıza çıksa da maksat hasıl olmuş, "gayrimeşru çocuk" büyümüş, kazık kadar olmuş artık.

Sıra, Suriye'deki gayrimeşru çocuğun büyütülmesinde!

ABD, petrol anlaşmasıyla Kuzey Suriye'yi "küveze" koydu. Ona bakacak, koruyacak, bir "aile" aranıyor. Mevcut iktidar, yoruldu!

Bu "bakım" için "uygun" görülmüyor!

Zapsu bile istemiyor Erdoğan'ı!

Bu yüzden, Ayasofya ve sonunda gelişen olayları, bu gözle değerlendirmek gerekir. Sayın Erdoğan'ın onca yanlışına rağmen, bunlara yenilmesini istemem.

İstanbul Sözleşmesi, niye ellerinde patladı?

Neden biranda, "Halifelik isteriz!" naraları atıldı?

İktidar, kendi döşediği mayınlar üzerinde, mecburi istikamete tabi tutuluyor. Şantajlar, tehditler kol geziyor. Denize düştüğünün farkında, çaresizce yılana sarılıyor. Ne demek istediğimi, Saray'da kaç kişi anlar bilemem.

ABD'nin YPG ile anlaşma yapmasında rahatsız olan Şam, onunla da diyalogta değiliz. Şam yerine YPG ile diyaloga geçecek, iktidarın gelmesini mi bekliyoruz!

Irak'ta, Bağdat yerine Barzani ile diyalog, ne sonuçlar doğurdu ortada. Suriye'de de aynı şey mi olsun istiyoruz!

Büyük İsrail'in parçalarına bakın, monte edilmeyi bekliyor: Kuzey Irak ve Kuzey Suriye... Türkiye'yi yanlış yönetenlerin katkılarına bakın, en başta Özal'ı görün!

30 yılda, Irak parçalandı.

10 yılda Suriye parçalandı.

Geçen süre üçte bir...

Allah korusun, dilim demeye varmıyor ama sizce Türkiye kaç yılda parçalanır?

Söyleyeyim: 5 yılda parça pincik oluruz!

Eğer böyle devam ederse...

Irak'ı ve Suriye'yi Türkiye'yi parçalamak için parçaladılar. Irak ve Suriye, Türkiye'nin iki ayağıydı, kırdılar. Türk dünyası ile bağı koparılan Türkiye'nin, şimdi Müslüman dünya ile bağı koparılıyor. Sınırımızda ABD ve Rusya bayrakları var.

Lafın tamamı deliye söylenir!

Suriye'de Rusya var ama ABD, Suriye'de YPG ile anlaşma yapıyor. Petrol kuyularını aralarında paylaştılar, Suriyelileri de Türkiye'ye verdiler.

Güzel mi!

Şu diyeceğimi bir yere not edin:

Salih Müslim'in ağabeyi Nurcu.

Sait Nursi hayranı...

Ayrıca "halifeci" ve "Osmanlıcı" biridir.

Konsepte uygunluğu, tesadüf mü?

Davutoğlu, Salih Müslim'i Ankara'da çok misafir etmişti. Abi Müslim ile de güçlü bağları var. Gül'ün tekrar CB seçilmesi durumunda, sizce Kuzey Suriye'ye de, Türkiye koruyucu aile yapılır mı yapılmaz mı?

Bal gibi yapılır.

Varın bu isimleri bir araya getiren adresi, siz düşünün.
Çakma halifelik ile Büyük İsrail parçalarının bakım ve onarım işleri, Türkiye'ye verilecek. Vakti geldiğinde İsrail'e monte edilmesi sorun olmamalı. Hakkımızda ne kadar da hayırlı rüya görüyorlar değil mi!

Yusuf Karaca
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2100
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53

Re: Masada da sahada da zordayız

İletigönderen Gönül Pınar Atacı » Çrş Ağu 05, 2020 8:21

Her ikisi de tamamen SOMUT,derin BİLİMSEL, gerçek YURTSEVER, baştan sona MUHTEŞEM ve MÜKEMMEL iki analiz ve sentez. Çok değerli yazarları sayın Akın AYDIN'ı ve sayın Yusuf KARACA'yı en yürekten tebrikler, derin ssygılar ve en iyi dilekler sunarak kutlamak gerek. Onları bizlere de iletmiş bulunan sevgili İlteriş'e ise özel teşekkürler ve aynı dilekler.
Kullanıcı küçük betizi
Gönül Pınar Atacı
Üye
Üye
 
İletiler: 1285
Kayıt: Sal Ara 01, 2015 9:02


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

cron

x