Meclis’in devleti yıkma yetkisi var mı?

Meclis’in devleti yıkma yetkisi var mı?

İletigönderen İlteriş Kağan » Cmt Kas 11, 2023 21:23

Anayasa Mahkemesi’nin cezaevinde tutuklu TİP’li Milletvekili Can Atalay için verdiği “hak ihlali” kararı sonrası Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin, Anayasa Mahkemesi’ne suç duyurusunda bulunması üzerine “Anayasanın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını temin etmekle görevli olan” Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan nihayet konuştu ama kaosu büyütmeye dönük tavır koydu...
Resim

Erdoğan, “Şu an itibarıyla Yargıtay'ın aldığı karar asla bir kenara atılamaz, itilemez. Eğer partimden bazı arkadaşlar da burada Yargıtay’ı yerip, Anayasa Mahkemesi’ne övgüler düzüyorsa onlar da yanlış yapıyorlar” dedi.

Erdoğan, “Son olarak şunu da vurgulamak isterim ki, Anayasa yapma yetkisi Yüce Meclisimizindir ve bu yetkisini devredemez. Kimse de milletin iradesi ile oluşmuş Meclisin bu mutlak yetkisine el uzatamaz." diye konuştu.

***

Dünkü yazımda “Öyleyse hukuk sisteminde kaos yaratmanın bir hedefi var! O da büyük ihtimalle Anayasa işlemiyor gerekçesiyle Yeni Anayasa dayatmasında bulunmak olabilir.” değerlendirmesi yapmıştım. Erdoğan’ın Anayasa ile ilgili sözleri bu değerlendirmemin doğru olduğunu gösteriyor.

Erdoğan, Anayasa yapma yetkisi konusunda “halkı yanıltıcı bilgi” veriyor! Çünkü “yeni anayasa”ları elbette bütün dünyada parlamentolar yapar ama devlet kurulurken...

Anayasa değişikliği yapma yetkisi elbette Meclis’tedir ama herhangi bir meclis, “Yeni Anayasa” yapmaya kalkışırsa, mevcut devleti yıkıp yerine başka bir devlet kuruyor demektir. Bu da Türk Anayasası’nda “Başlangıç” ilkeleri ve ilk dört madde ile engellenmiştir.

Başlangıç ilkelerinde, “Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı;

Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu;

Hiçbir faaliyetin Türk milli menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılapları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı” denilmiştir.

Yani millet adına yetki kullanan Meclis’e, devleti yıkıp yeni bir devlet kurma yetkisi verilmemiştir!

“Bir gün Meclis böyle bir girişimde bulunabilir” diye de Anayasa’nın dördüncü maddesi şu şekilde yazılmıştır:

“Anayasanın 1’inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile 2’nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3’üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.”

Bu madde Meclis’i de bağlar. Meclis, devletin kuruluş ilkelerinden ayrılırsa gayrimeşru duruma düşer.

Kısacası, Türk Milleti’nin egemenlik hakkına Meclis de el uzatamaz!

***

Türk Milleti’nin egemenlik hakları, dışarıdan çok doğrudan iktidar tarafından tehdit edilmektedir!

Adalet ve Kalkınma Partisi eski Merkez Karar Yürütme Kurulu üyesi Ayhan Oğan, 2017 yılında CNN Türk kanalındaki bir tartışma programında “Bu halk bir devrim yaptı. Vesayet sistemini bitirdi. Şimdi biz yeni bir devlet kuruyoruz. Beğenin beğenmeyin, bu yeni devletin kurucu lideri Tayyip Erdoğan'dır” demişti.

İşte şimdi, yargıda yapay bir kaos çıkararak devleti yıkıp yeniden kuracak Yeni Anayasa adımını atmak istiyorlar...

***

Ankara Üniversitesi Senatosu da 30 Aralık 2003 tarihinde bir toplantı yaparak, basın açıklamasında bulunmuştu. Açıklamada şöyle deniliyordu:

“Bir devletin temel kuruluşunu belirleyen kurallar, o devletin anayasasını oluşturur. Bu oluşumda bazı ilkeler vardır ki, devletin bir bakıma varlık koşuludur. Bu temel ilkelerin sorgulanması, değiştirilmesi veya ortadan kaldırılması düşünülemez; çünkü bu tür bir girişim, devletin de varlığının sorgulanması, değiştirilmesi veya sona erdirilmesi anlamına gelir.”

Türk Milleti, Erdoğan’a veya Meclis’e devletin sona erdirilmesi gibi bir yetki vermemiştir. Bu adımı da atmaya niyet ettikleri anlaşılıyor ama kaos çıkararak dolaylı yollara başvuruyorlar. Türk tarihinde böyle bir utanç hiç yaşanmamıştır...

Bazı uyanıklar da Can Atalay’ı kastederek, “Ne yani bir komünisti mi savunuyorsun?” diye soruyor... Hayır, vatandaşı olduğum Türk devletini savunuyorum, çünkü bu savunma, Anayasal bir vatandaşlık görevidir, ayrıca “Birinci vazife”dir!

