‘Yamaç Santralları’ ne demek?
Önceki bölümde 352 milyar kilovatsaat elektrik üretilebileceğini hesabıyla göstermiştim. Peki, bu kadar enerjiyi hangi anlayışlarla, nasıl ve hangi tip santrallarla üretmeliyiz?
Bu soruların cevabı, planlama anlayışının ürünü olacaktır. Bu kadar enerjinin üretilebileceğini hesapla ortaya koyan, bunun nasıl gerçekleşeceğini ve kaça mal olacağını ve de sonuçlarını da düşünmüştür; göstermesi gerekir. Planlama anlayışını da ortaya koymalıdır.
Anayasamız, devletimizin sosyal hukuk devleti olduğunu söylüyor. Ülkenin kaynaklarını planlayacak kadar yüce mevkilere gelmiş olanların anayasanın bu amir hükmünden haberdar olmaları gerekir.
Sosyal hukuk devletinin bir yöneticisi olarak düşündüğümüzde, akarsularımızı yönetmeye kalkanların aklına ilk şu gelmelidir: Bir milletin en değerli varlığı, suları, yaşadığı çevre ve doğasıdır. Akarsuları yönetmek isteyenler, önce su içinde yaşayanları, sonra çevresinde yaşayanları ve insanlar başta olmak üzere her türlü canlıyı, sonra da ülkede yaşayanları ve yeryüzünde diğer yaşayanları düşünülmelidir. Çevreye zarar verilmemeli, çevrenin geliştirilmesi amaçlarının içine almalıdır.
Ortaya çıkan artık değerden, öncelikle havzalarda yaşayanlar pay almalıdır. Havzada, üretilen değer, önce havzada, yerinde yaşayanlarla, sonra da ülkeyle paylaşılmalıdır. Olabildiği kadar tabana yayılmalıdır. Çok sayıda insan yararlanmalı, havzadakiler güvenli iş sahibi olmalıdır. Böyle bir planı yapanın aklından hiç çıkmaması gereken husus, yıllardır o olanakların, kaynakların yanında yaşamış, yetersizliklerinden dolayı üretime geçirilememiş yerel zenginliklerin öncelikle o insanlarla paylaşılması sosyal hukuk devleti olmanın ötesinde insana saygının emridir.
Doğayı koruyarak, geliştirerek bu planlamayı yapmak, planlamacı olmanın ötesinde her sade insanın, mühendisin, yöneticinin, vicdani ve ahlakî değeri olmalıdır.
Ben böyle bir planlamayı yapmakla görevli olsaydım bu planlamanın içini şu ilkelerle doldurabilirdim. Daha fazlası elbette vardır, olabilir; olmalıdır.
1. Tabiata müdahale varsa önce çevreye saygılı olmalı, olabilir tahribat, giderilebilir olmalı; her hangi bir türün kaybına asla sebep olmamalı; varlık kaybı, giderilebilir hatta daha fazlası üretilebilmelidir. Tüm canlılara yeni üreme ve üretim yerleri, sahaları hazırlanmalıdır.
2. Var olan potansiyelden en fazla oranda yararlanmayı sağlayacak büyüklükte ünite, santral sayısı ve tipi seçilmelidir.
3. Santral sayısı olabildiğince çok olmalı ki paylaşım daha sosyal, toplumcu olabilsin.
4. Her türlü elektromekanik aksam ve inşaat malzemesi yurt içinde yapılabilir olmalı.
5. Bu üniteler, her türlü koşulda taşınabilir, monte edilebilir ve onarım için sökülebilir boyutlarda, ağırlıkta olmalı.
6. Kaynak (finans) temini ve organizasyonu, öncelikle, havza insanıyla; çevreden, yetmiyorsa, yurt içinden ve de kamu katılımıyla olmalı.
7. Üretim birimlerinin, santralların yapımında ve işletilmesinde havza insanı öncelikli görev ve pay almalıdır
8. Santral su iletim hatlarından, santralların düşük seviyede çalıştıkları saatlerde sulama suyu alınabilmeli. Böylelikle yan gelirler ortaya çıkarılmalı. Başta insanlar olmak üzere havza canlıları için yeni yaşam sahaları oluşturmalı.
9. Bu santrallar, öncelikle ülkenin geri kalmış yörelerinde kurulmalıdır. Ki kalkınma daha etkili olsun.
10. En küçük birimlerden başlanmalı ki, yerli sanayi kolayca üretimine geçsin ve deneyim kazanma maliyeti çok küçük kalsın.
11. Santrallar, bir birlerini kaynaklandıracak sırayla yapılmalı ki kaynak ihtiyacı azalsın.
Gibi birçok ilke, ‘sosyal hukuk devleti’ inde planlama yapanın önünde amentü maddeleri gibi yol gösterici olmalı.
Bu ilkelerin öncelik sırası, o ülkenin siyasetini yönetenlerin anlayışının ürünü olacaktır.
Bütün bu ilkelere cevap verecek santral tipi nasıl olmalı?