- Arslan BULUT
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2100
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53

Bilinçli Kaos!

İletigönderen İlteriş Kağan » Cmt Kas 11, 2023 21:24

Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin Anayasa Mahkemesi kararını tanımaması ve Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunması, hukukla izah edilemez. Konu, Can Atalay'ın hak ihlali kararına rağmen serbest bırakılmamasını aşmış, bir devlet krizine dönüştürülmüştür. Bilerek ve isteyerek... Cumhurbaşkanlığı danışmanları, Yargıtay 3. Ceza Dairesi kararını savunuyor. Oysa Anayasa'ya göre Cumhurbaşkanı, Devlet Başkanı sıfatıyla Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Türk Milleti'nin birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını temin eder...

Yargı içinde bir kriz var ama Cumhurbaşkanı, devletin organlarının düzenli ve uyumlu çalışması için herhangi bir adım atmadı... Öyleyse hukuk sisteminde kaos yaratmanın bir hedefi var! O da büyük ihtimalle Anayasa işlemiyor gerekçesiyle Yeni Anayasa dayatmasında bulunmak olabilir. Halk, iktidarın veya muhalefetin, Yeni Anayasa söylemlerini bugüne kadar umursamadı... Çünkü Yeni Anayasa yapmanın, mevcut devleti yıkıp yeni bir devlet kurmak ve Türk topraklarında Türk egemenliğine son vermek demek olduğunu çoğunluk bilmiyor. Bir kaos yaratarak "Yeni Anayasa"yı gündeme almak istiyor olabilirler.

***

Bu arada Avrupa Birliği, aday ve aday olmak isteyen 10 ülkeyle ilgili genişleme raporlarını yayınladı. Avrupa Birliği, İsrail-Hamas savaşı konusunda Türkiye'yi kendileriyle uyumlu bir politika takip etmemekle eleştirdi. Bu eleştiri kabul edilemez ama "Türkiye'nin demokratik kurumlarının işleyişinde ciddi eksiklikler var" uyarısında haksız değiller.

Son seçimlere atıfta bulunulan raporda, “medyada haberlerin tek taraflı verilmesi ve adayların eşit şartlara sahip olmamasının iktidara haksız bir avantaj sağladığı” kaydedildi.

Anayasaya göre yetkilerin Cumhurbaşkanlığı düzeyinde merkezileştirildiği, yürütme, yasama ve yargı arasında sağlıklı ve etkili bir kuvvetler ayrılığı sağlanamadığı eleştirisi yapılan raporda, etkin olmayan denge ve denetleme mekanizması yüzünden yürütme organının demokratik olarak yalnızca seçimler yoluyla hesap verebilir hale geldiği saptamasında bulunuldu.

Sivil toplum konularında da ciddi gerilemenin devam ettiği ifade edilen raporda, “Sivil toplum kuruluşları artan baskıyla ve faaliyet alanlarının daralmasıyla karşı karşıya kaldı; bu durum ifade, örgütlenme ve toplanma özgürlüklerinin kısıtlanmasına neden oldu.” denildi.

"Yargının bağımsızlığı alanında ciddi gerilemenin devam ettiği ve son yıllardaki çok sayıda yargı reformu paketine rağmen yargı sistemindeki yapısal eksiklikler giderilmediği" eleştirisi yapılan raporda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin bazı kararlarının uygulanmamaya devam edilmesinin endişe verici olduğu bildirildi. Rapor, son yargı krizinden önce yazıldığı için o konuda yorum yok ama Avrupa Birliği'nin de bir yargı kaosu fotoğrafı çektiği anlaşılıyor.

***

Devlet organları arasındaki krizi, ülkenin nüfus yapısının değiştirilmesi ve Toplu Konut İdaresi'ne mülkiyete el koyma yetkisi verilmesiyle birlikte düşünmek gerekir.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, “Ülkemizde bulunan Suriyelilerin kimlik bilgileri kayıt altına alınmaktadır. Türkiye’de hizmet alabilmek için geçici koruma kimlik belgesi olmalıdır. Bu kişiler dışında olan yabancılar, sağlık hizmetleri de dâhil hiçbir kamu hizmetinden faydalanamamaktadır. Geçici koruma altında olan Suriyelilerin, Türkiye’de doğan çocukları geçici koruma altındadır. Kesinlikle vatandaşlığa alınmamıştır. 2023 Kasım itibariyle Türk vatandaşlığını kazanan Suriyeli sayısı 237 bin 995, 18 yaşını dolduran Suriyeli sayısı ise 156 bin 987” dedi ama Suriyeliler dışında vatandaş yapılanların sayısını açıklamadı... Milyonlarca insan ne olacak, o konuya da girmedi...

Nüfus kaosu ve mülkiyet kaosunun ardından yargı kaosu geldi... Bütün bu kaoslar, devleti rayından çıkarmak için bilinçli olarak körükleniyor...

Türk Milleti, Atatürk’ün vasiyeti olan gençliğe hitabeyi tekrar tekrar okumak ve gereğini yapmak durumundadır.
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2100
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53


Şu dizine dön: Arslan BULUT

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

cron

x