Bir kere, teknik olarak, şunu hatırlatmalıyım: Suyun en küçük biriminden yararlandıran türbin tipi, Pelton türbinleridir. Bu türbinler az su, yüksek düşü, düşük debili potansiyeller için uygundurlar. Debi değişiminde randıman düşüklüğünü çok geç gösterirler. İyi, temiz su isterler; bu hal, iletim hatlarından sulama suyunun alınmasını teşvik eder ve zorunlu kılar. İletim hatları, vadinin yamaçlarından götürülmeli; böylelikle, yeni tarım alanları açılabilmelidir. Yer yer su içindeki katı maddeler alınmalı sulama suyuna verilmelidir. Olabildiğince küçük kapasiteli iletim hatları kullanılmalı, doğa tahrip edilmemeli, doğaya ve canlılara tehdit yaratılmamalıdır.
Santrallar, benzer tesisler olmalı ki, havza insanları santralların kuruluşlarında büyük oranda görev alabilsin; işletme ve onarım sorunları küçülsün. En geri kalmış yurt bölgeleri ve en küçük birimler öncelikle ele alınmalı.
Daha birçok husus akla gelebilir.
Bütün bu koşullara, ilkelere ve amaçlara uygun santrallar yapılabilir. ‘Yamaç Santralı’ dediğimiz santrallar, bu isteklere ve koşullara cevap veren ve uyan santrallardır.
Yamaç Santralı deyince ne anlıyoruz?
Tanımlamaya çalışayım: Havzaların en önemli ekonomik değerlerinden olan hidrolik potansiyelden en çok yararlanmak için olabildiğince çok sayıda, su iletim hatları vadi yamaçlarından giden; bu hatlarından alınacak sulama suyu ile su içindeki katı maddelerin alınacağı şekilde tasarlanan santrallardır.
En küçüklerden başlayarak, havza insanını kamuya ortak yaparak; teknolojik bilginin ve elektromekanik aksamın teminine; kaynak temini(finans) ve organizasyonuna kamunun katıldığı, yapımını ve işletmesini havza insanın başarabildiği; çevreye asla zarar vermeyen, akarsu içindeki canlıların hayatını güvence altına alan, onların haklarına dokunmayan; yaşam alanlarını büyüten, çoğaltan, yeni yaşam alanlarının açılmasını da hedeflerine almış bu santrallara ‘Yamaç Santralı’ (YAS) diyoruz.
Kısacası, yamaç santralı, kamunun, başta havza insanı olmak üzere, bütün canlıları ‘yamacına aldığı’, havza insanıyla ülkenin refahı için her adımda beraber olduğu santrallardır. Akarsuların 1800-2500 rakımlarından daha aşağı çığırlarındaki alanlara dokunmayan; havzalarda yaşam alanlarını, tarım yapılabilir alanları 2-3 misli artıran santrallardır.
Bu amaçları hedefine almış, iletim hatları vadi tabanına yakın giden ve Prof. Dr. İlyas Yılmazer’in önerdiği, Küçük Dere Santraları’nı da bu çerçevede saymalıyız.
‘Yamaç Santralları’ sözü güven vermiyorsa bu santrallara ÇAS (Çift-Çok Amaçlı Santral) adını da verebiliriz. Ad değil amaçlar, ilkeler önemlidir.
Bu santralların sahipleri, koruyucuları; önce planlamacılar, daha sonra bu santraların gerçek sahibi havza insanıdır.
Güzel!... Santraların nasıl olacağını anlattık da bu santralardan ne kadar kurmalıyız? Kurulu güç toplamı ne kadar olmalı? Bu iş bize kaça mal olur?
Ne kadar kurulu güç ister?
Bu sorunun cevabını iki uç (extrem) hal için vereceğim. Planlama yapanlara bu iki uç hal yol gösterici olur. Aynı zamanda bu yazıyı okuyanların değerlendirmelerine de kolaylık yaratmış olurum.
Santralların üretim başarı değerlerine sunu, performans diyorum. Sunu veya performans bir santralın yıllık ürettiği enerjinin kurulu güce bölünmesiyle ortaya çıkan saat olarak değerdir. Bu değer, tavan değere ne kadar yakın olursa projemiz üretim açısından o derece başarılı olur. Bu değer, oran olarak da gösterilebilir. Çıkan rakam, 1 kW kurulu gücün bir yılda ürettiği enerji miktarını veya kurulu güç kapasitesinin ne kadarının kullanıldığını gösterir. Yıllık üretim, kurulu güce bölündüğünde çıkan rakam, 8760 rakamına ne kadar yakın ise o santralın performansı o kadar yüksektir. 8760 bir yılda bulunan saat sayısıdır; nominal tavan değerdir. Bir santralın performansını bu rakama bölersek oran olarak da kapasite kullanımını ifade etmiş oluruz. 8760 rakamına yaklaşmak kurulu gücün kapasitesini iyi kullanmak demektir. Bu o projenin başarısını gösterir.
Performansın 8760 saat olmasını, yani %100 olmasını enerjide kullanacağımız suyu yüzde yüz düzgün akıtmakla sağlarız. Bunun çaresi, aşırı gelen suları bekletmektir.
Su bekletme yapılarının, özellikle barajların enerji üretiminde yaptıkları tek şey, bu performansı yükseltmektir. Performansın %100 olduğu bir santralda, birim kurulu güç (1 Kilovat), bir yılda 8760 kWh enerji üretiyor demektir. Barajlar, bu rakamı eğer 7500-8500 üzerine çıkaramıyorlarsa başarısız bir projenin ürünüdürler; sorgulanmalıdırlar. Bazen bu rakam daha yukarılara, 9000 saatlere çıkabilir. Performans rakamı 8760’tan aşağıya doğru ne kadar uzaklaşırsa proje o kadar başarısızdır. Bu durum bize enerjide kullanılacak suyun hepsinin işlenebileceği en küçük kurulu gücün miktarını hesaplamamızı sağlar.
Gelelim iki uç (extrem) halde, bizim, 352 milyar kilovatsaat enerji üretmek için ihtiyaç duyacağımız kurulu güçlerin toplamına:
1. En küçük kurulu güç: en çok suyun bekletilmesi halinde ihtiyaç duyulan güçtür. W=352 000 000 000 kilovatsaat / 8760 saat = 40 200 000 KW= 40 200 MW olur. Bu durumda bekletmeye alınacak en çok su miktarını araştıralım:
Eğer biz yüksek suların tümünü kullanmak isteseydik 61 milyar metreküp suyu bekletmeye alacaktık. Halbuki bu kadar suyun 20 milyar metreküpünü zemine yükleme kararı vermiştik. (III. Bölümde 2 YOD seviyesinin üstündeki su miktarının toplam suyun %11,66 sı olduğunu söylemiştim. Bu miktarın (186 x 0,1166 =) 21,7 milyar metreküp olduğunu görürüz. Bu miktarı şimdilik 20 milyar metreküp olarak sayalım.) Bu durumda bekletmeye alacağımız su miktarı, 41 milyar metreküpe inecektir. Ayrıca tesis randımanını da göz önüne alırsak kurulu gücü %15 civarında artırmalıyız. (Burada bir açıklama yapmalıyım: Kurulu Güç tanımı, eğer jeneratörün tanımlanmış zaman içinde üretebildiği enerjiyi, yani jeneratörün gücünü ifade ediyorsa %15 lik kurulu güç artırımına gerek yoktur. ) Bu sebeplerle kurulu gücü (40200 x 1,15 =) 46 300 MW, Yuvarlatarak 46 000 MW diyelim. Bu kadar kurulu güç ihtiyaçtan fazladır. Bu durumda performans 7650 saat olacaktır.
Bu durumda, birinci uç halde, kurulu gücümüz, 46 000 MW civarında ve bekletmeye alacağımız su miktarı da 41 milyar metreküp olacaktır. Böyle bir çözümde üretilen enerji, muntazam, yani daha değerli olacaktır. İstenen, ideal üretim tarzı budur.
Bu durumu tümüyle gerçekleştiren bir çözümü bulamayız.
Gelelim diğer uç çözüme:
Aynı miktarda enerjiyi hiçbir bekletme olmadan da üretebiliriz. Bu durumda kurulu gücümüz, 1. Nolu seçim dekinin iki misli yani 92 000 MW olacaktır; çünkü iki misli debinin üstünde gelen 20 milyar metreküp su zemine yüklenmiştir; bu sebeple gelen suların en yüksek değeri, ortalama debinin iki mislinden fazla olmayacaktır Üretim suyun akışına bağlı olarak düzensiz olacaktır. Performans daha da, 3 826 saate kadar düşecektir.(Bu rakam, şuan Ülkemizdeki birçok barajlı santraldan çok daha yüksektir)
Gerçekleşecek çözüm, bu iki uç çözüm arasında bir yerde olacaktır. Planlamadaki başarı, çözümü birinci uca yaklaştırmaktır.
Kullanılan 106 milyar metreküp su, doğaya yüklediğimiz 20 milyar metreküp suyun yarısına yakını vadilere döneceğinden daha aşağı rakımlarda 110-115 milyar metreküpe yükseleceğini yazmıştım. Dönen suların bir kısmı enerjide kullanılabilir. Bunun için ilave güç talebi olmaz. Bu tesisler talep olduğunda saymaca(nominal) kapasitelerini de aşabilirler. Ayrıca vadiye dönen bu sular, başka amaçlar için kullanılabilir.
Önceki Bölümler
I - Konuya girerken...
II - Konumuz, Su ve Su Krizi… Algılatılan Endişe…
III - Su Yönetiminin Alfabesi
IV - Akarsularımızı nasıl yönetmeliyiz?
Sonraki Bölümler
VI - Bu Kadar Enerjiyi Yamaç Santrallarıyla Kaç Paraya Üretiriz?
VII - Ülkemizdeki Sulama projelerinin, Barajlı ve Barajsız HES’lerle Enerji Üretiminin Durumu Nasıldır?
VIII - Her iki anlayışla yapılan planlama ve projelendirme sonuçlarını karşılaştırırsak ne görürüz?